Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

TEMMUZ 2006

Çizgi-Yorum / Semih Poroy Sayfa:2
Sohbet’ten Chat’e – Russell Baker Sayfa:3
Uygar insanoğulları olarak, ilkel ormanlarda başlayıp yüzyıllar boyunca daha açık bir hale getirilen bir sohbetin mirasçılarıyız; kendimiz ve dünyamız hakkındaki bir araştırmanın ya da bir bilgi birikiminin değil. Bu, hem toplum içinde hem de her birimizin kendi içinde sürdürülen bir sohbettir. Tabii ki argümanlar, araştırmalar ve bilgi olacaktır, ama bunlar yararlı oldukları yerlerde sohbetin pasajları sayılacak ve belki de en ilgi çekici pasajlar olmayacaklardır.
Konuşa Konuşa… – Konur Ertop Sayfa:7
Karşılıklı konuşmanın yerini “çetleşme” alırken insan ilişkileri de, şakalar da, dil de alabildiğine değişti. Derste bir kız öğrencimin okuduğu ödevde, “Teşekkür ederim, almayayım!” sözü geçiyordu. Anlatılan olayda kimsenin kimseye bir şey ikram ettiği yoktu. Meğer, “Ben bu işi yapmak istemiyorum, yapmayacağım!” demekmiş. Ben ortaya çıkıvermiş bu yeni anlama şaşarken öğrenci de bana şaşmış, “Siz böyle söylemez misiniz?” demişti. İletişim öğrencilerine yazı dilinin “teklifsiz konuşma dili”nden uzak kalması gerektiğini boşuna anlattığımı fark ettim.
Televizyon Sohbete Düşman mı? – Halûk Şahin Sayfa:12
Bir iletişimci olarak biliyorum ki, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, karşı karşıya oturmuş iki insanın uzun uzun konuşması iletişim zenginliği açısından aşılamayacaktır. Çevrede ne olursa olsun, egemen kültür neyi dayatırsa dayatsın, insanların hâlâ sohbet modellerine ihtiyacı var. Bu modelleri artık evde, gittiği kahvede ya da içtiği barda bulma şansı azaldığına göre niçin televizyon, biraz da vicdanın sesi gibi, “Bak dostum, sohbet etmek de mümkün!” demesin!
Bu da Benim Amadeus’um (Şiir) – İsmail Uyaroğlu Sayfa:14
Tekno Söyleşiler Üstüne Notlar – Kaan Arslanoğlu Sayfa:15
Yeniliklerin hayatımıza etkileri üzerine değerlendirmelerde sıklıkla iki türlü abartıya kaçılıyor. İlki, bir teknolojik buluşun ve onun kullanımının genel anlamda insanı ve ilişkileri çok değiştirdiğinin sanılması. İkinci abartı da şu: Yaşam alışkanlıklarındaki herhangi bir farklılığın tüm insanları eşit düzeyde etkilediğinin zannedilmesi. Telefonun icadından önceki ve sonraki dönemleri karşılaştıralım. Bu müthiş buluşun insanın yaşamını, iletişimi kolaylaştırdığını kimse yadsıyamaz. Ama onun öncesinde de haberleşme vardı şehirler arasında, kıtalar arasında.
Yalan, Hepsi Yalan – Süreyyya Evren Sayfa:18
Teknolojide atılan her yeni adım bir öncekinin üzerine basacak zannedilir hep tedirgin bakanlarca; oysa genelde teknoloji garanticidir, önüne basar sadece. Usturuplu adımlarını kahramanca atıyormuş gibi görünmesine aldanmayalım. Televizyon bulunduğunda fena halde kaygılanıp kıyametimsi senaryolara prim vererek radyonun ölüm fermanının imzalandığını iddia edenler çoktu. Bugün biliniyor ki böyle bir şey olmadı, kılıcı kınında durmuyor belki ama, televizyon radyoyu öldürmedi. Radyo elbette ‘radyo çağı’ denilen, sonradan zevkle romantize edilebilen çağdaki içe işleyen etkisine sahip değil.
İletişimsizliğin Ölümü – Serkan Işın Sayfa:21
Internet hakkında kavramsal bilgi üretimi had safhadadır. İletişim ise bütün bu kavramsallaştırmalar içinde yeninden tanımlanır. Bir kere INTERNET’te bilgi haline getirilebilen, yani “enformatikleştirilerek üretilen” her şeye yer vardır. Çünkü ancak” bilgi haline getirilmiş olan” para etmektedir. Eğer “iletişim en ileri derecede harcamadır” formülü üzerinden gidersek ve yanımıza Bataille’ın “geveze ve yaralı kölesini” alırsak, tipik bir INTERNET sakini ile karşılaşabiliriz. Internet’te gözleyici bir merkez yoktur, birçok merkez ve denetim yapısı vardır. İletişim kanalları tek taraflı işlemez, çift ya da daha çok taraflıdır. Herhangi bir konuşma, yazışma cevapsız kalmayacağı gibi doğrulanamaz ya da yanlışlanamaz, bilgi internetin hem altını hem de paçavrasıdır.
Sözlü Kültürün Bir Parçası Olarak Dedikodu – Yaşar Çabuklu Sayfa:26
İnsanlar çok eski çağlardan beri birbirleriyle çene çalıyor, gevezelik ediyor, dedikodu yapıyor, gündelik hayatın küçük ayrıntıları üzerine serbest, “amaçsız” bir biçimde konuşuyorlardı. Elbette bu “boş konuşmalar” –erkek– felsefecilerin pek hoşuna gitmiyordu. Aristo ve Thomas Aquinas “dedikoduya” karşı çıkıyor, “yüksek düşünceyi” savunuyorlardı. Avrupa’da ortaçağ boyunca halk arasında dedikodu yaygındı ve dedikodu zaman zaman aristokrasiye ve kiliseye karşı direnişlerinde yoksul köylülerin kendi içlerinde oluşturdukları muhalif bir haberleşme ağı olarak işlev görüyordu.
Kitaplar ve Sohbet – Gabriel Zaid Sayfa:31
Kitaplar sayesinde, Sokrat’ın kitaplara güvenmediğini biliyoruz. Sohbetle karşılaştırıldığında, kitapların eksikli kaldığına inanıyordu o. Phaedrus’a, yazının konuşmanın bir taklidi olduğunu, belleğin, bilginin ve hayal gücünün yardımcısı gibi gözükse de, sonuçta amaca ters düştüğünü söylemişti. İnsanlar yazıya güvendiklerinde, belleklerini, bilgilerini veya hayal güçlerini geliştiremezdi. Daha da kötüsü, kitaplara sahip oldukları için, bir şeyler bildiklerini sanmaya başlarlardı.
Doğan Hızlan: Büyük-Basında Eleştirinin İşlevi – Mehmet Rifat Sayfa:34
“XX. yüzyıl eleştirel bakış yöntemleri üstüne düşünen bir yüzyıl oldu özellikle” demiştim bir yazımda (Rifat, 2004: 9). Bu gözlemime şimdi şunu da eklemek istiyorum: XX. yüzyılda, değer yargısı getiren, okur kitlelerini yönlendirmeyi, yetiştirmeyi, onlara edebiyatı sevdirmeyi amaçlayan, özellikle büyük-basındaki öğretici eleştiri de önemli gelişme gösterdi. Edebiyat ve sanat yapıtlarının daha çok üretilmesi, dolaşımlarının ve kültürel “tüketilme”lerinin artmasına yol açtı, buna bağlı olarak da okurları yönlendirecek ara-kurumların sayısı hızla çoğaldı.
Okuma Günlüğü/Günlük Okumalar - Eray Canberk Sayfa:38
İki cilt, toplam neredeyse 1500 sayfa… 22 Haziran 2003’te ölen Hüseyin Cöntürk’ün deneme ve eleştirileri Çağının Eleştirisi adıyla yayımlandı (YKY, Ocak 2005). Kitapları şöyle bir gözden geçirmek bile saatler alıyor; kitapları hazırlayan Ege Berensel’in çabasına ve sabrına hayran oluyor, saygı duyuyor insan. Kitabın ortaya çıkmasında Cöntürk’ün kız kardeşi Şayan Nouranian’dan başka Güven Turan’ın, Haluk Aker’in, Arzu Erekli’nin, Neslihan Demirkol’un, M. Sabri Koz’un ve Selahattin Özpalabıyıklar’ın katkı ve emeklerini de unutmamak gerekiyor.
Kırık Kalp Ölümleri (Şiir) – Hüseyin Peker Sayfa:40
Oktay Rifat: “Hep Arayan, Bulduğuyla Yetinmeyen Bir Şair” – Metin Celâl Sayfa:41
Oktay Rifat’ın şiirine toplu olarak baktığımızda büyük bir şairin şiirinin nasıl gelişmesi gerektiğini görüyoruz. Hiçbir zaman “ben oldum” demeden, sürekli arayan, bulduğuyla yetinmeyip daha ötesini isteyen bir şair. Rahatlıkla üç-dört şaire yetecek kadar şiir, şiir anlayışı, eğilimi birarada. Üstelik ilk şiire başladığı günden itibaren, yirmili yaşlarından beri, her yaptığını bilerek, üzerinde düşünerek yapmış biri. İzah edemeyeceği, hesabını veremeyeceği tek bir dizesi yok!..
2006 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri Sayfa:45
Dergimizin yayına başladığı 1933 yılından bugüne kadar büyük bir özenle sürdürdüğü ‘edebiyatımıza yeni değerler kazandırma’ çabası, bu yıl da edebiyatseverleri yeni imzalarla buluşturuyor. Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’ne katılım, her yıl olduğu gibi yine yoğundu. Ön elemeden geçirilerek seçici kurula sunulan dosyalar, şiir dalında Mehmet Şah Erincik, Olcay Özmen, Hasip Bingöl, Yusuf Uğur Uğurel, Burak Acar, Mustafa Ergin Kılıç, Onur Orkun Kara, Sezgin Öndersever, Serkan Demirel, Cengiz Şenol, Ömer Kutluoba, Yavuz Türk, Ersun Çıplak, Beşir Sevim, Bengü Özsoy, Sibel Kınık ve Yılmaz Saruhan imzalarını taşıyordu.
Olcay Özmen ile Söyleşi Sayfa:46
“Sensiz Üç Yağmur, yırtarken diktiğim, tam kabuk bağlamışken yine kanattığım bir dönemin şiirlerinden oluşuyor.”
Şiirler – Olcay Özmen Sayfa:49
Gülçin Karaş Duman ile Söyleşi Sayfa:50
Öyküye olan ilgiyi, günümüzün kimlik arayışına bağlıyorum. Yeni öyküler, benim gözümde, dayatmalara, sindirilmeye, yitip gitmeye karşı yükseltilen muhalif bir ses… Yeni öykücüler, yazarak özlerine dönmeye ve var olmaya çalışıyor. Öte yandan, öyküye olan ilgideki azalma, sanırım, okurun, romana kıyasla öyküden beklentilerinin düşüklüğü ile ilgili.
Kader’in Ağı (Öykü) – Gülçin Karaş Duman Sayfa:53
Kader, uykuyla uyanıklık arasında, donunu aşağı çekene sesleniyor. Sabah oldu mu ki? Hem...Sabiha koğuştan nasıl çıksın? Koğuşun kapısı kilitli, üstelik anahtar da odada değil mi? Öyleyse donunu çekiştiren kim? Kader, bir anda ayılıyor. Sehpanın üzerindeki lambaya uzanıyor. Can çekişir gibi titreyen ışıkta, önce İzzet’in küçük kıllı ellerini tanıyor, sonra da boğuk sesini.
Yalın Ayak (Öykü) – Gülay Işık Sayfa:56
Hiçbir şey düşünmüyorum. Sudaki yüzüm artık anneme benzemiyor. Yarın sabah eniştem yine mavi göğe doğrultacak namlusunu. Gez, göz, arpacık. Sazlıkların arasında iki karabatakla yalın ayak bir kuğu bulacak.
Gelin Başı (Öykü) – Seray Şahiner Sayfa:59
Sibel’in topuzu bitti, Kuaför Hasan spreyledi, aynayı saçının arkasına tutup gösterdi, “Çok güzel olmuş,” deyip saçla birlikte kendini de övdü. Bütün aile toplandı “çok güzel”ler, “Maşallah” lar… Sibel, arka odaya gitti gelinliğini giyinmek üzere. O arada bir korna sesi duyuldu. Sakine Hanım, kapıya çıkıp baktı. Eren, gelin arabasını süsletip gelmiş, fotoğrafçıya götürecek. Sibel, odadan gelinliğini giyinmiş olarak çıktı, “çok yakışmış” lar, “kıçını kaşıyalım da nazardan gitmeyesin”ler… Kuaförden çıkarken arabanın kapısı önünde bekleyen Eren’in beğenir bakışlarıyla karşılaştı Sibel. Allah’ım iktidarsız çıksa şu adam da bir aile faciasından kurtulsak!
Kırık (Şiir) - Yusuf Uğur Uğurel Sayfa:63
Melek (Şiir) – Bengü Özsoy Sayfa:64
Uzun Bir Aradan Sonra Sıvas Yangını - Mustafa Şerif Onaran Sayfa:65
Madımak yangını 2 Temmuz 1993’te olmuştu. Demek 13 yıl geçmiş aradan. Olaylar yeniyken kendimizi duygusallıktan kurtaramaz, öfkemize yenik düşebiliriz. Oysa kendimizin gerisine çekilip olaylara serinkanlı bakmak olanağını aramalıyız. Sivas’a, Pir Sultan Abdal şenliklerine giden sanatçıların kaldığı Madımak Oteli ateşe verilince, o yangında 37 can öldü. Bunlar arasında adı anılan, toplumda iz bırakması beklenen, umut veren sanatçılar vardı.
Cahit Sıtkı Tarancı Dante’yi Neden ‘Yanlış’ Okudu? – Yücel Kayıran Sayfa:68
Yanlış okumak ifadesinin, biri etik diğeri epistemik olmak üzere iki bağlamı vardır. İsteyerek yapılan yanlış, çoğu zaman niyetin kötülüğünü dile getiren yanlıştır. Dolayısıyla, bu bağlamdaki yanlış okuma, şairin problemini görmek istemeyen, görülmesini de istemeyen, dahası metni kendi çıkarları için kullanan bir okumadır. Tarancı Dante’yi Neden Yanlış Okudu? derken kastettiğim bu türden bir okuma değil. Kastettiğim, epistemolojik türden bir yanlış. Bu, istemeden yapılan yanlıştır.
Şemsi Yastıman ile Son Yemek – Erdoğan Alkan Sayfa:72
1926 yılında Kırşehir’de doğdu. Babası şekerci Ahmet Ağa, anası İlhamiye Hanım. Bağlamaya ilkokulda iken heveslendi. Ortaokulda iken 35 kuruşa bir saz aldı ve uzun yıllar çaldı onu. Âşık geleneğine uyanarak 7 yıl saz omzunda yurdu gezip dolaştı. Radyoda, sahnelerde çaldı söyledi. İki kız, iki oğlan babası. Başıboşluğa vermedi kendini Ürgüplü Refik Başaranlar, Bayram Aracı’lar gibi. Ev bark sahibi oldu. Düzenli bir yaşam sürdü. Destanlarıyla tanınır.
Çeviri Çocuk Edebiyatı ve Çocuk Edebiyatı Çevirisi Üzerine – Necdet Neydim Sayfa:74
Günümüz çeviri çocuk edebiyatında asıl tartışmamız gereken bu alandaki yeni anlayışların çocuk edebiyatımıza taşınmasıdır. Her ne kadar bu yönde çalışmalar yapılıyor olsa da yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Günümüz çeviri çocuk edebiyatı klasiklerin iktidarında kalmıştır. Ayrıca bu alanda verilen ürünler de her türlü denetimden uzaktır. Çeviri eleştirisi yapanların sözcüklere takılmak yerine bu tür çevirilerdeki metnin bütününe bakıp ne tür metinlerin çocuğa ulaştırıldığına dikkat etmesi kanımca daha yararlı olacaktır.
Şiiri Şairler Çevirmeli – N. Berrin Aksoy Sayfa:77
Şiirin dünyası yalnızdır, okurunu bu yalnızlığı, özelliği, kişiselliği büyüler. Bu dünyayı ister nesnel, ister öznel olsun, dışarıdan yapılan müdahalelerle yorumlama çabası her seferinde eleştirmeni hayal kırıklığına uğratır, hevesini kırar. Şiir okurunu şiirin çeviri olup olmadığı, özgününü ne ölçüde yansıttığı ilgilendirmez. O anki okuma sürecinin yaratıcılığı ve özelliği dışarıdan desteği gereksiz kılar.
Akşam Ölüsü (Şiir) – Cenk Gündoğdu Sayfa:78
Çarpışma Anları – Müge İplikçi Sayfa:79
Kosova krizinin erken dönemlerinde Kuzey Arnavutluk’a sığınmaya başlayan Kosovalı mülteci ailelerin hayatlarını fotoğraflayarak başladı Bikem Ekberzade Mülteci Projesi’ne. Arnavutluk-Kosova-Makedonya üçgeninde çektiği fotoğraflar, yazılı basında ve uluslararası sergilerde geniş izleyici kitlelerine ulaşarak Balkanlar’da yakın dönemde yaşanan mülteci krizine ışık tuttu. Mülteci Projesi’nin bir sonraki durağı Azerbaycan oldu.
Yük (Şiir) – Sadık Yaşar Sayfa:81
Hazin An / Yanık Temmuz – Seyyidhan Kömürcü Sayfa:82
Temmuz her yerde Temmuz da “Sıvas’ı yanmış, Sıvas’ı dökülmüş” bir ülkeden olmalı, burayı iki defa yakıyor Haziran. Haziran ikinci gecesinde alıyor Ahmed Arif’i. Buraların Sıvas’ı ikisinde dökülüyor otuz yedi kez. “Acıya kiracı” şairin gidişi, bir savaş muhabirinin gidişine benzetiliyor. Bunları düşünüyoruz, bir şairi, bir müzisyeni, bir yazarı, bütün bunları bir savaş muhabirine dönüştüren kara talihi.
Hintli Kadın Yazarlar, Sömürgeci Hayırseverlik ve Cinselleştirilen Doğu - Hande Öğüt Sayfa:84
Üçüncü Dünya ülkeleri diye adlandırılan ülkeler, çoğumuzda hâlâ masalsı bir egzotizm beklentisi yaratıyor; onca yoksunluk, gelenek ve tabuların ağır baskısı altında ezilmişlik ve Batılı dünyanın süper güçleri tarafından horlanarak hegemoni altına alınışları, gerçeğe aykırı bir absürdlükler silsilesi adeta... Doğu’nun doğululaştırılması ve Batı diye adlandırılan “çağdaş” dünyadan uzaklaştırılarak kopartılması, Türkiye’nin de, ırkçı politikalarının başında gelen ideolojik bir sorun. Modernlikle birlikte, ortaçağ karanlığına ve skolastiğine bulanmamış arı bir köken arayışına girip kendine aklanmış bir geçmiş yaratan Batı, bu mâzi üretimini “karanlık kıta”ları temizleyerek başarıyor.
TEMMUZ 2006 - KİTAP EKİ
Ethem Baran ile Söyleşi (“Dönüşsüz Yolculuklar Kitabı”)  CİHAD ŞAHİNOĞLU

Yastıkname (Sei Sonagon) SABRİ GÜRSES

Hayta (Ergin Atlıhan) HİLMİ YAVUZ

Söz Vermiş Şarkılar (Murathan Mungan) BURCU IŞIKSAÇAR YAYALAR

Ergun Kocabıyık ile Söyleşi (“Aynadaki Narkissos") ÖZGE ŞAHİN

Aşkın Sonu Cinayettir (Mine Söğüt) NESLİHAN GÜREL

Metin Üstündağ ile Söyleşi (“Denemeyenler”) YAVUZ TÜRK

Ölüm Tüneli (Susan Sontag) MURAT İLHAN

Kadınlar Tuvaleti (Ceyda Aşar) MELİKE AYDIN

Deniz (John Banville) GÜLCE BAŞER

Üzgün Kızların Gizli Tarihi (Neşe Yaşın) NİHAT ATEŞ 

Yokluğunla Çoğalarak (Ahmet Necdet) FAHRETTİN KOYUNCU

Yok Bana Sensiz Hayat (Aslı Tohumcu) HÜLYA SOYŞEKERCİ

Aydın İleri ile Söyleşi (“Eşekle Gelen Aydınlık”) KADİR İNCESU

Sürgün Ruhun Rüya Defteri (Ömer F. Oyal) CİHAN OĞUZ

Hiçbir Şeyin Beklentisi (Gönül Çatalcalı) MÜSLÜM YÜCEL

Er-Tarihe Karşı, Leviathan’a Karşı (Fredy Perlman) BÜLENT USTA

Mustafa Koç ile Söyleşi (“Bâleybelen, Muhyi-i Gülşenî, İlk Yapma Dil”) TAHSİN YILDIRIM

Uzun Bir Yolculuğun Bittiği Yer (Hüsnü Arkan) LEVENT METE

Tozlu Raf DENİZ DURUKAN

Şiir Taşı MUSTAFA KÖZ

Yeryüzü Kitaplığı GÜLCE BAŞER

Yeni Yayınlar REYHAN KOÇYİĞİT

Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI