|
|
EKİM 2017
|
|
|
|
Sayfa: |
Dosyayı oluşturan yazılar, hapishanenin, tutukluluğun, kapatılmanın, infazların, tutuksuz yargılananların, suçlu olup olmadığı henüz belli olmadığı halde işlerinden atılanların, iktidarın şiddete dayalı yaptırımlarına karşı çıkmak için ölüm orucuna başvuranların çoğaldığı saptamasından yola çıkıyor. |
|
|
|
Sayfa: |
Beden, disiplinle hüküm süren iktidar ile bio-iktidarın par excellence hedefidir. Bio-iktidar hem bireyin bedenini hem de toplumsal bedeni hedef alır. Bio-iktidar için insan bir türdür; insan türünün yaşamını, ölümü ve hastalığını yönetir. Türün doğurganlığı, ölümü, yaşam süresiyle ilgilenir; kamusal hijyenin sağlanması ya da kazaların azalması için önlemler alır. İnsan türü ile doğal ortamı arasındaki ilişkilerle de ilgilenir. Çağımızda disipline dayalı iktidar ile bio-iktidar el ele çalışmaktadır. |
|
|
|
Sayfa: |
Despot ve rahibin ya da din adamının tek bir bedende bütünleştiği günümüzün iktidarı, kederli karşılaşmaları çoğaltmak için toplumu kederli fikirlerle yeniden tasarlamaya koyulur. Var olma gücünü azaltan, kederi ve ölüm severliği yücelten karşılaşmalar yaratır. İktidar buz tutmuş yüzeyde kederi, kederli bedenlerin kederli karşılaşmalarını çoğaltmak için elinden geleni yapsa da, duyguları donduramaz. Bedenler ölü taklidi yapsalar da, duygular yaşamın neşeli şiddetini derinlerde biriktirir. Yaşamın ruhunu öldüremezsiniz! |
|
|
|
Sayfa: |
Acınası bir dönemin tanıklarıyız. İnsan hakları, dünyanın hemen bütün bölgelerinde ve özellikle yaşadığımız coğrafyada insanların ölümüne, ülkelerin parçalanmasına yol açan bir kavrama dönüştürüldü. İdam cezası kaldırıldı ama politik cinayetler, kitlesel kıyımlar sürüyor. Sorumlular ortada yok. |
|
|
|
Sayfa: |
Açlık grevlerinden ölüm oruçlarına geçiş, eylemin duyumsal ve deneyimsel niteliğinde radikal bir fark yaratmıştır. Esasen açlık grevi yapan özne süresiz ve dönüşümsüz açlık grevlerinde dahi ölümü hedeflemez; özgür, adil ve onurlu bir yaşamı, uğrunda ölmeyi göze alacak kadar şevkle savunur; güçlü bir öznedir. Bir oruç olarak nitelenen ikincisinde ise yaşam gözden çıkarılmış, eylemin politik seküler konumlanışı özellikle feda kültüyle sarsılmıştır. |
|
|
|
Sayfa: |
İktidar gücüne aşırı güvenmek ile gücünün sınırlarına ulaştığını fark etmesi arasında salınmasının yarattığı şaşkınlıkla, varlığının yoklukla sınandığı yerde rolünü şiddete bırakır. Şiddet her olayın ve durumun tanımlanışında başat hale gelir. Toplumsal alanda şiddet ete kemiğe bürünmüş bir fail, medyada ise bu failin gölgesine dönüşür. |
|
|
|
Sayfa: |
Ve şöyle demeliydik hoyratlık zamanlarından çok uzakta bir yere taşmak için: Yaşayıp gidiyoruz hep aynı tümseğin etrafında, hüznün kemiğini okşayan suskun bir nakış gibi... Ya da şöyle bir düşünce geçirmeliydik aklımızdan: Ölmeden önce hayatta kaldıklarımızla varız sadece; ve bu yüzden de artık birbirimize bağırıp çağırmadan ulaşmanın yollarını öğrenmeliyiz... |
|
|
|
Sayfa: |
Jack London 5 Kasım’da Dawson’da maden arayıcısı olarak kaydını yaptırdı. Fred C. Thompson, Charles Borg ve Emil Jensen ile birlikte çadırlarını Bond Kardeşler’in kulübelerinin yanında kurdular. Jack’in Bond Kardeşler ile tanıştıkları yer hususundaki bilgiler çelişkilidir. James L. Haley Dawson’daki bir içki barında tanıştıklarını yazar. Ama Marshall Latham Bond’un tanıklığı esas alınırsa, bir gece kulübelerinde toplanan Klondike’çıların sosyalizmi tartıştıkları sırada tanışmışlardır. |
|
|
|
Sayfa: |
Ellison’a göre Amerikan toplumunun temel sorunu kimlik sorunudur. Siyah Amerikan bireyinin kimlik sorunu da bu çerçevede ele alınmalıdır, çünkü “Siyahlara karşı kullanılan stereotipler sayesinde beyazların üstünlük miti canlı tutulmuştur”. |
|
|
|
Sayfa: |
Doğrusunu isterseniz, kişilikleri beşpara etmez şairler için de yazdığım oldu, şiirleri onpara ediyordu, ediyor çünkü. Fakat sinik, kıskanç, kötücül, dedikoducu, gayrıinsani, fesat ve sinsi tavırları ve eylemleri yüzünden, şiirleri için yazdığım yazıları yine yazarım ama, yüzlerini görmek, seslerini duymak istemem, istemiyorum. Var böyle birkaç şair İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, vb. Varolsunlar, yazsınlar ama benden uzak olsunlar! |
|
|
|
Sayfa: |
Yazar, yaratıcı gücünü kitaplardan alır, ondan edindiği birikimlerle yazmaya yönelir. Özdemir’in yaşamı sözcükler arasında geçti. Sözcüklerin ruhuyla düşündü, o ruhla yarattığı yeni sözcükleri kullanıma soktu. Düşünce dünyasında, algı duyumsamalarında, yarattığı sözcüklerin kanı dolaşır. Anlatımının arıklığı buradan gelir. |
|
|
|
Sayfa: |
“Dil Devrimi’nin militan savunucusuyum,” diye nitelerdi E. Özdemir kendisini. Atatürk’ün bütün devrimlerine olduğu gibi Dil Devrimi’ne de gönülden bağlanmış; Türk Dil Kurumu çatısı altında Türkçenin özleşmesi yolunda yoğun çaba harcamıştır. Daha genelleştirerek söylersek, onun bütün çabası Türkçenin özleştirilmesi, geliştirilmesi ve zenginleştirilmesi yolunda oldu. |
|
|
|
Sayfa: |
Emin Özdemir’i sonsuzluğa uğurlayıp, Adnan Binyazar’la evine geldiğimizde, kızı Özlem’e çalışma masasını görmek istediğimi söylemiştim. |
|
|
|
Sayfa: |
Meşrutiyet döneminin sonuna doğru Afife Jale türlü zorluk ve baskılara rağmen ilk yürekli adımı atar. Kadının sahneye çıkması cinsiyet eşitliği ile ilgili bir durum olmamakla birlikte estetik bir kaygı taşıdığı söylenebilir. Türk kadınını canlandıran gayri Müslim kadın oyuncuların aksanından kaynaklı diksiyon bozukluğunun inandırıcılığı zedeleyerek estetik bir kaygı doğurduğu ifade edilir. |
|
|
|
Sayfa: |
Neyse, bu son Rimbaud Akademisi sohbeti. Varsa eğer, hakkınızı helâk etmeyin. İyi şiiri birileri bir yerde mutlaka okuyordur. İyi yazın. İyi, ciddi bir maksattır. Son sözüm de bu. |
|
|
|
Sayfa: |
Kuşkusuz her kitap ince şeyler söylemeyi amaçlar. Ancak Y. Bekir Yurdakul’un, Ölmeden İyi İnsanlar’da anlatmak istediği çok başka!.. Özetle Abdülhak Hamit Tarhan’dan günümüze, yüz kırk beş sanat insanının yaşam tiyatrosu kulisinden yansıyan incelikli replikler toplamından, bir yerde zekâ parıltısından yansıyan bir çalışma bu! |
|
|
|
Sayfa: |
İnci Aral, birçok kaynaktan yararlanıp Yılmaz Güney’in yaşamöyküsünü Sevgili romanıyla yazınımıza kazandırır. “Sevgili” adını vermesi yerinde olmuştur. Çünkü, Yavuz Günay, Nilüfer’e yazdığı mektuplarına “Sevgili” diyerek başlar. |
|
|
|
Sayfa: |
Türkiye Hikâyelerini Anlatıyor, Türkiye’den gerçek hikâyelerin bir araya getirilmesiyle başlamış bir proje... Proje kapsamında toplanan ve elemeden geçirilen hikâyeler; önce altı ay boyunca her gün Açık Radyo’da seslendirildi, ardından bir kitapta basılı hale getirildi. Projenin, proje ekibinden bağımsız gelişen bir üçüncü ayağındaysa; Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi’nde, ayda bir kez, hikâyelerin sahiplerinden dinlenildiği oturumlar yapıldı, sohbetler edildi. |
|
|
|
Sayfa: |
Uzun Sürmüş Bir Yaz, bir ilk kitap. Yazarın günümüzde ellinci yılını kutladığı, edebiyat dünyasına attığı ilk adım. |
|
|
|
Sayfa: |
“Şiir Ayvalık’ta” sırasında Hüseyin Ferhad Kemal Özer’le havaalanında karşılaşmasını, tanışmasını çok hoş biçimde anlattınca “şairler anılarını neden yazmaz?” diye düşünmeye başladım. |
|
|
|
Sayfa: |
Sevilse de sevilmese de J. K. Rowling’in Harry Potter serisi herkesçe bilinir. 7 eserden oluşan seri gerek filmlere çevrilerek, gerek bir lunaparkın kuruluş sebebi olarak, gerek bir tiyatroya dönüştürülerek, gerekse sosyal medyayla adeta bütünleşerek belleğimizin bir parçası haline geldi. Bunun de elbette okurlar üzerinde belli tesirleri oldu. Lakin bu tesirlerden birinin çeşitli baykuşların nesillerinin tükenmesine yol açmak olacağını serinin yazarı dahil herhalde kimse tahmin edemezdi. |
|
|
|
|
|
|
|