|
|
MART 2012
|
|
|
Çizgi-yorum – Semih Poroy |
Sayfa:2 |
|
|
|
Eşik-Söz: Şiir Eleştirisi ve 60’lı Yıllar |
Sayfa:3 |
60’lı yılların şiiri üzerinde düşünmek derken amaçlanan, her ne kadar yaklaşım bir tümellik, tümdengelirlik içerse de, tek tek metinler üzerinde düşünmek, tekil olandan hareket etmektir. Tek tek şairler üzerinde düşünmek, dahası onların tek tek şiirlerini irdelemek. Bu okuma tarzının hedeflerinden biri de, şiir üzerine düşünenleri, söz konusu şairin şiirini, başka bir şiirinden hareketle okumaya, bir başka tek şiiri üzerinde de düşünmeye kışkırtıcı bir biçimde davet etmektir. Kuşkusuz yeni bir yaklaşım değil, 60’lı yıllarda ortaya çıkmış bir okuma tarzı. Bizim burada yaptığımız, bu tarzı biraz derinleştirmeye çalışmak.
Bu sayıda, Süreyya Berfe’nin bir şiiri üzerinde, “Mektubunu Aldım” üzerinde odaklanıyoruz.
|
|
|
Mektubunu Aldım (Şiir) – Süreyya Berfe |
Sayfa:4 |
|
|
|
Süreyya Berfe’nin Şiirinde Nihilist Toplumculuk – Yücel Kayıran |
Sayfa:6 |
“Mektubunu Aldım”, Süreyya Berfe’nin şiir toplamı içinde, içerik, biçem ve poetika bakımından stratejik konumda olan bir şiir. Stratejik konumda olan metin/şiir derken kastettiğim, söz konusu şiirin, Berfe’nin şiirindeki farklılaşmaların kavşağında durması, dolayısıyla önceki ve sonraki dönemlerde yazdıklarının açıklanmasında vazgeçilmez öneme sahip olmasıdır. |
|
|
Şiirin Hayatı - Hayatın Şiiri: Süreyya Berfe Şiiri Üzerine Notlar – Ali Galip Yener |
Sayfa:13 |
Berfe’nin doğa ile etkileşimini dolaysızca şiirine yansıtması şairin şehri sevmemesine, şehir yaşantısını sahici bulmamasına indirgenemez. Bu, bireysel ve ahlaki seçimin siyasi ve toplumsal açılardan irdelenmesi gerekir. |
|
|
Mektupla Gelen Yanıt – İsmail Mert Başat |
Sayfa:17 |
“Mektubunu Aldım” yalnız Anadolu’yu alttan alta kavramaya başlayan değişimin değil, daha önce de değindiğim üzere, Süreyya Berfe’nin insan ve şair tutumundaki değişimin düğüm / dönüşüm hatlarını da barındırır. Anadolu’nun mektupla gelen yanıtından sonra doğa’nın uzantısı, onun bir parçası olarak görünen kimi figürler dışında “insan”, özellikle toplumdaki / toplumsaldaki insan, Berfe’nin şiirinden perde perde uzaklaşacaktır. Olan-biteni Anadolu insanının gözü-dili-gönlü üzerinden görüp anlamak çabası yerini doğa’nın, onun varlıklarının gözleri ve dilleri üzerinden anlama uğraşına bırakacaktır. |
|
|
Süreyya Berfe’nin Şiirlerinde Devrimci Romantizm Sorunu – Yaşar Güneş |
Sayfa:20 |
Berfe’nin bu dönem şiirlerinde sıklıkla işaret edip kullandığı ‘özveri’ sözcüğünün taşıdığı çağrışımlar ve bunun ‘ezbercilik’ konusu ile olan bağları dikkate alındığında, devrimci inanç ve kararlılığın asli öğesinin arandığı yer, devrimin nesnel koşullarının olup olmadığı yönündeki teorik bilgiler değildir. Devrimci inancın varlığı ve özü, doğrudan doğruya devrimin öznel koşullarında, tarihi değiştirecek olanların özverili çalışmalarının ve kararlılıklarının olup olmadığında aranmaktadır. |
|
|
Süreyya Berfe Şiirinde Köy ve Kent İkilemi – A. Galip |
Sayfa:24 |
Süreyya Berfe şiiri, döneminin boy aynasıdır. Fakat Süreyya Berfe, döneme tuttuğu aynanın odağını lirizmin, eposun, logosun, mithosun verili ve genel geçer ayarlarına göre ayarlamaz. Evet, çıkışı bunlardır ama yürüdüğü yol verili “Ufkun Dışında”dır. |
|
|
Brindisi, Ah, Brindisi (Öykü) – Deniz Özbeyli |
Sayfa:28 |
|
|
|
İki Şiir (Şiir) – Sina Akyol |
Sayfa:30 |
|
|
|
“Çünkü Asıl Şiirler...” – Remzi İnanç |
Sayfa:31 |
Orhan Veli’nin Orhan Veli olması, kabul görmesi rastlantı değildir. Bilindiği gibi, modern şiirimizin kurucusu üç usta da (Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet), öncelikle, divandan başlayarak bütün şiir serüvenimize ‘bihakkın’ vâkıftı. Bu nedenle denebilir ki, Orhan Veli ve arkadaşları hemen hemen acemilik dönemi yaşamadı; başka bir deyişle, genç yaşlarında yazıp gönderdikleri dergilerde bekletilmedi. |
|
|
Neden Hikmet İlaydın? – Mustafa Şerif Onaran |
Sayfa:34 |
Hikmet İlaydın benim de İzmir Lisesi’nden edebiyat öğretmenim olmuştu. Bütün sınıf büyülenmiş gibi onu dinlerdik. Anlattığı dersi yaşardı sanki. İnce alaylarla, alışılmamış davranışlarla ağzının içinden konuşur gibi, en soyut, en zor konulara öylesini açıklık kazandırır, en çetrefil sorunları öylesine kolaylaştırırdı ki, sınıfın en haylaz öğrencisi bile onu ağzı açık dinler, donar kalırdı. |
|
|
Kar ve Deniz Kaderi – Hasan Bülent Kahraman |
Sayfa:38 |
“Açık Deniz” şiiri, Yahya Kemal’in ve genel olarak ondaki deniz teması daima bu duyguları yalar geçer. Bir de özgürlük katılır bu imgeye. Açık Deniz bir harikadır. İlk bölümü pek bir şey ifade etmez ama denizi tarif ettikten sonra ‘şekvanı dinledim ezeli mustarip deniz’ deyişi ve susuzluk duygusundan bahsedişi insanı çıldırtır. ‘Ezeli mustarip deniz’ tanımından daha büyük bir tanım düşünemiyorum. |
|
|
Üniversiteliler Şiir Okuyor 1 – Haydar Ergülen |
Sayfa:46 |
Çoğu hayatta olan ve yine çoğu da 70 ve 80’li yıllarda şiire başlayan şairler, kitapları, dönemleri ve şiirleri üstüne üniversite öğrencilerinin yaptığı dönem ödevlerinden kimi bölümleri sizlerle paylaşmıştım. Öğrencilerin adlarını yazmadan ve yalnızca hangi bölümde, kaçıncı sınıfta okuduklarını belirterek. Yazı çok ilgi uyandırmadı! Fakat ilki beni çok üzen, ikincisi ise biraz şaşırtan iki tepki aldım. |
|
|
Onlar Son Düşünce Ustalarıydı – Mehmet Rifat |
Sayfa:50 |
Onlar psikanalizin (Lacan), varoluşçu felsefenin (Sartre),
antropolojinin (Lévi-Strauss), yorumbilimin (Ricœur), göstergebilimin (Barthes, Greimas), Marx’çılığın (Althusser), “kavramlar yaratma sanatı”nın (Deleuze), düşünce sistemleri tarihinin (Foucault), yapıbozucu felsefenin (Derrida), toplumbilimin (Bourdieu) ustalarıydılar. Hepsi Paris’te ve Fransız dilinde buluşmuşlardı. Bizlere “Dünyayı Okumanın Yolları”nı açtılar. Onlar XX. yüzyılın son düşünce ustalarıydı.
|
|
|
Kursakta Bir Yudum Dünya (Şiir) – Cihan Oğuz |
Sayfa:59 |
|
|
|
Azar Azar Azrail (Şiir) – Mehmet Mümtaz Tuzcu |
Sayfa:60 |
|
|
|
Berbat (Şiir) – Betül Dünder |
Sayfa:65 |
|
|
|
Kültür Gündemi: “Şiir Geldi Çekim Eklerine Dayandı” – Veysel Çolak |
Sayfa:66 |
Cemal Süreya’nın hiçbir şiirinde anlamsızlığa düşmediği rahatça söylenebilir. Anlamı zorlamak, anlamsızlığa yönelmek, bunu şiirinin amacı haline getirmek gibi bir derdi olmamış hiç. Oktay Rifat, Perçemli Sokak adlı kitabında, İlhan Berk ise Çivi Yazısı, Otağ, Galile Denizi ve Mısırkalyoniğne adlı kitaplarında sözcüklere alabildiğine güvendikleri, onların oluşturduğu görüntülerle yetindikleri söylenebilir. Sözcükleri yan yana getirirken de anlamı gözettikleri söylenemez. Bu nedenle birlikte kullanılan sözcüklerin uyumsuzluğu, birbirini itmeleri; daha baştan bu anlayışı geçersiz kılıyor. Çünkü bu tutum hiçbir çağrışım oluşturamıyor. Oysa sözcüklerin arasında bilinçli olarak yaratılan uzlaşmazlık istenilen anlamı oluşturmak içindir. Nesnel bağlaşıklıktan da bunun anlaşılması ve uygulanması gerekir. |
|
|
Âşık Veysel’in İki Kadını – Erdoğan Alkan |
Sayfa:68 |
Görmediği için kuruntuluydu Veysel, kuşkulanıyordu Esma’dan, Hüseyin’le ilişki kurduğunu sanıyordu. Kaçmasın diye önce kapıyı kilitleyip anahtarı cebine koyuyor, sonra dövüyordu Esma’yı. Gözü görmeyen bir adam kadını nasıl tutup da döver, diyeceksiniz. Sivralan’da karşılaştığımda aynı şeyi ben de söylemiştim Esma’ya. Şu yanıtı vermişti: “Soluğundan bulur seni, soluğundan. Yılanı deliğinde bulur çıkarır!” |
|
|
Yeşil Reçete (Şiir) – Orhan Göksel |
Sayfa:69 |
|
|
|
Düzanlam ve Yananlam Üzerine Birkaç Söz – Nizamettin Uğur |
Sayfa:70 |
Pek çok alanda olduğu gibi “düzanlam”-“yananlam” kavramları da üzerinde hiç düşünülmekzisin bir ezber üzerinden kullanılagelmektedir. Dilbilim sözlükleri kavramları kısa vermek zorunda oldukları için bu ezberi bozacak biçimde ayrıntı içermiyor. Ama bu sözlüklerin hazırlayıcılarının da başka çalışmalarında konunun üzerine gittiklerini, konuyu ayrıntıladıklarını göremiyoruz. |
|
|
Yapbozun Eksik Parçaları: Kazuo Ishiguro – Melike Belkıs Aydın |
Sayfa:74 |
Beden üzerinde bireylerin tasarruf yetkisinin bulunması metalaşmaya dönüşme tehlikesini içerir, yasak bu tehlikeyi göz önüne alır. Hailsham insancıl algının kendi yasasını dolanmasıdır. Yasaklı sonuca arka yoldan varır. İnsancıl düşünüş insanın onurunu korur, üretilmiş varlıkların korunacak bir onurları zaten yoktur. Üretim bir tıpkıçekim biçimidir. Organ nakline gereksinim duyan insanların kurtarılması amacıyla kurulan Hailsham kutsallık savının çevresinden dolanarak yasayı ihlal eder. Görevleri, asılların gereksinimlerini karşılamak olan Hailshamlı çocuklar insan değil gölgedir. |
|
|
Umut Kırıntısı (Şiir) – Özkan Satılmış |
Sayfa:77 |
|
|
|
Not Defteri – Hüseyin Yurttaş |
Sayfa:79 |
MEB’in ve Notos’un “100 Temel Eser” listelerinde daraltıcı bir seçme yöntemi var: 100 temel eser seçilmiş ama, belli bir oran gözetmeksizin Türk ve dünya edebiyatından, karışık olarak 100 eser. Bakıyorsunuz, seçkin bir yazarımızdan üç kitap “temel eser”liğe layık görülmüş ama dünya edebiyatına damgasını vurmuş nice yazarın esamisi okunmuyor. Türk ve dünya edebiyatından 100 tanecik eser seçilecek olunca, Rus, İngiliz, Fransız, İspanyol, İtalyan, Arap, Güney Amerika, Çin, Japon, Hint, İran… edebiyatının pek çok eseri bir çırpıda yoklara karışıyor. Kimilerinden birer tane olsun anılmadan, alınmadan hem de! |
|
|
Nilüfer Mizanoğlu Reddy ile Söyleşi – Tozan Alkan |
Sayfa:83 |
Ne yazık Sevim Burak, Sevgi Soysal, Tezer Özlü, Selçuk Baran, Tomris Uyar, Nezihe Meriç artık bu dünyada değiller ama yapıtlarının modern Türk edebiyatında tartışılmaz yerleri var. Kitapları yeniden basılıyor ve onlar üzerine yazılar yazılıyor. Şimdi aşağı yukarı yirmi beş yıl sonra, çok değerli kadın yazar ve şairlerimiz var. Bence onları birey olarak ele alıp yapıtlarını çevirmek yıllar önce yapılmış bir antolojiye eklemekten daha iyi olur. |
|
|
Film Bitti (Şiir) – Can Sinanoğlu |
Sayfa:86 |
|
|
|
Şiirler (Şiir) – Mateya Matevski |
Sayfa:87 |
|
|
|
Yeni Şiirler Arasında Refik Durbaş |
Sayfa:88 |
Hatırlatma 1: Meltem Berton, çıkan kitabından şiirlerini göndermiş… Bu köşe, kitaplardan alıntı yapmıyor, adı üzerinde “Yeni Şiirler Arasında”... Başka arkadaşlar da çıkan kitaplarından şiirler gönderiyorlar. Bu şiirlerin dikkate alınmayacağının bilinmesini isterim.
Hatırlatma 2: Kimi arkadaşlar şiirlerin altına ya da üstüne adlarını yazmıyorlar. Özgeçmişine bile adını yazmayanlar var. Her ay gelen 300-400 şiir içinde bu da karışıklığa yol açabiliyor. Lütfen şiirlerinize adınızı yazmayı unutmayın…
Şiir, hayatınızdan eksik kalmasın…
|
|
|
Dövmesi Tay (Şiir) – Emin Kaya |
Sayfa:88 |
|
|
|
Muhacir Bir Yara (Şiir) – Ejder Demir |
Sayfa:89 |
|
|
|
Yeni Öyküler Arasında – Hatice Meryem |
Sayfa:90 |
Bu ayki öykülerin konuları arasında ‘kanser hastalığı’ başı çekiyor. Dil olarak ben anlatıcılı öyküler, üslup olarak yine şiirsel öyküler ağırlıklı. Tekrar söylemek zorundayım, düzyazı bizlere yaşadığımız dünyayı, yürüdüğümüz sokağı, ağrıyan dişimizi, şimdi’nin ayrıntılarını en iyi ifade imkânı tanıyan enstrümandır. Bizim gibi yazıya yeni başlayanlara düşen bu enstrümandan en iyi sesi duymak ve duyumsatmaya çalışmaktır. Şiir ‘bu süreçte’ ayağımıza bağ, sesimizi duyurmaya manidir. Eğer düzyazıyla anlatamadığımız bir durumu, olayı, duyguyu şiirle ‘süslemeye’ çalışırsak bu hem bize hem öyküye hem de şiire haksızlık olur. Bir de anlatacağımız şey, bize kalıbını duyurmalı. Biçime yön veren anlamdır diye ustalarımız hep söylerler. Tamam biz soyut düşünceye ulaşmak için şiire ihtiyaç duyuyor olabiliriz ama bakalım öykümüz de duyuyor mu? Duymuyorsa kaçınalım. |
|
|
Ayna (Şiir) – Abuzer Gülpınar |
Sayfa:91 |
|
|
|
Şiir (Şiir) – Latif Babacan |
Sayfa:93 |
|
|
|
İbraham Kim? (Şiir) – Arzu Uçar |
Sayfa:94 |
|
|
|
Yalnızlık (Şiir) – Sertaç Gereç |
Sayfa:96 |
|
|
|
Varlık Kitaplığı |
Sayfa:97 |
|
|
|
Atilla Birkiye ile Söyleşi – Füsun Öztürk |
Sayfa:97 |
Kılavuzluk yapma düşüncesiyle oluşmadı bu yazılar; şiir ya da şair götürdü beni bunları yazmaya. |
|
|
“Cazın Irmakları” / Cahit Koytak – Asım Öz |
Sayfa:99 |
Cazın Irmakları hem vurgulu hem de forma daha az bağlı olan ritmik bir yapıya sahip. Şiirin düzensiz salınımı, akışı, konuşan sesin bükülmelerini takip ederkenki dalgalanmalarda ve titreşimlerde bariz bir biçimde görülür. Şiirdeki yinelemeler bir yandan söylemi güçlendirirken bir yandan da şiirlerin tıpkı cazın alt yapısını oluşturan zenci ilahileri, büyük çiftlik şarkıları, iş şarkıları gibi yüksek sesle okunabilmesini sağlar. Sözcükler noktasında dikenli telleri yoktur şairin. Kimlik takıntısı haline gelen kimi sözcükleri bayrak gibi şiirine taşımaz. Meselesini ortaya koymak için tıpkı blues gibi ritim ve tekrarı manipüle eder. |
|
|
Gülay Toksöz ile Söyleşi – Âdem Yavuz Elveren |
Sayfa:101 |
Kadınların işgücü piyasasına katılımının sınırlı olduğu ülkelerde kalkınmayla kadın emeği arasında bir ilişki olduğu hiç düşünülmüyor. |
|
|
“Kesik Hava” / Murat Yalçın – Mukadder Özgeç |
Sayfa:102 |
Kesik Hava’nın öykülerini ikinci kesimdekiler gibi değerlendirebiliriz. İçindeki öyküleri bir çırpıda bir araya getirip onların hiçbirini dışarıda bırakmayan genel yorumlara ulaşmak güç. Konuşmalı, gürültülü, serüveni bol öyküler değil bu öyküler. Bu yüzden, sessiz bir ortaklık var aralarında denebilir. (“Sessiz” sözcüğünü hem sözlüklerdeki düzanlamıyla, hem de eğretilemeli anlamıyla kullandık.) Anlatıcı bir gözlemci gibi konuşuyor, kişi betimlemelerinde yoğunlaştırıyor söylemini. |
|
|
“İslam’ın Geleceği” / Wilfred S. Blunt – Serap Çakır |
Sayfa:104 |
Halifelik kurumunun nasıl oluştuğundan mezhep çatışmalarına, İslam hukukundan eğitim kurumlarına ve Osmanlılara kadar pek çok konuda İslamiyet algısını bir İngiliz’in gözünden okumanız, Batı’nın o dönemlerde nerede durduğunun idrakini ileri noktaya taşımak açısından son derece yararlı olacaktır. İngilizlerin muhtemelen önyargılarla baktığı bir dünyayı, Wilfred S. Blunt’ın vatandaşlarına açıkyüreklilikle anlatması, ülkesinin çıkarları için stratejik taktikler önermesi de bir üçüncü okumayı gerektiriyor aslında. |
|
|
“Mavi Tilki” / Sjón – Eda Ata |
Sayfa:105 |
|
|
|
Şiir Günlüğü – Gültekin Emre |
Sayfa:106 |
|
|
|
Yeni Yayınlar – Reyhan Koçyiğit |
Sayfa:108 |
|
|
|
Şimdi Haberler – Gülce Başer |
Sayfa:110 |
|
|
|
|
|
|
|
|