|
|
ARALIK 2022
|
|
|
Çizgiyorum – Özge Ekmekçioğlu |
Sayfa:2 |
|
|
|
Estetik - Dün Bugün – Jale Nejdet Erzen |
Sayfa:4 |
Jale Nejdet Erzen, “Estetik - Dün Bugün” başlıklı yazısında “Hâlâ ‘estetik’ olarak tanımlayabileceğimiz arı bir farkındalık ya da algı durumu var mı?” diye soruyor ve antik Yunan’dan Aydınlanma’ya, 19. yüzyıldan günümüze dönüşerek devam eden estetik tartışmalarını anlatıyor. |
|
|
Estetiğin Mahdumları – Necmi Karkın |
Sayfa:7 |
Necmi Karkın, “Estetiğin Mahdumları” başlıklı yazısında estetik düşüncenin kuramsal olarak başladığı ve ideale bağlı olduğu antik çağdan günümüze nasıl çoğullaştığını, disiplinler-arası ve öznel bir karakter kazandığını örneklerle gösteriyor. |
|
|
Arkeoloji ve Estetik – A. Tuba Ökse |
Sayfa:10 |
A. Tuba Ökse, “Arkeoloji ve Estetik” başlıklı yazısında mağara resimlerinden başlayarak çağlara ve coğrafi koşullara göre estetik anlayışların nasıl farklılaştığını, belli kalıplara uyduğunu ve zamanla özgünleştiğini ama her zaman tartışmalı bir mesele olduğunu ortaya koyuyor. |
|
|
Bir Psikoterapi Yolculuğu: Kendiliğin Güzelleşmesi – Sezin Andiç |
Sayfa:15 |
Sezin Andiç, “Bir Psikoterapi Yolcuğu: Kendiliğin Güzelleşmesi” başlıklı yazısında “Danışanın kendilik algısı üzerinde estetik bir yaklaşım sergilemeyen psikoterapi sürecinin yarıda kesilmesi kaçınılmazdır,” diyor ve estetik ile psikoterapi arasındaki ilişkiyi sorguluyor. |
|
|
Choi Mijin Nerede? (Öykü) – Lee Ki-Ho |
Sayfa:18 |
|
|
|
Meydan Okumaların Şairi Özdemir İnce – Elçin Sevgi Suçin |
Sayfa:26 |
Bu yazıda, 5 ciltten oluşan Toplu Şiirler (Kırmızı Yayınları, 2010-2012), Opera Kahkahası Ve Yayınları, 2017) ve Gençler İçin 50 Turfanda Miir (Ve Yayınları, 2019) kitapları üzerinden Özdemir İnce şiiri –yalnızca şiir merkeze alınarak– “yakın okuma” yaklaşımıyla inceleniyor.
İlk şiiri 1954 yılında Kaynak dergisinde yayımlanan Özdemir İnce, Türk şiirinin İkinci Yeni, Toplumcu Gerçekçi Şiir, 1980 sonrası Türk şiiri ve 2000’ler sonrası Türk şiiri dönemlerinin hepsine bizzat tanık olur. Her dönemi yakından izler, inceler; çevirileriyle, eleştirileri, çözümlemeleriyle ve tabii ki şiirleriyle Türk şiirinin içindedir. İnce, yalnızca edebiyatla değil, ekonomik, siyasi ve toplumsal olaylarla da yakından ilgilenir ve bu alanlarda da metinler kaleme alır. Bu yönü onun şiiri duyuşunu ve inşa edişini etkiler.
|
|
|
Süreyya Berfe Şiiri – Arife Kalender |
Sayfa:34 |
Erotizm, sevgiliye sesleniş, özlem ve aşk Berfe’nin 80 sonrası şiirlerinde daha çok yer alır. Aranan, anımsanan, gelmesi, sesini yollaması istenen kadın sık sık şiirlerinde görülür. ‘Sen’ şahıs zamirini baştan beri sık kullanan Berfe uzaktaki ya da uzağında gördüğü sevgiliye seslenir. “Sık sık gelme aklıma/ düşüncen gitsin kendin gel/ denize dökülmek isteyen bir ırmağım/ ben yokken benimle konuşma.” dedikten sonra da ekler: “Ne mutlu anıları olan aşka.” |
|
|
Performans Sanatı: Ata Doğruel ile Söyleşi – Fatma Berber |
Sayfa:38 |
Performans sırasında sanat/hayat ayrımı yok oluyor. O an sanat mı yapıyorsunuz, yoksa hayatınızın bir parçası mı bu, belli değil. |
|
|
Çağdaş Sanat: "Locus Solus": Doğa'nın Büyüsünü Yeniden Yaşayabilmek Mümkün mü? – Hıdır Eligüzel |
Sayfa:42 |
‘Doğa’ kavramını odağa alan Locus Solus grup sergisinde üretim biçimleri birbirinden farklı pek çok sanatçı yer alıyor. Serginin küratörü Selen Ansen’in Süreyyya Evren’le birlikte hazırladığı kitabın, öncelikle eşlik ettiği sergiyi yansıtması hedeflenmiş. Diğer hedef ise, doğa fikrinin çeşitlendirilmesi. Serginin açılış konuşmasında Selen Ansen, antroposen kavramından bağımsız bir doğa fikrine ulaşmak istediğini söylese de, ne yazık ki, sanatseverlerin bir kısmı için bu kavram bir pusula niteliğinde. Bu kapsamda Evren ve Ansen daha önce yazılmış metinleri ana gövdelerinden çıkarıp farklı bağlamlarda yeniden sunmayı denerken, bazı metinleri bütün halde kitaba almışlar. |
|
|
Orhan Pamuk, Ben ve “Veba Geceleri” {2} – Faruk Turinay |
Sayfa:50 |
Veba Geceleri, pek çok romancının yazamayacağı kadar iyi, fakat Orhan Pamuk’un edebî standartlarına göre ise şaşırtıcı derecede zayıf bir romandır. Fakat bir şekilde Veba Geceleri’nin bu haliyle yazılması gerekiyordu. Bu, nesnel açıdan bakarsak kaçınılmaz bir zorunluluk; yazarının açısından bakarsak bir ihtiyaçtı. |
|
|
Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler |
Sayfa:59 |
Çok laf edip hiçbir şey söylememenin bundan güzel örneğini bulamam. Bakan Nebati’nin bugünkü konuşmasından şu sözleri unutulmasın diye not etmeliyim:
“Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır.”
Aslında çok eski ve çok bilinen bir yöntemdir: Söylediklerinizden kimsenin bir şey anlamamasını istiyorsanız böyle büyük büyük laflar edin; hem parıltılı bir konuşma yapmış hem de hiçbir şey söylememiş olursunuz.
|
|
|
Yazının Kırılgan Ekonomisi – Aylin Antmen |
Sayfa:61 |
Dil, psişenin en canlı formlarından biri olmasına karşın, bir şeylerin kendisi aracılığıyla tam olarak ifade edilebilmesinin daima önüne geçer; bir el gösterirken, diğer el gizlemektedir. Bu ikiz-suretlilik ile ifade edişin hep çevresinde dönüp dolaşılıyor gibidir, sanki orada göstermek veya işaret etmek için artık sözcüklerden fazlasına ihtiyaç vardır. |
|
|
Şiirler (Şiir) – Yüksel Pazarkaya |
Sayfa:65 |
|
|
|
Tekstil ve Moda Tasarımı Nasıl Anlatılır: Yüksel Şahin ile Söyleşi – Mine Bican |
Sayfa:66 |
1960’ların ardından ortaya çıkan çağdaş sanat akımları, gelişen teknolojinin sunduğu yeni malzemeler ve araç gereçlerden sanatta yararlanılması sonucunda tekstil, sanatta yeni bir ifade aracı olarak varlık göstermeye başlar. Tekstil kendisine has tekniklere ve olanaklara bağlı olarak zengin bir sanatsal ifade alanı olarak keşfedilir. Tekstil/lif sanatının oldukça geniş bir yelpazede sunduğu eserlerin fuar, trienal ve bienallerin yanı sıra, ulusal-uluslararası kişisel/grup sergilerde yer aldığı ve günümüz tekstil endüstrisine ilham verdiği gözlemlenebilir. |
|
|
Ölmüş Hece Tarzında Diri Konuya Değinmek (Şiir) – Abdülkadir Budak |
Sayfa:69 |
|
|
|
Cumhuriyet Sporunun İlk Gözağrıları: Mersinli Ahmet – Kemal Ateş |
Sayfa:70 |
Mersinli Ahmet, 1937 yılında Ankara’da, Soğukkuyu semtinde, Sarıkışla’da askerdi. Bir gün Alay Komutanı Ekrem Türkay telaş içinde yanına geldi; “Çabuk hazırlan, Gazi seni istiyor!” dedi. Heyecan içinde çarçabuk hazırlandı, dışarıda bekleyen otomobile atlayıp Çankaya Köşkü’ne gitti. Kendisini bekleyen izbandut gibi adamı 31 saniyede Atatürk’ün ayağının dibine attı. Atatürk ona birkaç güzel söz söyledikten sonra, kapalı bir zarf uzattı: “Ahmet, bu zarfı al, sakın kimseye bir şey söyleme, bu bir sırdır!” dedi. Kendisiyle otuz yıl sonra yapılan röportajlarda bile zarfın içinde ne olduğunu kimseye söylemedi. Bu sır Mersinli’yle birlikte mezara gitti. |
|
|
Şiirler (Şiir) – Ali Asker Barut |
Sayfa:73 |
|
|
|
Öteki'yi Sanatının Öznesi Yapan Fotoğraf Sanatçısı Diane Arbus – Raşel Rakella Asal |
Sayfa:74 |
Diana Arbus engellilerin kaldıkları bakımevlerine girdiği gibi, çıplaklar kampına da girdi. Dışlanan insanların güvenini kazanmıştı. Amacı onların toplum önünde taktığı maskelerin ardındaki gizi açığa çıkarmaktı. Ayrıca fotoğrafı izleyecek olan kişiden özel bir anlayış geliştirmesini, empati kurmasını talep ediyordu. Herkes mükemmel doğmazdı. Çirkinlerin, kaybedenlerin, ötekilerin, eşcinsellerin, travestilerin, fahişelerin, cücelerin, devlerin, engellilerin, obezlerin, akıl hastalarının olduğu bir dünyada hep birlikte yaşıyorduk. |
|
|
Asuman (Şiir) – Harun Atak |
Sayfa:76 |
|
|
|
Gülseren Kayalı'nın Resimlerindeki Yaşam – Emre Dirim |
Sayfa:77 |
Gülseren Kayalı’nın resimlerindeki kuşları gördüm: “Konuşarak kalktı / masaya gitti / Kitabı aldı / Kuş oradaydı / Yuvası kitabın altında” (Oktay Rifat, “Kuş”). Sonrası “Uzun Bir Öykü”. Hem de ne öykü! İnceliklerle, ayrıntılı gözlemlerle, renklerin dünyasına sığınıp duran öyküler. Herkesin kendi öyküsünü bulabileceği hikâyeler. “Hiç kimsenin kafesine / Koyamayacağı bir kuş // Kaçmasını öylesine / Uçmasını böylesine / Unutmuş // Bir insan sesine / Gelip konmuş” (Özdemir Asaf). Yalnızca insanın sesine değil, sandalyesine, ağacına, evin çatısına, balkonun demirlerine, pencerenin pervazına da konup komşuluk, arkadaşlık yapmak isteyen kuşların da öyküleri yer alıyor Gülseren Kayalı’nın resimlerinde. |
|
|
Unutmaya, Şimdiki Zamana ve İhsan Üren Şiirine Dair – Zehra Betül Yazıcı |
Sayfa:79 |
Üren’in şiirleri yaşadıklarından, deneyimlediklerinden, tanıklıklarından, öğrendiklerinden yola çıkılarak yazılmış, eğretilemeden çok anlatısal söyleme yaslanan izlenimci şiirler. |
|
|
Dağınık (Şiir) – Emre Söylemez |
Sayfa:81 |
|
|
|
İzmir'i Özlemek İçin İki Çatal (Öykü) – Hüseyin Peker |
Sayfa:82 |
|
|
|
Hayatı İdrak Teşebbüsleri Yaralar ve Yamalar (3) – Murat Batmankaya |
Sayfa:85 |
“Benfica takımı tarihinde önemli başarılara imza attı,” diyor Çiğdem Ceylan, Sabah Sporu’nda (A Spor). Huysuzum ya... Dişliler dönmeye başlıyor: Önemli başarılara imza atılıyorsa, önemsiz başarılara kafa mı atılıyor? Sanırım bu sözcük kalıbı dilimize İngilizceden geçme. Kaynak “grab a slice of history” yahut “set the world on fire” olsa gerek... |
|
|
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel |
Sayfa:89 |
|
|
|
Şuradan Cehenneme Bir Tam (Şiir) – Okan Yıldız |
Sayfa:91 |
|
|
|
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak |
Sayfa:92 |
|
|
|
Kulağında Kuş Sesleri (Öykü) – Ahmet Fenar |
Sayfa:94 |
|
|
|
Kara Kedi (Şiir) – Çiçek Kömürcü |
Sayfa:95 |
|
|
|
Artanı Evde Kaldı (Öykü) – Esra Kahya |
Sayfa:96 |
|
|
|
İmza (Şiir) – Vehan Karahan |
Sayfa:98 |
|
|
|
Varlık Kitaplığı |
Sayfa:99 |
|
|
|
Metin Kaygalak ile “Siyah Divan” Üzerine Söyleşi – Nilay Özer - Mehmet Altun |
Sayfa:99 |
Verili olan, dayatılan değil de daha hibrit bir yerden dili kullanmak, okuru bildiği Türkçenin dışına çıkarmak, majör dildeki standardı kırmak, yeni söyleyiş olanakları oluşturmak, dili yabana sürmek, yerinden etmek istedim. Bunu yaparken kendi dillerimi kullanmam gerekiyorsa bundan kaçınmamak, bir tür politik tavır, kolektif tepkisellik olarak öne çıktı. |
|
|
"Doğadan Söze Modern Türk Şiirinde Hayvan İmgesi" / Fatih Özdemir – Haluk Öner |
Sayfa:104 |
Son dönemlerde insan-hayvan ilişkisi, insanın başka varlıklarla bir arada yaşama pratiklerinin değiştiğini, bu ilişkinin etik, politik sorunlarla birlikte düşünüldüğünü göstermekte. İlişkilerin sanata yansımaları da boyut değiştirmeye başladı. Estetik alan, bu bir aradalığı artık politik- poetik tavrın bir parçası olarak ifade ediyor. Bu nedenle sanat eserlerinde hayvan konusu tema olma mahiyetini aşıyor. Edebî eserlerde kült, motif, totem yahut fetiş gibi folklorik-mitolojik anlayışın göstergesi olarak bahsedilen, tematik unsur olarak beliren hayvanlar artık ekolojiye dair hassasiyetler içeren politik-poetik tavrın yansımalarını da içeriyor. Fatih Özdemir, bu değişimin edebiyat tarihi ve incelemelerinde, geniş manada sosyal bilimler çalışmalarında da görülmesi gerektiğini erken fark eden araştırmacılarından biri. |
|
|
"Kaplumbağalar Ölmesin" / Erkan Karaaslan – Zeynep Tandoğan |
Sayfa:105 |
“Görülmüştür”, on iki öyküden mürekkep kitabın pek çarpıcı ilk öyküsü. F tipi cezaevlerini protesto amacıyla açlık grevindeki hükümlülere uygulanan operasyonun adıydı “Hayata Dönüş.” Otuz iki canın yanarak öldüğü, cesetlerini kömür parçalarına çevirerek görmemizin istenildiği “operasyon!” Yazar, bu öyküsüyle, 2000’li yılların kara yarasının silinmediğinin hatırlatmasını yaparak, “Hücrelere yapılan operasyonla sadece orada direnen mahkûmları yakmadılar, bizleri de hücreye dönüşen hatıralarımızla hayatın dışına hapsettiler,” diyor. Sadece yıldönümlerinde anılacak kara bir günden öteye taşıyarak yaralı tarihimizi, tam da öykünün bir yerinde söylediği gibi, “kaldığımız yeri hatırlatan” zamanı geri sarıyor. |
|
|
Suzan Nana Tarablus ile “Anlatmak İçin Yaşadım” Üzerine Söyleşi – Nermin Ketenci |
Sayfa:106 |
Kahraman kimdir? Kahraman, tehlikeli olaylara ya da düşmanlara karşı mücadele eden kişidir. Anlatıda Mimika (Miryam Saltiel Friedman), annesi Lili’yi bir kahraman olarak addediyor. Hakkıyla tabii… Fakat bana göre savaş ve göçler yüzünden kendisini sıra dışı olayların içinde bulan Lili ise iyi bir survivor, yani hayatta kalmayı başarmış, kocasını ve çocuklarını tehlikeden korumuş, kurtarmış bir kişi. |
|
|
"Travma Terapisi" / enderemiroğlu – Betül Dünder |
Sayfa:108 |
enderemiroğlu yıllar içinde biriken, demlenen şiirler toplamı travma terapi’yi beş bölüm halinde okura sunuyor. İlk bölüm “melâme”de kitaba adını veren –ve kitabın çatı şiiri olduğunu düşündüğüm– şiirle karşılaşıyoruz; bir ucu tasavvufa diğeri anarşizme varan, ben diliyle gizli özneyi/ ya da okuru içine çeken bir ‘beyan’ olarak düşünebiliriz bu şiiri. |
|
|
Nurhan Şahinkaya ile “Bir Yerden Kırılır” Üzerine Söyleşi – Gökçe Haner |
Sayfa:110 |
Öykülerimdeki ana tema, otoritenin travmatize edici yanını yaşayanların sıkışmışlığı, savruluşu ve çırpınışı diyebilirim. Elbette bu temayı ilk kez ben keşfetmedim. Hatta pek çok kez yazıldı, anlatıldı. Benim yazıyla kurduğum ilişkide sadece yaşamın bir kesiti olmasının yanında bunu neden seçtiğimin de bir önemi var. ‘E şimdi ben bunu neden okudum?’ hissini sevmiyorum. Derinlikli ve mümkünse içinde iki, üç hikâyenin anlatıldığı katmanlı öyküleri seviyorum. |
|
|
"Kuzeye Giden İnce Yol" / Matsuo Başo – Ali Bulunmaz |
Sayfa:112 |
Şiiri hayat, hayatı da şiir olarak gören Başo’nun yaşamındaki bir başka önemli eylem yolculuklardı. 1680’lerin ortalarından itibaren, Edo-Kyoto-Osaka üçgeninde pek çok seyahat gerçekleştiren Başo, kaleme aldığı metin ve şiirlerle Japonlara doğayı sevdirmekle kalmamış, o dönemlerin en önemli gezi yazılarına imza atmıştı. |
|
|
|
|
|
|
|