Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

NİSAN 2023

Çizgiyorum – Özge Ekmekçioğlu Sayfa:2
Felaket Zamanlarında Sanat, Ahlak ve Lucifer – Emre Zeytinoğlu Sayfa:4
Emre Zeytinoğlu, “Felaket Zamanlarında Sanat, Ahlak ve Lucifer” başlıklı yazısında “sanatın felaketlerle nasıl bir ilişkisinin olabileceği, ahlaki alanın sınırlarının nasıl çizilebileceği” üzerine düşünüyor: “Adorno, bedene alınan darbelerin tarih için ‘asıl’ ve ‘değişmez’ veri olduğunu söylüyor ki onun ahlakçı tavrı da bu noktada beliriyor. İyi de Adorno ahlak adına estetiğin kirlendiğini söylerken, niçin yine estetik dilin gerekliliğinden dem vuruyor, bir çelişki değil mi bu? Konuyu biraz açarsak şöyle diyeceğiz: Mademki gündelik iletişim dili, bize bedenin maruz kaldığı darbeleri ve duyduğu acıları anlatamamaktadır, o halde onları başkalarına aktarabilmenin ve başkalarının da anlayabilmesinin bir yolu bulunmalıdır. Bu, estetik dilin devreye girişinin nedenidir.”
Deprem Üzerine Düşünceler – Zeynep Direk Sayfa:10
Zeynep Direk, “Deprem Üzerine Düşünceler” başlıklı yazısında şöyle diyor: “İtaatin koruyucu olduğu, güvenlik sağladığı fikri bir halkta bu kadar güçlü olduğunda dürüstlük, eşitlik, adalet, liyakat bile feda edilemeyecek erdemler olmuyorlar demek ki. Bunların hepsi kimseden korkmayan bir babanın verdiği güven duygusuna feda edilebilmiş maalesef. Deprem deneyimi aslında bu değer ve erdemlerin bizi hayatta tutan şey olduğunu hatırlattı. (…) Toplum olarak özcü düşünme alışkanlıklarını bırakıp varoluştan yola çıkarak düşünmeye gayret etmeliyiz. (…) Özcülüğün zararı farkları baştan belirleyip sınırlandırması, özü tekilin varoluşunda aramak yerine, idealize ettiği her neyse onu şeyin özü sanması.”
Kolektif Travma, Kolektif Bellek ve Sosyal Temsiller – Muharrem Ersin Kuşdil - Merve Çavuşoğlu Sayfa:14
Muharrem Ersin Kuşdil ve Merve Çavuşoğlu, “Kolektif Travma, Kolektif Bellek ve Sosyal Temsiller” başlıklı yazılarında psikoloji disiplinin toplumları derinden etkileyen travmatik olayların sonuçlarıyla başa çıkmaktaki yetersizliğinin alanda hâkim olan bireyci, indirgemeci anlayıştan kaynaklandığını vurguluyorlar. Travmatik olaylara yönelik tepkileri sadece birey düzeyinde ele alma çabalarını yararsız bularak 6 Şubat depremlerinin yarattığı müthiş yıkımın ‘mağdur ve sorumluları’ arasındaki ilişkileri sorguluyorlar. ‘Mağdurlar ve sorumlular’ kategorilerinin kolektif travmaya yönelik temsilin alacağı şekil üzerindeki olası rekabetlerini kavramak için, toplumsal hiyerarşileri yeniden üretmede etkili olan ‘ideolojik asimetri’ kavramını gündeme getiriyorlar.
Süttozundan Badana, Sütyenden Kulaklık – Ersun Çıplak Sayfa:19
Ersun Çıplak, “Süttozundan Badana, Sütyenden Kulaklık” başlıklı yazısında 6 Şubat depremlerinde Adana’da yaşadıklarını anlatıyor ve gerek sosyal medyada gerekse matbu basında şiir / edebiyat adına karşılaştığı metinler üzerinden sanatın zamanını tartışıyor: “Sormazlar mı, ne zaman içselleştirdin de tüm bunları dışsallaştırmaya geldi sıra?”
Bir Mülkiyet Ütopyası – Selçuk Orhan Sayfa:23
Selçuk Orhan, “Bir Mülkiyet Ütopyası” başlıklı yazısında belirsizliğe karşı –güvenliği önemsemeden– salt barınma ihtiyacını merkeze alan halkın ve yalnızca kâr amacı güden devletin 80’lerden günümüze İstanbul’u nasıl dönüştürdüğünü Kanarya’dan Ümraniye’ye, oradan Kadıköy’e uzanan kişisel serüveni üzerinden anlatıyor ve yazısını ironik bir biçimde bitiriyor: “çarpık düzen bize basit logaritma hesaplarını bile yapamayacak kişilerin konut piyasasını ele geçirdiği bir distopyayı yarattı. Olsun, bütün distopyalar aynı zamanda ütopyadır. Kent çirkinleşirken kuşaklar boyu bu özgür yağmaya devam edeceğiz, belirsizliğin ve bulanıklığın tadını çıkaracağız.”
Köy Enstitülerinde Yaşanan Depremler – Sercan Ünsal Sayfa:28
Sercan Ünsal, “Köy Enstitülerinde Yaşanan Depremler”i, enstitüler arası imeceleri, 40’lı yıllardaki mimari proje yarışmalarını, zemin etütlerini, öğrencilerce kurulan tuğla, kireç ve taş ocaklarını belgelere, tanıklıklara dayanarak anlatarak günümüz için bir örnek çıkarmaya çalışıyor.
Zorlu Yağmur (A Hard Rain) (Şiir) – Bob Dylan Sayfa:32
Hiçbir Şey Uzun Zaman Önce Değildi (Öykü) – Muzaffer Kale Sayfa:34
İlahi Gereksiz Güzellik (Şiir) – Robinson Jeffers Sayfa:36
"Tenten Kongo'da": Bir Otosansür Macerası – Gülüş Türkmen Sayfa:38
Tenten’in ırkçılık içerdiği iddiasıyla suçlanan macerası Tenten Kongo’da, çizgi roman sansürlenene kadar dizinin en sevilen ve en çok satan kitabı olmuştur. İlk baskısının yayımlandığı 1931 yılından günümüze kadar defalarca içeriğine müdahale edildiyse de suçlamaların ardı arkası hiç kesilmemiştir. Bu yazının amacı eserde gerçekten ırkçılık olup olmadığını tartışmaktan ziyade, eserin farklı dönemlerde ve farklı ülkelerde gördüğü farklı karşılanma biçimlerine dikkat çekmek. Çünkü mevzunun belki de en şaşırtıcı yönü, mağdur edildiği iddia edilen siyahi Kongo halkının konuya en ılımlı yaklaşan topluluk olması...
Namlı Hiciv Şairi Mirza Elekber Sabir'in İzini Türkiye'de Sürmek ve Sabir’in İki Şiirinin Vezniyle Türkiye Türkçesine Uyarlaması – Erdem Beliğ Zaman Sayfa:42
Mirza Elekber Sabir, hicivleri ve mizahi manzumeleriyle şöhret kazanmış Azerbaycanlı bir şair. Namı Azerbaycan’da halkın para toplayarak heykelini dikmesine varacak kadar almış yürümüştür. Öyle ki Azerbaycan’ın tanınmış edebiyatçılarının hemen hepsi Mirza Elekber Sabir’i Azerbaycan Türkçesinin Fuzuli’den sonraki en büyük şairi sayar. Şiirleri dilden dile Anadolu’ya kadar yayılmış; namı, vaktiyle Sovyetler Birliği’ne tâbi olan devletlere, İran’a hatta Afganistan’a değin uzanmıştır. Şiirleri başta Rusça ve Farsça olmak üzere, Ermenice, İngilizce, Tacikçe gibi birkaç dile de çevrilmiştir.
Şiirler (Şiir) – Mirza Elekber Sabir Sayfa:44
Edebiyat Gündemi: Oktay Akbal 100 Yaşında Sayfa:46
Oktay Ağabey – Hilmi Yavuz Sayfa:46
Gerçek bir Batılıdır Oktay Akbal. Gençlik yıllarında Necip Fazıl’ın Büyük Doğu dergisinde çalıştığını ve orada yazılarının çıktığını pek az insan bilir. Büyük Doğu’da yazdığı yıllarda da o kadar Batılıdır ki, Necip Fazıl ona ‘Avrupai Oktay Bey!..’ diye takılmaktadır çoğu zaman.
Ayla Akbal ile Söyleşi – Ulaş Bager Aldemir Sayfa:50
Yazılarında bazı önemli tarihleri hiç unutmazdı. 17 Nisanlarda mutlaka Köy Enstitüleri’ni, 2 Temmuzlarda Sivas, Kahramanmaraş gibi katliamları, 24 Ocaklarda Uğur Mumcu ve diğer devrim şehitlerimizi mutlaka yazardı. Bu yazıları, geleceğe bıraktığı birer belge niteliğindedir.
'Bulutun Rengi'nde Gündelik Hayat ve Hüzün – Ulaş Bager Aldemir Sayfa:52
Akbal sıradan gerçeklikleri kısa ve yalın bir biçimde anlatarak, duygularımızın uzun ve karmaşık bir tarihini yazar. İlk bakışta basitmiş gibi duran öyle cümleler kurar ki, üç beş sözcüğün etkisiyle sayfaların arasında kayboluruz: “Ya ben, nerden gelip nereye gidiyorum?”
Performans Sanatı: Aslı Dinç ile Söyleşi – Fatma Berber Sayfa:54
Başta benim için seyirciler şeffaf kürenin her yerini görebilen tanıklardı, son performanslarımda ise makineler ve diğer zekâlar ile birlikte oyunun, araştırmanın ve gezegenin bir parçası haline geldiler. Katılımcılarla/izleyicilerle örgütlü- örgülü-örüntülü bir araştırma ve deneyimlemenin peşine düştüm diyebiliriz.
Saklambaç (Öykü) – Hande Balkız Sayfa:58
Bahsi Yükselttim (Şiir) – Betül Tarıman Sayfa:60
Hami Çağdaş: "Hayatı Sevin" – Metin Cengiz Sayfa:62
Hami Çağdaş hoş sohbet biriydi ama ölçülüydü de. Zamanın perdahladığı yakınlığa leke sürülmesin isteyenlerdendi. Uzun yıllara yayılan yaşanmışlıklardan gördüğüm ve tanık olduğum buydu. Zira sınırlarını edebiyatın çizdiği başkalarıyla olan arkadaşlığından izlediğim ve anladığım da bu doğrultudaydı. Övünmelerden, böbürlenmelerden hoşlanmaz, yüzünü ekşitirdi. Bilgiçlik taslamalardan da hoşlanmazdı. Dudağını bükerek, sanki başka bir yere bakıyormuş gibi ölçüp biçerek söylerdi düşüncelerini.
Üstün İnsan Baladı (Şiir) – Hüseyin Köse Sayfa:64
Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler Sayfa:65
“Tebrik ediyorum”, “Rica ediyorum”, “Kutluyorum”, “Özür diliyorum”, ama ille de ve en çok, “Teşekkür ediyorum”. Neden acaba herkes ne diyecekse şu an için diyormuş, sözü az öncesi ve az sonrası için geçerli olmayacakmış gibi konuşuyor? Şimdiki zaman eki “-yor”, eylemin, sözün söylendiği anda yapıldığını bildirir; temel anlamı budur. Tıpkı sözcükler gibi yan anlam kazanıp başka kipler yerine de kullanılır, evet. Özel bir anlam ayırtısı katmak amacıyla yapılır bu. Sözgelimi “Yarın geleceğim,” yerine “Yarın geliyorum,” demek eylemi çabuklaştırır, içinde bulunduğumuz şu andan başlatarak öne çeker, kesinlik kazandırır.
Dün Gece Kimler Seviştiyse Bugün Onlar Gitsin İşe (Âdem Edimli’nin Sabah Altıda Uyanışı) (Şiir) – Gökçenur Ç. Sayfa:67
Okumanın Tam Zamanı: Erskine Caldwell'den "Din Ticareti" – Murat Tuncel Sayfa:68
Yaşar Nabi Nayır’ın Türkçeleştirdiği Din Ticareti (Varlık Yayınları, 1958) Amerika’nın Georgia eyaletinde beyaz toprak sahipleriyle onların tüm işlerini gören siyahi köleler ve yöre köylülerinin yaşamından kesitler sunuyor. Din adamı Semon Dye’ın dinî kurumlara uzak olan bu yöredeki çiftlik sahipleriyle civardaki köylülerin iman gücünü artırmak için yola çıkıp, saklı emelleri uğruna yöre halkının başına türlü çoraplar örmesi ilk bakışta değilse de romanı ilginç kılıyor.
Kıyınç (Şiir) – Levent Karataş Sayfa:69
Müzecilik Nasıl Anlatılır: Fethiye Erbaş ile Söyleşi – Mine Bican Sayfa:70
“Müzeler geleneksel sınırları genişleten laboratuvarlardır.”
Uncalı Mezarlığında Bir Ermeni (Şiir) – Sinan Oruçoğlu Sayfa:74
Moni Salim Özgilik, "Burada ve Şimdi" Maruz Kalmak – Nilgün Tutal Sayfa:75
Özgilik 1990 yılında Ankara’da Abdi İpekçi Parkı’nda “Eller” heykelini gazlı bezle sarar, bu performansı “Eller Eller” diye adlandırır. Metin Yurdanur’un eseri olan bu heykel 1979 yılında Abdi İpekçi Parkı’nda sergilenmeye başlamıştır. Salt Arşiv’de dijital kaydı olan 1 Nisan 1990 tarihli Cengiz Özkan’ın yaptığı haberden sanatçının arkadaşlarıyla birlikte tutuklandığını okuruz. Sanatçı, üç gün süren gözaltıdan sonra çıkarıldığı mahkemede iki arkadaşıyla birlikte serbest bırakılır. Duruşma hâkimi “İngiltere’deki Hyde Park’ta olduğu gibi her köşede bir sanatçının çıkıp bir şeyler yapabilmesi için bizim daha çok ekmek yememiz lazım,” der.
Hayatı İdrak Teşebbüsleri: Yaralar ve Yamalar (5) – Murat Batmankaya Sayfa:82
Efendim, Tim Collins’in The Little Book of Twitter: Get Tweetwise adlı bir kitabı yayımlanmış. Kitapta, İngiliz roman şaheserlerinin 140 karakterle sınırlandırılmış özetleri varmış. Sözgelimi, James Joyce’un o koca romanı Ulysses’in özeti şöyle(ymiş): “Adam Dublin’de dolaşır. Gününün dakika dakika teferruatına şahit oluruz. Muhtemelen adam tam şakıyor.”
Fırtınada Yelpaze Sallayanlar (Şiir) – Emrah Aziz Balcı Sayfa:86
Minyatür Sanatı Nasıl Anlatılır: Taner Alakuş ile Söyleşi – Gülşah Pestil Sayfa:87
Yaklaşık 1400 yıllık bu sanatın geçmişe göre günümüzdeki en önemli farkı ifade biçimine özgürlüğün eklenmiş olması. Minyatür sanatı bugün artık kitaplardan çıktı. Minyatür sanatçısı bir birey olarak günümüzde var olabiliyor. Bireysel bir isme ve imzaya sahip. Sanatsever, sanatçı ve sanat eseri üçgeninde yerini aldı. Minyatür artık duvarlara asılabilen, enstalasyon olarak sergilenebilen ve her türlü dijital platforma uyum sağlayabilen bir resim yapma şekli.
Şiirler (Şiir) – Juan Arabia Sayfa:91
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel Sayfa:92
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak Sayfa:94
Ekonomist Atardamarı (Şiir) – Damla Koruk Sayfa:95
Sınırda (Öykü) – Yurdagül Gündoğan Sayfa:96
Düşüş Saatlerinde (Şiir) – Çağrı Kılıç Sayfa:97
Kündoğumu (Şiir) – Nusret Günel Sayfa:100
Kitaplar Arasında Sayfa:101
“On Birinci Roman On Sekizinci Kitap” /Dag Solstad – Nur Öztürk Sayfa:101
Dag Solstad Mahcubiyet ve Haysiyet, On Birinci Roman, On Sekizinci Kitap adlı romanlarında İbsen’in Yaban Ördeği adlı oyununa yer veriyor. Bahsedilen üç romanda da karakterler genellikle dışarıdan başlarına gelen bir olay ile değil, iç dünyalarında oluşan bir düşünce dalgalanması ile hayatlarını değiştirecek kararlar alıyorlar. Yaban Ördeği Henrik Ibsen’in kült tiyatro oyunu. Öykü türüyle yazı hayatına başlayan Solstad, roman ve oyun gibi farklı türlerde eserler vermiş olduğundan kitaplarında bir tiyatro oyununa atıfta bulunması sıradan gibi gözüküyor. Ancak oyunun konusunu yakından incelediğimizde, romanlarıyla olan bağlantısı kurulabiliyor.
"Casuslar İni İstanbul" / Şefik Onat – Kaya İmrag Sayfa:103
İstanbul’un emperyal bir başkent olduğu zamanları aratmayan bir cümbüşe sahne olduğu bir dönemin, İkinci Dünya Savaşı yıllarının romanıdır Casuslar İni İstanbul. Birkaç yüz kilometre ötedeki savaşın etkilerini her geçen gün daha fazla hisseden şehirde, diplomatların, casusların, muhbirlerin, itirafçıların maceralarını, savaştan kaçanların trajedilerini, onları kurtarmaya çalışanların çabasını ve bütün bunların içinde filizlenen bir aşkı konu alır.
"Kardeş Masallar Dizisi" / Yücel Feyzioğlu – Orhan Aras Sayfa:104
Yücel Feyzioğlu ortak kültürün tarihsel hikâyelerine yönelerek günümüzdeki dil ve mantık karmaşasına çocukların bakışıyla açıklık getirmeye çalışmıştır. Hep yabancı kültür dayatmasına karşı binlerce yıla dayanan kendi kültürleriyle çocukların yetişmeleri konusunda Yücel Feyzioğlu’nun masallarında ve yazılarında çokça örnek vardır. Alişir ile Gül, Asena, Yazı Çivilemek, Lokman Hekim, İristü ile Akkağan gibi insanoğlunun hep araştırmaya yönelmesine neden olan masalları seçmiştir. Özellikle Masallar ile 1001 Buluş masal dünyasından çocuğun bilim gerçekliğine yönelişine en iyi örnektir.
Tekgül Arı ile “Off Günü” Üzerine Söyleşi – Pelin Buzluk Sayfa:106
Kapitalist sistem, hizmet sektörü adı altında iş ve sağlık güvencesi olmayan işçi sınıfı içinde adeta yeni bir sınıf yarattı. Hizmet sektöründeki işçiler, tüketicilere göre dizayn edilen şaşaalı yeni mekânlarda görünmez kılındılar. Kapitalist ya da artık post kapitalizm diyeceğimiz sistem işçilik giderlerini asgari düzeyde tutarak, yarattığı tüketici histerisiyle kâr marjını en yükseğe çıkarıyor. AVM ve diğer perakende sektörüne hizmet veren işçilerin sendika girişimlerini duyuyorum. Ancak araştırmalarıma göre şirketlerin çoğu, sendikalı işçi istihdamına olumsuz bakıyor.
"Şerif" / Hüseyin Peker – Halil Şahan Sayfa:108
Şerif, Hüseyin Peker’in son romanı. Kısa bir roman. Ama bu kısalık ona yoğunluk kazandırmış. Aslında yoğunluğunun bir nedeni de yazarının aynı zamanda şair olması. Nitekim baştan sona şiirsel imgelerle dolu. Ayrıca başı sonu olan ve belli bir gelişim süreci taşıyan bir konusu yok; daha çok başkişisinin günlük yaşamında gözlemledikleri.
"Kayıp Yüz" / Elçin Poyrazlar – Gülçin Göktay Sayfa:110
Romandaki kadın karakterlerden biri de; erkeklerin iktidar dünyasında, onların kuralları ile oynayan ve iktidarın kirli ilişkilerinin bir parçası haline gelen Başkomiser Kara Nezo’dur. Kadınsı özelliklerini kaybetmiş, taşlaşmış, cinsiyetsiz birine dönüşmüş olan Kara Nezo’ya karşılık, Suat Zamir, erkeklerin dünyasında tutunmak için kadınlığını arka plana atsa da; vicdanı, duyguları, cinselliği, adalet anlayışı, tüm hakkı yenen ve ezilen, şiddet gören kadınların adına ve onlar için yaptığı mücadele ile, aslında “anaç/koruyucu” kadınlığın hakkını vermektedir.
"Kirli Yüzlü Melekler/ Arjantin Futbol Tarihi" / Jonathan Wilson – Şener Öztop Sayfa:111
Kirli Yüzlü Melekler / Arjantin Futbol Tarihi’nin yazarı Jonathan Wilson, iyi bir araştırmacı, spor yazarı, analizci. Ayrıntılardan bütüne doğru konuları kurguluyor. Sabrının son kertesine kadar futbolcuların anılarının izini sürerek futbol tarihine not düşüyor.
NİSAN 2023 - KİTAP EKİ
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI