Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

EYLÜL 2022

Çizgiyorum – Özge Ekmekçioğlu Sayfa:2
Niçin Yanlış Doğululaşma? – Alphan Akgül Sayfa:4
Varlık dergisinin Eylül 2022 sayısının dosya konusu “Yanlış Doğululaşma”. Bu önemli meseleyi masamıza koyan Alphan Akgül, “Niçin Yanlış Doğululaşma?” başlıklı giriş yazısında “Türk modernleşmesinin Batıcılıkla özdeşleştirilmesi, Türkiye’nin modern dünyadan kopmasına yol açabilecek en büyük hatalardan biri olmuştur. Bu dosya, modernleşmeyi Batıcılıkla bir tutarak Türk insanının yaşama ufkunu daraltma çabalarının başarısızlığa uğradığı bir tarihsel sürecin işaret fişeğini atma amacını gütmektedir,” diyor ve ekliyor: “Türkiye’nin siyasi, edebî ve toplumsal tarihinde bir yanlış Doğululaşma sorunu da var.” Dosyamızda Akgül “Yeryüzü İmgesine Sahip Çıkmak”, Bâki Asiltürk “İçtenlik Taşımayan Bir Yöneliş: (Yanlış) Doğululaşma!”, Selçuk Orhan “Cemil Meriç’in Yalancı Tanığı”, Selim Tezcan ise “Doğu Yollarının Kavşağında Ortaçağ Avrupa Düşünürleri” başlıklı yazılarıyla meseleye açıklık kazandırıyorlar.
İçtenlik Taşımayan Bir Yöneliş: (Yanlış) Doğululaşma! – Bâki Asiltürk Sayfa:7
Son dönemde “Doğululaşma” dediğimiz şeyin de bu tip faaliyetlerle paralel gittiğini, ortalama ve alt kesim hedef alınarak halkın mümkün olduğunca Doğulu yaşam tarzına yaklaştırılmaya çalışıldığını gözlemlemek zor değil. Bilhassa yeni Osmanlıcılık söylemi üzerinden bir Doğululaşma kotarılmaya çalışılarak işin bir ucu yerli tarihe bağlanmak isteniyor. Tuhaf olan, yeni Osmanlıcıların ileri sürdüğü, sevgi ve saygıyla andığı hemen her şeyin aslında Batı’ya yürüyen Osmanlının mirası olması.
Cemil Meriç'in Yalancı Tanığı – Selçuk Orhan Sayfa:11
Meriç ve modernleşme karşıtlarının büyük bir bölümü açısından Tanzimat’tan Cumhuriyet’e gerçekleşen bütün o reformların hiçbirinde olumlu bir nokta yoktur. Benzer görüşlerin varyasyonlarının Kemalizm eleştirisi ya da İslamcılık üstünden defalarca tekrar edildiğini biliyoruz.
Yeryüzü İmgesine Sahip Çıkmak – Alphan Akgül Sayfa:16
Günümüzde de Yanlış Doğululaşma hareketi tarihin ibresini yok yere tersine çevirme, yeryüzü deneyimi yerine hiyerarşik bir gökyüzü metafiziğini diriltme uğraşı içindedir. Bu hareketin en güçlü argümanı da dünyevileşmeye yapılan vurguların maneviyatı yok edeceği varsayımıdır. Oysa yeryüzü imgesi maneviyatın ölmesi değil, deneyimle yüklü bir yeni maneviyatın dirilişi15 demektir. Yeryüzü imgesine sanatla biçimlenmiş bir yeryüzü maneviyatı da diyebiliriz bu açıdan bakıldığında.
Doğu Yollarının Kavşağında Ortaçağ Avrupa Düşünürleri – Selim Tezcan Sayfa:22
On üçüncü ve on dördüncü yüzyıllarda, ortaçağ Avrupa düşünürleri “Doğu”ya uzanan iki yolun kavşağında durmaktaydılar. Bir yol, nedenselliği reddeden Eş’arilik geleneğine, diğer yol da kendi çağlarında İbn Meymun ve İbn Rüşd’ün temsil ettiği ve Eş’arilerin nedensellik reddiyesini eleştiren ekole çıkmaktaydı. Thomas Aquinas’ın başını çektiği ana akım Skolastisizmin ikinci yolu seçmesi, modern bilimin temelinde yatan; öngörülebilir neden-sonuç ilişkilerinin geçerli olduğu, rasyonel prensiplere göre işleyen ve akılla kavranabilen bir evren tasavvurunun Hıristiyanlığa entegre edilerek dönemin Avrupa’sında meşrulaştırılmasına imkân tanıyacaktı. Gerek bu seçim, gerek Eş’ariliğin istenççiliğine karşı ikinci yolun anlıkçı yaklaşımının da benimsenmesi, zaman içinde siyasi meşrutiyet ve temsiliyet ilkelerinin pekişmesine de katkıda bulunacaktı. Bu bakımlardan Aquinas’ın “Doğululaşması,” sonraki yüzyılların gelişmelerinde Ockham’ın “Doğululaşması”na nazaran daha kritik bir rol oynayacaktı.
Sanatını Konuşturmanın Zararları (1) – Evren Kuçlu Sayfa:28
Yazmasak sahiden delirir miyiz, yoksa tam tersi düşünce daha mı olasıdır? Eser üretirken, ürettikten sonra ortaya çıkan rahatlığın bedelini nasıl öderiz? Onca eser üretmemize rağmen onlara ilham olan lanet duygu neden kaybolup gitmez ve çoğu kere üzerimizdeki etkisini abartır? Van Gogh ressam değil de badanacı olsa gene kulağını keser miydi?
Şiirler (Şiir) – D. H. Lawrence Sayfa:34
Çırpınış (Öykü) – Figen Yıldız Sayfa:35
Erotik Yıkımdan Estetik Birikime Kadın Yazını – Aylin Antmen Sayfa:38
Oluşu ve duyusal olanın başkalığını yaratıcı gücün sonsuzluğunda deneyimlemek, her bakımdan özgürleştirici ve birleştirici bir eylem. Kadın yazını bu açıdan hem dünya içinde hem duyusal olanın zamansızlığında oluş deneyiminin hem de bir özgürleşme deneyiminin izlerini bırakır; o geçip giden değildir, yaratıcı gücüyle kendi zamanına yön veren, içerisinde bulunduğu dönemin koşullarına müdahale eden ve bir şeylerin seyrini geri döndürülemez biçimde değiştirendir. Kısacası, kendi sözünün sahibi bir karar vericidir.
Sessiz Ses – Defne Sesin Okay Sayfa:46
Nedeni ne olursa olsun, doğup büyüdüğün diyarlardan bedenen çok uzaklarda olmak, hatta burada, bedene giyinmiş ruhlar olarak dünyada olmak dahi göçe teslim olmaktır, ve evet... Üzer.
Şiirler (Şiir) – Ali Günvar Sayfa:50
Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler Sayfa:53
En son “corona” ve “covid” ile iyice pekişen c’leri k diye okuma alışkanlığı semtin adına musallat olunca yeni açılan kafeler, restoranlar adlarında yer alan macaron sözcüğünün makaron diye okunmasına bir yere kadar katlanabildiler; sonrasında duvara kocaman “MAKARON değil MACARON” diye yazmak zorunda kaldılar.
Enver'in Kedisi (Şiir) – Atilla Birkiye Sayfa:55
Varılacak Neresi Vardı Bilemeyen Kadın Şairler – Zehra Betül Yazıcı Sayfa:56
Nilgün Marmara’nın ebeveynleriyle ilgili ayrıntılı bilgi edinememiş olmakla birlikte Sylvia Plath, Jonker ve Levy’nin sanatsal üretimlerinde onları psikolojik olarak derinden etkileyen baskıcı, buyurucu ve sert kişilikli ebeveynlerinin rolü olduğunu da eklemek gerekir. Levy kitabının sonunda “varılacak neresi vardı bilemezken” dediği yerde Sylvia Plath’ın ‘Ay ve Porsuk Ağacı’ adlı şiirine gönderme yaptığını vurgular. Deborah Levy’nin de “varılacak neresi vardı bilemezken” varmak istediği yer yazarak kurtulmaya çalıştığı, ona acı veren geçmişi değildir. Deborah Levy, Sylvia Plath, Nilgün Marmara ve Ingrid Jonker hem içsel- psişik ve dışsal yaşantıların, hayat deneyimlerinin çatışmasından kaynaklanan gerilimlerle başedebilmek, hem de içinde yaşadıkları sosyal sistemin bir kadın olarak onları şekillendirmek için kullandığı yöntemleri çözmek ve aldatmacadan kurtulmak, düşüncelerini istedikleri gibi bir araya getirebilmek ve özne olabilmek için yeni bir dil ararlar, çektikleri acıları şiirleriyle yenmeye çalışırlar.
Sopheon Yolu (Şiir) – Yücel Kayıran Sayfa:60
Sergüzeşt-i Sahaf Ragıp Efendi (IX) – Süleyman Kaymaz Sayfa:61
Adam bir kenara ayırdığı mektupları alıp ayağa kalkıyor. “İşte,” diyor. “Bu olaydan sonra özel hayatlara ilgi duymaya başladım. Kişiler yitiyor, hikâyeleri kalıyor. Bazen en sıradan görünen insanların hikâyeleri kitaplarda okuduğumuz hikâyelerden daha ilginç olabiliyor.”
Oyuncakların Tanrıları (Şiir) – Senem Gökel Sayfa:63
Şairin Hikâyesi 7: Orhan Veli –Erol Gökşen Sayfa:64
Araştırmalarım Orhan Veli’nin kardeşi Adnan Veli’nin yayına hazırladığı Orhan Veli İçin kitabıyla başladı. Adnan Veli, kardeşinin Çocuk Dünyası dergisinde bir hikâyesinin yayımlandığı üzerinde durur. Bu bilgi daha sonra farklı araştırmacılar tarafından doğruluğu araştırılmaksızın tekrar edilir. Çocuk Dünyası dergisinin koleksiyonunu kontrol eden Haluk Oral, dergide Orhan Veli’nin hikâyesine rastlamadığını belirterek uzun yıllardır tekrar edilegelen yanlış bilgiye son noktayı koyar. Bununla birlikte Adnan Veli’nin kardeşine dair verdiği söz konusu bilginin yanlış olması beklenemez. Dahası Orhan Veli’nin küçük yaşta bir çocuk dergisinde yazmış olması makul gelmektedir. Bu önkabulden hareketle 1914 doğumlu Orhan Veli’nin 1924-1927 yılları arasında bir çocuk dergisinde hikâyesinin yayımlanmış olması ihtimali üzerinde durarak araştırmalarımı genişlettim.
Molla ile Nasıl Eğlendik? (Öykü) – Orhan Veli Sayfa:68
Belgesel Film: Nalan Sakızlı ile Söyleşi – Fatma Berber Sayfa:70
Kültür tarihi ve ortak dünya kültür mirası Belgesel Sinema Alanı’nın hep ilgi alanı içinde oldu. Bilimin verilerine sadık kalarak, anlamak, anlamlandırmak, yeni sorular ve bakış açılarıyla hep birlikte düşünmeyi başarma isteği bu alandaki belgesel film çalışmalarına hep yol verdi. Kuşkusuz, bilimsel çalışmalar ile toplum kesimleri arasında bir arayüz oluşturmak, ilgi ve aidiyet duygusuna katkıda bulunmak da bir motivasyon kaynağı.
Bırak Ayıplamayı Beni (Şiir) – Ebu Nuvas Sayfa:75
Cinaî Etütler - 2 – İbrahim Yıldırım Sayfa:76
Evet edebiyatın, Schneider’in de vurguladığı gibi genellikle ve yalnızca kitap sayfalarında kan akıtmayı yeğleyen bir sanat dalı olduğu söylenebilir. Yabana atılmaması gereken bu saptamaya yönelik, doğru mu yanlış mı henüz bir sonuca ulaşamadığım ancak tartışılmasının yararlı olacağını düşündüğüm bir örnek vereceğim. Konuya Perihan Mağden’in romanları bağlamında değinecek, kahramanlarına cinayet işletmekle yetinen roman yazarları meselesini yazının en sonunda kısaca kurcalayacağım.
Çağdaş Sanat: Özgür Demirci ile Söyleşi – Hıdır Eligüzel Sayfa:82
Toplumsal olarak iyileşmek için geçmişteki yaraları hatırlamak gerekiyor. Hatırlamak acı ve öfke verse de iyileşmek için bu gerekli. Vaatler Antolojisi de tam bu noktada bahsettiğim hatırlama sürecini temelde maddenin geçirdiği başkalaşma hallerinden ilhamla ele alıyor.
Yüksel Erdoğan'ın Penceresinden Gördüklerim – Emre Dirim Sayfa:88
Yüksel Erdoğan neler neler dikiyor, ekiyor tuvallerine! Oyuncak bebekler sarkıyor tepemizden, her şeyden. Ülkemizdeki gidişattan habersiz, güle oynaya bakıp duruyor kuklalar, palyaçolar. Gülüp oynamak için sarkmıyorlar tuvallerden. Bir şeyin yolcusu onlar, yani bir şeylerin, bakan, gören gözler için, kanayan yürekler için. Onun için de donuk donuk gülüp duruyorlar dünyayı bir oyun sanarak. Dünya bir oyun yeri kötülerin elinde!
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel Sayfa:91
Kuşlar (Şiir) – Arzu Cura Altunbulak Sayfa:92
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak Sayfa:93
Kırmızı Bir Akşam (Şiir) – Canan Çelik Sayfa:94
Kırmızı Ruj (Öykü) – Büşra Altuntaş Sayfa:95
Düğme Kavanozu (Öykü) – Emrah Kurul Sayfa:98
Film Gibi Bir Şeydi (Şiir) – Ferhat Bezci Sayfa:100
Varlık Kitaplığı Sayfa:101
"Kışın Herkes Dürüsttür" / Murat Çelik – İrem Üreten Sayfa:101
Eve Dönmeyen Hayvan’la 2020 Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü alan Murat Çelik’in yedinci kitabı Kışın Herkes Dürüsttür, adı kadar özgün bir anlatı, bir biçim sunuyor. Öyküler boyunca birçok tez ortaya atıyor, kitaba adını veren cümle de bunlardan biri. Okurun onların anlamlarına, kaynağına, söylenme nedenine dair zihninde sorular üretmesini, yazarıyla ortak bir arayışa girmesini sağlıyor.
"Gayya Kuyusu" / Emine Semiye – Serhan Aytekin Sayfa:103
Cumhuriyet’in arifesinde ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son demlerinde, başta İstanbul olmak üzere Anadolu’nun dört bir yanında özgürleşme söylemleri kulaktan kulağa yayılırken kapıdaki Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı gölgesinde, gerek entelektüeller gerekse halk arasında değişim isteği artıyordu. Kadınların, kendilerinin sözcüsü olacağına inandığı kişiler bulduğu bir dönemdi bu. Ablası Fatma Aliye gibi kadın aydınlanması için çalışıp kitaplar kaleme alan Emine Semiye de bu isimlerden biriydi. Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı olan Semiye, psikoloji ve sosyoloji öğrenimi gördükten sonra 1909’dan itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı bölgelerinde aktivist ve kadın hakları savunucusu kimliğiyle öne çıktı.
Semih Öztürk ile Söyleşi – Oktay Emre Sayfa:104
Telaş Bandosu’ndaki öyküleri ilk kitaptaki dünyanın dışına çıkmak ve kendime yeni bir ifade alanı açmak için yazmaya başladım. ‘‘Oyun alanı’’ kavramı da sanırım yapmak istediğim şeyi tam anlamıyla karşılıyor. Kendi halinde, sade ve düz bir yapının iç içe geçen anlatımında küçük tuhaflıklarla karşılaşmak istedim biraz da. Böylece her gün önünden geçtiğim ve gördüğümde selam verdiğim köpeğin bir adı ve hikâyesi oldu.
"Uyku Ülkesi" / Gürsel Korat – Onur Taşdemir Sayfa:106
Uyku Ülkesi, içi betonla doldurulmuş bir kentte insanların duyu ve duygularının köreldiği bir rüya âlemini anlatıyor. Bunu yaparken gerçek dünyaya da gönderimde bulunan romanda rüyalar, olayların geçtiği bir atmosfer olmanın ötesinde anlatılamayan bir derdi anlatmak için temel araç olarak kullanılıyor.
"Sanki Babamın Romanı" / Gültekin Emre – Rıdvan Dansuk Sayfa:108
Sanki Babamın Romanı otobiyografik bir roman mıdır ya da kendi özelinden tamamen bağımsız kurmaca bir roman mıdır bilmiyorum ama romanın insanı kendi biyografisine, hatta varsa yakından tanıdığı başka babalara, örneğin arkadaşlarının ya da tanıdıklarının babalarına götüreceği kesin.
"Tercümemi Nasıl Buldunuz? /Otto Spies, Andreas Tietze, Annemarie Schimmel ve H. Wilfrid Brands'la Mektuplaşmalar" / Behçet Necatigil – Yüksel Pazarkaya Sayfa:109
Behçet Necatigil, Alman yazar ve Türkologlarla yaklaşık otuz yıl yoğun bir mektup iletişiminde bulunuyor. Konu, en başta Türk yazınının ve yazarlarının Almancada, Almanca yazının da Türkçede tanıtılması. Bunu dava ediniyor Necatigil. Alman muhatapları da özellikle Türk yazarların Almancada temsil edilmesi için çaba harcıyorlar.
"Mu" / Nisa Leyla – Hasan Akarsu Sayfa:110
“Mu” dört ana bölümden olan şiirleri kapsar: “Ruhların Piştiği Yer”, “Etin Piştiği Yer”, “Hakikatin Piştiği Yer”, “Hazzın Piştiği Yer”. Ozan, yeryüzünü sürenlere seslenerek, ozanların da göğü sürdüğünü anımsatır. Ruhların türküsünü söylerken Mu’nun Büyük Okyanus’ta 14 bin yıl önce batarak yok olduğu sanılan bir kıta olduğunu anımsatır ve Mu’yu “Varlığın dili”, “Işığın dili” olarak görür.
"Güvercinler Havalanırken" / Melinda Nadj Abonji – Nur Öztürk Sayfa:111
Savaş, yabancı olmak, ayrımcılık, kültür farkı, yabancı düşmanlığı, uyum sağlayamama, genç yaş belirsizlikleri gibi konuların iç içe geçtiği etkili, otobiyografi türünde bir roman Güvercinler Havalanırken. Yugoslavya’nın Macarca konuşan azınlık bölgesi Voyvodina kırsalından İsviçre’ye göç eden Kocsis ailesinin hikâyesini konu ediniyor. Melinda Nadj Abonji (d. 1968), yirmi yıllık aile öyküsü için Ildikó (Ildi) karakterinin bakış açısından kişisel anlatı perspektifini seçiyor.
EYLÜL 2022 - KİTAP EKİ
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI