|
|
AĞUSTOS 2015
|
|
|
Çizgi-yorum – Semih Poroy |
Sayfa:2 |
|
|
|
Cemal Süreya’nın “Günler”i – Nursel Duruel |
Sayfa:4 |
Günler dergilerde yayımlanırken
bir söylenti dolanırdı ortalıkta:
“Cemal Süreya günlüğünde genç
şairlere mavi boncuk dağıtıyor” denirdi.
Bu yaklaşımın hem Cemal
Süreya’ya, hem o zamanın bazı
genç şairlerine, hem kendi köşelerinde
yalnızlığa terk edilen şairlere,
hem şiire yapılmış bir haksızlık
olduğunu bugün daha net görebiliyoruz.
Cemal Süreya, denemelerinden
birinde, bir ülke edebiyatını
değerlendirirken yalnız doruklara
bakmanın eksik bir değerlendirme
olacağını, eteklere doğru yayılıma
daha dikkatli bakılması gerektiğini
söylüyordu. Düzyazılarında da
‘cins’ bir kalem olan “cins şair”in
söyledikleri tükenmiyor, tüketilemiyor.
Yeniden ve yeniden okumak
gerek, her seferinde taze bir dikkatle…
|
|
|
Laleli’den Dünyaya Tersine Bir Tramvay: Bir Yapılanma Biçimi Olarak Cemal Süreya’nın Şiiri – Mustafa Kurt |
Sayfa:9 |
Cemal Süreya, şiirini oluşturan birimler
arasında neden-sonuç ilişkisi
kurmayı, bir önceki veya sonraki
dizelerde söylenenleri gerekçelendirmeyi,
bazen de açıklamayı tercih
eden bir şair. Hatta bu tür ilişkilerin
görülme sıklığına bakıldığında
şairin bunu, bir “yazma” ve “düşünme”
biçimi olarak kullandığını
söylemek bile mümkün. |
|
|
“Özgürlüğün Geldiği Gün”: Cemal Süreya’nın Şiirlerinde İmge Kurulumu – Murat Lüleci |
Sayfa:13 |
Cemal Süreya’nın şiiri, yeni bir
gerçeklik algısının olduğu gibi, yeni
insanın, yeni bir yaşantının, yeni
bir duygusal ve duyusal deneyimin
şiiridir. O, bu “yenilik” kavramını,
“[b]iz yeni bir hayatın acemileriyiz/
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor/
Şiirimiz, aşkımız yeniden”
(“Ortadoğu IV”, SS, 112) dizeleriyle
şiirleştirir.
|
|
|
Dergilerin Nabzını Tutan Şair: Cemal Süreya “Edebiyatın Laboratuvarı”nda – Bahanur Garan |
Sayfa:18 |
Dergileri “edebiyatın birimi” olarak
adlandıran Cemal Süreya’ya
göre edebî türlerin önce dergilerde
yayımlanmasıyla meydana gelen
“dinamik etkileşimler” ile
Türk edebiyatı “kolektif ” bir karakter
kazanmıştır. Dolayısıyla bütün
kitapları okuyan fakat dergilerden
uzak duran bir okuyucu “Türk
edebiyatını bütünüyle hiçbir zaman
tanıyamayacaktır” (C. Süreya,
2013a, s. 264).
|
|
|
Humordan Öte İroni: Cemal Süreya Şiiri – Haluk Öner |
Sayfa:24 |
Cemal Süreya tarihe mekânların,
portrelerin gözünden bakar.
‘Değişme’nin görünür olabilmesi
için de tarihe ihtiyaç vardır. Tarihî
mekânlar onun şiirlerinde kimi zaman
“Nü” şiirindeki gibi geçmiş ile
şimdinin buluştuğu ve kadın bedeniyle
benzeştiği metafora dönüşür.
|
|
|
Ahiretin Kapısında Fatiha (Şiir) – Cihan Oğuz |
Sayfa:28 |
|
|
|
Medya Notları: Fişleme: Hainlik mi Hizmet mi? |
Sayfa:29 |
|
|
|
İktidarın Bakışını Cezbetmek – Nilgün Tutal |
Sayfa:29 |
Günümüzde kapitalizmin bilişsel
ve tüketici gelişimini (aynı zamanda
krizini de) dikkate aldığımızda,
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından
bireylerin fişlenmesinin en önemli
ajanının Refah Devleti olduğunun
anımsanması daha bir anlam
kazanır. Komünizm tehdidi altında
kendi varlığının endişesi içinde
kıvranan Refah devleti, savaş sırasında
katletme potansiyelinin ne
olduğu açıkça görünen Batılı toplumların
yeniden ayakları üstüne
oturtulması bağlamında ortaya çıkar
ve biçimlenir.
|
|
|
Şairin Esini (Şiir) – Mustafa Köz |
Sayfa:32 |
|
|
|
Al Gözüm Seyreyle Dünyayı – Aydın Çam |
Sayfa:34 |
Yaklaşık 32.000.000 insan hayatının hemen her anını internete ve
sosyal iletişim ağlarına bağlı olarak geçiriyor. Peki, buna karşın pek çok
araştırmacının iletişim devrimi olarak nitelendirdiği bir dönüşümün
merkezinde yer alan bu sosyal iletişim ağları, bir zamanlar büyük vaatler
olarak ortaya konan demokrasi, katılım, kamusal alan oluşturma, insan
haklarına katkı ve çift yönlü iletişim gibi olguları gerçekleştirmeye ne kadar
yakın?
|
|
|
Fişleme: Hainlik mi Hizmet mi? – Korkmaz Alemdar |
Sayfa:39 |
Herkes, herkes hakkında bilgi edinebilir/
fişleme yapabilir ama fişleme
asıl olarak devletin işidir. Nedeni
de basit: Yöneten bilmek ister,
zorundadır da. Bilmek için bilginin
toplanması, akılda tutulması/
saklanması, gerektiğinde kullanılabilmesi
için bir biçimde koruma
altına alınması gerekir. Bunun olmazsa
olmaz aracı önce bellektir,
sonra yazı, üzerine yazılan kil tablet,
papirüs, parşömen, kâğıt, şimdi
de gelişmiş bilgisayar programları
gelir. Aslında zor olan bilginin toplanması
değildir. Bilgi bir biçimde,
çalışarak, ikna ederek, hatta zor
kullanarak toplanabilir. Asıl zor
olan bilginin saklanması, gerektiğinde
kullanılabilir hale getirilmesidir.
|
|
|
Sineklere Şarkı Söylemek.. (Şiir) – Emel İrtem |
Sayfa:42 |
|
|
|
Tesadüf (Öykü) – Deniz Özbeyli |
Sayfa:43 |
|
|
|
Haziran’da Başaran’ı Yitirmek! – Celal Ülgen |
Sayfa:46 |
Başaran’ın şiirleri yanı sıra çok
sayıda öykü kitapları ve romanları
da bulunmaktadır. Özellikle; “Kalın
Mavi Bir Ses” adlı seçilmiş öyküleri,
genç öykücüler için bir atölye
gibidir. Başaran yazılarında ve
şiirlerinde ölümü, zamanı, gerçek
yaşam kesitlerini, sömürüyü, direnişi,
başkaldırıyı tematik olarak
işler. Öyküleri şiirsel bir anlatıma
sahiptir. Onu okurken büyük bir
coşku seli ile karşı karşıyasınızdır.
|
|
|
Hariçten Gazel (ya da ‘Şiir ve Söz Arkadaşları’) – Haydar Ergülen |
Sayfa:50 |
Sanki annemin
yerine şiir yazdığım duygusu
neredeyse çocukluğumdan beri
vardır bende. Aşk, dünya, çocukluk,
ev, hayat, sevgi, hepsinin toplandığı
yuva, ruh, kitap annedir. Ve
anne hiçbir şey yazmaz, ama yazılacakları,
yazılması gerekenleri,
sesleri, nesneleri, sessizliği, duyguları,
kadim ve geçici olan şeyleri,
hakikatı, anıları toplar, biriktirir
ve bizim için, doğa için, hayat için
saklar. Sonra biz de bir gün hazineyi
keşfeder ve o keşfin bize sunduklarını
alıp yazmaya, söylemeye,
seslendirmeye başlarız.
|
|
|
Bir Kenti Özlemek (Öykü) – Sezer Duru |
Sayfa:54 |
|
|
|
Haziran (Şiir) – Tarık Günersel |
Sayfa:56 |
|
|
|
‘Ah!’lar Cumhuriyeti – Halûk Sunat |
Sayfa:58 |
Tehcir harekâtı öncesi
tüm Ermeni lider ve askerlik çağındaki
erkeklerin toplanıp öldürülmeleri,
24 Nisan (İstanbul) 1915
aydın tutuklamaları (ilginç; aynı
gün Diyarbekir Ermeni ileri gelenleri
de tutuklanmıştır) ve sürülmeleri
(ve akıbet!), Doğu sınır vilayetlerinin
boşaltılması ve 1914 Islahat
Antlaşması’na tâbi vilayetlerdeki
tüm Ermenilerin –istisnasız– sürülmesi
kararı ve 27 Mayıs 1915 tarihli
–üç maddelik, geçici– ‘Tehcir
Kanunu’nun kabul edilişi.
|
|
|
Şimdi Sabahlardayız... – Feridun Andaç |
Sayfa:62 |
Önümde, yazı masamda duran
“Pergola” öyküsü de aslında bir akşamüstü,
Dalyan’da, pergolalı evde
çıkan bir aile mutsuzluğunu anlatıyordu.
Bunu ortaya çıkaran yan
komşunun vandallığını onlardan
dinlemiştin. İki dilsiz gibi bakışmıştınız
birbirinize Antonio’yla… Buruk
bir gülümseyiş vardı dudaklarında.
Sevgilisi üst katta, kavgadan
yenik çıkan eski eşinin kalp atışlarını
dinliyordu. Ambulans geldi
gelecekti.
|
|
|
Belki de Birlikte Susmuşuz / 2 (Şiir) – Aydın Şimşek |
Sayfa:65 |
|
|
|
Ölümünün 7. Yıldönümünde Mahmud Derviş’i Anarken – Metin Fındıkçı |
Sayfa:66 |
İsrail başbakanı kasap lakaplı Şaron,
“Mahmud Derviş gibi şairlerin
şiirlerini, İsrail okullarında ders
müfredatına sokmalıyız, araştırmalıyız,
onlardan şiiri öğrenmeliyiz,
mesela ben her fırsatta Mahmud
Derviş’i okuyorum,” demişti.
Şaron’un bu söylediklerini sana
sormuştum, (daha önce bir söyleşide
de aynı soruyu sormuşlardı):
“Tarihte şairi ve şiiri olan bir ülke,
şairi ve şiiri olmayan bir ülke tarafından
savaşta yenilgiye uğrasa dahi,
aslında yenilen ülke şairi olmayan
ülkedir. Çünkü onu geleceğe
taşıyacak şairi ve şiiri olduğu için
bu yenilgi tarihte asla gerçek bir
yenilgi sayılmayacak. Yenilgiye uğrayan
bir ülkenin şairi ve şiiri daha
derin ırmaklardan akar, anlamı daha
sıkı köklere bağlı olur. Şairi olmayan
ülke yenilgiye mahkûm bir
ülkedir,” demiştin.
|
|
|
Şiirler – Mahmud Derviş |
Sayfa:70 |
|
|
|
Edebiyat Gündemi: Ölümünün 30. Yıldönümünde Bedri Rahmi Eyüboğlu |
Sayfa:72 |
|
|
|
Bedri Rahmi Şiirinde Hedonizm – Bâki Asiltürk |
Sayfa:72 |
Bedri Rahmi’nin şiirleri üzerine
çizilecek bir haritada karşımıza
çıkacak insanlar şöyle bir görünüm
ortaya çıkarır: Tezgâhının başında
sevdalarını, ayrılıklarını, özlemlerini
ilmek ilmek ören kadınlar ve
kızlar; tarlasında, bağında bahçesinde
doğayla iç içe yaşayan ve üreten
erkekler; kısacası doğada ne
varsa onunla hemhal olan, kendini
doğada bir varlık olarak görmekten
hoşlanan, öyle yaşayan insan. Şairin
hedonizmi de buradan kabarır.
|
|
|
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Poetikası: “Şair, Meramını Şimşek Süratiyle Anlatabilendir” – Emel Koşar |
Sayfa:76 |
Bedri Rahmi için şiir (dil), kültürü
geleceğe taşıyan ve sonraki
nesillere aktaran bir enstrümandır.
Genel olarak, Bedri Rahmi’nin şiirleriyle
poetika niteliğindeki yukarıda
adı geçen yazılarındaki görüşleri
örtüşmektedir. Birkaç istisna
dışında, çok uzun şiir kaleme almayan
şairin şiir taslakları da onun
şiir işçiliğini, şiir yazarken nelere
dikkat ettiğini ve sanat anlayışını
gösterir.
|
|
|
Ne Şair Ne Ressam: Bedri Rahmi Eyüboğlu – Haluk Öner |
Sayfa:78 |
Ressam ve şair kimlikleriyle sanat
dünyasında yer alan Bedri
Rahmi Eyüboğlu, bu sanatların
tarihçileri tarafından benimsenen
ve konumlandırılan bir sanatçı değildir.
Bu nedenle hiçbir zaman şiirin
ve resmin gündemine taşınmamış,
resim ve edebiyat ortamlarının
sahiplendiği bir sanatçı olmamıştır.
Edebiyat tarihinin yaptığı sınıflandırmalarda
herhangi bir akım, poetika
ya da anlayışın şairi olarak
konumlandırılmayan Bedri Rahmi,
en fazla halk kültüründen yararlanan
bir sanatçı olarak kendine
yer bulur. Sınıflandırmaların dışında
kalması, bir edebiyat topluluğunda
yer almayışı ve aidiyet hissini
Anadolu’nun –farklı yapılarının
bir araya gelmesiyle oluşan– kültürü
üzerinden oluşturması ile ilişkili
olabilir.
|
|
|
Antonio Machado Çevirirken – Tozan Alkan |
Sayfa:80 |
Şu sıralarda ben
de yeni bir Machado seçkisi hazırlıyorum.
Varlık okurlarıyla paylaşmak
istediğim Machado şiirleri sanırım
daha önce çevrilmedi.
|
|
|
Şiirler – Antonio Machado |
Sayfa:82 |
|
|
|
Yeni Şiirler Arasında – küçük İskender |
Sayfa:84 |
Benim üzüldüğüm şey, gerçekten
cut-up tekniğine yakın duran,
onu geliştirmek için uğraşan bir
avuç insanın emeklerinin bu curcunada
gözden kaçırılması, ötekilerinin
yazı gürültüsü içinde seslerinin
hiç duyulmaması, eserlerinin
edebiyat tarihi çöpüne atılması.
|
|
|
Yeni Öyküler Arasında – Hatice Meryem |
Sayfa:85 |
Yani
bizler bir öykü yazarken yalnızca
seziş kuvvetimize mi güvenmeliyiz.
Böyle yaparsak ne olur? Avantajları
ve dezavantajları nedir? Ya
akıl, bilgi, teknik öykü yazarken
yanımızda olmalı mı? Ne miktarda?
Kimi edebî teknik veya akıllar,
acaba sezişlerimizi en iyi, en
doğru bir biçimde ifade etmemize
yardımcı olabilir mi? Ya da bırakın
yardımcı olmayı, iyi edebiyat acaba
seziş ve tekniğin birleşmesi midir?
Edebiyatın en ünlü eserlerine
bir de böyle bakalım. Önümüzdeki
aydan itibaren seziş yönünden
eksiği olmadığına inandığım sizlere
biraz bunlardan bahsedeceğim.
|
|
|
Dün Gece Rüyama Girme Diye Uyumadım (Şiir) – Berke Büyükkucak |
Sayfa:89 |
|
|
|
Totem (Öykü) – Jag Skrev |
Sayfa:90 |
|
|
|
–Nü (Şiir) – Nur Neşe Şahin |
Sayfa:92 |
|
|
|
Varlık Kitaplığı |
Sayfa:93 |
|
|
|
“Beyaz Caz Sokağı” / Halim Yazıcı – Hülya Deniz Ünal |
Sayfa:93 |
1954 yılında Bergama’da doğan şair Halim Yazıcı’nın
toplu şiirlerine bakarken aslında bir hayata bakacağız.
Çünkü şiirleri, şairin yol haritasıdır biraz da. Şairin ilk kitabı
O Güzel Narin Gelin 1982 yılında yayımlanmıştır. 33 yıl,
dile kolay. Romancıların ilk romanları kendi yaşamından
izler taşır, bir anlamda kendi otobiyografileridir. Şair Halim
Yazıcı’nın ilk kitabı da biraz öyle.
|
|
|
“Düğün Uçuşu” / Yusuf Yeşilöz – Barış Özdemir |
Sayfa:95 |
Almanya’dan Doğu’ya, meta’dan ruh’a, para’dan sıla
hasreti’ne… Safir ile Narin’in biricik oğulları Beyto, ne
kadar Beyto’dur! Derin, içli, Güneydoğu topraklarının kokusunu
veren sıcacık anlatımıyla bir yandan ‘Almancılarımıza’,
bir yandan Doğu’ya, ama daha çok anlaşılamamaya,
öteki olmanın sancılarına adanmış bir roman Düğün
Uçuşu.
|
|
|
“Tartışma ve Kazanma Sanatı” / Gerry Spence – Yaşar Öztürk |
Sayfa:96 |
Batı’da kavramlar vardır, Doğu’da ise öyküler. Hayatın
avukatı Spence, kitabında önce kavramları, ardından kavramların
ete kemiğe büründüğü öyküleri vererek okuru ile
“tartışma ve kazanma sanatı” oyununu oynuyor. Kilitleri
ve onları açacak anahtarları sunarken de öykülerle zorlanmadan
yaşam odalarının kapılarını açtırıyor.
|
|
|
Alper Beşe ile Söyleşi – Nazlı Karabıyıkoğlu |
Sayfa:98 |
Alper Beşe, ilk öykü kitabı Birtakım Tuhaflıklar ile edebiyat
dünyasına girmiş ve 2014 boyunca adından söz ettirmişti.
2015’in başlarında ise ikinci kitabı Gecikmeli’yle
çıktı okurun karşısına. Gecikmeli ile beraber Beşe’nin dilini
ve hikâyesini, ilk kitabının durduğu yerden hayli yukarılara
taşıdığını gördük. Gecikmeli’nin varoluşunu, öyküyle şiiri,
biraz da Necatigil’i konuştuk Alper Beşe’yle.
|
|
|
“Foucault’yu Sayıklamak” / Patricia Duncker – Tuğçe Keleş |
Sayfa:100 |
Haziran ayında ON8’den çıkan Patricia Duncker’ın Foucault’yu
Sayıklamak kitabı bu anlamda postmodern kurguyu
yüzyıllık okur-yazar ilişkisine getiriyor. Kurgunun, edebiyat
ve duyguyla harmanlanabildiği nadir örneklerden biri
olan bu kitapta soluksuz bir aşk hikâyesi anlatılmış. Aşkın
edebî ve fiziksel hali pek çok ruhta vücut bularak eşsiz bir
anlatım yakalanmış.
|
|
|
“Skolastik Fantazya” / Hüseyin Köse – Serap Çakır |
Sayfa:102 |
Hüseyin Köse’nin derlediği Skolastik Fantazya
kitabı işte böyle yalanlar ve yanlış yönlendirmelerle dolu
masalların izini sürüyor. Çirkin Ördek Yavrusu’ndan Bremen
Mızıkacılarına, Küçük Kara Balık’tan Uyuyan Güzel’e,
Rapunzel’e, Kırmızı Başlıklı Kız’a, Küçük Prens’e ve daha
pek çok hafızamıza kazınmış masala başka türlü bir açıdan
bakıyorsunuz. Yalnızca queer bir okuma yapmıyor eser,
bunun yanı sıra Marksist söylemle ve yapıbozum yöntemiyle
masallara yeni bir pencere açıyor.
|
|
|
“Anlamın Bulanık Sularında” / Nizamettin Uğur – Duygu Deniz |
Sayfa:104 |
Kitap iki bölüm olarak tasarlanmış görünüyor. Birinci
bölüm düzanlam, gerçek anlam, hakikî anlam, yananlam;
ikinci bölüm ise eğretileme ve düzdeğişmece kavramlarıyla
ilgili. Eleştiri, tartışma, araştırma amaçlı yazılmışlar.
Öneri ve yeni kavramlaştırmalara yer verilmiş. Başta söz
ettiğim “Cürcanî ve Wittgenstein: Yakın Mahalle İnsanları”,
kitaba giriş yazısı olarak, yani bir bakıma ayrı bir bölüm
biçiminde sunulmuş. Bu durumda kitap üç bölüm aslında:
“Giriş”, “I. Bölüm”, “II. Bölüm”.
|
|
|
“Kitabın Adı” / Necati Tosuner – Müren Beykan |
Sayfa:105 |
Tosuner bu ay yeni bir kahramanla daha çıktı okurlarının
karşısına. Son çocuk romanı Kitabın Adı kitapçı raflarında
yerini aldı. Öykü tadında, öykü işçiliğinde bir kısa
roman saymalı belki. Ama zihinde bıraktığı tat burdan aya
yol olur; üstelik su gibi akan Türkçenin duruluğuna da paha
biçilemez.
|
|
|
“Aşk Güzel Şeydir” / Nurullah Can –Hasan Akarsu |
Sayfa:106 |
Ozan Nurullah Can, 1947 Karabük doğumlu olup beş
şiir yapıtını topladığı “Rüzgârlı Günlerin Şiirleri”ne, “Kehanet
Şiirleri”ni ekleyerek bu kez “Aşk Güzel Şeydir” diyor
okurlarına ve onları “eflatun aşklara” çağırıyor.
|
|
|
“Gelincik Tarlası” / Hande Baba – Nezihe Altuğ |
Sayfa:107 |
Ölüm Bugün Hasta ile 2013 Türkan Saylan Sanat Ödülü’ne
de değer görülen Hande Baba’nın, 1. Kurşun Kalem
Öykü Ödülü’nü aldığı Gelincik Tarlası kitabı, Eylül 2014’te
yayımlandı. Salt içinde yer aldığı kitaba özgüymüş gibi duran
türdeş öyküleri, insanın kendisiyle, alışılagelen hayat
düzeniyle olan ilişkisini söz konusu eder. Öykülerini üçüncü
kişi ağzından, anlatıcı konumundan aktarmaktadır. Öykü
dünyasının dışında bir yere yerleştirilen anlatıcı, bu hâkim
noktada bütün olayları, kişilerin bağlantılarını görebilmektedir.
|
|
|
“Zamana Vuran Dalgalar” / Elmas Şahin – Gözde Aktürk |
Sayfa:108 |
Bu kitapta Woolf’un Mrs. Dalloway adlı eseriyle Tanpınar’ın
Huzur romanı mercek altına tutuluyor. İki yazarın
da romanları yirmi dört saat içerisinde geçiyor fakat geriye
dönüşlerle, bilinçakışı tekniğiyle romana bir ömür sığıyor
aslında.
|
|
|
Şiir Günlüğü – Gültekin Emre |
Sayfa:109 |
Ingeborg Bachmann’ın “Şiirler Üzerine”
yazısı Frankfurt Dersleri’nde (Bağlam, 1989) yer alıyor. Bu
yazısında Kafka’nın bir mektubundan kitaplar üzerine şu
çarpıcı, unutulmaz alıntıyı yapıyor: “Okuduğumuz kitap,
beynimize bir yumruk gibi inip onu sarsmıyorsa, neden
okuyalım? Bizi mutlandırması için mi? Ulu tanrım, hiç kitabımız
olmasaydı da mutlu olabilirdik, gerektiği zamansa
bizi mutlandıracak kitapları kendimiz yazabilirdik. İçimizdeki
buzulu kıran baltadır kitap. Buna inanıyorum.”
|
|
|
Şimdi Haberler... – Gülce Başer |
Sayfa:111 |
|
|
|
|
|
|
|
|