Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

EKİM 2014

Çizgi-yorum – Semih Poroy Sayfa:2
Murat Yalçın ile Söyleşi – Yücel Kayıran Sayfa:4
Biliyorsun, Garip en başta bir edanın, bir tavrın şiiri. Bu bakımdan, şiirin öznesini, yani şairi iyi tanımanın şiirin algısında etkisi de yüksek.
Hep Genç Kalacak – Ataol Behramoğlu Sayfa:7
Orhan Veli yaşamı kavram olarak değil, tensel, duyumsal, canlı bir şey olarak algılamıştır.
Oktay Rifat’a Doğru Konuşma – Enis Batur Sayfa:8
Oktay Rifat, her şeyin öykünme ile başlamasını doğal bulan, özgünlüğe çıkan yolun oradan geçtiğini açıklıkla dile getiren ilk şairimizdi.
Orhan Veli Şiirinin Modernliği: Bir Elinde Birey, Bir Elinde Gelenek – Nilay Özer Sayfa:12
Deneyim ve birey Orhan Veli tarafından kutsanmakta mıdır? Değil. Üst sınıfların zevkine hitap eden şiir, toplumun alt sınıflarında daha basit bir halde yeniden üretilir.
Şairane Çelişki... – Ömer Erdem Sayfa:17
Orhan Veli ve arkadaşları, yeniyi, yeniyle birlikte beliren yeniyi, kendi özel alanlarında da zenginleştirip geliştirdiler. Oktay Rifat’ın o unutulmaz, ‘Garip şiiri bir havalandırma harekâtıdır’ saptaması tam da yerini bulmuş oldu.
Aşkın ve Hasretin Mürekkebiyle Yazılmış Mektuplar – Mustafa Günay Sayfa:19
Mektuplarda, dönemin kültürel ve siyasal durumuna ve gelişmelerine değinen Orhan Veli’nin yaşadığı dönemdeki olaylar karşısında bir aydın olarak takındığı tavrı da anlayabiliriz.
Garip’in Devamlılığı – Yücel Kayıran Sayfa:22
Garip şiirini ilk terk eden, Melih Cevdet Anday olmuş; Oktay Rifat’ın ayrılışı daha sonra. Ancak Anday’la Rifat’ın, Garip’i terk ediş nedenleri/edimleri birbirinden farklıdır.
Çevirmen Orhan Veli (1) – Tozan Alkan Sayfa:25
Orhan Veli’nin oldukça zengin bir çeviri külliyatı vardır. Oktay Rifat’la yaptığı ilk çeviri 1943’te yayımlanan Alfred de Musset’den Bir Kapı Ya Açık Durmalı Ya Kapalı’dır.
Ödül Jürileri ve Boris Vian’ın Tepkisi – Mehmet Rifat Sayfa:30
Boris Vian sonuç karşısında adeta şaşakalmıştır. Kendisini yalnızca Sartre, Queneau ve Lemarchand’ın desteklediğini öğrenir. Jean Paulhan ile Marcel Arland daha önce oylarını Boris Vian’a vereceklerini açıklamış olmalarına karşın, son anda fikir değiştirmişlerdir. Boris Vian özellikle bu iki jüri üyesine çok kızgındır.
Son Uçuş Ertesinde (Şiir) – Hüseyin Köse Sayfa:32
İbibikler Öter Ötmez (Öykü) – Altay Ömer Erdoğan Sayfa:34
Kurucu Anlatı/cı – Feridun Andaç Sayfa:38
Wolf, ömrünün sonuna yaklaşırken de özyaşamsal izleri anlatısına taşımaktan sakınmıyor. Olup bitenler karşısında sünüp durmuyor. Yüreklice bir sorguya yönelip yüzleşme çağrısında bulunuyor çağına.
Bir Olgu Olarak Devlet (Şiir) – Süreyyya Evren Sayfa:40
Şafak Vakti Âşık Olmayı Bekleyen Pescara – Şebnem Şenyener Sayfa:42
Kısacası, Kathleen, Bobby’nin en büyük çocuğu, Amerika’nın siyaset “adamı” üreten, kökeni İrlanda’dan olan, “baş” ailesinden. Amcası John F. Kennedy öldürüldüğünde 11 yaşında olduğunu anlatıyor kürsüden.
Dağlarca İçin 34 Cümle – Haydar Ergülen Sayfa:46
Bazı cümleleri kışkırtıcı olsun, merak uyandırsın diye fazla uzun tutmadım, kısa kestim. Devamını okur getirir, gereğini Dağlarca şiirleri okuyarak yerine getirir diye. Biraz da düşünce kıvılcımları ya da serbest düşünceler olarak bakılmalı bu cümlelere.
Facebook Şiirleri (Şiir) – Cihan Oğuz Sayfa:53
Hayır Diyen Kadınlara Son Kez (Şiir) – Atilla Birkiye Sayfa:54
“Karartma Geceleri”nde ‘Anlatısal Karanlık’ – Tamer Kütükçü Sayfa:55
Rıfat Ilgaz’ın anlatı zamanı olarak 1940’lar Türkiyesi’ne odaklandığı Karartma Geceleri (1974) romanı, adını tarihsel bir olgudan alır. II. Dünya Savaşı yıllarında, bir hava baskını tehlikesine karşı 1 Aralık 1940 tarihi itibariyle ülkede “geceleri karartma” uygulamalarına başlanacak ve bu uygulama aralıklarla neredeyse savaş sonuna kadar devam edecektir.
Medya Notları: Sakat İmge Sakat Hakikat Sayfa:58
Sakat İmge Sakat Hakikat Ama Medya Bak “Kral Çıplak” – Nilgün Tutal Sayfa:58
Nilgün Tutal imge ve temsil bolluğunun yarattığı Egemen’in Demokrasi olduğunu; bu egemenin yaratılmasında medyanın önemli bir rol üstlendiğini ele alıyor. Alain Badiou’nun şimdiki zamanın pornografik olduğu yönündeki saptamasıyla medyatik imge ve temsil rejiminin hakikate nasıl bir mevcudiyet sağladığını/sağlayamadığını tartışıyor. Bu sorun için Avrupalı aktivistlerin bulduğu çözümden söz ediyor: Palyaço olmak.
Hitabet Sanatı Olarak Öfke – Aydın Çam Sayfa:63
Aydın Çam uluslararası araştırma şirketi Noldus Enformasyon Teknolojileri’nin yüz ifadelerini okuyan bir bilgisayar uygulamasıyla 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde aday olan üç siyasetçinin propaganda konuşmaları sırasındaki yüz ifadelerini çözümlemesine değiniyor; çözümlemede üç adayın mutluluk, üzüntü, kızgınlık/öfke, şaşkınlık, korku, memnuniyetsizlik/ huzursuzluk gibi duyguları yüz ifadeleriyle yansıtma ya da yansıtmama biçimleri ve oranları belirlenmişti. Çam yazısında ilgili yüz ölçümü araştırmasına atıfla Türkiye’de siyaset yaparken siyasetçilerin medyada öfkeli görünmelerinin söylediklerinden bağımsız olarak geniş kitlelere ulaşmak için önemli bir imaj stratejisi olduğunun altını çiziyor. Ayrıca yazı, öfke ve siyasetin medya aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşması olgusuna, kitlesel oluşumları ve dürtüleri en iyi tahlil eden düşünür Elias Canneti’nin açtığı perspektiften de yorumlar düşüyor.
Otomobil Sevdası, Basın ve Tabii ki Siyasal İktidar – Korkmaz Alemdar Sayfa:66
Korkmaz Alemdar yazısında medya ve siyaset ilişkisinde bizi İkinci Dünya Savaşı Sonrası Türkiye’sinin basın mensupları ile siyasetçileri arasındaki ekonomik ve çıkar temelli ilişkiler evrenine; o zamanın dilini koruyan metinler üstünden düşünsel yolculuğa davet ediyor. Alemdar Bedii Faik’in 2002 yılında yayımlanan “Matbuat Basın derkeen… Medya” başlıklı kitabından anekdotlarla 1960’lara doğru ilerleyen Türkiye’de hem CHP hem de Demokrat Parti iktidarları zamanında gazeteciler ile siyasetçilerin kanunları kendi çıkarlarına göre yeniden biçimlendirerek kimi ithal taşınmaz tüketim mallarına sahip olma serüvenlerini aktarıyor. Atıf yapılan metinlerin dilinin ve sözcüklerinin farklılığı bizi tarihin ötesine götürmek gibi bir etki yaratırken, günümüzdeki medya ve siyaset ilişkisine tarihten ışık tutuyor.
Ben Korkunç (Şiir) – Cenk Gündoğdu Sayfa:68
Didem Madak Poetikasında Gündeliğin ve Sıradanlığın “Eş”siz Dili – Rûken Alp Sayfa:69
Madak, gündelik ayrıntılara yer verdiği, öykülemeci bir şiir dili kurduğu poetikasında şiirlerin izleklerine göre söyleyiş biçimlerini de değiştirir, şiirlerine hayatı, hayatı da şiirlerine katar. Pulbiber Mahallesi’nde Romanların yaşadığı bir mahallede olup bitenleri onların diyalektini kullanarak aktarır.
Granada’nın Ak Badanalı Evleri – İbrahim Berksoy Sayfa:74
Medine’den ayrılıp sur içinde kalan koridorda bir süre yürüdükten sonra elimdeki saray krokisinde adına “Mosque baths” denilen ve halen restore edilmekte olan hamamların bulunduğu bölgeye geldik.
Küçük Saat (Şiir) – Ersun Çıplak Sayfa:80
Yeni Şiirler Arasında – küçük İskender Sayfa:82
Kimi hafızaya kimi de hatıraya saygı duyar. Bu şairler ise hafıza ile hatıra arasında dingin bir yolculuk yaşarlar sürekli. Teşhire kalkışacak hiçbir şeye sahip olmamayı tercihleri de bu macerada gömülüdür.
Yeni Öyküler Arasında – Nalan Barbarosoğlu Sayfa:83
Ne pozitif bilimler açısından, ne de sürüp giden bu hasbelkader hayatımız açısından “bilmek”, hele de “tam bilmek”, mümkün mü?.. Ve özelde öykü, genelde edebiyat, bu bilinemezliğin bir ucundan tutmaya çalışmakla kendine yer açıyor hayatın içinde.
Kedinin Nereye Gittiği (Şiir) – Ali İhsan Bayır Sayfa:85
Gece Düşünün Ecesi (Şiir) – Cemre Bedir Sayfa:87
Horoz Şekeri (Öykü) – Zeynep Gülçin Sayfa:89
Kapıda (Öykü) – Hamide Gönen Sayfa:91
Sözcük-Kırpma-Evreni (Şiir) – Erkan Karakiraz Sayfa:92
Varlık Kitaplığı Sayfa:93
“Gramofonlu Kahvehane” / Tahir Abacı – Halim Şafak Sayfa:93
Tahir Abacı’nın müziğe ilgisi biliniyor. Bu bağlamda oluşturduğu birikimin eninde sonunda müzik üstüne yazmaya varması beklenmeliydi. Her birikim okurunu çoğunlukla yazmaya/ konuşmaya çağırır. Tahir Abacı’da da öyle oldu. Müzik üstüne yazdıkları dört kitap boyutuna ulaştı. Burada kitaplardan yalnızca Gramofonlu Kahvehane’den söz etmek istiyorum.
“Beyaz Caz Sokağı” / Halim Yazıcı – Hüseyin Peker Sayfa:95
Halim Yazıcı; Bergama’dan pek kopamadığı, Çandarlı denizine sık sık bandırıp çıkardığı, babasının Ege efesi direnişinden esin bıraktığı Asklepion’da mitos’larla kaynaştırdığı ve Che edasıyla devrim esintilerine kavuşturduğu; bazen Lorca, bazen limon, zeytin kokulu şiirini; önümüzde birleştirip, Ege sıcaklığıyla sunmasını biliyor.
“Korkağın Türküsü” / Necati Tosuner – Yüksel Pazarkaya Sayfa:96
Şiirimizin dehası Orhan Veli’nin, şiirde yaptığını, Necati Tosuner bu üçlemeyle, özellikle de şimdi çıkan Korkağın Türküsü ile romanda yapıyor sanki.
Şebnem Şenyener ile Söyleşi – Ömer Kumsal Sayfa:98
Bin Gözle Sevdik Birbirimizi, altıncı kitabım ancak şimdiye kadar New York’u anlattığım romanlarımın ardından “ilk” kez bir İstanbul, ayrıca roman değil iki kısa hikâye. Kısaca kendisi gibi çifte hikâyeli olduğu gibi çifte “ilk” benim için.
“Paul Brousse Akşamları” / Nilgün Aslan – Beyza Becerikli Sayfa:99
Nilgün Aslan, anakarakterini bir yandan normatif yaşam, ilişki ve düşünce tiplerinden sıyırırken, ona normları sorgulayıcı bir ek-görev de yüklüyor.
“Aşk Kayıtları” / Enver Topaloğlu – Ertekin Akpınar Sayfa:100
Topaloğlu, her ne kadar satır aralarında, “benim şiirim, benim hakkımdadır” deyip kişisel dünyasını adres gösterse de her bir şiirinin iç tutarlılığı vardır. Onun şiirinde dil araç değil, ‘ifadenin merkezi’dir.
“Belki Bir Gün Uçarız” / Aylin Balboa – Didem Atayurt Sayfa:101
Aylin Balboa’nın metninin en dikkat çeken özelliklerinden biri kadınlara atfedilmiş “terbiyeli olmak, suskunluk, hamaratlık” gibi bazı özellikleri başarıyla altüst etmesi. Öykü/romandaki kadının ağzı biraz bozuktur ve hatta zaman zaman yaşanılanlar tam da sunturlu bir küfrü hak etmişken, “edeplisinden” bir tane savurur.
“Düşkuyusu” / Gültekin Emre – Hasan Akarsu Sayfa:102
Gültekin Emre’nin Düşkuyusu yapıtındaki şiirleri, ozanın özgün elyazısıyla basıldığı için ilgi çekicidir. Düşkuyusu’nda, imge kuyusuna düşüyorsunuz. Yapıt şu iki dizeyle karşılıyor sizi: “İşte kömür karası gözleriyle yaşam/ Yanıbaşımda uzanmış yatıyor, gömleksiz”.
“Mahzen” / Edip Yalçınkaya – Tufan Erbarıştıran Sayfa:103
Romanda bazı mekânlar, eşyalar, giysiler kendi kimliklerinin üzerinde bir anlayışla yansıtılıyor. Kim olduğunu anlamaya çalışan genç bir insanın yaşadığı ruhsal bir bunalımın öyküsüdür, Mahzen.
“Mi Bemol” / Nurduran Duman Dilek Demirdelen Sayfa:104
Şair Nurduran Duman ikinci şiir kitabı olan Mi Bemol’de gergin, kışkırtıcı şiirler var. Okuyanı gevşetmeyen, sorgu içinde bırakan. Dil solukları ile bulanık mantık oluşturan.
“Tehlikeli Yakınlaşma” / Jenn Ashworth – Halil Türkden Sayfa:106
Jenn Ashworth’un Türkçedeki ilk romanı olan Tehlikeli Yakınlaşma genç bir kadının donanımsızlık ve tatminsizlikler bağlamında girdiği çıkmazları, savrulmaları ve mutlulukla arasında ontolojik sorunlar barındıran yaşamını konu ediniyor.
“Zula” / Onur Sakarya – Hüseyin Alemdar Sayfa:107
Bahis Zula ise, ki öyle! Şairin Reyhanlı Göğünden Bildiriyorum dediği final şiirinin bile her dizesi bölük pörçük ve “post punk” kan üstelik.
“Elenika” / Handan Gökçek – Nalan Yılmaz Sayfa:108
Romanın bir diğer dikkat çeken özelliği de içinde barındırdığı müzik. Kıpti İbrahim’in üflediği neyle başlayan eser keman sesiyle sürer ve bu seslere baston tıkırtıları eşlik eder. Müzik, kimi zaman öylesine ön plandadır ki keman tüm sesleri bastırır ve dünyanın eski seslerine kavuşabilmesi için Birgen’in kemanı bırakması gerekir.
“Piyano Fabrikaları” / Levent Karataş – Nezihe Altuğ Sayfa:109
Levent Karataş’a göre insanlar sadece ölürken ayrılmıyor, arkada bırakmıyordu, belki bütün ömrünce her an, birçok şeyler onu arkada bırakıyordu. Piyano, sadece kendi sesi için binlerce insanı bir araya toplayabiliyor, saatler boyunca yalnız kalmaktan hoşlanılan şairler içinde vazgeçilmez kuyruklu sırdaş oluyordu.
Şiir Günlüğü – Gültekin Emre Sayfa:110
İnanılmaz bir kitap: Adım Ece Ayhan Çağlar... (YKY 2014) 1956 yılı sonuna kadar kimsenin varlığından haberi olmadığı Ece Ayhan’ın kendi şiir kanalını nasıl oluşturmaya başladığının bir göstergesi bu kitap. Tunç Tayanç’ın kılı kırk yaran araştırması, beni, Ece Ayhan öncesi Ece Ayhan’a götürdü. Ortaokul ve lisede yazılan şiirlerinin ruhundan, dünyasından doğan bu kitapla Ece Ayhan’a doğru bir yolculuğun bir parçası haline geliverdim hemen.
Yeni Yayınlar – Reyhan Koçyiğit Sayfa:112
EKİM 2014 - KİTAP EKİ
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI