|
|
ŞUBAT 2024
|
|
|
Çizgiyorum –Özge Ekmekçioğlu |
Sayfa:2 |
|
|
|
Kültürel Miras ve Kültür Koruma Yaklaşımları – Kadirhan Özdemir |
Sayfa:4 |
“Kadirhan Özdemir, “Kültürel Miras ve Kültür Koruma Yaklaşımları” başlıklı yazısında “Kuşaktan kuşağa aktarılan, toplulukların ve grupların çevreleriyle, doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine bağlı olarak sürekli yeniden yaratılan miras unsurları, topluluklara kimlik ve devamlılık duygusu vererek kültürel çeşitliliğe ve insan yaratıcılığına duyulan saygıya katkıda bulunur,” diyor; UNESCO’nun 32. Genel Konferansı’nın 17 Ekim 2003 tarihli oturumunda kabul edilen ve 27 Mart 2006’da ülkece tarafı olduğumuz Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’nin amaçlarını ve önerdiği koruma yöntemlerini irdeliyor. |
|
|
Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerinde Türkiye – Gözde Tekin |
Sayfa:7 |
Gözde Tekin, “Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerinde Türkiye”nin durumunu değerlendiriyor. Tekin’e göre, “bir miras unsuru hem sözlü anlatımlarla, hem doğa ve evrene dair bilgi ve uygulamalarla, hem de toplumsal uygulama veya ritüellerle ilişkili olabilir. Zaten somut olmayan kültürel mirasın korunmasını gerekli kılan da miras unsurlarındaki bu çeşitliliktir. Toplulukların yaşamında önemli yer edinmiş, gündelik hayatları kadar, dillerinden özel günlerine, kutlama ve bayramlarına, sanatlarına kadar pek çok alanda kullanılan geleneksel bilgileri içerir.” |
|
|
Kültürel Mirası Koruma ve Yeniden Canlandırma Mekânı Müzeler – Ayşen Berber |
Sayfa:11 |
“Müzelerin aşırı ticarileştirilmesinden kaçınmak ve özgünlüğünü korumak, kültürel mirasın yaşatılması ve sürdürülebilirliği açısından önemli katkı sağlayacaktır,” diyen Ayşen Berber, “Kültürel Mirası Koruma ve Yeniden Canlandırma Mekânı Müzeler”i odağa alıyor; nesne odaklı müzecilik anlayışından izleyicinin katılımını bekleyen, kültürel çeşitliliği yansıtan çağdaş müzecilik anlayışına doğru sürecin nasıl geliştiğini anlatıyor. |
|
|
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Kültürel Mirasın Korunması ve Somut Olan Kültürel Miras – Güven Deniz Apaydın |
Sayfa:15 |
Güven Deniz Apaydın, “Osmanlı’dan Günümüze Kültürel Mirasın Korunması ve Somut Olan Kültürel Miras” başlıklı yazısında Tanzimat Dönemi’nden Cumhuriyet’in ilk yıllarına kültürel mirasın korunmasına dair atılan yasal adımları özetliyor. |
|
|
Türkiye'deki Taşınmaz Kültür Varlıkları – Saliha Tanık |
Sayfa:18 |
Saliha Tanık, “Türkiye’deki Taşınmaz Kültür Varlıkları” başlıklı yazısında Anadolu’da Doğu Roma Dönemi’nden beyliklere, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine uzanan tarihsel süreçte inşa edilen, günümüzde UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren veya aday olan yapıların bazılarını özellikleriyle okurlarımıza tanıtıyor. |
|
|
Cezayir Edebiyatının İki Yüzü: Albert Camus ve Kamel Daoud – Burcu Alkan |
Sayfa:22 |
İki roman arasında teknik olarak dikkat çekici olan ana noktalardan biri anlatıcıların konumlanışı. Anlatıcının kim olduğu iyi bir roman okurunun ilk dikkat etmesi gereken meselelerden biri. Camus’nün ‘Yabancı’ romanında cinayeti işleyen fail, Meursault kendi hikâyesini anlatır. Anlatı boyunca karakterin iç dünyasına kendi bakışıyla vâkıf olduğumuz bir 1. tekil kişi anlatısı. Daoud’un romanı da benzer bir şekilde 1. tekil kişi anlatısı olarak kurgulanmıştır. Zaten Daoud’un romanı anlatı yapısı, mekân ve zaman kurgusu gibi teknik açılardan neredeyse tamamen Camus’nün romanına paralel gitmektedir. Fakat Daoud’un romanındaki 1. tekil kişi hikâyesini kendi kendine değil bir başkasına anlatmaktadır. |
|
|
Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler |
Sayfa:26 |
Üniversitelerin bu kendi kabuğunun içine sımsıkı saklanmış kibirli “midye anlayışı”na deli oluyorum. Hedef kitleniz kendiniz misiniz? Kendiniz kendinize kendinizi anlatarak ne güzel bir doygunluk yaşıyorsunuz. |
|
|
Hayatı İdrak Teşebbüsleri: Yaralar ve Yamalar (7) – Murat Batmankaya |
Sayfa:28 |
Hatırlıyorum; vaktiyle yazdıklarımda yaşadıklarım aranırdı. Uydurabileceğime ihtimal verilmezdi. Bazen uydurmanın da önemsendiği günler olmuyor değil. Lakin bizde baskın bir şekilde yaşanmışlık aranıyor. Aranmakla kalmıyor, talep ediliyor ve defalarca pişirilip soframıza konuyor. Kemikleşmiş vaziyette hayatın kurmacanın önünde olduğu inancı… |
|
|
Beni de Seversin Şule (Öykü) – Ayşe Burçak Tuğrul |
Sayfa:34 |
|
|
|
Enstalasyon Sanatı: Hare Sürel ile Söyleşi – Fatma Berber |
Sayfa:38 |
“Mekânlar da insanlar gibi, rüyalar gibi… Duyguları, düşünceleri, eylemleri taşıyorlar.” |
|
|
Geleneği Sahiplenmek ve Oğuz Atay – Faruk Turinay |
Sayfa:42 |
Evet, Oğuz Atay, bu ülkenin geleneğinin gerçek sahiplerindendi. Yalnız, aydınlatılması gereken birkaç nokta vardı: Türkiye’de geleneği gerçekten sahiplenmeyi başaran kişiler, nasıl olup da yabancı bir ideolojiyle flört etmiş ya da Batı kökenli bir anlayışa sahip olanlar arasından çıkıyordu? Bizdeki bu yüzeysel Doğu ve Batı, sağ ve sol düşünce ayrımlarının bu kadar çelişkili olmasının ardında neler yatıyordu? |
|
|
Aynalar (Şiir) – Kristin Dimitrova |
Sayfa:49 |
|
|
|
Çağdaş Sanat: "Bir Şans Daha Var mı?" Sergisi Üzerine Küratör Ekip ve Sanatçılarla Söyleşi – Hıdır Eligüzel |
Sayfa:50 |
“Dayanışma ne denli güçlense de yeterliliği tartışılabilir.” |
|
|
Salih'le Yürüyüş (Şiir) – Yavuz Özdem |
Sayfa:55 |
|
|
|
Salâh Birsel'den Kalanlar: "Salâh Birsel Ben miyim?" – Gültekin Emre |
Sayfa:56 |
Evet, Salâh Birsel işte bu! Sözcüklerin (ve sözlüklerin) efendisi. Kitaplarını imzalayıp Berlin’e yollayan. Gurbette çıkan bir şiir dergisini merak eden, sabırsızlıkla bekleyen ve hiç üşenmeden, küçümsemeden şiirleriyle destekleyen, Salâh Birsel işte bu! |
|
|
Buluşma (Şiir) – Ahmet Önel |
Sayfa:59 |
|
|
|
Bir Ölünün Çektiği Fotoğraflar (Öykü) – Levent Karataş |
Sayfa:60 |
|
|
|
Bitti Bu Seyir (Şiir) – Onur Sakarya |
Sayfa:63 |
|
|
|
Parçalamadan Kesişimsellik Mümkün! – Fatma Fulya Tepe |
Sayfa:64 |
Chicago’daki Illinois Üniversitesi Öğretim Üyesi Annette Martín, dünyadaki en önemli felsefe dergilerinden biri olan ve ilk sayısı 1890’da yayımlanan Ethics dergisinin Ocak 2024 sayısında çıkan “Intersectionality without Fragmentation” (“Parçalamadan Kesişimsellik”) başlıklı makalesinde kesişimselliğe yapılan yaygın suçlamalardan olan parçalayıcılıktan yola çıkıyor ve kesişimselliğin bu olumsuz özelliğini yok edici bir girişimde bulunarak tartışmaya yeni bir boyut getiriyor. Annette bunu kesişimsellik teorisinde “kadın(lar)” kategorisi üzerine olan odağı “baskı(lar)” kategorisine kaydırarak yapıyor ve kesişimsellik ilkesini kadınlara değil “baskı”ya uyguluyor. |
|
|
Bu Çöküntü Bizi Kurtarır mı Aniden (Şiir) – Medine Mayıs Akın |
Sayfa:67 |
|
|
|
Ücra Bir Şiir İçin Anahtar Kelimeler IX... – Hüseyin Köse |
Sayfa:68 |
Ve şair: O hep kendini yapıp bozan şey ayazlı havalarda! Hatta yaptığından fazlasını tutup bozan şey! Dilinin altında başka bir dil; ne yazsa bir türlü çıkmayan baklasıyla, kanla, sabırla, kahırla, olmadı bir uzun ahla, ruhunu yokuşlarda dinlendiren bir yorgunlukla iyileştirir… Unuttum şimdi hangi dinlendiren yokuşlardı sabrımın uzamış saatlerini? Hangi baldan kovanın bozuluşuydu, bunca sirke küpü bir ufka bakmaya yönelten sabahlarımızı? |
|
|
Aşkar Adına Mersiye (Şiir) – Elif Akyol |
Sayfa:73 |
|
|
|
Endüstriyel Tasarım Nasıl Anlatılır: Gülay Hasdoğan ile Söyleşi – Mine Bican |
Sayfa:74 |
“Tasarımın kalitesini belirleyecek olan unsur onu talep eden kullanıcıdır.” |
|
|
Şiirde Özgürlük Arzusu ve Arzunun Özgürleşmesi Üzerine – Aylin Antmen |
Sayfa:78 |
Şiir, özünde anlamı özgürleştirerek onu yeni boyutlarıyla birlikte ele alır; bu açıdan yalıtılmış düşüncenin sessizliğinden kurtarılmış olan sesi toplumsal varlığına yeniden kazandırır. |
|
|
Edebiyat ve Tarihin İzinde Madrid'de – Çiğdem Ülker |
Sayfa:80 |
Komşu ülkeden, Portekizli Saramago’nun Körlük’ü Brueghel’in Körlerin Yürüyüşü adlı tablosuyla birlikte anılır, ama şimdi burada Almudena Katedrali’nin duvarındaki bambaşka ve isimsiz bir tabloya bakıyorum. Romanın anafikrinin bu duvarda adeta canlandığını düşünüyorum. Bu resimde, merdivenlerde sürünerek içeri girmeye çalışan, yerlerde ağlayan, ilahi bir güçten yardım isteyen insanların tasvirini görüyorum. |
|
|
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel |
Sayfa:84 |
|
|
|
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak |
Sayfa:86 |
|
|
|
Yemyeşil Bir An (Şiir) – Önder Kızılkan |
Sayfa:87 |
|
|
|
Sen Tek, Biz Hepimiz (Öykü) – Murat Yüksel |
Sayfa:88 |
|
|
|
Ç-ağır-ı (Şiir) – Uğur Güler |
Sayfa:90 |
|
|
|
Sessizlik (Öykü) – Armağan Can |
Sayfa:91 |
|
|
|
Bir Sağırın Son Günü (Öykü) – Engin Kükrer |
Sayfa:94 |
|
|
|
Kitaplar Arasında |
Sayfa:97 |
|
|
|
M. Şeref Özsoy ile “Kitap Hikâyeleri” Üzerine Söyleşi – Merve Köse |
Sayfa:97 |
Benim için ilk kaynak yine anılar. Yani şair yazdıklarında kendisini saklıyor olabilir. Yazdığı her şey kendisine, kendi yaşantısına ait olmayabilir. Bunun en güzel örneğini Melih Cevdet anlatır. Orhan Veli bir şiirinde “Çok sevdiğim salatayı bile aramaz mı olacaktım,” der. Melih Cevdet der ki, “Orhan Veli salatayı sevmezdi, ağzına bile koymazdı.” |
|
|
"Biz de Boş Adam Değiliz" / Erhan Genç – Funda Özsoy E. |
Sayfa:100 |
Biz de Boş Adam Değiliz, adından da anlaşılacağı üzere içinde ironi barındıran, ama absürt olana da meyleden bir novella. |
|
|
Fuat Sevimay’ın "Aziz ile Nikola" Romanı Üzerine Bir Diyalog – Aykar Sönmez – Ümit Yıldırım |
Sayfa:102 |
‘Aziz ile Nikola’, yazarın kimlik meselesini ele aldığı bir roman. Tarihe, mite, dine dair bilinen ne varsa altüst ediyor; insanın kimliğinin nerede aranması gerektiğini irdeliyor. Sevimay, Joyce’un ‘Ulysess’i gibi on sekiz bölüme ayırdığı eserinde mizahı elden bırakmadan kimlik üzerine düşünmemizi sağlıyor. Roman bu temanın beraberinde getirdiği aidiyet fikriyle insanın insandan farkının gerçekte ne olduğunu ya da ne olmadığını tartışıyor. Daha kapakta, ismi ile bile düşündürüp gülümsetiyor bizi: ‘Aziz ile Nikola’. |
|
|
"Devridaim" / Ezgi Tanergeç – Haluk Öner |
Sayfa:105 |
Devridaim’in dikkat çeken yanlarından biri yazarın kişisel tecrübelerini kurguya dönüştürmemesi. Gözleyerek, izleyerek, –kendilik bilincinin dışında– ortaya çıkardığı karakterlerin varlığı, romanın kurgusal yapısının güçlü dinamiklerinden biri. Dahası bu karakterlerin hepimizin tanıdığı, yaşadığı olağanüstü sıradanlığın içinden çıkmış olması. Ezgi Tanergeç romanında asıl hikâyelerin olağanüstü sıradan insanların dünyalarından çıktığına işaret ediyor. |
|
|
Esra Kahya ile “Benim Rüyalarım Hep Çıkar” Üzerine Söyleşi – Üzeyir Karahasanoğlu |
Sayfa:106 |
“Yazdığımı yaşıyorum, yaşadığımı yazmıyorum.” |
|
|
"Anlamsızlık Saati" / Işıl Madak – Şaban Akbaba |
Sayfa:108 |
Başkasının yerine yaşamak bağlamında ne denli gerçekçi olunup olunamadığına dair derinlikli çözümlemelerin yer aldığı “Sabah Derdi” bölümü “Av” öyküsüyle başlıyor. “Ölüm oyunu”nun çarpıcı metaforuyla sarsıyor okurunu. |
|
|
Esat Şenyuva ile “Göl Yazması” Üzerine Söyleşi – Şeref Bilsel |
Sayfa:110 |
Evliya Çelebi benim kadar yol gitmemiştir, fakat benim dezavantajım hızlı gitmektir. Onun bir ayda katedemediği yolu ben bir günde gidebiliyorum. Bunun hayat için avantajları olabilir fakat şiir için dezavantajı çok, hızlandırılmış bir filmin içindeymişim gibi geliyor bana. |
|
|
|
|
|
|
|