|
|
MAYIS 2014
|
|
|
Çizgi-yorum – Semih Poroy |
Sayfa:2 |
|
|
|
Kampana(Şiir) – Refik Durbaş |
Sayfa:4 |
|
|
|
2014 Pen Şiir Ödülü: Refik Durbaş |
Sayfa:6 |
|
|
|
Refik Durbaş’a Toptancı Bir Bakış – Doğan Hızlan |
Sayfa:7 |
Refik Durbaş’ın şiiri değişti mi? Bir dönemin siyasal izdüşümü hariç büyük değişimi yaşamadı. Çünkü şiirini yazdığı kitle ve onun çileli yaşamı değişmedi ki... Refik Durbaş, şiir ve şiiri üstüne düşüncelerini de genellikle şiir yoluyla iletmiştir. Poetikasını öğrenmek için söyleşilerini okumak gerekecektir. |
|
|
“İnsan da Kendi İzdüşümünden Başka Nedir ki?” – Nizamettin Uğur |
Sayfa:13 |
“Kampana” şiir metninin ana öyküsü, usta ile çırağın bir günlük çalışma süresi; yan öyküler ise bu iki kişinin geçmişi, handaki işçi kızların günlük yaşamları. Altta, arka fonda verilen öykü ise, yaklaşık 1973-1978 Türkiye’si sineması, müziği, futbolu ile. O günlerin politik ortamına hiç değinilmemiş; demek ki bu kesimler politikayla ilgilenmiyor, politik ortamdan doğrudan etkilenmiyor. |
|
|
“Fincan Kadar Küçük Bir Dükkân” – Yaşar Güneş |
Sayfa:19 |
Durbaş’ın şiirlerinde toplumsal-ekonomik düzlemin mahiyetinin şiirin derin yapısına ait poetik bir özellik olduğunu söylemek gerekiyor. Bu düzlemi söktüğünüzde, şiirlerde gösterilen öznelerin de varlıkta bulunuş düzlemini sökmüş olursunuz. |
|
|
Gurbetin Resmi Olarak Şiir: Refik Durbaş Şiirinde Sıla ve Gurbet Arasındaki İnsan – Mustafa Günay |
Sayfa:22 |
Durbaş’ın şiirinin temelinde bulunan hikâyeler yalnızca şairin ya da bir bireyin hikâyesi değil, belirli bir dönemin ve toplumsallığın da hikâyesidir. Bir başka deyişle şiirin dayandığı hikâye, aslında ortak bir hikâyedir. Durbaş’ın kendine özgü imgelerle ve şiirsel söylemiyle ortaya konulan şiirlerindeki hikâye şiirin estetiği içinde kurgulanmıştır. |
|
|
Kampana Okuması – Onur Akyıl |
Sayfa:26 |
Kesişmeler şiiri olarak “Kampana”, Durbaş şiirleri içerisinde önemli bir yerde duruyor. Toplum ve bireyin bir mekâna, bir sürece, üretim merkezli bir anlam alanına dahil edilmiş olması da önem taşıyan bir başka ayrıntı. Aslında şiir, bir şey bir şey söyler, iyi bir şey çok şey, yargısı üzerinden söylenecek olursa, çok farklı okumalara olanak tanıyor. Kendi içinde, bitene değin sürekli bir başa dönüş havası da var; iç içe hikâyeler iç içe devirler, süreçler, zamanlar sağlıyor bunu. |
|
|
Vedat Türkali ile Söyleşi – Pınar Doğu |
Sayfa:30 |
Şair olmadığımı erken anladım. Bir de sigaraya alışmadım. Övündüğüm yanım budur. |
|
|
Şiirler – Murathan Mungan |
Sayfa:32 |
|
|
|
Sınırda (Öykü) – Başaran |
Sayfa:34 |
|
|
|
Gezi Parkı İçin Şiirler (Şiir) – Metin Cengiz |
Sayfa:36 |
|
|
|
Okurken 12 – Sabit Kemal Bayıldıran |
Sayfa:38 |
Ahmet Ada “Evet, geldik şiirin epistemik ve ontolojik boyutuna,” diye bağlıyor ve ekliyor: “Bu boyutları iç içe kurabilmek, dünyayı ve insanı anlamlandırabilmek için çok ama çok donanımlı insanlar olmalıdır şairler.” (Vurgu bana ait. S.K.B.) Şairlerin birikimli ve donanımlı olmaları elbette çok önemlidir. Donanımlı şairlere ‘maaaşallah’ (Metin Cengiz’in sözcüğüne iki ‘a’ ekledim) demeliyiz; ama Metin Cengiz’e “Yahu, benim yazılarımı yağmalıyor” da dedirtmemeliyiz! |
|
|
Yeniden Diriliş (Şiir) – Osman Serhat |
Sayfa:42 |
|
|
|
Özgürlüğün Başına Gelenler – Mehmet Rifat |
Sayfa:43 |
Çeviri etkinliğinde, çeviri kuramında ve çeviri eleştirisinde iki temel ayrımın dikkate alındığını, bir başka deyişle kaynak metin yanlıları (kaynak-metinciler) ile erek metin yanlılarının (erek-metinciler) var olduğunu benimseyecek olursak, Orhan Veli çevirilerinde daha çok erek-metincileri sevindirecek bir yaklaşımın geçerli olduğunu belirtmemiz gerekir. Atlanmış dörtlüğü değerlendirme dışında tutarak kuşkusuz! |
|
|
“Sabır Burcu”nun Yıldızı: Gülten Akın – Haydar Ergülen |
Sayfa:50 |
Gülten Akın “onların dilini giyinmiyorum” demekle, aynı zamanda, kendi döneminde en az 30 yıl başat bir konumda olan, şimdi şükürler olsun kadın şairlerin nicelik ve nitelik olarak önde olduğu güzel zamanları yaşıyoruz, çeyrek yüzyıldır, erkek şiir cumhuriyetinin dilini de giyinmediğini söyler. |
|
|
Kültür Gündemi: Kuruluşunun 74. Yılında Köy Enstitüleri üzerine Başaran ile Söyleşi – Hande Sonsöz |
Sayfa:54 |
Edebiyat, savaşımcı bir hak arayıcılığını, meseleleri aslında insana ait olan bireysel, toplumsal olan her şeyi irdelemek, geliştirmek amacını güder. İstemese de zorunludur. Çünkü doğasında var. Bizim kuşağın edebiyatını “köy edebiyatı” diye nitelendiriyorlar. Ancak köy edebiyatı, kent edebiyatı diye bir şey yoktur. Doğrudan edebiyat vardır. |
|
|
Travers (Şiir) – Hüseyin Alemdar |
Sayfa:58 |
|
|
|
İçinden Geçtiğimiz Karanlık Çağ – Feridun Andaç |
Sayfa:60 |
Mişima, Kavabata gibi yazarların yanında Marakami “pop yazar” gibi kalıyor, bence! Benim benzersiz yazarım Marguerite
Yourcenar’ın yazdığı Mişima ya da Boşluk Algısı bir yazarı anlama/tanıma yolculuğunda oya gibi işlenmiş bir kitap olduğu gibi, onda Murakami’de olmayan tutkunun izlerini de buluruz. Doğulu kalarak yazmak, asıl mesele bu. Fanzin yazar gibi yazmak niye?
|
|
|
Son Akşam Yemeği (Şiir) – Yücel Kayıran |
Sayfa:63 |
|
|
|
Tanpınar’ın Romanlarında Akrabalık İlişkileri ve Soyağacı Denemesi – Tahir Abacı |
Sayfa:64 |
Tanpınar’ın romanları, Osmanlı yönetici sınıfının çevresinde kümelenmiş, dolayısıyla bu sınıfın elde ettiği rantlardan pay alan; ilmiye, askeriye, ticaret gibi meslekî alanlarda etkin olan, çoğu konaklı, –köşklü– yalılı hayat düzeyine sahip, öte yandan sermaye birikimi eksikliği nedeniyle “burjuvalık”a intikal edemeyişlerindeki sıkıntıları sorgulanan kesimden insanlar çevresinde döner |
|
|
Dil Göstergelerinin Görece Nedenliliği ve Çeviri-II / Bir Çeviri Eleştirisi – Nizamettin Uğur |
Sayfa:72 |
Yanlış çevrilmiş ama artık dile yerleşmiş kimi terimleri düzeltme yoluna gitmenin bir anlamı yok bence. “Etken” ve “edilgen” sözcüklerinin dilbilgisi terimleri olarak İngilizce karşılığı “active” ve “passive” göstergeleridir ama en azından “etken”in sözcük sözcüğüne karşılığı aslında “factor” değil midir? Görece nedenlilik bakımından bir uygunsuzluk, yanlışlık oluşmuş ama bu terimi artık herkes doğru anlıyor, doğru kullanıyor. |
|
|
“...Kadının Geniş Çağ Direnişi Gereği” Bir Delinin Güncesi – Cemil Okyay |
Sayfa:76 |
Gülce Başer’in Bir Delinin Gülcesi yapıtındaki “sevgili bay milenyum” şiirinde göndermeyle kurulan özdeşimin simgesi ve şairin rafında bir yanıt gibi duran, evliliklerin neden mutlu olmalarının gerekliliği üzerine düşünen Kafka’nın sevgilisi Milena Jesenskaya’nın nedenleri sürer gider, “kesin olan tek şey, hesap ile sayıların aşk konularında daima öç almakta olmalarıdır.” Ve ona göre aşk veya herhangi başka ne ad verilirse verilsin, bu dünyanın ve de en farklı duygusudur. |
|
|
Kapalı Yırtmaç (Şiir) – Deniz Durukan |
Sayfa:79 |
|
|
|
Mehmet Erte’nin “Sahte”sinde Bütünlük – Osman Kahraman |
Sayfa:82 |
Anlatıcıda saptadığımız üçüncü arzu yeniden doğma arzusudur. Yanıp yanıp da küllerinden yeniden doğan mitolojik kuşlar gibi, Sahte’nin anlatıcısı da sonsuz bir döngü içinde kendini yeniden yaratmak ister. Durmak bilmeyen bir çevrim içinde birbirlerinin yerini alan anlatıcılar bu arzunun en belirgin ifadesidir. |
|
|
Ossian, Macphearson, Salih Zeki ve “Gündüz” Dergisi – Tozan Alkan |
Sayfa:86 |
Bugün James Macpherson ismi çoğumuza bir şey ifade etmeyebilir. Ama yaşadığı çağda sadece İngiltere’de değil, tüm Avrupa’da çok ünlüydü. Kimileri için romantizmin öncüsü, kimileri için ise bir sahtekârdan ibaret olan Macpherson, 1736-1766 yılları arasında yaşamış bir İskoç şairdi. Eskiden İskoçya’da ve İrlanda’da yaşayan Keltler’in Gaelic ya da Erse adı verilen diline ve bu dille yazılan şiirlere büyük merakı vardı. Bunlara öykünerek 1760’da Fragments of Ancient Poetry Collected in the Highlands of Scotland and Translated from the Gaelic or Erse Language (İskoçya’nın Dağlık Bölgesinde Derlenen ve Gaelic ya da Erse Dilinden Çevrilen Eski Şiir Parçaları) adıyla bir kitap yayımladı. |
|
|
Aklınızın Arkasındaki Sone (Şiir) – Soner Demirbaş |
Sayfa:88 |
|
|
|
Yeni Şiirler Arasında – küçük İskender |
Sayfa:89 |
Coğrafyamızda şiir de bu iki saptama üzerinden yürüyor kanısındayım: Tercih ve Yönelim. Şiirle temas halinde olan şahıs bu iki yoldan birinde mesafe katediyor. Şiir yönelimi olan kişi, ifadelerinde şiirsel algı sonuçlarını kıstas alma mecburiyetinde; çünkü varoluşu bu mekanizmayla çalışıyor. Beyin düzeneği imge üzerine kurulu. Düş ve getirisi, onun tüm evreni. |
|
|
Yeni Öyküler Arasında – Nalan Barbarosoğlu |
Sayfa:90 |
Bu ay, Attilâ İlhan’ın Seçilmiş Hikâyeler dergisinde (Nisan - Haziran 1954) yazdığı gibi KALİNİHKTA SAİT diyorum. Türkçe öykünün yatağını değiştirmiş yazarlarımızdan Sait Faik Abasıyanık’ın ölümünün 60. yılındayız. 11 Mayıs 1954’te, kırk sekiz yaşında aramızdan ayrılan Sait Faik’in her şeyden önce yalınlığıyla dikkat çeken öyküleri, yalınlığın yükseldiği derinlikle kendine hayran bıraktırır. Hayatını yazarak kazanmaya çalışan Sait Faik’in öyküleri kadar röportajları da etkileyicidir. Gece gündüz ruh durumu fotoğrafçısı gibi dolaşır arka sokaklarda, yolu bile olmayan kuytularda. Kendini de çoğu zaman hikâyeye bir öykü kişisi olarak katması, kurgusal gerçekliği hayat gerçekliğine dönüştürür. |
|
|
İlan (Şiir) – Seçil Avcı |
Sayfa:92 |
|
|
|
Bir Ağaç Bazen Yalnızca Bir Ağaçtır (Şiir) – Alp Can Konuk |
Sayfa:94 |
|
|
|
Esmer Adam (Öykü) – Mehmet Oktay Onbaşı |
Sayfa:95 |
|
|
|
2 (Şiir) – Serdar Çakıcıoğlu |
Sayfa:97 |
|
|
|
Varlık Kitaplığı |
Sayfa:99 |
|
|
|
“Sevgili Halil Kardeş - Köye Mektuplar” / Yusuf Atılgan – Tuğçe Isıyel |
Sayfa:99 |
Sevgili Halil Kardeş - Köye Mektuplar‘da, Atılgan’ın oğluyla, annesiyle, eşiyle kurduğu ilişkiyi görebiliyoruz ancak babasının varlığına –Halil Şahan’ın önsözünde kısaca bahsetmesi dışında– hiç rastlamıyoruz. Bunun nedeni o dönemde babasının hayatta olmaması olabilir ancak mektupların hiçbir yerinde baba özlemi, baba yâdı, baba teması geçmiyor. Bu durum, romanının karakterleriyle özdeşim kurmasını, romanlarında olumsuz bir baba figürünün olmasını daha da anlamlandırmamızı sağlayabilir. Kitabın genelinde yer alan ve yoğun bir şekilde gözümüze çarpan baba yoksunluğu, Sigmund Freud’un şu sözünü hatırlatıyor bana: “Bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır. Bir insan bir yere hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır.” |
|
|
Bâki Ayhan T. ile Söyleşi – Bahanur Garan |
Sayfa:101 |
Günümüz Türk şiirinde en önemli eksiklik, gerilim eksikliğidir. Gerek geleneksele kapılanıp kalan, gerek şiiri söz sanatı olarak görmenin ötesine geçemeyen, gerekse kadın-şair, şair-kadın bulamacını durup durup masaya sürmeye çalışan arkadaşlar modern şiirin yoluna etiketlerle engeller koyduklarının farkına varmıyorlar. |
|
|
Şebnem Şenyener ile Söyleşi – Deniz Yalvaç |
Sayfa:103 |
Şimdi şikâyet etmek gibi olmasın ama ara sıra hayatta kalmayı beceren yazarlar çıksa da karakterlerinin esiri durumuna düşen yazarlar daha çok. Karakter yazarını yavaş yavaş, dört bir yanından işgal ederek, sonunda tümüyle pençesine alıp, ondan bağımsız her türlü faaliyetten mahrum ederek hayattan el ayak çekmeye yönlendirebilir. |
|
|
“Size Genç Şair Diyenin” / Serhat Güney – Savaş Uğur |
Sayfa:104 |
Size Genç Şair Diyenin bir “Açık Yapıt”; kaotik, yasakçı, baskıcı bir coğrafyada yaşananları ve söylenmesi gerekenleri alıkoyan, insanın evrensel varoluşsal nedenlerini hiçe sayan kapalı bir toplumda, akıl baliğ olma evresindeki iki çocuğun, benzer olaylara farklı tepkiler göstermesinin nedenlerini ortalık yere faş ederek değil de hermeneutik bir diskur ve non figuratif şekillerle anlatmayı tercih eden ve aslında zoru başaran bir kitap ve mekânlar üzerinden çözülüp toplanan bir kitap. Yazarın mekânı yoğun bir biçimde ele alması ve karakterleriyle mekânlar arasında kurduğu yoğun etkileşim, Edip Cansever’in diyalektiği ile “İnsan yaşadığı yere benzer” önermesini izlerini taşıyor bir bakıma. |
|
|
“Gözlerini Kaçırma” / Irmak Zileli – Elif Tozar |
Sayfa:106 |
Her şeyden önce şunu söyleyeyim: Gözlerini Kaçırma bir kadın romanı. Kahramanının kadın olmasından dolayı değil, baştan sona kadın kokmasından dolayı bir kadın romanı. Kadın romanı derken de bir tür feminist manifestodan, plajda okunacak bir “chick-lit”ten, farklı nesillerden kadınları hülyalara sürükleyecek bir romantizmden bahsetmiyorum. Basbayağı kanlı canlı bir kadın bu roman. |
|
|
Cevat Turan ile Söyleşi – Ayhan Şahin |
Sayfa:107 |
Şiir, yaşamı ve yaşanılanı sorgulama gerçeğini taşıdığı sürece, sözcüklerin sorumluluğunda estetik kaygısını taşıyarak hep yeniden evrilecektir. Yaşamak nasıl her sabah yeniden başlamaksa ve yaşam anı yakalamaktan ibaretse, şiir serüveni de bu kervan üzerinde taşır kendisini her gün yeni dizelere. |
|
|
Şiir Günlüğü – Gültekin Emre |
Sayfa:109 |
|
|
|
Şimdi Haberler... – Gülce Başer |
Sayfa:111 |
|
|
|
|
|
|
|
|