Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

MAYIS 2017

Sayfa:
Sayfa:
Politikacıların yalanı, manipülasyonu, dezenformasyonu mutat bir şekilde kullanmaları; yalan haberlerin özellikle çevrimiçi haber platformlarında ve sosyal medyada hızlıca yayılması; sürecin rasyonel tartışmalara değil, asparagasa dayalı polemiklere, hezeyanlara dayanmasına sebep oldu.
Sayfa:
Politik ve medyatik popülizm geliştirdiği yeni karşı-gerçek üretme düzenekleriyle gerçeği toplumsal şeffaflık ideolojisinin içine kolayca hapsedebiliyor. Gerçeğin her şeye rağmen ortaya çıkmayı başardığı anlarda ise, toplumsal düzeni yıkmak isteyenlerin (teröristlerin) bir komplosu olduğu açıklaması çabucak kabul görüyor; gerçek, baskı ve şiddet düzenini sarsma gücüne bir türlü sahip olamıyor.
Sayfa:
Politika konusunda en çok anlatılagelen ve en küresel hikâyelerden biri olan Kral Çıplak hikâyesi, sürdürülebilir yalanlarla ilgili en iyi hikâyedir. Günümüzde ABD, Rusya ya da dünyanın herhangi bir noktasında –Türkiye elbette hariç değil– yalanların ne kadar sürdürülebilir olabileceği sistemin, toplumsal barışın ve en önemlisi de politikacıların ömrünü belirlemektedir.
Sayfa:
Politik düzlemde sorunun kaynaklarından biri olan diğer etken demokratik kurumlara duyulan güvenin azalması ve demokrasi dışı aktörlerin kasıtlı, bilinçli müdahaleleri olarak görülebilir.
Sayfa:
Post-gerçeği hazırlayan/yaratan küreselleşmenin demokratik toplumlarda doğurduğu sorunlardır. İşini kaybeden, fakirleşen, gelecek için iktidar sahiplerinden umudunu kesen geniş kitleler sorunlarına çare olacağını sandıkları kişilerin “düzeysiz”, “gerçeklerden uzak” söylemlerinden çok, kendi özlem ve duymak istediklerine önem verir hale geldiler. Bu gücün en önemli başarısı Donald Trump’ı başkanlığa taşıması oldu. Basının özgürlüğü, kamuoyunu aydınlatması, iktidarı denetlemesi gökkubbede hoş bir seda haline dönüşüverdi.
Sayfa:
Sahtenin gerçeğe dönüşmesi, onu gerçek kabul etmeye hazır bir kitle ile zamana bağlı yalnızca. Dilediğiniz kadar aslını bilin ve “Hayır, bu sahte!” diye haykırın; kendimizi de ikna etmemiz sadece zaman meselesi. Şöyle bir düşünün, aslında ne kadar büyük bir sahtenin içinde yaşıyoruz. Hayatımız hangi yalanların üzerine kurulu? Hoş, inkâr edeli çok uzun zaman olduğu için artık yalan sayılmazlar.
Sayfa:
Sayfa:
Kafkaslardaki ulu doruklar mı, Olympos mu, artık neresiyse Prometheus’un çıktığı yer… O zirve nerede, Çin nerede! Dünya küçük demek ki! Ve ateşle barut öyle hızla ve kimseler görmeden, öyle hissettirmeden buluşuvermiş ki, bir anda insanoğlunun başına çorap örülmüş. Bu kez, ateşimiz de barutumuz da biziz. Bizatihi kendimiz. Kadın ve erkek; buyurun size iki muamma. Evet, iki muamma, bir araya gelince amma… Bunlar gönül işleri: lezzetli, ama eziyetli; heyecanlı, ammavelakin tehlikeli; bazen övülür ama çoğunlukla dövünülür.
Sayfa:
Kentte onbinlerce genç ve güzel fahişe varken, katilin Whitechapel’ın yaşlı, çirkin ve sarhoş fahişelerini yeğlemesi, asla bir tesadüf olamazdı. Katil aslında “sınıfsal temizlik“ yapıyordu. Karındeşen Jack yalnızca işçi sınıfına düşmandı.
Sayfa:
Hermann Hesse, “Klein ve Wagner” anlatısında kayıpları, ikircikli duygu durumlarını, karanlık taraflarımızı, yabancılaşmayı, bellek ve belleksizliği varoluşsal çatışmalarımıza usul usul ilikliyor. Tüm bu zıtlık gibi görünen şeyleri bir bütünün içinde anlamdırmamızı sağlıyor.
Sayfa:
‘Psikanalitik duyarlık’la bakan benim içinse, ‘şiddet’in Spinoza felsefesindeki konumlanışı sorunludur. Sonsuzluğu içindeki doğadan (Tanrısal tözden) gelen insanın özü de, geldiği şeyin düzeni ile bir ve aynı şey olmak üzere, sonsuzluğa açık (ondan ayrışıp kipselliğini, kendinde çözünüp ona dönüşünü mümkün kılan) bir kuruluşta olmalı; yani, sonsuzluğun doğası gereği, karşıtların biraradalığı’na, o demektir ki, ‘yaşam’ (‘Eros’) ve ‘ölüm’ (‘Thanatos’) dürtülerinin devingen-diyalektik birliğine dayalı olmalıdır.
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Mehmet Eroğlu, 2017 Ocak’ında okura sunduğu son romanı Mermer Köşk’te (İletişim Yay.) başrolü kıskançlığa veriyor ama paraya duyulan yakıcı hırs ve karşı cinse duyulan tutku da öyle açıkça sunuluyor ki bu hırslar herhalde ancak ölünce sona erer diye düşündürüyor okuru.
Sayfa:
Sayfa:
“10’lar” resim grubunun içinde yer alan Nedim Günsür’ün resimlerinde naif özellikler taşıyan figüratif bir anlayış hâkimdir. İnsan-doğa ilişkisine edebiyat alanından esinlenerek yeni bir yorum getirmiştir.
Sayfa:
Sayfa:
Evet, bir karşılaşma ânının insan üzerinde bu denli etkili olabileceğinin tanığıydın. Daha yakın zamanda başına gelen de buydu. Sözcükleri güne taşıman, duygunun diliyle yazman da bundandı.
Sayfa:
Refik Durbaş’ta sadece gençlik, olgunluk anıları yok; çocukluğa ilişkin de pek çok anının izi var. ‘Şairdir, Ne yapsa Yeridir’ der… burada dinlenip düşünmek lazım. Geniş bir davranış kontenjanı ayırıyor şairlere. Kaybetmek için gelen şairler, anılarda kazanıp duruyor! Bu hatıraların çoğuna şiirlerinde rastlıyoruz.
Sayfa:
Şiirin her haline, büyük şiir yolculuğumuzun her durağına dokunan yazılar var Red’de. Burada genellikle düşülen bir hata ile şairleri ulaşılmaz hatta mitolojik birer “obje” olarak ele almıyor Refik Durbaş.
Sayfa:
Refik Durbaş, hayatta kalanlardan biri ve bir gazeteci-şair olarak sürdürüyor savaşımını.
Sayfa:
Genç şair adayı arkadaşlarımdan ricam şu: Ölmek üzerine değil, ölüm üzerine yazın biraz da. Yaşadıklarınız üzerine değil, yaşam üzerine yoğunlaşın. Çıkartın kendinizi meseleden ve arda kalanla yüzleşin, sevişin, savaşın. Bu ayın şairlerine bakarsak Arif Mete, Emine Bayındır, Belemir Uzun ve Cantürk Akben.
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Sayfa:
Güzel, tarif edilemediği gibi şiirin gerçek tarifi de mümkün değildir.
Sayfa:
Köklü bir geçmişe sahip olan İngiliz edebiyatında edebiyat dışı metinlerle olsun, farklı edebi türlerde olsun pek çok farklı konuda kendi görüş ve duygularını yansıtan birçok kadın yazar vardır. Ortaçağdan günümüze bu kadınlar ürettikleri çeşitli tür ve temalardaki eserlerle bir yazın geleneği oluşturmuşlardır. Türk okuyucusunu anadilinde bu gelenekle tanıştırmak üzere Hacettepe Üniversitesi İngiliz Edebiyatı ve Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi dört kitaplık bir dizi projesi başlatmıştır.
Sayfa:
02-06 Haziran 2016 tarihleri arasında 10. Uluslararası İstanbul Şiir Festivali yapılmıştı. Şenliğe katılan ozanların şiirlerinden oluşan Şiir Boyun Eğmez adlı seçki, şenliğin ne denli nitelikli olduğunu gösteriyor. İlkesi, “Şiir boyun eğmez, insanlık yenilmez” olan etkinlikte, kapitalizmin şiiri teslim almak istese de şiirin teslim olmayacağı, yenilmeyeceği, şiirin özgürleştiriciliği vurgulanıyor.
Sayfa:
Sürprizlerle dolu bir kitap Kurşunkalem Nüsha. Her an her şey çıkabilir okurken karşınıza. Örneğin, İzmir’in geçmişte tanık olduğu ilanlar: Gazino ilanları, düğün-nişan ilanları, Kültür Park ilanları…
Sayfa:
Kurtuluş Savaşı yıllarındaki gerçek olayları belgelere dayanarak anlatıyor Gülseren Engin. Yalın, ama canlı, derinlikli bir dille okuru o günlerin acılı ortamına sürüklüyor; düşmana karşı onurlu direnişi, yer yer destansı bir anlatımla romanlaştırıyor.
Sayfa:
“Sarhoş Kapı”da öykümü görünce çok mutlu oldum. Bu, bir insanın hayatındaki en büyük zenginlik… Hayattaki en büyük hediye…
Sayfa:
Korku ve Titreme aslında Kierkegaard’ın kendisiyle hesaplaşmasıydı. Kendisini Tanrı buyruğuna boyun eğen ve oğlunun üzerinden bıçağı kaldıran İbrahim peygamberle kıyaslar. O, Tanrı’nın, ahlak kategorilerinden üstün olduğu sonucunu çıkarmıştır.
Sayfa:
Bu roman sadece geçmişi alıp getirmeyecek okurlara, geleceğe de bir deneyimi, acının rengini, umudun bir bedende nasıl yok olup gidişinin gerçeğini anlatarak not düşecek.
Sayfa:
Gündoğdu’nun seçim ve değerlendirmeleri eksenindeki tartışmalar 90’ların sonlarında yapıt vermeye başlayanlarla 2010 aşamasında şiire başlayanların 2000 Kuşağı içinde sayılıp sayılmayacağı noktasında düğümleniyor.
Sayfa:
Ölüm kalım anlarında düştüğümüz o boşluk, gözümüzden içeri, ruhumuzdan dışarı doğru bakan bir uçurum var Seviname’de.
Sayfa:
“Soylu bir keder”dir şiire soyunmak. Şiir, “dokunaklı bir çehreye yolculuk”tur elbette. “ateşe yazılan gazel”dir de. “gümüş rüyalarından” uyandırılmadır da. Gül Rengini (Varlık, 2016) 2016 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü alan bir kitap. Mehmet Özkan Şüküran, “gül” ve “erguvanlar”la bezeli şiirlerini “labirentler”de de sınıyor.
Sayfa:
Dünyanın en tehlikeli kitabı unvanı daha önce yasaklanan pek çok kitaba verildi. Ancak, Engizisyon sırasında yasaklanan eserleri ve bir de Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri’ni saymazsak, bu kitaplardan hiçbiri yazarının hayatını tehlikeye sokmadı. Ancak bu durum geçtiğimiz ay basılan bir kitapla değişti. Kitabın yazarı, eseri yüzünden idam tehlikesiyle karşı karşıya olduğundan, onu bastırabilmek için gizlice yurtdışına kaçırmak, üstüne kendi kimliğini gizlemek zorunda kaldı. Bu eser elbette ABD’de Grove Atlantic Yayınevi’nden çıkan The Accusation (Suçlama) adlı hikâye kitabı. The Accusation uluslararası yayın organlarınca Dünyanın En Tehlikeli Kitabı olarak adlandırıldı.
MAYIS 2017 - KİTAP EKİ
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI