Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

MAYIS 2021

Çizgiyorum – Özge Ekmekçioğlu Sayfa:2
Ali Şükrü Çoruk ile Söyleşi – Yasemin Olur Sayfa:4
İstanbul’a gelen Batılılar her ne kadar Beyoğlu’nda ikamet etseler de burayı Avrupa taklidi bir semt olarak gördükleri için fazla beğenmiyorlar, ilgi alanları Şark hayatı ve bu hayata sahne olan mekânlar oluyor.
Sokak Sokak, Kapı Kapı Pera’nın İnsan ve Mekânları – Burçak Evren Sayfa:10
Beyoğlu ne gezmekle biter... Ne de anlatmakla… Bu semti sokak sokak, kapı kapı gezenler arasında kimler yoktur ki? Rakım Ziyaoğlu’ndan Özdemir Kaptan’a (Arkan), Selçuk Erez’den Behzat Üsdiken’e… Mahmut Yesari’den Burhan Arpad’a onlarca yazar… Tüm bu yazarların tek ortak yanı ise edebiyat alanında pek karşılığı olmayıp adı konmamış bir türün temsilcileri olmaları.
Bir Hafıza Mekânı: Tokatlıyan Otel – Fatma Berber Sayfa:15
Tokatlıyan Oteli, yüzyılların ve binlerce hayatın hikâyesini barındıran bir tanıktır. Şimdilerde bu otelin yerinde boş bir iş hanı bulunuyor. Geçmişle kucaklaşıp Muvakkit Musa’nın camlı bölmedeki bekleyişini hissetmek isterseniz bugün hayalete dönmüş bu binanın içinde yüzyıllar öncesinin izlerini arayabilirsiniz!
Pera’daki Opera – Sümeyra Gümrah Teltik Sayfa:22
Halka açık operaların ilk kez sahnelendiği tiyatro olma özelliğini taşıyan Naum Tiyatrosu, üç yıl boyunca büyük temsillere ev sahipliği yapar. Paskalya Yortusu’ndan önce gerçekleşen “Mardi Gras” kutlamalarına, balolara, yurtdışından gelen ünlü sanatçılara ev sahipliği yapan; prensleri, devlet adamlarını ağırlayan Naum Tiyatrosu Pera’nın makûs kaderi alevlere 1846 yılında teslim olur.
Aydınlanma Yolunda Camondo’lar – Suzan Nana Tarablus Sayfa:30
Bir dönem zenginliğin ve asaletin temsilcileri olarak anılan, Şarklılıklarıyla Batılıların gözlerini de kamaştıran ünlü Camondo’lar son ferdine kadar yitirilmişliklerde kayboldu. Aileden günümüze ulaşan Paris’teki Parc Manceau manzaralı aile köşkü ve içindeki sanat eserleriyle dopdolu bir müze. Bir de E-5 kara yoluna yakın, Hasköy tepelerinde, umarsız bir yalnızlığa terk edilmiş beyaz mermerden yapılmış Camondo anıt-mezarı...
Bohemya’nın Başkenti Asmalımescit – Alper Çeker Sayfa:35
Beyoğlu’nda bulunan Asmalımescit Sokağı, İstiklâl Caddesi ile Meşrutiyet Caddesi arasında yer alır. Sokağa adını veren mescit, günümüze ulaşamamıştır. Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi için “Asmalımescid Sokağı” maddesini yazan İsmail Ersevim, 1940’larda lokanta, bar ve meyhanelerle dolu olan bu sokakta ressamların, heykeltıraşların ve birkaç yazarın toplandığını anlatır.
Kendi Kentime Ağıt (Şiir) – Gündüz Vassaf Sayfa:42
Mayflower (Öykü) – Banu Özyürek Sayfa:43
Mari Gerekmezyan’ın Sanat ve Felsefesi – İnci Aydın Sayfa:46
Otuz dört yıllık ömrünü felsefe ve sanatla yoğurmuş, heykel ve büstleriyle pek çok başarılara imza atmış Mari Gerekmezyan sanat üzerine yazdığı yazılarda da farklılık arayışıyla dikkat çekmektedir. Bu yazıda alıntılanan metinlerin çoğu Mari Gerekmezyan öldükten sonra San dergisinde Ermenice olarak yayımlanmıştır. Ermenice aslından bu yazıları çeviren Arlet İncidüzen, bu anlamda kültür hayatımıza önemli bir katkıda bulundu. Onun çevirileri ile sanatçının bakışı ve felsefinin arka planı aydınlandı.
Kısa Filmin Uzun Sözü: Onur Sefer ile Söyleşi – İrem Kargıoğlu Sayfa:50
İlerleyen zamanlarda Türkiye sinemasında mizahla çok daha sık karşılaşacağımıza, hatta hem uzun hem de kısa metrajda önümüzdeki birkaç yılı belirleyen türün kara mizah olacağına inanıyorum. Elbette bu durum Türkiye’deki politik gelişmelerle de yakından alakalı. “Baskıcı rejimlerde mizaha duyulan ihtiyaç artar” gibi genelgeçer bir gözlemde bulunmak niyetinde değilim ama Türkiye’de üretilen ve ilgi toplayan yapıtlara baktığımda özellikle kara mizah öğelerinin öne çıkmasını da başka türlü açıklayamıyorum.
Şair Burada Ne Demek İstiyor? – Haydar Ergülen Sayfa:58
Şair, şiir düşünürü, doğaçlama şair, her şair için bir şey söylenebilir, Ahmet Güntan içinse ‘Şiir Laboratuvarı’ demek gerekir. Tek başına laboratuvar. Bulgularını, keşiflerini önce şiirle, sonra yazıyla paylaşır. Sözgelimi “Tam O sırada” (2014) anlatısıyla, yeni yayımladığı “Hitaplar 1-2” (160. Kilometre) aynı gerçekliğin parçaları olarak dururlar. Ya da “İzmirli Ahmet” de (2019) kendine “Hitaplar”da (2021) yer bulur. Yadırgatıcı olanı göze alır, her yeni yadırgatıcılıksa bir önceki yapıtının kabulüne, benimsenmesine yol açar.
Güneş Ağacı (Şiir) – Ömer Erdem Sayfa:64
Popolanmak mı? Bonbon Şekerlenmek de Neyin Nesi? / Ağzında Taze Bir Bahar Dalı Tutmuş Dilencinin Pencerenin Önünde İşi Ne? – Songül Öztürk, Ayşegül Selamoğlu, Osman Fırat Baş Sayfa:65
İnsan olmak her zaman bir başkasının formuyla ilgilenmek demektir. Gombrowicz’e göre “(…) insan bir diğer insanın ruhundaki yansımasına en derininden bağımlıdır, bu ruh budala bir ruh olsa da” (Gombrowicz, 1992: 9). Onun derdi, “bütün bir yaşam biçimi içine sonsuza değin sabitlenmiş” olanları yerinden etmektir (Gombrowicz, 1992: 82). Ciddiyetten uzak biçimiyle ağırbaşlı bir konuyu birleştirerek, korkunç anlamsızlıkları içinde dramlarımızı (yataklarımızda olan bitenleri ve büyük tarih sahnesi üzerinde oynadığımız oyunları) gözler önüne serer.
Sinema ve Edebiyat: İzzet Günay ile Söyleşi – Burak Süme Sayfa:73
Senaryonun zamanında hazır olamayışı ve rejisörlerin yetersizliği bizi daha iyiye değil, geriye sürükledi. Belki başka bir yöntem deneyip, bizi biçimlendirebilirlerdi. Biz de filmlerimizi seyredip, hatalarımızı anlayamadık. Çünkü sürekli sette olduğumuz için filmlerimizi sinemada izlemeye zaman bulamıyorduk. Çoğu filmimi televizyonda izlemişimdir ben. Birçoğu da kayıptır. O nedenle ititraf etmek zorundayım ki aynı hataları tekrar etmişiz.
Ölmüşler (Şiir) – Senem Gökel Sayfa:80
Yaşar Kemal ve “Deniz Küstü” – Vecdi Çıracıoğlu Sayfa:81
Yaşar Kemal yapıtlarında doğa, karakterlerin yaşamlarının merkezinde yer almakta ve olay örgüsünde ana rolü oynamaktadır. 1970’lerden sonraki kurmaca ve kurmaca-dışı eserlerinde ise yazarın doğaya karşı yaklaşımının politik bir kimliğe büründüğü söylenebilir. Bu yaklaşımın olgunlaştığı ve bir manifesto biçimini aldığı, en çevre dostu, en deniz dostu romanı “Deniz Küstü”dür.
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel Sayfa:85
Sü (Şiir) – Burak Akbalık Sayfa:86
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak Sayfa:87
To Declare | Deklare Etmek (Şiir) – Elif Ahi Sayfa:88
Sen ve O (Şiir) – Yener Çetin Sayfa:89
Sipariş (Öykü) – Gizem Kurtulmuş Sayfa:90
Geçmiştekinin Gölgesi (Şiir) – Duygu Demirkol Sayfa:92
Varlık Kitaplığı Sayfa:93
Sina Akyol ile Bütün Kitapları Üzerine Söyleşi – Bircan Çelik Sayfa:93
Hiç sevmediğim bir şeydir, “şiirsel ve özlü sözler” söylemek. Çünkü şiir ne “şiirsel”dir, ne de “özlü söz”… Kanım aksa-damlasa, ya pamuğa damlar ya da çarşafa, çünkü uzaylı filan değilim, normal bir âdemim.
“Kusurlu Bir Akşam Rüyası” / Yılmaz Saruhan – Mehmet Özkan Şüküran Sayfa:96
Saruhan, bireysel bir hayatın artakalanını kuruyor. Bunu yaparken Doğulu bir ses hemen belirginleşiyor ve politik olana çok bulaşmadan bize bir şeyleri işaret ediyor. Artakalanı kurmaya vardıran, onu buna zorlayan sanki bu kirletilmiş, bozulmuş bir şeyler. Sonra ekliyor: “Sen!/ Ey talan bir coğrafyadan kendime çizdiğim/ Şarkısı hep hüzün olan Allah’ım!/ Unutma!”
Attilâ Şenkon ile “Hoş Bulduk Hayat” Üzerine Söyleşi – Leylâ Tezer Sayfa:98
“Hoş Bulduk Hayat”ın konusu Ocak 2019’da yayımlanan “Yalan Satıcısı”ndan önce kapımı çalmıştı aslında. Çetrefil kurgusu gözümü korkuttuğu için açıp içeriye almamış, eşikte bekleterek buluşmamızı ertelemiştim. İki ayrı zamanda, birbirine koşut akacaktı kafamdaki hikâye. Bir yanda merhum Hüsrev Pertev’in çalışma odasında bulunan metnin yazılışına, diğer yanda ise aynı metnin editör Sema tarafından okunup yayıma hazırlanışına tanık olacaktı okur.
Dilek Yalçın Çelik ve Hayrunisa Topçu ile “Türkiye’de Yeraltı Edebiyatı” Üzerine Söyleşi – Aybüke Kocadağ Sayfa:100
Biz burada geleneksel edebiyat anlayışı ile modernist edebiyatın seçkinci anlayışını yeraltı edebiyatı bağlamında tekrar sorguluyoruz. Bu sorgulama içerik açısından olduğu gibi eserlerin biçim açısından da yenilikçi tavırlarını kapsamaktadır. Çünkü kitapta, geleneksel metin tahlillerinin dışında yeni okuma modelleri, yeni çözümleme yöntemleri kullanılmıştır. Modern eleştiri kuramları çekinmeden kullanılmıştır.
“Kör Mağara Balıkları” / Esra Kahraman – Ahmet Sait Akçay Sayfa:102
Esra Kahraman’ın üçüncü romanı Kör Mağara Balıkları, çok yakın bir tarihin devrimci sol bakış açısından yeniden okunmasıdır. Kızılca kasabasında doğan Civan’ın yaşamöyküsüne odaklanan roman, okuru bir dönemin “karanlık” koridorlarına tanıklığa çağırır.
Metin Turan ile “Beyaz Güzel Bir Boşluk” Üzerine Söyleşi – Kadir İncesu Sayfa:104
Türkiye’nin son çeyrek yüzyılda her bakımdan değişen sosyolojisi, kültür ve sanat insanlarının ama özellikle de edebiyatçılarının hafızasına dair de ciddi bir değişikliğe, belki de zayıflığa yol açtı. Bunda popüler olanla hemhal olmak kadar sözünü ettiğim süreç boyunca resmî ve gayri resmî merkezlerce oluşturulan edebiyat kanonlarının da etkisi vardır.
“Sinemada Mimarlık” / Haz.: Hikmet Temel Akarsu, Nevnihal Erdoğan, Türkiz Özbursalı – Gülcan İner Sayfa:107
Tıpkı mimarlık gibi sinema da, farklı disiplinlerden beslenir ve hayata geçirilen her film, bulunduğu zamanın çok ötesine ulaşarak izleyicisini etkiler. Sinema, zaman ve mekân kavramlarını içinde barındırması sebebiyle mimarlık ile bir ortaklık içindedir.
Ahmet Zeki Yeşil ile “Korona Müfettişi” Üzerine Söyleşi – Emre Polat Sayfa:108
Edebiyat eğitimi önemli olmakla birlikte tek başına yeterli değildir. İyi bir mizahçı olmanın yolu, önce mizah ustalarını okumaktan geçer. Mizahçının, gündemi çok dikkatli takip etmesi ve çok iyi gözlem yapması gerekir. Mizahçı olmak, entelektüel olmayı gerektirir.
Küresel Haberler... – Zeynep Şen Sayfa:111
MAYIS 2021 - KİTAP EKİ
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI