Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

OCAK 2023

Çizgiyorum – Özge Ekmekçioğlu Sayfa:2
Poetikada Solun Yersizyurtsuzlaştırılması – Yücel Kayıran Sayfa:4
Varlık dergisinin Ocak 2023 sayısının dosya konusu, “Solun Yersizyurtsuzlaşması”. Dosyamıza katkıda bulunan yazarlar Yücel Kayıran, Selçuk Orhan, Nilay Özer ve Aydın Çam. Yücel Kayıran, “Poetikada Solun Yersizyurtsuzlaştırılması” başlıklı yazısında “Cumhuriyet’in 100. yılı tamamlanırken ‘Türkiyem’ ya da ‘yurdum’ kelimesi Türk şiirini terk etti. ‘Vatan’ kelimesi zaten politikada kalmıştır,” diyor ve günümüzün yersizyurtsuzluk söylemine doğru evrilen sürecin 12 Eylül 1980 Darbesi’yle başladığını vurguluyor. “Troçki’nin öldürülmesine benzer bir yazgı söz konusudur burada: Uluslararası anavatan fikrinin, ulusal vatanseverlik fikri tarafından öldürülmesi.” Kayıran, Turgut Uyar’dan Yaşar Miraç’a şiirimizin bazı köşetaşlarına değiniyor; ama asıl, söz konusu dönüşümün önemli bir durağı olarak gördüğü Ahmet Telli’nin “Su Çürüdü” adlı şiirini inceliyor.
İlkeler ve Kaygılar Arasında – Selçuk Orhan Sayfa:12
Selçuk Orhan, “İlkeler ve Kaygılar Arasında” başlıklı yazısında “Acaba bugün cinsel kimlik siyasetini programına alan sol partiler bu konuda tabanlarından doğan bir stratejiye sahip mi? Yoksa liberal Batı demokrasilerini gözlemleyerek vitrin düzenleme derdinde mi? Siyasi parti ya da oluşumlar müfredatlarını oluştururken neyi göstereceklerine titizlikle yaklaşıyor; ama bundan daha önemlisi aslında neyi göstermedikleri değil mi?” diyor. Orhan'a göre sol, Türkiye'ye özgü siyasi ve kültürel koşulların eleştirisini geliştirmekte geri kalıyor. Solun siyaset alanındaki durumu edebiyata da yansıyor: “ideolojik olarak eleştirel, üretici ve yaratıcı bir sol edebiyattan çok neredeyse kurumsallaşmış sol pratiklere dayalı bürokratik bir edebiyatın doğmasına şaşırmalı mıyız?”
Poetikada Ekolojik Siyasetin Yeri Yurdu – Nilay Özer Sayfa:16
Nilay Özer, “Poetikada Ekolojik Siyasetin Yeri Yurdu” yazısında sanayi kapitalizmi, modernlik, nüfus artışı, kentleşme ve tüketim kültürü içinde insan faaliyetlerinin etkisiyle ortaya çıkan iklim krizinin eleştirel teori ve edebiyat bağlamında nasıl ele alındığına bakıyor. Özer’e göre, “modern kapitalist toplumun faturası ya da kimilerine göre çöküşü anlamına gelen iklim krizi yeni edebî türler ortaya çıkartmasa da var olanları esaslı biçimde değiştiriyor. Bu değişim içinde poetikada sağın zaten şansı yokken, bildiğimiz sol da yersizyurtsuzlaşıyor. Marksizm’in ya da klasik sosyalizmin işçi sınıfı mücadelesi temelli siyaseti, işçilerin yaşam koşullarının iyileşmesi ‘sanayi üretimi temelli ekonomi politikalarıyla’ ilişkisi bağlamında ekolojik çerçeveyle uyuşmuyor. Bu yüzden eko-sosyalizm doğuyor.”
Sinema Dergileri: Yersizyurtsuz Sinemamıza Yer Önerisi – Aydın Çam Sayfa:21
Aydın Çam, “Sinema Dergileri: Yersizyurtsuz Sinemamıza Yer Önerisi” başlıklı yazısında sinema dergileri tarihimizin kısa bir özetini sunmakla beraber, 1960’ların sonundan itibaren politikleşen dergilerin hem sinemacılara hem de sinemaseverlere sunduğu olanakları tartışmaya açıyor. Sadece sol-sosyalist değil, ulusal, millî ya da beyaz sinemacılara da yurt olan dergiler, acaba bugünün yersizyurtsuz ideolojileri için de bir olanak sağlayabilir mi?
Çağdaş Sanat: Sahtekârlık ve Ütopya Arasında – Burak Delier Sayfa:24
Lésper, günümüz kapitalizmi ile sanatını diyalektik bir okuma çabasına girmediği için, bahsettiği bütün sorunlar sanki sadece çağdaş sanat alanında ortaya çıkıyormuş ve dolayısıyla çağdaş sanattan kaynaklanıyormuş gibi gözüküyor. Bunun gerçek nedeni ise muhtemelen çağdaş sanatın kurucu ânı dediğimiz Kavramsal Sanat’ın, bilgi (enformasyon) temelli günümüz kapitalizmini öngörmüş ve görece erken bir dönemde bu kapitalizme bilginin komünizmini –ve mistizmini– öne süren diyalektik bir cevap üretme çabası olmasıdır. Mesela bugün sürekli “yeni” ve pazarlanabilir bilgi üretmek, “yeni” ve pazarlanabilir araştırma alanları keşfetmek, şirketlerden fon bulmak ve bunların “yeni”liğinin reklamını yapmak zorunda olan bilim alanında durum nedir? Üniversite bir fabrika haline geldiğinde bilginin niteliği nasıl dönüşür? Bugün bilginin kendisi mi önemlidir reklamı mı? Bir araştırmacının atıf kaygısı üretimini nasıl etkiler? Bugün tam da sanat alanında kullanımda olan etiket kavramları üreten sosyal bilimlerde veya felsefede durum nedir? Felsefe akımları moda gibi tüketildiğinde düşünceye ne olur? Artık “yaratıcı endüstriler”in ve kent pazarlama stratejilerinin önemli ayağı haline gelmiş sanat kurumları sanatla, kentle, sosyal meselelerle nasıl ilişkilenirler? Bilgi ve iletişim üzerine kurulu finansallaşmış neoliberal kapitalizmde bütün bilgi ve kültür alanları benzer krizleri yaşamaktadır. Soru, bu bağlamda sanatın nasıl cevap vereceği ve konumlanacağı sorusudur.
Tiyatro: Başak Daşman ile Söyleşi – Burak Süme Sayfa:34
Burak Süme Varlık okurları için yeni hazırladığı Tiyatro köşesinde Nova Oyun Yapım’ın sahneye koyduğu Kelepçe Kullanma Kılavuzu’nda oynayan Başak Daşman’la söyleşiyor: ““Oyun bittikten sonra seyirciye bir iç hesaplaşma yaşatabiliyorsak ne mutlu bize.”
Şairin Hikâyesi 8: Attilâ İlhan – Erol Gökşen Sayfa:38
Erol Gökşen’in hazırladığı Şairin Hikâyesi” köşesinin bu sayıdaki konuğu unutulmuş bir hikâyesiyle Attilâ İlhan. “Dergilerde yayımladığı hikâyelerini Yengecin Kıskacı adıyla kitaplaştırmasına rağmen, araştırmalarım sırasında onun yine okul yıllığında yer alan bir hikâyesinin bu kitaba dahil edilmediğini gördüm. Lise yıllarında yazdığı bu hikâyesi Attilâ İlhan’ın ilk hikâyelerinden biri olma özelliğini taşıması bağlamında da önemli.”
Peki, Ya Kırk Haramiler? (Öykü) – Attilâ İlhan Sayfa:40
Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler Sayfa:42
Televizyon haberleri evet, belki biraz zamanla yarışarak, hızlı biçimde yazılıp hazırlanıyor ama spikerlerin önüne gelmeden önce herhalde birileri tarafından okunup anlatımlarının düzgün olup olmadığı denetleniyordur. Haber spikerleri gözümüzün içine bakar gibi konuşuyor ama prompter denen aletten okuyorlar haberleri. Arada kendisini otorite sayıp akıl ve öğüt verenler, okuduğu habere kendi yorumunu katanlar, hatta bununla da yetinmeyip azarlar gibi, “Bakınız, hep söylüyorum. Lütfen kulak verin,” diyenler, ekrana çıkmadan önce dikkatli bir gözün bir kez baksa göreceği hataları bile görmüyorlar.
Sitriganor'un Çıplak Göğsüne Süzülen Gözyaşı (Öykü) – Olvido Ayşe Akan Sayfa:46
Sinema Sonsuza Dek Yıkılmadan Önce (Şiir) – Şükrü Erbaş Sayfa:48
Gökçe Okay'ın Eserlerinde Ontolojik Olumsallıklar: Biçim - Gerçek - Saf Duygu – Nilgün Tutal Sayfa:49
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi ile Ecole Nationale Supérieure des Beaux arts de Paris olmak üzere iki ayrı ülkenin, kültürün ve coğrafyanın içinden çıkıp gelen Gökçe Okay’ın eserleri denge arayışını ve dengedeki değişimleri yansıtır. Bir yandan geometrik formlar baskın gibi görünür. Diğer yandan geometriyi ovallik bir tür yapıbozuma uğratır. Sanatçı, geometrik ve oval arasındaki tedirgin bağ(ın)da başka bir oluş, olunandan başka bir şey, insan-hayvan, yer-gök, tek-çift-üçlü-çoklu, sonsuz oluş arayışında salınır durur.
Ot (Şiir) – Yusuf Alper Sayfa:51
Wilhelm Jensen'den Metin Erksan'a Aşk ve Hayal – Fatma Sıla Sandal - Ulaş Bager Aldemir Sayfa:52
İyi bir metin çağrışımlarla yüklüdür. Wilhelm Jensen’in Gradiva: Bir Pompei Düşü1 adlı kısa romanı da tastamam böyle: Hayal gücümüzü kışkırtan, adıyla müsemma bir başyapıt. Gradiva, hem Doğu ve Batı mitoslarında hem de sanat ve felsefe tarihinde sıklıkla karşılaştığımız sûret mefhumuna dair, psikanalitik ipuçlarıyla dolu şiirsel bir tahkiye. Aynı şekilde Metin Erksan’ın ölümsüz eseri Sevmek Zamanı’nda da sûret asli motif.
Ödüller, Godot'lar, Cameo'lar ve Bisiklet Sürücüleri – İbrahim Yıldırım Sayfa:56
Rastladığım bazı bilgiler ise Godot’nun yazarın aklına düşmesine yönelik süreçleri de içeriyor: Örneğin Beckett’ı esinleyen olaylardan biri, 1942 yılında Alman işgali altındaki Paris’in ünlü kış bisiklet yarış pisti Véledrome d’Hiver’de dört bini çocuk, on binden fazla Yahudi’nin Auschwitz Toplama Kampı’na götürülmelerini günlerce beklemelerine tanık olmasıymış… Doğrusu Fransız Direniş Hareketi’nde aktif görev almış bir yazarın bu olaydan metafor bağlamında esinlenmesi insanın aklına yatmıyor değil…
Vatanlara İhtiyacım Yok (Şiir) – el-Mutenebbi Sayfa:61
Ahmet Hamdi Tanpınar ya da Kararsızlığın Güzelliği – Faruk Turinay Sayfa:62
Objektif açıdan “sanat” ya da “sanat eseri” diye bir şey olmadığına göre, aslında tek bir önemli şey var demektir: Sanatçının kişiliği. Gerisi kuru, ansiklopedik bilgiler yığını; teknik tespitlerle, yüzeysel tasniflerle dolu sıkıcı bir bilirkişi raporundan fazlası değildir.
Tören Alayı (Şiir) – Mustafa Köz Sayfa:67
Nunc Stans: Hakikatin Dile Getirilişi ve İyileştirilmesi – Aylin Antmen Sayfa:68
Sözcüklerin ışığı tersyüz edilmiş anlamların üzerine vurduğunda –bir imgenin yahut metaforun yurdunda– kim gördüğü şeyin gerçekte ne olduğunu söyleyebildi? Buradalık canlı bir yanılsama, çıldırtıcı biçimde gerçek ve gerçek-ötesi.
Unutulacak Bir Şaire Mersiye (Şiir) – Ersun Çıplak Sayfa:74
Stil İçinde Firar: Oğuz Yalım Resimlerinde Özgürlük – Gülüş Türkmen Sayfa:75
Oğuz Yalım kendini ressam değil, iç mimar olarak tanımlıyor. Kanımca böyle derken amacı mütevazı olmak değil: Mesleğinde güttüğü başarı kaygısından sanatsal alanda arınmaya ihtiyaç duyuyor. Çünkü kendi deyimiyle “aldırmadan” çizmek istiyor, “endişesiz”, “tasasız”, “gülümseyerek” ve “incognito” yani kimseye görünmeksizin.
Kurşun Utandı (Şiir) – Kaan Eminoğlu Sayfa:77
Performans Sanatı: Ekin Bernay ile Söyleşi – Fatma Berber Sayfa:78
Performans sanatçısı Ekin Bernay, dans terapistliği de yapıyor. Kendi yaşamından ilham alarak gerçekleştirdiği performanslarında seyirci ile daima etkileşim kurmayı başarıyor. Çalışmaları izleyenleri daha önce aşina oldukları kolektif bir sorgulamaya çekiyor. ““Benden çıkan bir dilin peşindeyim.”
Şiir Atkım İpekten (Şiir) – Serap Aslı Araklı Sayfa:81
Demir Özlü'den Kalanlar: "Kanımız ki Göçebe" – Gültekin Emre Sayfa:82
Göçebeliğinin, iç sürgünlüğünün hiç bitmediğini sık sık söylemiş ve yazmış bir yazardır Özlü. Pek çok kez geldiği ve çok sevdiği Berlin’de Literaturhaus’daki Cafée Möhring’deki kahve/konyak buluşmalarında da “sürgünlük ve göçebelik” konularını konuştuk. Çünkü biz de göçebe ve sürgündük.
Hayatı İdrak Teşebbüsleri: Yaralar ve Yamalar (4) – Murat Batmankaya Sayfa:90
Mustafa Necati Karaer, 1953 olsa gerek, bir şiir yayımlar Hisar’da... Alelade bir şiirdir ona göre, pek üzerinde durmaz zaten, çarçabuk unutur. Lakin Mehmet Çınarlı unutmaz. Karaer’in misafiri olduğu bir akşam dergiyi bulur, ilgili sayfayı açar ve yüksek sesle okur.
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel Sayfa:94
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak Sayfa:97
Gevheri Ağlıyor (Şiir) – Haldun Kibar Sayfa:98
Mendirek (Öykü) – Serap Karakuş Besi Sayfa:99
Mektup (Şiir) – Zeynep N. Tiryaki Sayfa:100
Geri Sayım (Şiir) – Yasemin Çargıt Sayfa:101
Kuş (Öykü) – Burcu Karakelle Sayfa:102
Kitaplar Arasında Sayfa:103
"Gönül Tufan" / Ayça Güçlüten – Semra Pelek Sayfa:103
Günümüzde –dijital çağda– güzel ve çirkin, iyi ve kötüye ait kabul görmüş sınırlar giderek belirsizleşirken, kapitalist sistemin ezdiği Gönül Tufan’ın ait olduğu alt sınıflar hâlâ aynı basit ikili dünyada yaşıyor, iki kutup arasında yer bulmaya çalışıyor: İyi ve kötü, doğru ve yanlış, güzel ve çirkin.
"Amasanga - Bir Başka Adıyla Amazon" / Turan Ali Çağlar – Emine Şimşek Emiral Sayfa:105
Adları tarihe Amazon olarak geçen eşitlikçi, cesur kadınları konu edinen Amasanga; Hititlerden Frigyalılara, oradan Selçuklulara, Osmanlılardan Cumhuriyet’e uzanan üç bin beş yüz yıllık siyasal, sosyal bir süreci ele alıyor. Karakterlerin canlılığı, anlatımın coşkusu, konunun derinliğine işlenmesiyle büyük bir emek ve birikimin eseri olduğunu görüyoruz. Yer yer alaysı dili, yer yer iç sızlatan gerçekliği ile bu sürükleyici romanda, aklını kullanarak tüm güçlüklerin üstesinden gelebilen, boyun eğmeyen, dirençli, yaratıcı kadınlar var.
"Bir Roman Yazılıyor - 'Nicky'yi Öldürmek'" / Mahmut Şenol – Kaya İmrag Sayfa:106
Yolculuk iyi başlar ve Mümtaz, romana bir kadın karakteri nihayet sokabilmiştir: Nana. Fakat ters giden şeyler de vardır. Mümtaz’ın muhayyilesi giderek bulanmaktadır. Gerçek ile kurgu, aralarındaki sınırı belirleyen duvarı aşmış birbirine karışmıştır. Roman karakterleri, şimdi Mümtaz’ın yarattığı evrenin dışına taşar ve büsbütün kontrolden çıkarlar. Artık romanı yakmak bile bir çözüm değildir.
"Armağan" / Celal Kadri Kınoğlu – Hande Balkız Sayfa:107
Anlatıcının amacı yaşlandıkça edinilen korkuların; düşünsel, duygusal gerilimlerin sağaltılabileceği, ölüme dair kaygıların ötelenebileceği bir proje üretmek, bir bakıma kişisel tarihin estetik hatlarını bir kitapta toplamak. Hem geçmişi yeniden, hatırlandığı gibi inşa etmek hem de başkalarına hatırlanmak istenen kimlikle seslenmek. Kelimelerden kurulmuş bir müzede seyredilmenin, gözetlenmenin yeni biçimleriyle ‘Ötekiler’in şimdisinde yaşayacak bir imge yaratmak.
Metin Turan ile “Su Çığlığı” Üzerine Söyleşi – Nurdane Özdemir Sağkan Sayfa:110
2022’nin başında başka savaşların bitmesini beklerken, sarsılmamıza neden olan Rusya-Ukrayna savaşı çıkınca barış özlemcisi olarak, bir ses çıkarma gereksinimi duydum.
Sevil Üçüncüoğlu ile “Asal” Üzerine Söyleşi – Levent Karataş Sayfa:112
Toplumdan ayrışmış, kendini bulma yolculuğuna çıkmış bireylerin yalnızca bire ve kendilerine parçalanması gerekir.
OCAK 2023 - KİTAP EKİ
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI