|
|
TEMMUZ 2016
|
|
|
Çizgiyorum − G. Öykü Doğan |
Sayfa:2 |
|
|
|
“Ardıl Alanı” Geniş Bir Anlatı: “Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu” Tamer Kütükçü |
Sayfa:4 |
Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’nda sözü edilen –“denetimsiz” okuru düşünme edimine sevkedici– olgulardan biri de, tutukluların “er” rütbesi ile rütbelendirilmeleridir. (157) Sevgi Soysal’ın yine ironik üslubuyla bir anlamda sarakaya aldığı, saçmanın eşiğinde tanımladığı ve etkisini kırdığı / yetkisizleştirdiği bu rütbeleme de, empatik bir okumada, tutuklunun –askerî bir nizam içinde– sınırlarını belirmeye yöneliktir. |
|
|
“Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu”nda İroninin Kullanımı − Esra Dicle |
Sayfa:8 |
Sevgi Soysal’ın 12 Mart dönemindeki iki ayrı tutukluluk dönemini anlattığı kitapta katı bir bürokrasi ve keyfi bir ataerkil-militer rejimin psikolojik-fiziksel baskısı, hapishane koşulları, askıya alınan hukuk sistemi, askerî dikta yönetimine ve onun uygulamalarına destek veren halkın sol harekete bakışı, sol hareketin kendi içindeki çatışmaları, keskin bir ironi ile sarmalanarak sunulur. |
|
|
“Yenişehir’de Bir Öğle Vakti”nde Anlatıcılık İştahı − Kabil Demirkıran |
Sayfa:17 |
Fethi Naci, Sevgi Soysal’ın “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti”nde “sözleri yarıda kesilecekmiş, konuşma hakkı belli bir süreyle sınırlandırılmış gibi, soluk soluğa” bir anlatım tarzı benimsediğini söyler. Yazar, ne anlatmışsa, okuru “Yazar, bunları yazmasa edemezdi” düşüncesine sevkedecek biçimde anlatmıştır sanki. |
|
|
“Tutkulu Perçem” ve “Tante Rosa” ile Toplum Söylencesinin Feshi − Aydın Baran Gürpınar |
Sayfa:22 |
70’ler arifesinin ve sonrasının edebiyat eleştirisinin egemen motifi olan “toplumcu eleştiri”nin birçok örneği tekdüze söylenceleri tekrarlama hatasına düşünce “Tante Rosa”nın da “Tutkulu Perçem”in de Soysal’ın yazın çizgisinin “bireysel” dönem ürünleri olarak okunmasının önü açılmış. “Tutkulu Perçem”de yüzeyde olmayan, “Tante Rosa”da göze dokunur bir renkte kendini gösteren neden-sonuç ilişkisinin varlığı dahi bu ilk iki kitabın benzer birer bakış açısıyla değerlendirilmesini engelleyememiş. |
|
|
Ahmet Telli için 29 Harf Daha... − Haydar Ergülen |
Sayfa:28 |
Ahmet Telli 2011’de Nida’sıyla 15. Altın Portakal Şiir Ödülü’ne layık görülmüştü. Nida Odağında Ahmet Telli Şiiri (Everest Y., 2012) adlı sempozyum kitabında ben de “Ahmet Telli İçin Öznel ve Serbest Sözlük” başlıklı yazımla yer almıştım. Şimdi bu ‘sözlük’te yer alan maddeleri de anarak, yeni bir alfabe yazmaya çalışacağım. |
|
|
Uyandım ki (Şiir) − Akgün Akova |
Sayfa:32 |
|
|
|
Medya Notları: Düğün ve Medya |
Sayfa:34 |
|
|
|
Düğün! − Korkmaz Alemdar |
Sayfa:34 |
Cumhurbaşkanı’nın kızının düğününe ilişkin sınırlı magazin haberlerinin dışında bir değerlendirmeye, eleştiriye rastlamak zordur. Bunu bekleyen bir kitlenin varlığından söz etmek de zordur. Bunun nedenleri çeşitlidir ama en basit olanı büyük olasılıkla eleştirilerin önemsenmemesidir. |
|
|
Fransız Bakış Açısından Sümeyye Erdoğan’ın Düğünü − Nilgün Tutal |
Sayfa:38 |
Fransız basını genellikle dönemsel olarak Türkiye’yi ya “laik ama Müslüman” ya da “Müslüman ama laik” bir ülke olarak okur. İlk vurgu Türkiye’nin Müslüman bir ülke olmasına rağmen Avrupa modernliğinin açtığı yolda ilerlediğine işaret eder. İkinci vurgu ise Türkiye’nin laik gibi görünmesine karşın Müslüman bir ülke olduğunu ve Avrupa modernliğinin temel ilkelerini asla benimseyemeyeceğini vurgular. |
|
|
Charles Dickens’ın Evi − Ozan Öztepe |
Sayfa:42 |
Dickens’ın 48 kapı numaralı evine oldukça dar bir holden giriliyor. Holün duvarlarında çerçevelenmiş şekilde Dickens’ın orjinal elyazılarından mürekkep 1839 tarihli mektuplar ve kişisel notlar asılı. Holün hemen solunda misafirlere hizmet eden, çini porselenleriyle, pirinç şamdanlarıyla, sanki birazdan yemeğe oturulacakmışçasına hazır halde bulunan masasıyla oldukça gösterişli yemek salonu bulunuyor. Yemek salonunun solunda morning room olarak tabir edilen günün ilk saatlerinin geçirildiği oturma odası konumlanmış. |
|
|
Edebiyatta Arketiplerin Serüvenli Hayatı ve Bir Karşılaşma − Miray Çakıroğlu |
Sayfa:46 |
Arketipler, kolektif bilinçaltının içerikleridir. Jung, kolektif bilinçaltını kişisel bilinçaltından ayırarak tarif eder. Bilinçaltını unutulmuş ya da bastırılmış deneyimler oluşturur. Kişinin kendi tecrübelerinin oluşturduğu bu içerik, artık bilinç düzeyinde değildir; kendini kompleksler halinde gösterir. Kolektif bilinçaltının arketipleri ise, hiçbir za¬man kişinin birinci elden edindiği tecrübeler olmamıştır. Arketiplere dair benim doğrudan bir hatıram yoktur; onlar bana insanlığın ortak geçmişinden, ortak tecrübeye ait hafızadan, bu içeriği oldukları yerden alıp bana kadar ulaştıran mitoloji ve din bilgisinden gelir. Hikâyelerden elbette. |
|
|
Maçın Skoru: 0 - 0 (Şiir) − Mehmet Can Doğan |
Sayfa:48 |
|
|
|
2016 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri |
Sayfa:51 |
|
|
|
Tek Failli Bir Hissiyata İştirak Ederken (Şiir) − Mehmet Özkan Şüküran |
Sayfa:52 |
|
|
|
Mehmet Özkan Şüküran ile Söyleşi |
Sayfa:53 |
Kontrol altına alabileceğimiz tek şey geleceğimizdir. Tek ve ağır bir önkoşulu var bunun: geçmişle hesaplaşmak... Bu, başarıldığı zaman tarihin akışını, alışagelmiş ve artık değişmez sanılan yolunu var olanın dışına çevirmek kolaylaşır. Burada rakamlardan ibaret bir tarihten bahsetmiyorum. Yas’tan, dilden, annelerden, yani daha çok duyulardan oluşan bir tarih bahsetmek istediğim. |
|
|
Gamze Arslan ile Söyleşi |
Sayfa:58 |
Kurgusal unsurlardan fazlaca korktuğumuzu düşünüyorum. Bu yüzden kurgusal olandan vazgeçip daha çok dildeki metafora, anlama boğuluyoruz. |
|
|
Kozalak (Şiir) − Burak Kara |
Sayfa:60 |
|
|
|
Küf Korkusu Olmalı İnsanda (Öykü) − Gamze Arslan |
Sayfa:62 |
|
|
|
Buğusu Zamandır (Şiir) − Fatma Yeşil |
Sayfa:65 |
|
|
|
Kuş Kalbi (Öykü) − Tolga Bekmez |
Sayfa:66 |
|
|
|
Yalandan Kim Ölmüş Ltd. Şti. (Öykü) − Mevsim Yenice |
Sayfa:67 |
|
|
|
Dağınık Bakan Yüzüm (Şiir) − İdris Sezgin |
Sayfa:72 |
|
|
|
Kaf(Öykü) − Nurcan Ankay |
Sayfa:73 |
|
|
|
Küçük (Şiir) − Yaprak Damla Yıldırım |
Sayfa:75 |
|
|
|
Hınçla Yüzleşmek/Hesaplaşmak − Halûk Sunat |
Sayfa:76 |
Nazi kurbanları tarafından yüksek sesle dillendirilen barışma isteği bir çılgınlık, kayıtsızlık ya da bastırılmış sahici ‘intikam’ talebinin mazoşistçe bir ifadesi olabilir ancak. Dışsallaştırma ve güncelleştirme ise, geçmişin bugüne içtenlikle taşınarak hesaplaşılması ve feshidir –hınçla biriken intikam duygusu da öylelikle çözünecektir. |
|
|
Çöpten Adam (Şiir) − Oya Uysal |
Sayfa:81 |
|
|
|
Doğu’ya Yolculuk: 1 − Feridun Andaç |
Sayfa:82 |
Sofrada yediğimiz birçok yemeğin Ermeni mutfağından geldiğini bilerek, ötedeki Akdamar Adası’ndaki Akdamar Kilisesi’ni inşa eden mimari aklın, estetik bilincin kentin bugünkü dokusuna yansımamasını sorguluyorsunuz ister istemez. M.S. 915-921 yılları arasında inşa edilen bu yapının gerisine düşmüş olmak bir Doğu acısı yaratmaz mı sizde? |
|
|
Lacan’ın “Arzu ve Yorumu” Seminerindeki “Hamlet” Okuması − Mehmet Mansur |
Sayfa:84 |
Lacan Arzu ve Yorumu seminerinde haftalarca bu iki arzunun etkileşimi üzerinde duruyor. Hamlet’in arzusunun annesinin arzusu karşısında nasıl bir düşüş yaşadığını vurgulamak için üzerinde durduğu ve defalarca yorumladığı sahne, Hamlet’in annesinin odasına girdiği ve korkunç bir konuşma yaptığı sahne. |
|
|
Yollar (Şiir) − Mete Özel |
Sayfa:90 |
|
|
|
Not Defteri − Hüseyin Yurttaş |
Sayfa:92 |
Son yıllarda ders kitaplarında inanılmaz yanlışların, affedilmez kötüye gidişlerin yanında, eskiden yeniye doğru daha sağlıklı bir yaklaşım olduğunu görüyoruz. Bu bakımdan bir iyileşme var. |
|
|
Kışçıl (Şiir) − Ahmet Günbaş |
Sayfa:95 |
|
|
|
Çeviri Notları − Tozan Alkan |
Sayfa:96 |
Michelangelo’nun ünlü Musa heykelinde –tıpkı daha önce yapılmış olan pek çok Musa heykelinde olduğu gibi– Musa boynuzlu olarak resmedilmiştir. Bunun nedeni basit bir çeviri hatasından ibarettir! İbranice de “keren” kelimesinin iki anlamı vardır: ışık yansıması ve boynuz. |
|
|
Varlık Kitaplığı |
Sayfa:99 |
|
|
|
Metin Cengiz ile Söyleşi − Sina Akyol |
Sayfa:99 |
Eleştirel antolojide yer alan birçok insanın kafasını bulandırmış gibi. Birkaç kişi daha dile getirdi bunu. Açıklarsak... Antolojideki yazıların çoğu Şiirden’de yayımlanan yazılar. Yani beş yılda 30 sayı demektir bu. Her sayıda ikiden çok şairin poetikasını ele aldım, irdeledim. Her sayıda ortalama iki şair olsa bu 60’tan fazla şair demektir. Bu, antolojideki şairlerin yarısı eder. Demek ki beş yılda ele alınan şairlerin çoğu güncel. |
|
|
Necati Tosuner ile Söyleşi − Gülce Şafak Özdemir |
Sayfa:102 |
Özellikle gözetilmiş bir tempo var kitapta. Bunun düşmesinden sakınıldı. Çünkü, vurucu olmak da istenilmekte. |
|
|
“Dur Biraz Oturayım” / Nurdan Çakır Tezgin − Ahmet Önel |
Sayfa:104 |
Nurdan Çakır Tezgin, kısa anlatılarında, yaşlılık konusunda okuru uyarmakla yetinmiyor yalnızca; kimi zaman bu eşiği atlamak zorunda kalan insanların, sırf yaşlanmaları vesilesiyle kendilerine tanınan ayrıcalıktan yararlanmalarının pek doğru kaçmayacağını da fısıldıyor okurunun kulağına. |
|
|
“Azize’nin Ölüsü” / Çağla Meknuze − Merve Tellioğlu |
Sayfa:105 |
Azize bir kadını değil, kadının tüm yaşam içindeki varlığını temsil ediyor Azize’nin Ölüsü’nde. Pek tabii bir hanımefendi olabiliyor; ağırlaşıyor, taşıyamıyor, kendinden adamları taşırıyor. Anlatıcı öznenin şahsında koca koca kahkahalar atıyor. |
|
|
“Küçük Paris Fena Öksürüyor” / Sedat Demir − Baran Güzel |
Sayfa:106 |
Küçük Paris Fena Öksürüyor; “anlatıcıyı ortadan kaldırma”, “katarsisi yok etme”, “geleneksel ile günceli harmanlama”, “roman ile öykü arasındaki ayrımı daraltma” gibi kaygıları olan bir yapıt gibi duruyor. |
|
|
“Albayım” / Hasip Akgül − Banu Çakmak |
Sayfa:107 |
Romandaki Albay-Kemal ilişkisi, ülkemizin Cumhuriyet söylemi ve Kemalist düşünceyle olan ilişkisinin somutlaması olarak, her ne kadar toplumsal bir gerçekliğe işaret etse de bu ilişki üzerinden sıradan bir baba-oğul ilişkisi, insan ilişkisi okuması da yapılabilir. Bence romanın bir başka önemli yanı da buna olanak tanıması. |
|
|
“Psikopatlar Arasında” / Kent A. Kiehl − Çiğdem Aldatmaz |
Sayfa:109 |
Psikopatlar Arasında bilimsel açıdan vazgeçilmez bir kaynak olmasının yanı sıra, beynin gizemli dünyasına ve onunla mücadele verenlerin hayat hikâyelerine tanık olacağımız heyecanlı bir okuma için ideal. |
|
|
Şiir Günlüğü − Gültekin Emre |
Sayfa:111 |
“Bir küfür gibi evde oturuyorum” dese de Birhan Keskin’in aklı “Firdevs” ve “Zehra” teyzelerindedir. Taş olmuş susukun, öylesine sabırlı. Eski yazdıklarından uzak bir yere varmış yeni şiirleriyle. Eskiyle arasını açmış, yeni bir yola çıkmış Fakir Kene’de (Metis 2016). Öykünün kalbine olta atmış, şiirine taze kan taşımış. Kadınlar üzerinden diklenmiş, başını dik tutmaya çalışmış kendisi için, kadınlar için. Yeni biçimlerin elinden tutmuş, uzun soluklu, boylu boslu dizeler, zil zurna “Zillet”. Öldürülen kadınlar, kızlar ve cançekişen hayatlar için çalmış kırbacını dizelere Fakir Kene’de. “Ben bunu gözlerimle gördüm, yalan yok, kendi balkonumda!/ –Bir acı biber bile yanındaki bibere sarılıyordu.” |
|
|
|
|
|
|
|