|
|
ARALIK 2016
|
|
|
Çizgiyorum – G. Öykü Doğan |
Sayfa:2 |
|
|
|
Modern Türkçe Edebiyatta Rol Modelliğin Evreleri – Ali Özgür Özkarcı |
Sayfa:4 |
Kolay değildir, Batı’ya eğitim olarak gönderilmiş aydının, ülkesine gelince bir tür “beğenmezlik abidesi” olması… Öyleyse ne yapmalı, “geniş kitlelere ve halka öğretilmeli”! Bu nedenle, Tanzimat romanı biçimsel açıdan Batı’dan öykündüğü yeni bir tür olması bir yana, aslen bir “görev”in edebiyatı belirlemesi biçiminde doğuyor. Modern Türkçe edebiyatın ilk kanonudur diyebileceğimiz olgu, edebiyatın siyasi bir görev bilinci ile donatılmasıdır. |
|
|
Murat Belge ile Söyleşi – Ali Özgür Özkarcı |
Sayfa:9 |
Vatanı milleti bir kere anlatman lazım. Vatan millet deyince herkesin anlayacağını garantiye alamıyorsun; vatan kelimesini bizim şimdi kullandığımız anlamıyla ilk defa Namık Kemal kullanıyor. Ondan önce vatan neresi diye sorunca adam “Kastamonu” diyordu. |
|
|
Modern Edebiyatımızda Bir Eksen Olarak Namus – Selçuk Orhan |
Sayfa:16 |
Toplum sorunlarının dile getirildiği romanların pek çoğunda tamamıyla şablonlaşmamışsa bile okurla yazar arasında bir çeşit işaret dilinin işlemesini sağlayan klişeler hâlâ yürürlüktedir: Aydın kişilerin topluma karşı yozlaşması, sömürü düzeni, ezilen kesimlerin tutuculuğu, tarafını çıkarına göre belirleyen işbirlikçi kişiler... |
|
|
Behçet Necatigil’de Etkilenme ve Benzemezlik İşlemi – Mahmut Temizyürek |
Sayfa:23 |
Necatigil, neden yazdığının karşılığını yazılarda ya da anket yanıtlarında değil asıl şiirde aramak gerektiğini çok kez söylese de yanıtlamaktan kaçınamadı. Ona göre şiirin dili başka düşüncesi başka gidiyordu çoktandır. Ama romantizmden kalma, şaire ideal benlik tasarlayıp yazanların da karşısındaydı. |
|
|
Şiirler – Yüksel Pazarkaya |
Sayfa:29 |
|
|
|
Morningside Işıkları – Miray Çakıroğlu |
Sayfa:32 |
Arts Initiative, Columbia Üniversitesi Miller Tiyatrosu ve Morningside Parkı Dostları’nın ortaklaşa organize ettikleri “Morningside Işıkları” bu yıl beşinci kez düzenlendi. Bu sene de belirli bir kavram çerçevesinde öğrenciler, muhitte yaşayanlar, gönüllüler Miller Tiyatrosu’ndaki atölyede bir araya gelip fenerleri tasarladılar. |
|
|
Bir Nobel Olayı: Bob Dylan’a Edebiyat Ödülü – Gülce Başer |
Sayfa:34 |
Öncelikle görüldüğü gibi Bob Dylan aslında popüler kültürden önce halk müziği ve edebiyatının bir okuması olarak çıktı. Bana göre, edebiyatın da aradığı bir muhalif söylemi kendine özgü ve etkili yollarla üretmeyi başarmıştı. Bugünün yüksek edebiyatı yeni ve diri bir söyleyiş geliştirip kendi okurunda yaratmayı başaramazsa zaten silinip gidecek. Bu yeni bir durum değil aslında… |
|
|
Nursel Duruel’in Poetikası – Haydar Ergülen |
Sayfa:38 |
Duruel’in şiir sanatı, ilk kitabının adından, en çok da ‘geyikler’le başlar. Bir çocuk ağzından anlatılan bu öyküyü, yapısal bir bütünlük gerektiren modern şiir anlayışıyla buluşturan şey, biraz da adındaki üç sözcüğün yan yana gelmesindeki şaşırtıcılıktır. Bir kilim motifi gibi ince ince işlenen bu öykü, gurbetçi ya da Almancı öykülerinin çoğundan farklı olarak küçük dokunuşlarla, sezdirmelerle yol alır. |
|
|
Nâzım Hikmet’in “Kuvâyi Milliye”si ve Bir Biçimsel Okumanın Açmazları – İbrahim Oluklu |
Sayfa:42 |
Yazar, Kuvâyi Milliye’yi bütünlüğü içinde okumaya yüreklenmiyor; biçimsel ele alışında da Nâzım Hikmet’in diğer yapılandırmaları üzerinde durmuyor. Çünkü dursa, görüşlerini dayandırdığı “ironi” kavramının, bu örnekler karşısında yetersiz kaldığını da görecektir. |
|
|
Dil ve Çölde Parlak Gökyüzü!.. – Hüseyin Atabaş |
Sayfa:46 |
Şairler dillerini kullanmayı kuşkusuz iyi bilmeli, ama dile yön ve yol vermek onlardan önce dilbilimcilerin işi olmalı… Benim doğru söyleyip söylememem de önemli değil, ama şunu bilmeliyiz ki, dil sorunu yalnızca sözcük sorunu değildir. |
|
|
Hafıza, Hakikat ve Hakikatlilik – Halûk Sunat |
Sayfa:50 |
Her ideolojinin işlevi, ‘somut’ bireyleri özne haline getirmektir (‘ideoloji bireyleri özneler olarak çağırır ve adlandırır’). Bireyi somut kılan onun ‘öznelliği’dir. Demek ki, ideoloji, somut bireylere, ‘gerçek varoluş koşulları’na (bir anlamda, hakikate) tutunamama halinde ‘hayali/ gerçekdışı’ bir varoluş (kendilik) alanı açmak üzere hayatımıza katılmakta; ‘hayat(ın) adamı’ olmamızı mümkün kılmaktadır. |
|
|
Medya Notları: Siyasetin Cinsiyeti |
Sayfa:58 |
|
|
|
Siyasetin Cinsiyeti – Nilgün Tutal |
Sayfa:58 |
Modernleşme insanlararası ilişkilerde fiziki şiddeti, güçlünün yasasını ön plana çıkartan anlayışları geriletmiyor. Uygun ortam bulduklarında, özellikle sağ değerler, sağ politikalar yeşerip çoğaldığında birdenbire hem kadının konumu konusunda, hem erkeğin aile görevleri konusunda, çocukların ebeveynlere boyun eğmesi konusunda çok antidemokratik diyebileceğimiz, insan haklarını hiç dikkate almayan ve şiddeti gerçekten öven, eğitim amaçlı öven birtakım anlayışlarla karşı karşıya kalıyoruz. |
|
|
Mösyö... – Korkmaz Alemdar |
Sayfa:64 |
Madame sözcüğü unutulmaya yüz tutan Fransızcada kadın demektir. Kadın gibi ölmek denince de akla Jeanne d’Arc gelir. |
|
|
Kitaplarına Girmemiş Altı Şiiriyle Edip Cansever – Mehmet Can Doğan |
Sayfa:66 |
Edip Cansever’in “kitaplarına giremeyen şiirler”ini toplayarak 2009’da Öncesi de Kalır (YKY) adıyla yayımlamıştım. Bu tür çalışmaların yeni bulunanlarla genişletildiği işin içindekilerin malûmudur. Araştırmalarım sıra¬sında, Cansever’in dergilerde kalmış “Ömer Edip Cansever” imzalı yeni şiirleriyle karşılaştım. Bunlar, delikanlılık dönemi ürünleri dediğim şiirlerine eklenmesi gereken metinler. |
|
|
Bahçe (Öykü) – Deniz Özbeyli |
Sayfa:71 |
|
|
|
33°55’09.3”N 8°08’50.2”E (Şiir) – Nihat Özdal |
Sayfa:72 |
|
|
|
Okurken 21 – Sabit Kemal Bayıldıran |
Sayfa:74 |
Anarşizm hiyerarşiyi reddeden, her türlü otoriteye/tahakküme karşı direnen, dikey örgütlenme yerine yatay örgütlenmeyi temel alan bir felsefedir. Stirner, Proudhon, Bakunin, Kropotkin, Godwin, Sorel, Goldman, Rothbard, Wolff gibi düşünürler temelde bu görüşü savunmuş ve onu zenginleştirmişlerdir. Anarşizmin temel belirleyicisi yöneticinin reddidir. |
|
|
Parçalı Denemeler: III – Feridun Andaç |
Sayfa:79 |
Bıraktığınız yer, bazen, yeniden başlama yeriniz olmayabilir. Bir oyalanma, aylaklık hali yeni düşünce uçları yakalamak içindir. Güzünüz nesnelerde, kulağınız seslerde, düşüncelerinizin başka düşünüşlerdedir. |
|
|
Uğul Uğul... (Öykü) – Okan Alay |
Sayfa:81 |
|
|
|
Edebiyat Gündemi: Zamansız ve mekânsız bir gurbetin şairi: Gültekin Emre |
Sayfa:82 |
|
|
|
Bugün Ölünecek Gün Değildi (Şiir) – Gültekin Emre |
Sayfa:82 |
|
|
|
Gültekin Emre: Zamansız ve Mekânsız Bir Gurbetlik – Ümit Yıldırım |
Sayfa:84 |
Gültekin Emre’ye göre şiir, bir okuyuşta sırları dökülen bir aynaya benzememelidir. İkinci Yeni şiirinin anlamsızlıktan yana olmayan ancak anlamın sınırlarını sonuna kadar zorlayan anlayışıyla şiirine yol bulur. Gültekin Emre’nin şiiri, düzyazıya evrildiği zamanlarda farklı mekânların, farklı açılarından anlık görüntüler düşürür belleğimize. |
|
|
Gültekin Emre ile Söyleşi – Begüm Çalışkan |
Sayfa:87 |
Her şair bir başka şairden doğar. Kendini doğurmuş bir şair yoktur. |
|
|
Doğa Tarihi Müzesi (Şiir)– Soner Demirbaş |
Sayfa:89 |
|
|
|
Çakal Carlos: “Pazartesi Sabahı Uyuyup Kalmayın, Duruşmaya Gelin!” – Taner Ay |
Sayfa:90 |
“Körfez Savaşı” gösterisinde, yalnızca Şehitler Köprüsü’nü bombalayan Amerikalı pilot yeni “Cliff Barnes” değildi; bu dizi gösteriyi iştahları hiç kesilmeden Amerikalı pilotların gözlüklerinden naklen izleyerek ölesiye tıkınanlar da, birer “Cliff Barnes” fotokopileri olarak toplumsalın sonunun sahnelenmesindeydiler. |
|
|
Yeni Öyküler Arasında – Nalan Barbarosoğlu |
Sayfa:92 |
Bazı öyküler, üstünde çalışıldığında gerçekten çöp kutusuna gitmekten kurtulur; bazılarıysa ölü doğmuşlardır, nefes tüketmemek gerekir. Bir yandan da şunu bilirim: Çöpe giden öykülerim ne kadar fazlaysa bir dosyaya girebilen öykülerimin ışığı o kadar parlak olacaktır. Yazıp atmaktan kaçınmayın bu yüzden. |
|
|
İntikam (Öykü) – Ayşegül Tabak |
Sayfa:95 |
|
|
|
Varlık Kitaplığı |
Sayfa:97 |
|
|
|
“Gökyüzü Mavi Siyah” / John Berger – Tolga Aras |
Sayfa:97 |
Berger, yaşamla bağlantısını koparmadan ve onu zedelemeden, beri yandan da dilin zarafetle nasıl kullanılabileceğini gösteren dizelerin şairi. |
|
|
“Gül Rengini” / Mehmet Özkan Şüküran – Hüseyin Peker |
Sayfa:99 |
Şüküran; kendinden sıkılan ve bunu sokak ortasında, metropollerin ortasında bağırırcasına dışa vurarak gösterme eğilimlerine taşıran ve hepsinin sonunda sıkıntısını sessiz bir çığlık gibi taşlar üzerine sektiren bir şiire varmış. |
|
|
Celal Soycan ile Söyleşi – Atalay Saraç |
Sayfa:100 |
Eleştiri metni bir yanıyla kaygan bir göstergedir, kendini de eleştiriye açık tutar. |
|
|
“İncirlik Romanı” / Çetin Yiğenoğlu – Yaşar Öztürk |
Sayfa:104 |
Tarihin her döneminde Çukurova’da üsler kurulduğunu anlatan Yiğenoğlu soruyor: “İncirlik nedir; üs mü, tesis mi?” |
|
|
“En Eski Yüz” / Pelin Buzluk – Yaprak Damla Yıldırım |
Sayfa:106 |
Pelin Buzluk, ilk iki kitabında yakaladığı başarıyı devam ettiriyor. Çağdaş öykücülüğün ve kadın yazınının oldukça nitelikli bir örneği olan En Eski Yüz, kitapçılarda okurlarını beklemekte. |
|
|
“Külde Kor İzleri” / İsmail Mert Başat – Sina Akyol |
Sayfa:107 |
İsmail Mert Başat’ı esas alacak olursak, salt duygunun şiirin safrası olduğuna, eminim ki sonuna kadar katılacaktır kendisi de. |
|
|
“Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları” / Erich Fromm – Nevin Sönmez |
Sayfa:108 |
Erich Fromm, bilimi mabede çevirerek, istila ve işgal edenlerin kapıdan içeri sokmak istemedikleri Freud’u ve onun kurucusu olduğu psikanalizi halkla buluşturdu. |
|
|
“20 Ölümsüz Şarkı Ve’s-Samt” / Cem Yavuz – Cenk Palaz |
Sayfa:109 |
“Flaneur” kavramı Cem Yavuz şiiri için de elbette önemli; ancak 20 Ölümsüz Şarkı Ve’s-Samt’taki şiirler, on birinci yüzyılda Oksitanya’dan (bugünkü Güney Avrupa) başlayarak halkaları yeryüzünün dört bir yanına doğru genişleyen başka bir soykütüğüne daha bağlanıyor. |
|
|
“Küllerin Şehveti” / Şeyma Koç – Cihan Oğuz |
Sayfa:110 |
Şeyma Koç, iddialı bir görsel yönetmenin, omuzuna aldığı klasik kamerasıyla, bireylerden yola çıkarak büsbütün bir hayatı resmetmesi gibi titiz ve zorlu bir serüven peşinde. |
|
|
Şiir Günlüğü – Gültekin Emre |
Sayfa:111 |
Adonis, “şiir ile resim arasındaki farkın kullanılan malzemeden geldiğini, resmin de bir tür şiir olduğunu, yaratımda değişik formların kullanılmasının her sanatçıya göre değiştiğini düşünüyor.” |
|
|
|
|
|
|
|