|
|
MART 2024
|
|
|
Çizgiyorum – Özge Ekmekçioğlu |
Sayfa:2 |
|
|
|
Bir Yeni Medya Araştırmacısı Gözünden Algoritmik Yanlılık Meselesi – Oğuz Kuş |
Sayfa:4 |
Bu sayımızın dosya konusu “Algoritmik Tahakküm”. Dosyamıza katkıda bulunan yazarlar ise Oğuz Kuş, Gülşah Başlar, Cemile Tokgöz, Şafak Tanır Levendeli, Murat Uluk ve Birkan Koç. Yaşam tarzımız konusunda tahminde bulunan, ırkına göre kimin daha hasta veya suçlu olduğuna karar veren, eğilimlerimizi değiştiren, yeni dünya düzeni ve toplumsal cinsiyet gibi konularda görüşlerimizi etkileyen dijital platformların algoritmalara dayalı çalışma sistemini sorguluyoruz.
“Algoritmalar kişinin belli bir evi kiralamak üzere uygun bir aday olup olmadığı hakkında ev sahiplerine bilgi verebilir ve bu, algoritmaların insanların barınma hakkı üzerinde karar verebileceği anlamına gelir,” diyor Oğuz Kuş ve “Algoritmik Yanlılık Meselesi: Somut Teknolojik Sorunlar ve Çözüme Ulaşmak Üzere Atılan Bebek Adımları” başlıklı yazısında sosyal bilimler perspektifinden “gelişen teknolojileri toplumsal gerçekliğin içerisinde anlamlandırmaya” çalışıyor. “Öngörücü algoritmaların barındırdığı toplumsal riskleri algoritmik yanlılık ve geri bildirim döngüsü çerçevesinde” tartışıyor.
|
|
|
Tahakküm, Tahayyül, Taktik: Algoritmalarla Ne Yapacağız? – Gülşah Başlar - Cemile Tokgöz |
Sayfa:9 |
“Kullanıcının algoritmik kürasyona nasıl tepki verdiğine, algoritmik bilgi ve farkındalığına odaklanan çalışmalar”ın sınırlı olduğunu belirten Gülşah Başlar ve Cemile Tokgöz, “Tahakküm, Tahayyül, Taktik” başlıklı yazılarında “Algoritmalarla Ne Yapacağız?” diye soruyorlar ve “Algoritmalar dijital medyada biriken büyük veriyi bir çıktıya dönüştüren, matematiksel, nesnel, mantıksal ve insan hatasının en aza indirgendiği otomatik süreçler olarak müjdelenmiştir. Halbuki teknoloji şirketleri algoritmaları aracılığıyla işlediği verilerden ürettiği enformasyonla gözetim ve denetimi derinleştirerek öngörü iktidarlarını tesis ederler,” diyorlar. |
|
|
Algoritmik Yanlılığın Kültürel Tekdüzeliği – Şafak Tanır Levendeli |
Sayfa:15 |
Şafak Tanır Levendeli, “Algoritmik Yanlılığın Kültürel Tekdüzeliği” başlıklı yazısında “Algoritmalar insanlar tarafından yaratılırlar ve dolayısıyla toplumda var olan önyargıları öğrenir ve sürdürürler. Bu doğrultuda, dijital hayatın tüm alanlarına nüfuz eden algoritmalar, elbette kültürel sektörlerin de yapısını değiştirdi. Müzik, film, edebiyat ve görsel sanatlar gibi alanları kapsayan kültürel ve yaratıcı endüstriler algoritmik önyargıların halihazırda sürdürüldüğü alanlardır. Bu önyargılar stereotipleri sürdürebilir, eşitsizlikleri güçlendirebilir ve çeşitli içeriklere erişimi sınırlayabilir,” diyor. |
|
|
Kişiselleştirilmiş Reklamlarda Yanlılık: Algoritmalar Kurban mı? Suçlu mu? – Murat Uluk |
Sayfa:20 |
“Dijital reklam endüstrisinin kusursuz ve kârlı biçimde çalışması ile kişiselleştirme becerisi arasında güçlü bir bağ” bulunduğunu belirten Murat Uluk, “Kişiselleştirilmiş Reklamlarda Yanlılık: Algoritmalar Kurban mı? Suçlu mu?” başlıklı yazısında “algoritmaların karar sürecindeki yanlı davranışlarını” inceliyor. Yazısının sonunda bir çözüm önerisi sunuyor: “Şeffaflık, hesap verilebilirlik, mahremiyet ve veri güvenliği gibi faktörler ön planda tutulduğunda djital reklam alanındaki algoritma kaynaklı eşitsizlikler, önyargılar ve ayrımcılık kayda değer biçimde azalacaktır.” |
|
|
Sosyal Medya Algoritmaları, Algoritmik İllüzyon ve Algoritmik Teslimiyet – Birkan Koç |
Sayfa:25 |
Birkan Koç, “algoritmik yanlılığı farklı açılardan ortaya koymak ve algoritmik okuryazarlığı artırmak üzere yapılacak çalışmalara yeni bir bakış açısı kazandırmak üzere” “Sosyal Medya Algoritmaları, Algoritmik İllüzyon ve Algoritmik Teslimiyet” kavramlarını inceliyor ve “Kullanıcılar her ne kadar kendi etkileşim verileri sayesinde sistemleri yönlendirdiklerini düşünseler de ilgi alanlarını tetikleyen ve onları belli ilgi alanları etrafında toplayan sistemin ta kendisi olabilir. (…) Yaşam tarzı, alışkanlıklar ve tercihler üzerine anlamlandırma yapabilmek kullanıcının manipüle edilmesi sorununu da beraberinde getirir,” diyor. |
|
|
Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler |
Sayfa:31 |
Geçenlerde haberlerde de vardı böyle bir dikkatsizlik örneği. Yorgun kurşun mu diyorlar; öyle bir kurşun çocuğun ensesine gelmiş. Haber görüntülü. Çocuğu ve ensesini görüyoruz ama haberde kurşunun geldiği yer gösterilirken sürekli “boyun” deniyor. İnsanın boğazının ön bölümüne boyun arka bölümüne ense dendiği okulda öğretilmez, kendiliğinden öğrenilen bir bilgidir. |
|
|
Çağdaş Sanat: Özkan Işık ile Söyleşi – Hıdır Eligüzel |
Sayfa:34 |
“Ataerkil veya anaerkil fark etmez, hegemonik herhangi bir hiyerarşiden uzak düşünmeye çalışıyorum.” |
|
|
"Şiirin Fizyolojik Kökü Var mı" Sorusuna Monolog Cevaplar – Tahir M. Ceylan |
Sayfa:38 |
Şiir varlık öncesi yokluğun sesidir, o yüzden şiire en yakın ses, bugün olsa da dokuz ay önce olmayan bebeğin sesidir. |
|
|
Grafik Tasarım Nasıl Anlatılır: Ayşegül İzer ile Söyleşi – Mine Bican |
Sayfa:42 |
“Grafik tasarım tarihi, görsel iletişim teknolojilerinin evriminin tarihidir.” |
|
|
İstanbul'un İyi Kalpli Masalcısı Mario Levi – Olga Ünal |
Sayfa:46 |
Tanıklık ettiği yalnızlıklar, özlemler arasında bir şehre bağlanmak, tutunmak ve bir iz bırakmak için hep bir umut taşıyarak hikâyeler anlattı; tutku ve sabırla. |
|
|
Klasik Müzik Sanatı: Aydın Karlıbel ile Söyleşi – Fatma Berber |
Sayfa:48 |
Ablam çalışırken onu kaldırır, piyanoya geçip kendim çalmaya başlardım. Radyodan duyduğum ezgileri kulaktan çalıyordum. Şive Onat Ölmez Hanım’dan özel solfej ve piyano dersleri aldım. Ayrıca Ferdi Ştatzer ve şan pedagogu Erdem Siyavuşgil’i de ziyaret ettik. Ulvi Cemal Erkin Bey de benimle ilgilenmişlerdi. Küçükken Radyoevi’nde kulak imtihanına girdiğimi, çocuk saatlerinde ve Şişli 19 Mayıs İlkokulu’nda müsamerelerde çaldığımı hatırlıyorum. Aile dostumuz, TRT spikeri Başak Doğru Hanım’ın babaları, kontrbasçı Remzi Dölensoy aracılığıyla Cemal Reşit Rey Hoca beni öğrenci olarak kabul etti. Bir iki kez Nişantaşı’ndaki konağı ziyaret ettiğimizi hatırlıyorum. |
|
|
Haziran İşte (Şiir) – Oya Uysal |
Sayfa:51 |
|
|
|
Kale Mahallesi (Öykü) – Özge Gündoğdu |
Sayfa:52 |
|
|
|
Elma, Zeytin, Kahve, İncir ve... (Şiir) – Abdülkadir Budak |
Sayfa:54 |
|
|
|
1945'ten "Boşboğaz" Mizah Gazetesinde Kadın – Fatma Fulya Tepe |
Sayfa:55 |
Küçümseyen türden erkek bakışından çizilen ve yazılan karikatürleri 78 yıl sonra kadın bakışından yeniden yazarak negatif betimlemeleri altüst edebiliriz. Bu da mizah yapmak için illa da kadın bedenini, cinselliğini kullanmak gerekmediğini ve kadınları herhangi bir nedenle aşağılamak gerekmediğini ispatlayacaktır. |
|
|
Karanlıkta Işıldayan Bir Yazar: Mine Söğüt – Hülya Soyşekerci |
Sayfa:58 |
Mine Söğüt, toplumsal duyarlılığı edebiyatın incelikleriyle buluşturan başarılı bir köşe yazarı ya da denemeci olduğu kadar, edebiyatımıza unutulmaz katkılarda bulunan iyi bir kurmaca yazarı. Öyküleri, romanlarında, gotik ve yeraltı edebiyatına açılan metinlerinde insanın, toplumun içindeki karanlığı ve kötülüğü sergileyen sıra dışı bir yazar o. Gerçekleri düşlerle öyle inandırıcı, öyle güçlü bir biçimde harmanlıyor ki yavaş yavaş okuduğunuz metnin kendine özgü dünyasına dalıp gidiyor, zihninizde yepyeni pencerelerin açıldığını fark ediyor, gerçekliğin farklı boyutlarına açıldığınızı duyumsuyorsunuz. |
|
|
Ritüel (Şiir) – Arif Erguvan |
Sayfa:61 |
|
|
|
Hayatı İdrak Teşebbüsleri: Yaralar ve Yamalar (8) – Murat Batmankaya |
Sayfa:62 |
M. Hakan Ölmez, zorlu bir işe soyunmuş (!) ve Türk Edebiyatından Seçme Şiirler Antolojisi (Kervan Kitabevi, 2007) hazırlamış. Ara sıra da olsa huysuzluk yapmadan durabiliyormuşum meğer, onu fark ettim. Aksi halde, muhakkak sorardım: Antoloji zaten bir “seçme” işi; “seçme şiirler antolojisi” de ne demek? |
|
|
Beyaz Nar (Şiir) – Mert Özden |
Sayfa:67 |
|
|
|
Yarım Kalmışlık Sendromu, Türkiye'nin Ruhu ve Bizim Gibiler – Faruk Turinay |
Sayfa:68 |
Oğuz Atay gibi ben de biraz düşündüm: Biz kimdik? Yahya Kemal’in dediği gibi “ölüleriyle birlikte yaşayanlar” mıydık? Ama şu Fransızlar kendilerini gerçek anlamda “Fransız” yapan ünlü ölülerinin hepsini aynı yere, ülkenin kalbindeki Panthéon’a defnederek birleştiriyordu. Peki, bizim ölülerimiz neden dağınıktı? |
|
|
Diğer Kadın Olarak Eskale (Şiir) – Rüveyda G. Balcı |
Sayfa:73 |
|
|
|
Rüzgâr Odası – Yavuz Özdem |
Sayfa:74 |
Bilindiği üzere “bal gibi” ‘çok tatlı’ ilgisi kuran bir benzetme unsurudur. Bir de “kuşkuya yer olmayacak biçimde, kesin olarak, kesinlikle, kuşkusuz” anlamları yüklenmiş bir deyimdir. Ancak ‘bal gibi isim tamlaması’ bize pek bir şey ifade etmiyor. Zira ortada dil dışı bir bağlam yok. Yani söz öbeğinin bu hali, hangi durumda, koşullarda söylenmiş onu bilmiyoruz. Sözgelişi bu, sert bir komutanın ağzından çıksa anlamı ve etkisi başka, sevecen bir öğretmen tarafından söylenseydi başka olur. |
|
|
“Selimiye Mektupları”ndaki Yılmaz Güney – Gültekin Emre |
Sayfa:76 |
Yılmaz Güney, Selimiye Mektupları’nın “toplumsal sağırlıklara, toplumsal duyarsızlıklara karşı oluşan birikimlerin bir damlası” olacağına inanır, “yeni hayatı, yeni Türkiye’yi oluşturmada payı olacak yeni mektuplar yazılmalıdır.” Gün gelecek sansürcüler sanık sandalyesine oturtulacaktır. |
|
|
Taşıyan, Taşınan Zamanın Anlatıcısı: Füruzan – Feridun Andaç |
Sayfa:82 |
Füruzan geleneksel anlatı düzleminde roman yazmaz. İçe dönüş/ bakış önemlidir anlatısında. Dönemi yorumlamak gibi bir derdi vardır. Dönemin olaylarını serüvenleştirerek anlatıp kronolojik tarih çıkarmak, kayıt düşmek değildir amacı. Dıştadır hep. Dıştan bakar. Ama içte olup bitenleri anlatır. |
|
|
Sahte Medeniyete (Şiir) – Esra Dökmen |
Sayfa:85 |
|
|
|
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel |
Sayfa:86 |
|
|
|
Psikoloğumla Aramdaki Konuşmaları Herkesler Bilsin İstiyorum (Şiir) – Ayşenur Andaç |
Sayfa:88 |
|
|
|
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak |
Sayfa:89 |
|
|
|
Sanat-çı (Öykü) – Ahmet Rıfat İlhan |
Sayfa:91 |
|
|
|
Kim/se (Şiir) – İbrahim Halil Ergin |
Sayfa:92 |
|
|
|
Ayaklı Meyhane (Öykü) – Zabel Yılmaz |
Sayfa:94 |
|
|
|
Kitaplar Arasında |
Sayfa:97 |
|
|
|
Müge İplikçi ile “Ah be Melek” Üzerine Söyleşi – Özge Ercan |
Sayfa:97 |
“Değişen kent algısının kaderlerimize ördüğü suni ağ çerçevesinde kaleme alınmış metinler bunlar.” |
|
|
"Yalnızca Çocuklar Uzaklara Bakar" / Şükrü Erbaş – Şeref Bilsel |
Sayfa:99 |
Ortak acıları, ağrıları, öfkeleri, kıstırılmışlıkları… kısacası insan onurunu zedeleyen hemen her şeyi şiirinde ağırlayan bir şair Şükrü Erbaş. Onun şiirinde insan, elinizi uzattığınızda dokunabileceğiniz bir mesafededir; aşk içindeyse dokunduğunuzda aşklanırsınız; hüzün içindeyse dokunduğunuz hüzne varırsınız; ama umut bir köşede sürekli boy atar, güneşe doğrudur bu atılış. |
|
|
Zehra İpşiroğlu ile “Hatırlayamadıklarımız” Üzerine Söyleşi – Tijen Savaşkan |
Sayfa:100 |
Bugün birçok ülke kendi geçmişiyle yüzleşmekten kaçınmıyor, bunun sonucunda tıpkı arkeolojik kazılarda olduğu gibi geçmişin parçaları toplanıyor, birbirine yapıştırılarak yeniden kurgulanıyor. |
|
|
"Yeniden İnşa" / Senem Gezeroğlu – Gül Yıldız Ermiş |
Sayfa:103 |
Bazen bir kitapla bir yolculuğa çıkılır, bazen de bir kitapla bir yolculuktan dönülür. Yeniden İnşa, kitaplarla yaşayan Sevgi’nin hikâyesi gibi görünüyor. Oysa kitaplar görünenin değil görünmeyenin peşindedir. Yazar, sesini duymayan insanın kendini yeniden inşa etme yolculuğuna aşkla bir düğüm atar. Belki siz de bu kitabı okurken kendi hikâyenize aşkla bir düğüm atarsınız ve kendinizi yeniden inşa edersiniz. |
|
|
Ersin Engin ile “Düş/Zaman” Üzerine Söyleşi – Nilay Özer |
Sayfa:104 |
Mitolojinin, felsefenin hatta tarihin şiirin konusu olarak ele alınmasını olağan karşılıyoruz. Biyoloji, astronomi ya da paleoantropoloji gibi doğa bilimlerinden doğan izlekleri ya da metinleri şiirde tasarım aracı olarak kullanmak ise (hiç yoktur demiyorum) çok alışık olmadığımız bir durum. Bende bu yönelim ilgi alanlarımdan kaynaklanıyor. Burada benim için önemli olan, sosyal bilimleri de içine alacak şekilde çoklu bir perspektifle izlekleri yoğurarak temeline modern insanın varoluşsal sorunlarını koyan bir şiir anlayışı ortaya koyabilmek. |
|
|
"Lukianos'un Horozu" / Sülbiye Yıldırım – Hande Baba |
Sayfa:107 |
Lukianos’un Horozu altı öyküden oluşuyor. Kitabın ilk öyküsü “Kırmızı Mercedesli Kamil”in adında barındırdığı hiciv, öykünün tamamını kaplıyor. Yazar, okura seslenerek öyküye başlıyor; okuru içine aldıktan sonra da öyle çok rahat, sahipsiz bırakmıyor. Ara ara metin içinden bizleri selamlayıp yüzlerimizi güldürüyor. |
|
|
Polat Özlüoğlu ile “Sahi Adım Neydi” Üzerine Söyleşi – Esin Hamamcı |
Sayfa:108 |
Toplumun, devletin, ailenin, mahallenin yalnızlığa mahkûm ettiği ya da maruz bıraktığı bireylere odaklanıyor öyküler. Bir insan kadın olduğu için, teninin rengi siyah olduğu için, göçmen olduğu için, yoksul olduğu için, cinsel yönelimi farklı olduğu için, azınlık olduğu için, çocuk olduğu için, başka dine, mezhebe mensup olduğu için ayrıma tâbi tutuluyor. Dolayısıyla yalnızlığa sürükleniyor, sürülüyor. Hatta bazen yalnızlığına sığınıyor. |
|
|
"Derz" / Hakan Günday – Zeynep Yenen |
Sayfa:111 |
Derz’i oluşturan metinlerin bir kısmı Ot Dergi’de ve Anakara Seyir Defteri adlı fanzinde yayımlanmış. “Biri-Diğeri”, “Anne- Çocuk”, “Öndeki-Arkadaki”, “Adam-Kadın”, “Başkan-Sağlık Bakanı”, “Adam-Şehir,” “Hasta-Doktor” diyalogları aslında birer öykünün kurgusunu oluşturuyor. Yazar meselesini okuyucuya iletmek için bazen mektup formatından yararlanmış, bazen de bir kullanım kılavuzu kurgusunu kendisine araç edinmiş. |
|
|
|
|
|
|
|