|
|
EYLÜL 2017
|
|
|
|
Sayfa: |
Referandum sonuçlarının açıklanmasının ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bir yandan AKP’nin “metal yorgunluğu” saptamasıyla politik alana dahil olmasını sağlayan stratejileri yeniden uygulamaya başlamanın önemine dikkat çekerken, diğer yandan ülkede radikal bir değişimi gerçekleştirmiş olmalarına rağmen hâlâ kültürel iktidarın ellerinde olmadığına vurgu yapmıştı. Erdoğan’ın bu iki vurgusu politik alanda hegemonyayı ele geçiren siyasal İslam’ın kültürel alanda aynı gücü niye ele geçiremediğini ve kültürel sermaye bakımından neden yoksul olduğunu sorgulayan ve tartışan yazıların yazılmasını beraberinde getirdi.
Varlık dergisinin bu sayısını AKP örgütlenmelerinde gerçekten bir metal yorgunluğu olup olmadığını, böylesi bir yorgunluk varsa neye işaret ettiğini ve AKP’nin simgesel üretim alanında egemen olma arzusunun ne demek olduğunu anlamaya ve açıklamaya ayırdık.
|
|
|
|
Sayfa: |
Adına siyaset denilen uğraş CHP, DP, Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi, şimdi de AKP adı altında onca yaşanmışlıktan ve birikimden sonra bugün ürünü ve üretimi göz ardı etmiş görünüyor. Gelinen noktada ulusa değil ümmete, yurttaşlığa değil kulluğa dayanmaya uğraşıyor. Tarih başarılı olma şansı olmadığının örnekleriyle dolu. Ama herkes haklı olduğuna göre bu da yaşanıp görülecek, çünkü geçmişte ürüne sahip çıkanlar dağınık, etkisiz, daha da ötesi inançsız görünüyorlar. |
|
|
|
Sayfa: |
“Metal yorgunluğu” AKP’nin parti politikasını stratejik olarak yapılandırmakla görevli aktörler arasındaki koordinasyonun bozulduğunu ifade ediyor. Böylesi bir bozukluğun AKP Kadın Kolları’nın Ankara ve İstanbul’un iki farklı semtinde İslami yaşam tarzının daha da tutuculaşmasına hizmet eden etkinliklerinde kısmen doğru olduğunu, kısmen de hareketin amacına ulaşmasını engelleyen durumlarla gerçekleştiğini gözlemlemek mümkün. Kadınlara verilen öğütler aile içi ilişkileri ve çocukların eğitimi gibi konuları belirlemeye devam ediyor. |
|
|
|
Sayfa: |
Medeniyet öğelerinin belirlenmesinde dine özel bir belirleyicilik atfedilir. İslamcı-Muhafazakâr entelektüellerin medeniyet kavramını sıkça kullanmasının nedeni, kavramın (Müslümanlar için kutsal kabul edilen ‘Medine’ kelimesinden türemesi ve eski adı Yesrib olan şehrin İslam Peygamberi’nin hicretinden sonra Medine-i Nebi olarak anılması itibariyle) dinî bir vurgu içermesidir. |
|
|
|
Sayfa: |
Milli Sinema yaklaşımıysa Ulusal Sinema’dan etkilenmiş olmakla birlikte, daha İslami çizgide bir sinema önermektedir. Yaklaşımın öncü yönetmeni Yücel Çakmaklı’dır; onun tanımıyla Milli Sinema, milli kültürün sinema diliyle anlatılmasıdır. Burada kastettiği milli kültür ise, bir toplumun tarihî birikiminden aldığı duyuş, düşünce ve yaşama biçimi ile oluşturduğu değer hükümleridir. |
|
|
|
Sayfa: |
Gezi İsyanı sonrası yayımlanan İslamcı popüler kültür ve mizah dergilerinde karşımıza çıkan, ele geçirilmiş siyasal alanı koruma, bu alanın muktedirinin eylemlerini meşrulaştırma ve birtakım odakları düşmanlaştırma çabasıyla sınırlı bir içeriktir. |
|
|
|
Sayfa: |
Sevim Burak iki evlilik yapar. İlk evliliğinden bir oğlu, ikinci evliliğinde bir kızı olur. Burak, gençlik yıllarında mankenlik yapar, bir modaevi çalıştırır. 1950-1954 arsında çeşitli dergilerde öyküleri yayımlanır. Sevim Burak, bu öyküleri yazarlık serüvenine dahil etmez, “Zayıf öykülerdi. Çocuk işleriydi,” der. 1961’de butiğini kapatır. Bütün mesaisi ve dikkatini yazma çalışmalarında yoğunlaştırır. |
|
|
|
Sayfa: |
Zaman duraklarından geçiriyorsunuz bakışlarınızı. Durup durup sezinlediğiniz, ara yerdeki anlamı unuturcasına üstelik. Belki de bir geçit yaratmaktır söz, ötede kalan her şeyi hatırlatan. Derleyip durduğunuzun sesine yakın olmak isterken, içinizdeki uyanışın ışıltısı almıştı gözlerimi. |
|
|
|
Sayfa: |
Şiir yolculuğu benim için yalnızca bir şiir macerası değil; aynı zamanda kendimle yüzleşme süreci aslında. |
|
|
|
Sayfa: |
Şairin şiirlerinden onun hayatına dair çıkardığım not: sevgiyi öncelemek için geçmişle hesabını kapatmaya çalışmış, yükünü bırakmak istemiş, bu da onun dil rahatlığına yansımıştır. Muhakkak ki bu süreci aşmasına ve bunu şiir diline yansımasında, akademisyen oluşunun açtığı kanal da destek olmuştur. |
|
|
|
Sayfa: |
Dekabristlerin farklı bir aydın tipini yarattıkları doğrudur. Ama başarısız darbe girişimleri entelijensiyaya da büyük zarar vermiştir. Eylemleri, gericiliği ve baskıyı yükseltirken, aydınların büyük kesimi muhalefetten uzaklaşmıştır. Bunun sonucunda, tarihsel entelijensiyanın boşluğunu, alt ve orta sınıflardan gelen yarı aydınlar ile işçiler doldurur. |
|
|
|
Sayfa: |
Edebî eserde kolaj kullanımı Adnan Özyalçıner’in (1934) “Grev Bildirisi” öyküsünde karşımıza çıkar. Yüksel Arslan’ın 1969-1975 tarihleri arasında oluşturduğu Kapital dizisinden Grev adlı arture aynı konunun iki farklı sanat disiplinine yansımasını örnekler. Duruş açısından ele aldığımızda toplumcu gerçekçi olarak tanımlanan bu iki sanatçı, konuyu ele alış biçimleri, yaklaşımları, teknikleriyle postmodernizmden izler taşır. |
|
|
|
Sayfa: |
Mutlaklığa, erekselcilik ve ilerlemeciliğe fetişistik yatırımı, çokanlamlılığa ve müphemliğe tahammülsüzlüğü ile maruf modernliğin, solun kurucu idealinin muhtevası, ideal ile ilişkisi ve modern sonrası tepkiselliğindeki izlerini görmemek mümkün değil. |
|
|
|
Sayfa: |
Belli bir beğeni kabul görüp kendinden emin bir biçimde şiir krallığına yerleştiğinde ve kanun koyucu olarak belirdiğinde şiir ülkesine girmeye çalışanlar, iki tutumdan birini benimsemek zorunda kalır: ya belirlenen kurallara uyarak sistemi doğrulayıp yeniden üretecek ya da var olan kuralları zorlayıp hatta tanımayıp kendi kurallarını öne çıkaracaktır. |
|
|
|
Sayfa: |
İbn-i Haldun haklı sanki, coğrafya kader… Neyle meşgul olursa olsun insan, doğduğu yerin iklimi biçimlendiriyor onu sahiden de… Hakkaniyet, yapış yapış ve çıkmayan bir ruj lekesi gibi duruyor gömlek yakamızda… Güç karşısında eşit uzaklıkta değil hiçbirimiz… |
|
|
|
Sayfa: |
Ali Özgür Özkarcı Olağan Üstü Hallerin Tarihine ev sahipliği yapan bu toprakların tüm kiracılarıyla konuşuyor, dertleşiyor ve hesaplaşıyor sonuç olarak Türkiye Üçlemesinin ilk kitabı olan Bitik Ülke Son Atı’nda. |
|
|
|
Sayfa: |
Şiirin omurgasına bir ses düzeneği oturtur kimi şairler ve merkeze koydukları ‘mevzu’u yan anlamlarla, teknikle koruma altına almaya yönelebilirler. Okurdan korurlar şiiri böylelikle. |
|
|
|
Sayfa: |
Dille kuruyoruz her metnin temelini, çatısını, hava koridorlarını, aydınlığını, karanlığını; dille yapıyoruz süslemelerini. O yüzden biraz daha özen gösterelim, biraz daha dikkat edelim. Evet, okumakla, yazmakla geçen bir yazdan sonra... Güz ışığında, güz renkleri ve sesleri içinde neler okuyacağınıza, neler yazacağınıza karar verdiniz mi? Okuduklarınız sizde kalsın, bize yazdıklarınızı gönderin. |
|
|
|
Sayfa: |
Baharat Ülkesi’nin yumuşak karnı etnik çatışma ve çoktanrılı dinin örgütlü köktenciliğidir. Örgütlü köktencilik kah etnik çatışma ile, kah emperyalist egemen ile ve kah bağımsızlıktan sonra tarihin akışı içinde güçlenen neoliberalizmle işbirliği yapar. |
|
|
|
Sayfa: |
Handan Gökçek, bu romanında hem günümüzün yalnız, tedirgin ve nevrotik insanını Bilgin karakteri üzerinden anlatıyor hem de 12 Eylül gibi korkunç bir dönemde yaşananların, insanlarda bıraktığı kalıcı ruhsal/ bedensel travmaları işliyor. |
|
|
|
Sayfa: |
Melike İnci’nin üçüncü romanı Herkes Kırılır, yazarın Kırılma Anları olarak adlandırdığı roman serisinin bir parçası olarak Yitik Ülke Yayınları aracılığıyla Nisan 2017’de raflardaki yerini aldı. Roman, adının da işaret ettiği gibi yaşamdaki kırılma anlarına odaklanıyor. |
|
|
|
Sayfa: |
Doğduğu topraklarda yaşama hakkı elinden alınan ve kaleme aldığı 32 yapıtının basımı, yayımı ve okunması yasaklanan, Grigory Petrov, Rusya doğumlu, Bulgaristan gövdeli dalları Türkiye’yi saran bir yazar. |
|
|
|
Sayfa: |
Venüslü Kadınların Serüvenleri, Sevgi Soysal’ın TRT günlerine ışık tutan, arşivlerden çıkıp gelen oyunları ve yazılarıyla bugüne dair söyleyecekleri olan, keyifli bir okuma vaat eden bir derleme. |
|
|
|
Sayfa: |
Cumhuriyet oldu, kadınlar özgürlüğe kavuştu. Neden hâlâ acı çekiyoruz biz? Bu soruya yanıt aradım kitabımda. |
|
|
|
Sayfa: |
“Şiir dilin tutulmasıdır çünkü” diyen A. Ertan Mısırlı, Ney Bahçesi’nde (Yasakmeyve 2017) mırıldanır gibi, doğanın yükünü hafifletir gibi, ne aradığını bilmeden uzun bir yolculuğa çıkmış gibi, geçmişin kapılarını zorlar gibi, aşkı kaybedip yeniden bulur gibi, dizelerini haikuya, manilere, halk şiirine bandırır gibi, ince humoru tadıyla yeniden keşfeder gibi... içli, sıcak şiirler sunuyor. |
|
|
|
Sayfa: |
Çin’in en ünlü politik tutsaklarından biri olan yazar Liu Xiaobo geçtiğimiz günlerde öldü. Böbrek kanserinden hayatını kaybeden Xiaobo ölmeden önce ömrünün son yazısını tamamlamak için uğraşıyordu. Ancak bu yazı kimilerinin zannedebileceği gibi politik bir bildiri ya da savunma değil de eşi Liu Xia için yazdığı son mektuptu. |
|
|
|
|
|
|
|