Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

KASIM 2017

Sayfa:
Sayfa:
Sanıyorum Damar’ın hayat serüveni, çalıştığı yerler, yaptığı işler, cezaevine doğru yürüdüğü yollar şairin ‘toplumcu’ vurgusu üzerinden okunmasını kolaylaştırmıştır, oysa Türkçenin birçok lirik, romantik şiirinin altında onun imzasını bulmakta gecikmeyiz. Hayatında bazı kırılma anları onun şiirinin yükünü anlamamızı kolaylaştırabilir.
Sayfa:
Komşum ve dostum Arif Damar’la Moda sahilindeki sabah yürüyüşlerimiz için “şiirimizin küskün fırtınasıyla yaptığım yürüyüşler” desem pek yanlış olmaz. Çünkü o istediği kadar, topladığı karga teleklerini bana göstererek, “Bunlarla pipomu çok güzel temizliyorum Salihciğim,” desin, istediği kadar yolumuzun kesiştiği bir kadına cebinden çıkardığı deniz kabuğunu versin, 1949’da, Zara’da yazdığı “Sürgün Alayında” adlı şiirde belirttiği “yüreğinde gizlediği adam”ı görüyordum.
Sayfa:
Arif Damar, şairliği bir meslek olarak kovaladı, kimi zaman şiir onu yazdı, kimi zaman da o şiiri… Tüm bunlara rağmen kendini tam anlamıyla şiire veremediğinden yakındı. Günlük geçim derdi buna engeldi. Ona göre şair, en başta şiir inşa etmek zorundaydı ya da şairin biricik işi bu olmalıydı...
Sayfa:
Zonası vardı Arif Abi’nin ve ağrısı dayanılmaz boyuttaydı. Zonaya neden olan virüsün oldukça duygusal olduğunu düşünürüm. Üzüntü hastalığı tetikleyici nedenlerden biridir. İhtiyarlık da öyle… Ama Arif Abi hiçbir zaman ihtiyar olmadığı için bu nedeni eleyebiliriz. Bu şiirinden de bellidir. Her zaman genç bir şiir yazdı delikanlı Barikat. 40 Kuşağı’nın bütün acısını sessizliğini heybetini vefasını yüklenmişti o.
Sayfa:
Arif Damar, Kadıköy’ün şairiydi ve varlığıyla birçok insanın hayatına dokundu. O, tek kelimeyle genç bir şairdi. Yaşlılığı, zamanı kabul ettiğini, ona inandığını hiç düşünmüyorum. Hareketli biriydi. Yaşamak istediği çok şey vardı. Zorluklarla geçen onca yılın öcünü alır gibiydi.
Sayfa:
Arif Damar daha ilk kitabı Günden Güne’de öne çıkardığı devrimci ideallerinden son kitabı Onarırken Kendini’ye kadar hiçbir zaman ödün vermez. Onun için olmazsa olmaz yapıtaşlarıdır bunlar ve hepsi birer element olarak bütün kitaplarında farklı boyutlarda belirip kaybolur, yeniden ortaya çıkarlar.
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Sıkı bir Türk devrimcisiydi. Onun devrimciliği özünü Türk/Atatürk Devrimi’nden alıyordu, yani o halktan esinini alıyordu: Halktı hedefi, odağı, ocağı… Halkın özgürlükten yararlanamamasına/ yararlandırılmamasına, gerikalmışlığına/ geribıraktırılmışlığına, dinsel hurafelerle aldatılmış olmasına, emeğinin sömürülmesine… karşı ortaya koyduğu tepkiyi hep diri tutmuştur.
Sayfa:
Sayfa:
“Ödülü alacağımı bilseydim, sabah saçımı yıkardım,” yorumunda bulunan Ishiguro’nun hayatı boyunca yaşadığı ilk şok bu olmasa gerek. Ünlü yazar bir ihtimal benzeri bir şoku 1983’te Granta’nın En İyi İngiliz Yazarları listesine girdiğinde ve listeyi Ian McEwan, Martin Amis ve Salman Rüşdi gibi devlerle paylaştığında hissetmiş olabilir.
Sayfa:
Acılar içindeki Muzaffer İzgü’ye, hiç hak etmediği bu sıkıntılar ve acılar da yaşatıldı. Doktoruyla eskiden yazarı olduğu Yeni Asır gazetesinin ona “ölüyorsun” dedikleri yetmezmiş gibi, “öldün sen” demiş de oldular. Beni, biz dostlarını, en az hastalığı kadar, hatta ondan da fazla bu üzmüştür. Onu böylesine üzmeye kimsenin hakkı yoktu.
Sayfa:
Sayfa:
Şiiri bir ‘his meselesi’ ya da ‘fikir tezahürünün coşkusu’ sanmakla birlikte romantik, hamasi, ilahi ve ideolojik beslenmeye faydasını ziyadesiyle görmüş halkımız ‘benim hayatım bir roman, hayatımı yazsam roman olur’ saptamasıyla da edebiyata yakınlığını pekiştirmiş olsa da aslında her konuda bir lafının, görüşünün olduğunu hep göz ardı ederek ‘deneme’ türünü es geçmiştir.
Sayfa:
Picasso, Atatürk’le aynı yıl doğdu. La Guernica’yı Atatürk’ün ölümünden bir yıl önce tamamladı. İspanya iç savaşının acımasız katliamları onun sayesinde unutulmaz oldu. La Guernica’yı yaratan sadece Picasso’nun olayı öğrendiğinde duyduğu acı değildir; onu sanatçı yapan yılların deneyimidir; Fransa’da yaşadığı yıllardır. Bugün bizim duyduğumuz acıları anlatacak sanatçı bulmakta zorlanıyoruz.
Sayfa:
Sayfa:
Otantik bir Müslüman İslamcılığı, otantik bir Türk Türkçülüğü, otantik bir Kürt de Kürtçülüğü bilmez, çünkü bunların hepsi sonradan icat edilmiş ve dışardan telkin edilmiş hatta dayatılmış bilinç biçimleridir. Bu bilinç biçimlerinin yani milletin milliyetçiliğe, cinsiyetin cinsiyetçiliğe ya da dinin dinciliğe dönüşmesinin mucitleri de Batılılar.
Sayfa:
Galiba sınıflandırılmaları mümkün olmayan kitapları diğerlerinden daha fazla seviyorum. Ardıç Ağacının Altında’yı okurken, Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir’in ve Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca’nın geleneğinden bir kitap olduğu için çok heyecanlandım. Selçuk Altun, okurun, yazdıklarının kölesi olmasına izin vermiyor. Bilen veya araştıracak bir okur kitlesi için yazıyor.
Sayfa:
Sayfa:
Naci Girginsoy sıradan insanların yazarıdır. Acıları, sevinçleriyle, yaşadıkları, yaşayamadıklarıyla anlatılır onun insanları. Ona göre sanat: “İnsanı daha insan yapan, incelten, daha mutlu, özgür, hoşgörülü, sevecen yapan bir dal”dır.
Sayfa:
Tıpkı Çukurova, Adana romanları, öyküleri gibi, 1950’den başlayarak yazdığı 13 İstanbul romanında da bildiği, yaşadığı, oturduğu mekânları, bu mekânlarda geçen olayları, tanıdığı tipleri anlatır Orhan Kemal. İstanbul romanları adı da verilen ve mekânların genellikle yoksul, ortahalli mahalleler, semtler olduğu bu romanlarda, Orhan Kemal yakından tanıdığı, içinde yaşadığı yerleri anlatır.
Sayfa:
Romanını, Batı dünyasının ya da Amerikalı tutucu çevrelerin yakıştırmasıyla ‘nedamet getirmiş bir komünist’in öfke ve bedbinliği ile yazmadığı açık. Ancak, romanında betimlenenin bire bir aynısı değilse de benzerinin gerçeklik kazanabileceği müstakbel toplumsal hayat(ımız)a dair endişe ile yüklü söz aldığı da açık Orwell’ın.
Sayfa:
Roman, öykü, röportaj, anı... Özgünaydın’ın yazdıkları, yaşamından yansımalardır. Kendini geçmiş dönemlerin büyüsüne kaptırıyor. Ağıtsı türküler yakanların acısını duyarcasına gözlemliyor, yalın betimlemelerle beziyor yazdıklarını. Belli ki, bir yerden sonra, yalnızca objektif penceresinden bakmayı yeterli görmeyip, belleğine yerleşen insanları kalemiyle de anlatma gereğini duymuş.
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Karşımdaki sesle söze duruyorum. Sanki niye?! Elemler yaratan o bakışa tutulmanın anlamını sorgulamaya başlayınca, narlı demirin suda soğumasına dönüşüyorum.
Sayfa:
Bazı şiirlerde ise duyu organlarının (görmek, işitmek, dokunmak vs.) sadece biri ağır basıyor. Kör bir insanın söylediği şarkıda onun gözlerini apaçık görebiliriz oysa. İnsan sabaha dek tek omzu üzerinde bile yatamaz! Şiire, mahallenize yeni taşınmış birine tülün ardından baktığınız gibi dar bir alandan bakamazsınız. Balkona çıkıp ‘ben de buradayım’ demelisiniz, yoksa bütün ömrünüz pervaz kenarlarında, kapı eşiklerinde geçer, anılarınızı yazarak soğutursunuz kendinizi.
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Gelin yanlışa düşmeyelim, ne ürettiğimizin bilincinde olalım, amacımıza uzak düşmeyelim derim. Bir süre sizlerle bu sayfa aracılığıyla yarenlik edeceğim, merhaba.
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Kitabın sonunda Sevgican’ın yazdığı şiirlerin ve Akın Bey’in su gibi akan masallarının akıbetinin ne olduğunu anlatmayacağım elbet... Ama siz bir şiir bana yazılmış diyorsanız, bilin ki size yazılmıştır! Belki de bir çocuğun havaya attığı kâğıt uçağın kanadına sizin için birkaç dize saklanmıştır da, süzülerek pencerenize konacağı zamanı bekliyordur, kim bilir...
Sayfa:
Bastırılmış cinselliğin kadının duygu ve düşünce dünyasında yaratacağı sarsıntının boyutlarını kim kestirebilir?
Sayfa:
Tao Te Ching Çinli filozof Lao Tzu’nun İÖ 6. yüzyılda yazdığı düşünülen bir yapıt. Bundan 2500 yıl öncesinin bilgi ortamında, doğa-insan ilişkisini dinsel ve mistik yorumlara bulaştırmadan anlatan ve insanın doğayı izlemesini öneren bir öğütler kitabı.
Sayfa:
Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlanan Virginia Woolf’un denemelerinin derlendiği Benlik Üzerine Denemeler kitabı Joanna Kavenna tarafından oluşturulmuş bir kitap. Bu kitabı derlerken büyük bir titizlikle davranan Kavenna, Woolf’un “Benlik” üzerine yazmış olduğu denemelerine yoğunlaşmış fakat sadece “Benlik” dersek Kavenna’ya haksızlık etmiş oluruz.
Sayfa:
‘Metne sığınmak’; bu daha çok şiirde yaptığım bir şey; lirik şiirin itirazları böyledir. Notların bazıları bir tür ‘metne sığınma’ izlenimi vermiştir belki. Ama Bulut Defteri çok net biçimde ve doğrudan itiraz eden metinlerden oluşuyor; hatta bazı açılardan ‘meydan okuyan’ metinler.
Sayfa:
Hıfzı Topuz, Bir Zamanlar Nişantaşı’nda ile Cumhuriyet döneminin ünlü ve değerli kişilerini tanıtırken aydınlanma sürecine de ışık tutar aslında.
Sayfa:
Kopuk ve Hiç (Destek Yay. Nisan 2017) uzun bir şiir serüveninin, metin içinde uzun düşünmelerin, felsefi bir yolculuğun ürünü. Aydın Şimşek’in ilk romanı, onun şiirine özgü örtülü bir dil ve edebiyat araştırmacılığına uyan bir kurgusal yöntem ile okura ulaşıyor.
Sayfa:
Bana göre, bir insanın hayatı da toplumsal hayat da öykülerden oluşuyor. Bu kurgulanmış öykülere de hayat, gerçekler, bireyin yaşamı, toplumsal yaşam vs. deniyor. Bir edebî tür olarak öykü, hayat denilen bu kurgulanmış öyküler toplamını, kahramanlarının algı ve bilinç alanı içine sokabilecek kadar yakınlaştırarak, kendi öyküsüne olan yabancılaşmasını kırmasını sağlayabilir.
Sayfa:
Attila Aşut, yaşadıklarını, gördüklerini, düşündüklerini açıkça ortaya koyup tartışır. Mahkemelerde, okullarda yaşanan olumsuz uygulamaları eleştirir. Gazeteci Metin Göktepe’nin öldürülmesini ve sonrasında yaşananları anımsatır.
Sayfa:
Dağlarca, dev yapıtlarıyla yaşıyor aramızda. Bir başyapıt daha! Haydi 2 (YKY Temmuz 2017). Yüzlerce dörtlülüğü okudukça şaşıp kaldım. Şaştım, çünkü A’dan Z’ye sıkı bir düzen içinde her konuyu işlediği dörtlüklerle Dağlarca bir kat daha büyüdü gözümde. Şu dizelerde taçlanıyor onun şiir dünyası: “Anam babam da/ Kardeşlerim de/ Soy sop yakınlarım da/ Sözcüklerden başkası değil” (Yaşam Kütüğü) Sözcüklerin dünyasıyla kendi yaşamını özdeşleştiren Dağlarca yazarken büyüyen ender şairlerden: “Birer sevişmedir” diyor “Güzel/ Dizelerin/ Hepsi” (Ulaşım) Öyle ya “Yazarken Yaşamak” ona “En güzel/ Kıyılarında/ En büyük bir dilin” armağanıdır. Öldükten sonra da yazmak ister, nasıl mı? “Elim çıksa/ Mezarımın üstüne/ Yazsam/ Yazsam” (Dedi Kodu). O, “Yazarken” ne olur? Elinde sözcüklerle bekler “Onlar sana baka baka/ Oluştururlar/ Güzelliklerini”. Çağdaş şiirimize elveren şiirler. Çağdaş halk şiirini yeniden şekillendiren dörtlükler!
Sayfa:
KASIM 2017 - KİTAP EKİ
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI