Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

OCAK 2024

Çizgiyorum – Özge Ekmekçioğlu Sayfa:2
Dünden Bugüne Siyasal Kampanyaların Dönüşümü – Burcu Zeybek Sayfa:4
Burcu Zeybek, “Dünden Bugüne Siyasal Kampanyaların Dönüşümü”nü inceliyor; tarihte önemli dönüm noktaları üzerinde duruyor: 1946’da Demokrat Parti’nin “Yeter Söz Milletindir” kampanyası, 5 Haziran 1977’de Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel’den annesine yazılmış mektuplar şeklinde Cenajans’a hazırlatılan gazete reklamları, 1995’te afiş, pankart, bayrak vb. asmaya ve kamuoyu araştırmalarının kitle iletişim araçlarında yayınlanmasına yasak getirilmesi nedeniyle basın ilanlarıyla sınırlı kalan kampanyalar, 3 Kasım 2002 erken genel seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’ın jest ve mimiklerini ön plana çıkarmak amacıyla dünyada sadece 4 adet olan 36 metrekare ekrana sahip iki tırın mitinglerde kullanılmak üzere Türkiye’ye getirilmesi, 2023’te CHP’nin “Sana Söz” ve “Haydi” sloganıyla sosyal medyada periyodik olarak yayımladığı videolar…
Siyasal İletişimde Twitter'ın Kelebek Etkisi... – Elif Karakoç Keskin Sayfa:9
Elif Karakoç Keskin, “Siyasal İletişimde Twitter’ın Kelebek Etkisi: Siyasi Aktörlerin, Seçmenlerin ve Botların Çarpıştığı Bir Oyun Alanı” başlıklı yazısında “Türkiye tarihinde özellikle 2014 yılından bu yana gerçekleşen genel ve yerel seçimler, siyasi ve toplumsal hareketler siyasal iletişim sürecine sosyal medya platformları merceğinden bakmayı elzem kıldı,” diyor ve kriz yönetiminde, propaganda süreçlerinde önemli rol oynayan Twitter’ın doğurduğu tehlikelere dikkat çekiyor, seçmenlerin kendilerini nasıl korunaklı bir alanda tutabileceği konusunda önerilerde bulunuyor.
Video İmparatorluğu YouTube’un Siyasal İletişime Yansımaları – İlknur Doğu Öztürk Sayfa:13
İlknur Doğu Öztürk, dijital devrim çağında yayıncı ve izleyici ilişkisini değiştiren “Video İmparatorluğu YouTube’un Siyasal İletişime Yansımaları”nı inceliyor. YouTube’daki siyasal içerikli programlara, geleneksel gazetecilik ile yurttaş gazeteciliğinin kesişiminde bir uygulama olan sokak röportajlarına, aktivistlerin yayınladığı videolara ve uzun yıllar geleneksel medya için çalışmış popüler isimlerin YouTube kanallarına değiniyor. Öztürk’e göre YouTube diğer sosyal ağlar gibi hem ana akım kitle iletişim araçlarında yer bulamayan muhalif grupların siyasi süreçlere dahil olmalarını sağlıyor, hem de kullanıcıların kutuplaştırıcı yankı odası etkisine maruz kalmasına neden oluyor.
Yerel Seçimlerde Kazananı Tiktok mu Belirleyecek? – Oğuz Kuş - Derya Gül Ünlü Sayfa:18
Oğuz Kuş ve Derya Gül Ünlü, “Syriza’nın yeni başkanı Kasselikis’in TikTok’u ustaca kullanması ya da Zimbabve’deki siyasi figürlerin TikTok’tan faydalama çabası, Bukele’den Maduro’ya uzanan bir spektrumda Latin Amerikalı liderlerin TikTok’ta boy göstermesi… Küresel Güney’den Küresel Kuzey’e uzanan her örnek, siyasetçilerin söylem inşa edebilmek ve genç kitlelere erişebilmek için TikTok’u bir mücadele alanına çevirdiğini gözler önüne seriyor,” diyorlar ve yazılarının başlığında “Yerel Seçimlerde Kazananı Tiktok mu Belirleyecek?” diye soruyorlar. “TikTok, 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Türkiye’de siyasal iletişim açısından bir mücadele sahasına dönüşmüştü” çünkü.
Edebiyat Tarihi Nasıl Yazılır: İnci Enginün ile Söyleşi – Merve Köse Sayfa:21
“Pek az yazar döneminden sonrasına da hitap eder, ama edebiyat tarihinde yeri vardır.”
Hayatı İdrak Teşebbüsleri: Yaralar ve Yamalar (6) – Murat Batmankaya Sayfa:28
Kötü örnek emsal teşkil etmez, diyebilir, içimizi rahatlatabiliriz. Gel gör ki hakikati değiştiremeyiz: Kötüler iyilerden çok! Dahası: Yazmaya hevesliler, roman dendiğinde bu kötüleri referans olarak kabul ediyorlar. Onlar gibi yazmaya özeniyorlar. Böylelikle kötü edebiyat (ucuz bile değil, ciddi ciddi kötü edebiyat) günden güne çoğalıyor.
Yerleştirme Sanatında Mekân Kullanımı – Raşel Rakella Asal Sayfa:34
Yerleştirme sanatı müze ve galerileri sanatın sergilendiği alan olmaktan çıkardı, daha önce işlevi sanatı sergilemek olmayan mekânları kullandı.
Bale Sanatı: Meriç Sümen ile Söyleşi – Fatma Berber Sayfa:38
“Duygu ile tekniği arkadaş kılacaksınız. Çok duygulu dans ederseniz tekniğiniz kayar, düşersiniz sahnede.”
Murat Yalçın'ın 'Annem ile Öteki' Adlı Öyküsüne Örnek Okurun Gözüyle Psikanalizin Aralığından Bakmak – Cengiz Şenol Sayfa:46
Öyküde başlıkla (“Annem ve Öteki”) yoğunlaştırılan içerik, psikanalizdeki ‘anne-baba-çocuk’ üçgeninin gösterdiği oedipal karmaşaya karşılık gelir. Bu bakımdan, öteki olanın gerçekte baba olduğunu yinelemek önemli olacaktır. Bu itibarla, Oedipal karmaşanın odağında ‘anne-baba-çocuk’ ilişkisinde, başlangıçta anneyle kendi bedenini bir arada algılayan çocuğun yasak koyanı olarak babanın, metnin bütününde –başlıkta daha vurgulu bir biçimde– öteki olarak nitelenmiş olmasının gerekçesi belirginlik kazanacaktır.
Figen Alkaç'ın "Israrı Kanadında" ve "Yanlışlıkla Mutlu" Kitaplarındaki Öykülerde Ben-Başkalık İlişkisi – Asuman Gül Biçen Sayfa:52
Kitabını erkek karakterler üzerinden biçimlendiren Alkaç “erkeklik”in karşısına öteki olarak konumlandırılan kadınlığı bir dolayımdan geçerek bize anlatmayı deniyor aynı zamanda. Erkeklik kodlarıyla kadınların araçsallaştırıldığı bir toplumda, kadını kendi bedenine mülteci kılan yaşamın başka türlü olabileceğini, yeni bir dünyanın olanaklılığını sezdiriyor okura.
Şiirler (Şiir) – Âba Müslim Çelik Sayfa:59
Yüksüz (Öykü) – Esra Ersoy Sayfa:60
Benim Patikam (Şiir) – Yücel Kayıran Sayfa:62
Metin Altıok'un Desenleri: "Bir Yaşam Sürecinden..." – Gültekin Emre Sayfa:63
Metin Altıok, sanat yaşamına resimle başlar. 1960’lı yılların gençlik hareketlerinden esinlenerek yaptığı karakalem desen ve resimlerle ilk sergisini 1968’de açar Ankara’daki Sinematek’te. Sonra Fransız Kültür Merkezi’nde, Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde, Evrensel Galeri’de sergiler karakalem desenlerini. Ardından şiire yoğunlaşır, ama resim yapmayı, desen çizmeyi hiç bırakmaz, hep sürdürür. “...resim yapmak yerleşik düzen ister. Oysa şiir her yerde, meyhanede, yolculukta, bir otel odasında, yazılabilir.”
Hayat Bizi Kucaklayacak (Şiir) – Hülya Deniz Ünal Sayfa:67
Çağdaş Sanat: Pelin Uran ile Söyleşi – Hıdır Eligüzel Sayfa:68
Sergide Hüseyin Bahri Alptekin’in iki eseri gösterimdeydi. Onun dışında tüm eserler sanatçı dostlarına aitti. Hüseyin Bahri Alptekin’in eserlerinden oluşan bir sergiden çok, benim onu tanıdığım dönemde şahit olduğum çevresi ve arkadaşlarıyla bir sergi düzenlemenin hem benim için daha ilginç olduğuna hem de benim bu sergiye katacağım değerin veya farkın bu olduğuna karar verdim.
Phantasiestraße (Şiir) – Enver Ali Akova Sayfa:70
Toplumsal Cinsiyet Özcülüğü – Fatma Fulya Tepe Sayfa:71
Özcülük, kadınların özü olarak tanımlanan bu özelliklerin tüm kadınlar tarafından paylaşıldığına inanmayı gerektirir. Bu da kadınlar arasındaki farklılıkları görmezden gelmeyi ima eder – sonuçta kadın bir öznenin doğasına aykırı bir şekilde hareket etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla özcülük değişim ve toplumsal yeniden örgütlenme olasılıklarını sınırlayan sabit özelliklerin, verili niteliklerin ve tarih dışı işlevlerin varlığına işaret eder.
Gassan Kanafani'nin Öykülerinde Duvar: Ev, Sınır ve Ölüm – Doğu Kaşka Sayfa:75
Ülkesinin anahtarını kaybedenlerin, duvarların ardında kalanların ve bunun için adım atmayanların trajik hikâyesidir bu. Ev, tam olarak özgür olduğun toprağın üzerine kurulur. Bunun dışındaki tüm evler birer kamburdan öteye geçmezler.
Çağdaş Sanat: Melike Kılıç ile Söyleşi – Zeynep Kılıç Sayfa:80
“Anlaşılmaktan çok, hissedilmek istiyorum.”
Mekânın Ruhunda / Ruhun Işığında “Bakışı Gezdirmek”: İhsan Deniz Şiiri – Leyla Arsal Sayfa:84
İhsan Deniz şiirinin, birtakım sınıflandırıcı söylemlerle mistik, metafizik / metafizik-İslamcı şeklindeki kavramlarla kategorize edilmesi onun şiirini sadece sınırlandırmaya yarıyor. Özellikle “İslamcı şiir / şair” adlandırması Asiltürk’ün de yerinde vurgusuyla “poetik olmaktan ziyade politik bir köktenciliği çağrıştırdığı için yeterince kapsayıcı değildir.” Kapsayıcı olamamanın da ötesinde poetik tavır alışı dışlamanın, ideolojiye indirgemenin, tamamen gözden düşürmenin kapısını aralıyor.
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel Sayfa:89
Asılı Vagon (Şiir) – Süreyya Ş. Aydınhan Sayfa:90
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak Sayfa:91
En Dik Acı (Şiir) – Mir Necati Taşdemir Sayfa:92
Aslında Durum Farklıydı (Öykü) – Zeynep Tezel Sayfa:93
Annemiz Bana Kâbuslarını (Şiir) – Aleyna Taran Sayfa:95
Kitaplar Arasında Sayfa:97
Feyza Hepçilingirler ile “Zesto Psomi” Üzerine Söyleşi – Bahri Karaduman Sayfa:97
"Romana Rumca ad vermemin nedeni, yaşanan yoksulluğu dil üzerinden hissettirmekti."
"Berberin Oğlu" / Gerbrand Bakker – Hande Balkız Sayfa:100
Berber’in Oğlu, yazarın diğer romanları Yukarıda Ses Yok ve Dolambaç’la benzer izlekler etrafında geziniyor. Yazar üç romanda da ortaya bir enkaz bırakıyor. Ölümün, kaybın/kaçışın yarattığı enkazların art alanında ise çözülen aileler yer alıyor. Arkada kalanlar farklı nedenlerle oluşan boşluklarda –kimi zaman bir yasın içinde– yalnızlıklarını keşfederken aidiyet denen bağın nasıl sökülebildiğini görüyor. Aile bireyleri arasındaki mesafeler, cinsel gerilimler, bireylerin hayatla kurdukları ilişkilerdeki muğlak zeminler, doğanın/mevsimlerin renkleri Bakker kurmacalarının ortak noktaları olarak beliriyor.
"Buzlar Çözülünce" / Melih Günaydın – Serkan Parlak Sayfa:102
Sol-siyasi polisiyelerin hiç de yabancısı olmadığı coğrafi, sosyolojik, tarihsel ve zihinsel mekânlar; göçmen sorunu, bir ara gündem olan ama son dönemde popülerliği azalan metaverse evreni, kadın-erkek eşitsizliği, çocuk istismarı gibi can yakıcı izlekler romanın temel meseleleri olarak dikkat çekiyor.
Deniz Aktan Küçük ile “Tevfik Fikret ve Modern Osmanlı Şiiri” Üzerine Söyleşi – Abdullah Ezik Sayfa:103
Ben Osmanlı şiiri söz konusu olduğunda modernlikle yakalanan paylaşımı ve modernliğe içkin daimi kargaşanın etkilerini değerlendirmenin, bu şiire dair yeni okumaların önünü açabileceğini düşündüm. Bu kitapta da Tevfik Fikret’e odaklanarak Osmanlı şiirinin modernlikle kendince nasıl bir ilişki kurduğunu, modernliğin yerinden edici ve yeniden inşacı niteliğini nasıl taşıdığını, özellikle de başlıkta da olduğu gibi Tanrı’nın çekildiği bir dünyanın özgürlüğü ve gücüyle beraber sıkıntılarını nasıl deneyimlediğini anlamaya çalıştım.
"Bana Bir Resmini Yolla" / Hidayet Karakuş – Yüksel Pazarkaya Sayfa:106
Karakuş, bir sanat hüneriyle Cumhuriyet’in ilk on beş yılını (1923-1938), özellikle otuzlu yılları, kurucu devrimler sürecini bir masal ortamında var kılıyor. Gerçekten Cumhuriyet devrimleri bugün vardığımız noktada bize masal gibi görünen olağanüstü, usalmaz bir süreç. Masalların ama bir de gerçek bağıntısı var.
Ayşenur Tanrıverdi ile “Serinlikler” Üzerine Söyleşi – Semih Öztürk Sayfa:108
Karakterlerin sakinliği, kendilerini ifade etmekte, duygularını dışavurmakta başarısız kişilerin büründükleri bir rol gibi. Başına tuhaf, kabul edilemez şeyler gelen karakter buna şaşırmaya bile hakkı olmayacağını düşünecek kadar toplum tarafından sinikleştirilmiş ya da o güne dek duyguları görmezden gelinmiştir. Tepki verirse dışlanacağını, karşılaştığı tuhaflığın kendi üzerine yapışacağını düşünür. Sanki her şey yolundaymışçasına sakin kalmak bize verilen can sıkıcı bir öğüt. Evet, bunu bir karakter özelliği olarak düşünebiliriz ama ben sakinliğin arkasındaki tedirginliğin ve tetikte olma halinin acıklı durumunu göstermeyi amaçladım.
"Unutmadan" / Mehmet Bilal Dede – İlayda Demirok Sayfa:110
Bu kitap bir kaçışın romanı. Yılmaz’ın darbeden kaçıp Almanya’ya sığınması, sonrasında Fırat ve ona geçmişi hatırlatacak her şeyden kaçması, unutmayı seçmesi –ki unutmak en büyük kaçıştır–, kimliğinden kaçışı; Fırat’ın kasabadan, ailesinden, işinden, ilişkilerden, duygulardan kaçması...
"Şeylerin Ağırlığı" / Marianne Fritz – Ali Bulunmaz Sayfa:111
Fritz, zaman atlamalarıyla ve geçişleriyle kurguladığı hikâyede, bazen duygulara bazen de hayatın akışının kişileri ittiği yüzeyselliğe ağırlık veriyor. Berta-Wilhelmine-Wilhelm üçgeni, bu gelgitin merkezinde. Dünyaya fırlatılmışlığın, yaşamanın ağırlığı ve sığlığını yine bu üç karakter aracılığıyla anlatan Fritz, kimi satırlarda varoluşçu öğeler ve tartışmalarla baş başa bırakıyor okuru. Diğer bir ifadeyle yirminci yüzyılın ikinci yarısında şekillenen maddi dünya - manevi dünya çelişkisinin ortasına atıyor bizi.
"Cansever Bir Edip Masmavi Bir Çocuk" / Erol Büyükmeriç – Yakup Kuyucu Sayfa:112
Bir köprü kitap niteliğinde olan Cansever Bir Edip Masmavi Bir Çocuk kitabı her yaştan okura düşsel bir dil ve şiir zevki yaşatıyor. Çünkü Cansever’in düşsel mekânları, nesneleri ve çocukluk yaşantısı şiirselliğe bürünerek okura sesini duyuruyor.
OCAK 2024 - KİTAP EKİ
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI