Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

MART 2025

Çizgiyorum – Özge Ekmekçioğlu Sayfa:2
Üretken Yapay Zekâ, Dijital Kapitalizm ve Demokrasi – Hakan Erdal Sayfa:4
Varlık’ın Mart 2025 sayısının dosya konusu, “Dijital Kapitalizm ve Demokrasinin Geleceği”. Dosyamıza katkıda bulunan isimler ise Hakan Erdal, Hakan Soner Şener, Pelin Büyükgaga Birlik, Hasan H. Kayış ve B. Umur Yıldırım. Hakan Erdal, “Üretken Yapay Zekâ, Dijital Kapitalizm ve Demokrasi” başlıklı yazısında “Üretken yapay zekâ demokrasiye nasıl bir etkide bulunacak?” diye soruyor. “Üretken yapay zekânın kapitalizmin ulaştığı mevcut aşamanın bir sonucu olduğunu”, “insanın zihnini, algılarını ve eylemlerini biçimlendirdiğini”, “bilgi üzerinde mutlak kontrol kurmaya çalışan yeni bir model yarattığını” ileri sürüyor, “duygulanım temelli ve sömürüye maruz bırakılan enformasyona dayalı” yeni rejimde “belli bir zamansal yoğunluk ve mantıksal tutarlılık gerektiren kararlara dayanan demokrasinin bir krizle karşı karşıya” olduğunu belirtiyor ve çözüm yolları arıyor.
Üretken Yapay Zekâ, Teknoloji, Sömürgecilik ve Demokratikleşme – Hakan Soner Şener Sayfa:8
Hakan Soner Şener, “Üretken Yapay Zekâ: Teknoloji, Sömürgecilik ve Demokratikleşme Üzerine” başlıklı yazısında teknoloji tekellerinin çalışma biçimlerini sorguluyor; üretken yapay zekâların bilgi tekellerinin kontrolünde eğitildiğini, dolayısıyla eşitsizlik ve sömürü doğurduğunu, “iletişim ağlarının ekonomisinden koparmadan, sahiplik ilişkilerine değinmeden” bu teknolojilerin demokratikleşmesinin tartışılamayacağını vurguluyor ve “yanlış AI, doğru kullanılamaz” diyor. Demokratik bir yapay zekâ anlayışına ulaşabilmek için verilerin nasıl toplanması gerektiğini, açık kaynak girişimlerini ve etik denetim mekanizmalarını gündeme getiriyor.
Üretken Yapay Zekânın Yarattığı Bilgi Tekelleri ve Tekel Tahakkümünün Demokratikleştirilmesi – Pelin Büyükgaga Birlik Sayfa:12
Pelin Büyükgaga Birlik, “Üretken Yapay Zekânın Yarattığı Bilgi Tekelleri ve Tekel Tahakkümünün Demokratikleştirilmesi” başlıklı yazısında iktidarın bilgi yönetimi, denetimi, düzenlemesi ve dağıtımı üzerinden gücünü meşru kılarak hem bilgiyi hem de gücü yeniden ürettiğini, bilgi tekellerinin kaynağında bilginin bir güç olduğu gerçeğinin bulunduğunu söylüyor. Üretken yapay zekâ teknolojilerinin bir kitle kültürü üreticisi olarak yorumlanabileceğini, teknoloji tekellerinin kitle toplumu ve algoritmik kürasyon bağıntısının bir sonucu olarak tahakküm kurduğunu, bilgiyi ticarileştirdiğini, insanın bireyselleşme sürecini olumsuz etkilediğini ileri sürüyor.
Üretken Yapay Zekânın Etik Sorunları ve Platform Kapitalizmi – Hasan H. Kayış Sayfa:16
Hasan H. Kayış, “Üretken Yapay Zekânın Etik Sorunları ve Platform Kapitalizmi” başlıklı yazısında üretken yapay zekânın yapay zekâdan yeni veri üreterek farklılaştığına, bunu yaparken kullanıcıların verilerini sömürdüğüne değiniyor. Dijital platformların insanların mahremiyet, gizlilik ve özgürlük haklarını ihlal etmeden veri toplamadığını, üretken yapay zekânın yanıltıcı bilgi ve sahte içerik üretme potansiyeline sahip olduğunu belirtiyor. “Gerçeğin inşası tartışmasında insanın özne konumunu denklemden çıkartmak, tek tip bir nesnelliğe ve algoritmik kürasyonun ürettiği bir politik doğruculuğa yol açar,” diyor.
Ağın İçinde Bir Aktör: Üretken Yapay Zekâ Nasıl Demokratikleşebilir? – B. Umur Yıldırım Sayfa:21
B. Umur Yıldırım, “Ağın İçinde Bir Aktör: Üretken Yapay Zekâ Nasıl Demokratikleşebilir?” başlıklı yazısında altyapı sağlayıcısı olarak da faaliyet gösteren üretken yapay zekâ tekellerinin bir denetim gücüne sahip olduğunu ama demokratikleşme tartışmalarını sadece bu bağlama sıkıştırmanın bu teknolojilerin içerdiği karmaşık toplumsal ilişkiler ağını ve bir özne olarak insanın konumunu göz ardı etmemize yol açabileceğini, ağdaki tüm aktörlerin birbiriyle ilişkisini sorgulamamız gerektiğini vurguluyor. Bir ideoloji gibi davranan, kullanıcılarını homojenize eden “Yapay zekânın tek bir biçimi olduğunu savunan anlayışın doğallaştırılması büyük ölçüde medya emperyalizmiyle yakından ilişkilidir,” diyor.
Sinema Tarihimizde Kadın Yıldızlar (1914 - 1950) – Burak Süme Sayfa:26
1922 yılında Roza Felekyan İstanbul’da Bir Facia-i Aşk, 1923 yılında Aznif Mınakyan da Nur Baba - Boğaziçi Esrarı adlı filmde oynarlar. Cumhuriyet’in ilanından sonra sinemada görünen ilk Müslüman kadın oyuncularımız arasında Bedia Muvahhit ve Muhsin Ertuğrul’un eşi Neyyire Neyir vardır. Ertuğrul’un rejisiyle 1923 yılında çekilen, Halide Edib Adıvar’ın ‘Ateşten Gömlek’ isimli romanının sinema uyarlamasında rol alırlar. Bu filmde Kınar Sıvacıyan da oynamıştır.
Yoksa O Kadın Sen misin? (Öykü) – Gülhan Tuba Çelik Sayfa:34
Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler Sayfa:38
Tedavi göreceğim bölümün kapısında ‘Ayaktan Tedavi’ yazsa fark eder miydim, yoksa ‘tıp camiasına özgü bir kullanım’ deyip geçer miydim; kestiremiyorum. Nisa Odabaşı benim yapabileceğimi yapmamış; hele reçetelerinin birinin üstünde ‘ayaktan reçete’ yazısını görünce çileden çıkmış. ‘Ayakta tedavi - yatarak tedavi’ kullanımlarını değiştirenlerin bir bildikleri mi var, diye hastane çalışanlarına sormuş önce. Fazladan konan ‘n’ harfinin kimse farkında bile değilmiş.
Çağdaş Sanat: İnci Eviner ile Söyleşi – Fatma Berber Sayfa:42
“Maskeler çok kimlikli bir dünyanın kapısını açabilir. Farklı özneleşme süreçlerini oynamak için bir imkân olabilir ya da kimlik ötesi bir varoluşun habercisi olabilir. Yapıtlarımda oldukça sık maske kullanıyorum.”
Köpükler Kabın Dışına Taşıyor (Öykü) – Nuray Elçin Sayfa:46
Şiirler (Şiir) – Sadık Yaşar Sayfa:49
Celâl Soycan ile Söyleşi – Turgay Kantürk Sayfa:50
“Beni şiire çağıran şey cevaplar değil, sorulardır.” Nesnelerin, paraların, imgelerin dolaşım yasaları doğrudan dilde yapılanıyor. Bunu kesintiye uğratacak dil bilinci şiirin vebalidir; şiirin trajik koşulu da budur: Malzemeyi, yine o malzemeyle aşma iradesi! Her malzemenin aşılmaya karşı içerdiği mutlak direnç şiirin imkânsızlığını işaretler.
Varlığı, Varoluşu Şiirde Kurmak – Cemal Sakallı Sayfa:53
‘Hadde’ iki ayrı dil ve düşünme formunu –kavramsal düşünceyi ve şiir düşüncesini– hem birleştiriyor hem de birbirine yabancılaştırıyor, bir bakıma iki düşüncenin dilini haddeliyor.
Celâl Soycan Şiirinde Sekülerleştirme Politikası – Metin Cengiz Sayfa:55
Celâl Soycan’ın şiirini okurken cinsellikten insani diğer hallere, insanın kendini inşa ederken aynı zamanda kendi hapishanesini de yarattığını, yani özgür olmadığı gerçeğini derinden seziyor, bu paradoksta özgürlüğün tam da bu durumun meyvesi olduğu gerçeğini kavrıyoruz.
Yok Faydası (Şiir) – Betül Tarıman Sayfa:57
Tarih ile Kurgu Arasında Homeros’un Otoritesi – Erman Gören Sayfa:58
Homeros nihayetinde mit üretse de başlangıç noktası olarak daima tarihî olanı almıştı. Bu nedenle Homeros’taki tarihî bilgiyi özümsemek belirli bir okuma biçiminde ustalaşmayı gerektiriyordu. Nitekim süslemenin içindeki tarihi ararken süslemeyi tarih sayma tehlikesi daima hazır duruyordu. Neticede Homeros’un tarihî konularda güvenilir, doğru ve kesin bilgiyi aktardığı kanaati belirli açılardan kabul edilir olmasına rağmen, Homerosçu mısraların tamamının bu meziyete sahip olduğu söylenemezdi. Nihayetinde Homeros’un böyle idealize edilmesi zamanla belirli tipteki bir ‘Hellencilik’in ve bu Hellenciliği besleyen böbürlenici tutumun parodilerini ortaya çıkardı.
Sibirya Türk Lehçeleri Nasıl Anlatılır: Gülsüm Killi Yılmaz ile Söyleşi – Mine Bican Sayfa:66
“1990’lı yıllarda Türkiye’de doğrudan bu alanda yetişmiş hiç kimse yoktu. Aslında Sibirya’daki toplulukların kendi içinde de uzmanların sayısı sınırlıydı. Bizim anabilim dalımızda çalışmak üzere Sibirya’dan ilk gelen yabancı uzmanlar Saha Yerinden (Yakutistan) Doç. Dr. Yuriy Vasilyev ile Tuva Cumhuriyeti’nden Doç. Dr. Çurguy-ool Dorju da bu az sayıda, dolayısıyla son derece değerli bilim insanlarından ikisiydi.
Kadınlar (Şiir) – Halide Erten Şahan Sayfa:73
Şiirde Büyülü Gerçekçilik: Lâle Müldür Örneği – Elçin Sevgi Suçin Sayfa:74
Lâle Müldür özgün diliyle şiirlerinde büyülü gerçekçiliğin belirgin unsurlarını ustalıkla kullanan bir şair. Müldür’ün “Heloise” ve “Saatler ve Geyikler” şiirlerini dil, tema, zaman, mekân kullanımı ve bilinçakışı teknikleri üzerinden büyülü gerçekçilik bağlamında çözümleyeceğim ve olağan ile olağanüstü arasındaki sınırları nasıl muğlaklaştırdığı üzerinde duracağım.
Hayatı İdrak Teşebbüsleri: Yaralar ve Yamalar (17) – Murat Batmankaya Sayfa:81
‘Kendinizi nasıl tanımlarsınız? Kadın yazar olarak mı, yoksa yalnızca yazar olarak mı?’ diye soruyor bir okur, İstanbul Modern’deki ‘Sözünü Sakınmadan’ adlı etkinlikte... Füruzan bir süre ne diyeceğini bilemiyor. Biraz düşündükten sonra, ‘Kadın olduğum muhakkak da...’ diyor ve gülüyor: ‘Bir toplumda kadının yeri neresiyse toplumun düzeyi de odur. Bana da istediğinizi diyebilirsiniz.’
Resim Sanatı: Sibel Kırık ile Söyleşi – Hıdır Eligüzel Sayfa:86
“Formların işlevlerinden sıyrılarak kendi başlarına var olmalarına odaklandım.”
Hiçbir Şey Kalmaz Uyandığınızda (Şiir) – Stéphane Mallarmé Sayfa:89
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel Sayfa:90
Uykusuzun Uykusu (Şiir) – Sevde Kayış Sayfa:92
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak Sayfa:93
Hatif (Şiir) – Zeynep Özkan Sayfa:95
Poz (Öykü) – Meltem A.Y. Sayfa:96
Damsız Kedi (Şiir) – Sedanur Yolcu Sayfa:100
Kitaplar Arasında Sayfa:101
Murat Yalçın ile “Dalga Boyu” Üzerine Söyleşi – Fatoş Asya Akbay Sayfa:101
Günlük hayatta konuşurken yaşayan birkaç kişi vardır karşımızda, oysa dört duvar arasında yazarken ölüler bile canlanır, hatta yalnız insan türü değil tüm varlıklar dile gelebilir. Yazı insanı onlara ses olur, dil verir boyuna.
“Tüfekle Vurulacak Şeyler” / Vuslat Çamkerten – Gaye Keskin Sayfa:103
‘Tüfekle Vurulacak Şeyler’deki karakterlerin sosyoekonomik koşulları hemen hemen birbirine denk. Toplumda saygı gören, öteki olarak imlenmeyen, ayakları yere sağlam basan kadınlar olduklarını söyleyebiliriz. Bu da onları olası sorunların dışına iten bir özellik esasında. Bazı karakterlerde zaman zaman bu genellemenin dışına çıkılsa da ‘Tüfekle Vurulacak Şeyler’deki çoğu karakterin cinsiyetini değiştirseniz bile yaşadıklarında bir sapma olmaz. Bu da bizi şu sonuca ulaştırır: Kitapta anlatılanları yalnızca kadın hikâyeleri olarak tanımlayamayız.
Yücel Kayıran ile “Poetik Varlık” Üzerine Söyleşi – Abdullah Ezik Sayfa:105
Mesele şu: Şair şiir ve şiir tarihi hakkında en az bir profesör kadar donanıma sahip olmalı. Yazılı şiir kültürünün de bu düzeye gelmesi gerekir. Yazmak için yazmak çabasından söz etmiyorum kuşkusuz. Gerek kendi şiirimizin gerek dünya şiirinin doğası, evreleri ve keşifleri hakkında düşünmeli, buradaki yeni ve özgün içerikleri kültüre dönüştürmeliyiz. Her etkinliğin kendi kültürünü yaratması ve onu geliştirmesi gerekir.
“Bir Ohal Markası / Otokritik” / Hicran Aslan – Çiçek Demirtaş Önder Sayfa:108
Hicran Aslan minör şiiriyle edebiyata zenginlik katan, henüz hak ettiği yeri bulamamış bir sanatçı. Edebiyatın yanı sıra resim ve müzik gibi farklı sanat dallarıyla ilgilenmesi, imge dünyasını zenginleştirmekle birlikte kendine özgü bir dil kurmasına katkıda bulunuyor. Fildişi kuleye hapsolmayacak düzeyde toplumcu, sanatı toplumsal uğruna öldürmeyecek düzeyde sanat kaygısı taşıyan biri. Ne Doğulu ne de Batılı ya da hem Doğulu hem Batılı. Şiirinde Hegel’i de, Sadi ve Mevlana’yı da anıyor.
Yavuz Türk ile “Avı Durdurmak” Üzerine Söyleşi – Ayhan Şahin Sayfa:110
“Edebiyat aslında bir çeşit bağlam kurma ustalığı.”
MART 2025 - KİTAP EKİ
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI