Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

EYLÜL 2011

Çizgi-yorum – Semih Poroy Sayfa:2
Dosya: Kürtçe Edebiyat Odağında Karşılaşmalar, Karşılaştırmalar Laurent Mignon Sayfa:3
Edebiyat araştırmacılığı ve eleştiriciliği de benzer bir biçimde statüko ile barışmamalıdır. Bunun başlıca nedeni, edebiyatın, paşaların ve papazların, hatta doğanın çizdiği sınırlara hiç sığmamasıdır. Özü itibariyle sınır tanımadıkları için, karşılaştırmalı edebiyat çalışmaları bu bağlamda büyük imkânlara sahiptir. “Millî” olandan çok daha somut gerçeklerin varlığına işaret ederler. Yine de karşılaştırmalı yaklaşımlar, özgürleştirici olanaklar sunmakla birlikte, birçok riski de barındırırlar. Etki arama dedektifliğine indirgendiğinde ve böylece etkileyen-etkilenen bazında edebiyatlararası bir hiyerarşi oluşturmaya yönelik yapıldığında, karşılaştırmalı yaklaşımların pek de anlamı kalmıyor. Ancak göreceğiniz üzere, “Kürtçe Edebiyat Odağında Karşılaşmalar, Karşılaştırmalar” adlı dosyamıza katkıda bulunan yazarlar bu tuzağa düşmeyip karşılaştırmalı çalışmaların, Türkçe edebiyat, Kürtçe edebiyat ve Filistin’de üretilen Arapça edebiyat üzerinde ayrı ayrı ve birlikte düşünmeye, edebiyat tarihini gözden geçirmeye ve bildiklerimizi sorgulamaya bir davet olduğunu gösteriyorlar. Mesnevilerden ilk sosyalist şairlerin gelenekle kurdukları ilişkiye, Türkçe ve Kürtçe romanda dil sorunsalından devrimci Kürt ve Filistin kadın şairlerine kadar uzanan bu incelemeler ve araştırma önerileri, çoğulcu bir Türkiye edebiyat tarihine katkılar olarak değerlendirilebilir.
Türkçe ve Kürtçe Romanda Dil Meseleleri – Servet Erdem Sayfa:4
Türkçe ve Kürtçe romanlarda öteki(nin) dil(i) ve anadil arasındaki gerilimli ilişki şöyle bir farklılıkla ortaya çıkar: Türkçe romanlarda öteki dilde konuşmaya çalışanlar ağırlıktadır; Kürtçe romanlarda ise öteki dilde konuşturulmaya çalışılanlar. İlki etkenliğin çağırdığı iktidar, irade ve istenci; ikincisi pasifliğin çağırdığı tâbiliği ve dayatmayı duyuran bu farklılık sonuçta birleşir. Sonuç olumsuzdur: anadilini konuş(a)mayanlar başka bir dili/dilde de konuşamazlar. Tanzimat romanlarında karşımıza çıkan Fransızca konuşmaya çalışan ancak konuşamayan tatlı su Frenklerinin özel durumu, trajikomik özentilik ile kendini gösterirken; aynı durum Kürtçe romanlarda baskı, zorlama ve yasak merkezinde genel bir problem olarak işlenir. Bu genel problemin ardında yatan politik nedenler Kürtçe romanlarda daha çok örtük şekillerde işlenmektedir. Ortak nokta şudur: her iki edebiyatta da yazarlar kadın meselesi, sınıf mücadeleleri, köy gerçeği gibi sorunların yanında dil odaklı bir kimlik tehdidini işlemek gereği duymuşlardır.
İcra Memurunun Yerine Geçtim (Şiir) – Abdülkadir Budak Sayfa:9
“Mem û Zîn” ve “Hüsn ü Aşk” Karşılaştırması Bağlamında Klasik Kürt ve Türk Edebiyatı Üzerine Notlar – Ayhan Tek Sayfa:10
Kürt edebiyatının yıllarca yasaklı alanlarda hapsedilmiş olması sadece farklı dillerdeki edebiyat ürünlerini karşılaştırma olanağını ortadan kaldırmamıştır, Kürt edebiyatının diğer edebiyatlar gibi gelişme imkânını da engellemiştir.
5-7-5’ler (Şiir) – İsmail Uyaroğlu Sayfa:16
Bülbül’ün İsyanı: Nâzım Hikmet ve Cegerxwîn Şiirinde Aşk – Ömer Faruk Yekdeş Sayfa:17
Nâzım Hikmet ve Cegerwxîn’in ideolojik tutumları, politik yaşamları ve genelde sanat, özelde şiirle kurdukları ilişki arasında benzerlikler bulunmaktadır. Marksizm’i benimsemeleri ve aktif bir şekilde politikayla ilgilenmeleri iki şairin sanat anlayışını önemli ölçüde etkilemiştir. Ancak şairlerin Marksizm’i alımlama biçimleri arasındaki farkı göz önünde bulundurmak gerekir. Nâzım Hikmet Marksizm’i, sınıflar arası mücadele olarak yorumlamış ve işçi sınıfı ideolojisi temelinde bu mücadeleyi yürütmeyi benimsemiştir. Buradan hareketle kendisini “sanayinin yarattığı içtimai hayattaki muayyen bir sınıfın şairi” olarak nitelemiş ve “o zümrenin dertlerini, acılarını, ihtiyaçlarını anlat[tığını]” ileri sürmüştür. Buna karşılık Cegerxwîn, bir yandan sınıflar arası mücadeleye vurgu yaparak döneminin Kürt toplumsal yapılanmasının bir gerçeği olan ağa-şeyh ve köylü karşıtlığını işleyip sınıfsal mücadeleye odaklanırken; öte yandan Kürdistan’ın Birinci Dünya Savaşı sonrası birden fazla devletin egemenliğine geçmesinin etkisinde kalmıştır.
Çağdaş Filistin Şiiri ve Kürtçe Şiir: Kadın Şairler – Rûken Alp Sayfa:23
Yazıda şiirlerini inceleyeceğimiz şairlerin şiirlerinin beslendiği coğrafya, toplumsal yaşam ve siyasi koşullar açısından benzer özelliklere sahiptir. Filistin’deki kurtuluş hareketi, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin içinde bulundukları koşullar ve Kürt Hareketi’nin toplumsal yaşamdaki etkileri bu iki şiirde de hissedilir. Türkiye’de bir kadın olarak şiir yazmak temelde ataerkil anlayışın yaşamdaki etkilerinden referansla anlamlandırdığımız nedenler dahilinde zaten sıkıntılı bir sürece işaret eder. Buna ek olarak uzun yıllar yasaklı olan, kamusal alanda varlık bulamayan bir dilde yazmak, şairi de şiiri de zahmetli bir yola sokar.
Kelebeğin Esaslı Öpücüğü (Öykü) – Akın Sevinç Sayfa:29
Örtüler, Yazgılar, Elemler – Feridun Andaç Sayfa:34
Uyanış düşüncesi yakınlaşırken başlar iki insan arasında. Uzaklıklar her zaman iyidir. Kafka da boşuna Felice’ye bundan söz etmemiş miydi; o uzaktayken daha besleyici olmamış mıydı?
Eski Bizans! Bazen Seviyorum Onu, İkonaları ile – Hasan Bülent Kahraman Sayfa:38
Nereden esti bilmiyorum, aynı günlerde habire Troçki okudum. Belki Malraux tetikledi, bilmiyorum. Portreler diye bir kitabı vardır İngilizcede. Onları okudum. Çok açık, berrak, duru, akıcı yazan bir kişi Troçki. Başka nasıl olsun? Eylem adamları onlar. Dertleri edebiyat değil, etkilemek, tartışmak ve kazanmak. Oysa edebiyatın, has edebiyatın en önemli isimleri kazananlar değil kaybedenlerdir. Biçimde yoğunlaşmak bir yitiriştir ama gerçek edebiyat da biçim ve üsluptur.
Tekinsiz (Şiir) – Serdar Ünver Sayfa:44
Fethi Naci’nin Eleştiri Anlayışında Dilin Önemi – Mustafa Şerif Onaran Sayfa:46
Fethi Naci yapısalcı yöntemle değil, izlenimci yöntemle bakıyor Yaşar Kemal’in romanlarına. Olguların bütün içindeki ögeleri, ilişkilerin ayrıntıları ele alınarak bir romanın yapısına nasıl varılır? İnsanın davranışları nasıl bir gerçek izlenimi verir? Bu duyumları, bu izlenimleri yorumlamak belli bir anlayışla romana bakmayı gerektirmez mi?
Mahalle Kasabında Astral İnfaz (Şiir) – küçük İskender Sayfa:51
Kültür Gündemi: Ölümünün 26. Yıldönümünde Abdülkadir Bulut Sayfa:52
Abdülkadir Bulut Şiirimizin Neresinde – Sabit Kemal Bayıldıran Sayfa:52
Sosyalist Gerçekçiliğin Üçüncü Kuşak’ında yaygın bir ‘türkü tadı’ arayışı vardır. Bu, sınıfsal kökenden kaynaklandığı kadar, ideolojinin belirleyiciliğinden de gelmektedir. Bir kez Üçüncü Kuşak’ın şairlerinin önemli bir bölümü ‘kırsal kökenli’dir. Hasan Hüseyin, Yaşar Miraç, Ozan Telli, Şükrü Erbaş, Murtaza Vural, Azer Yaran, Adnan Yücel, Suat Vardar, Adnan Özer ‘Yeni Türkü’ diye adlandırdıkları, ‘kökü bu topraklarda olan’ bir lirizm peşine düştüler. Bunda okullarda aldıkları eğitimin payı büyüktür. ‘Milliyetçi’ bakış açısıyla yetişen bu kuşak, sonradan ‘sosyalizm’ ile buluşsa da, şiirlerinin kılcal damarlarında milliyetçi öğeler dolaşır.
Hep Akdeniz’i Özleyen Şair: Abdülkadir Bulut – Aydan Yalçın Sayfa:56
Akdeniz, kavganın, direncin ve umudun ülkesidir. Karanlık günler, 12 Mart 1971 Darbesi’yle başlar Bulut’un yaşamında. Sıkıyönetim komutanlığının emriyle sol kimlikli demokrat aydınlar tek tek tutuklanmaya başlanır. Bulut da Anamur’dan arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alınır. Bir süre gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakılır. 70’li yılların başında, Varlık, Türk Dili gibi dergilerde yayımlanan yeni şiirleriyle dikkat çeker. Milliyet Sanat Dergisi’nin açtığı, ‘1974’ün En Başarılı Genç Şairi’ yarışmasında ‘şiirleri övgüye değer’ bulunan şairler arasında yer alır. Behçet Necatigil, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Hilmi Yavuz, Necati Cumalı ve Oktay Rifat’tan aldığı bu anlamlı ödül, şairin yazma tutkusunu iyice hızlandırır.
Büyü (Şiir) – Arife Kalender Sayfa:58
Değişen Bir Şeyler (Öykü) – Kerem Işık Sayfa:59
Yaz Notları... Yazıyorum! – Haydar Ergülen Sayfa:61
Şiirinin sosyolojiyle bir ilgisi, ilişiği yoktur. Sosyolojik değişimler, dönüşümler gibi, şiirin de evrilmesini beklemek, onun da çağın icaplarına, günün taleplerine göre değişmesini istemek doğru değildir, bunun için sözgelimi roman ne güne duruyor? Öyle ya roman, tarihin yerine ortaya çıkan bir tür değil midir bir bakıma da? Bırakalım şiir de ‘zamansız’, hatta ‘zamandışı’ bir ‘şey’ olsun, çağ çok çiğ de olsa şiir kendi ırmağında aksın.
‘Ağrı Dağı Efsanesi’ – Halûk Sunat Sayfa:68
Ağrı Dağı Efsanesi, estetik-poetik özellikleri ve toplumsal/siyasal gönderimleri bağlamında birçok farklı boyutuyla ele alınmayı hak eden bir metin. Sözgelimi, merkezî yetke ve temsilcilerinin yerel olana yönelik şiddete dayalı tahakkümünün, (doğrudan şiddet içermeyen, –neredeyse– ilkel düzeyli ‘sivil itaatsizlik’ tarzında) kararlı kitle gücü ve dayanışması ile geçersiz kılınması, kanımca, metnin, önemli bir toplumsal/siyasal gönderimidir.
Göstergebilimsel Yaklaşımla Bir Şehrin Paşasını Okumak – Emrah Adaklı Sayfa:72
Yine Ziya Paşa’nın Adana’da vali olarak bulunduğu dönem kurak bir yıl olmuştur. Halk kuraklıktan kurtulmak için yağmur duasına çıkmaya karar verir. Bu duada valinin de bulunması usûldendir. Vali Ziya Paşa, kapısına gelen davetçilerle bir süre konuşup düşündükten sonra yaşadığı dönem göz önüne alındığında şu ilginç açıklamayı yapar: “Ben bu duaya iştirak edemem. Çünkü Allah’tan utanırım. Bana, ‘size ırmaklar verdim, neden onlardan yararlanarak ovanızı sulamıyorsunuz?’ derse, ben ona ne cevap verebilirim?” Vali Paşa’nın bu sözü o gün bugündür Adana ahalisi tarafından asla unutulmamıştır.
Ahmet Mithat Gerçekçiliğine Dair – Yüce Aydoğan Sayfa:76
Ahmet Mithat poetikasında, reel olan, güncel olandır; güncel olan, reel olandır. Yazının reel ile ilişkisi, yazının güncel olan ile ilişkisi biçiminde ortaya çıkar. Ve Ahmet Mithat edebiyatında güncel olan, gazete söylemiyle, gazete epistemolojisiyle ilgilidir.
Poroy’un Koşu Bandı (Şiir) – Metin Fındıkçı Sayfa:79
Not Defteri – Hüseyin Yurttaş Sayfa:80
Fişekçi’nin saptaması yerinde. Destan ve destansı şiir de, hatta bunlara yakın anlatılar da çaplı, incelenmesi gereken bir konu. Lirik şiir, belki de Akdenizliliğimizden kolayımıza gelmiş. Duygusal yanımız ağır bastığından ve sözün müziğine olan tutkunluğumuzdan belki. Oysa destanlar ya da destansı şiirler de “konu”nun, “anlatılan”ın aktarılmasına öncelik sağlanmadan, onun yüzeyselliğine ya da sığlığına düşmeden işlendiğinde, lirizmin bütün tatlarını taşıyan bir bileşime ulaşılabilir. Kuvayı Milliye Destanı bunun en güzel örneği değil midir?
Bahçe III (Şiir) – Mehtap Meral Sayfa:83
Sabahattin Eyuboğlu’ndan Üç Kitap Tozan Alkan Sayfa:84
İki ciltte toplanan Mavi adlı kitabın (Türkiye İş Bankası Yayınları) önsözünde Azra Erhat’ın da belirttiği gibi Eyuboğlu, bir aydın, yazar, düşünür, çevirmen, eleştirmen, eğitimci, öğretmen gibi pek çok sıfatı fazlasıyla hak ediyor. Kısaca “bir yaşam adamı” o.
Kuşlara Bakmak (Şiir) – Tian Yuan Sayfa:86
Şiirde Yeni İmzalar – Enver Ercan Sayfa:87
Açıkçası özellikle internet ortamında dolaşan, çoğunlukla da takma isimlerle yazılmış hakaretamiz yazıların polemikle bir ilgisi yok. En ağır üslupla kaleme alınmış polemiklerin bile (Örneğin, Nâzım Hikmet’le Peyami Safa’nın birbirlerine yazdıkları, Attila İlhan’ın, Fethi Naci’nin eleştiri-polemik yazıları) belli bir yazınsal seviyesi vardı. En kızgın oldukları zamanlarda bile imzalarına halel getirmemeye özen gösterirlerdi. Göstermeseler, dergilerde, gazetelerde yazılarına yer de bulamazlardı zaten.
Yeni İmzalı Öyküler Arasında – Nalan Barbarosoğlu Sayfa:88
“Bombom Şekeri” yazarına... Çocukluk öyküsü yazmak hiç kolay değildir ama altından çok iyi kalkmışsınız. Öykünüze tek itirazım var... Mehmet’e “şeker” yerine “şekey” dedirtmenize gerek yoktu... Hele Mehmet’in kurduğu diğer cümleler (“r”leri söyleyebiliyor) düşünüldüğünde hiç gerçekçi olmuyor. Elinize, dilinize sağlık. Öykünüzü Varlık okurlarıyla paylaşıyorum.
Heba (Şiir) – Senem Gökel Sayfa:89
Bir Kuşun Gözleri (Şiir) – Alp Ertan Sayfa:90
Cız Müzik (Şiir) – Serdar Seren Sayfa:91
Bombom Şekeri (Öykü) – Öznur Gözmen Sayfa:92
Dua ve Allah (Şiir) – Servet Gündoğdu Sayfa:93
Varlık Kitaplığı Sayfa:94
Sina Akyol ile Söyleşi – Duygu Kankaytsın Sayfa:94
Sözcükleri parçalamam, hece anlamlarından şiirsel anlamlar üretmem, az sözcüğü çok kılmam, vb., “biçimsel kaygılar” çerçevesinde değerlendirilmemeli; o tür ‘hareketlendirmeler’, yazmakta olduğum şiirin doğrudan ‘öz’ü ile ilgili.
Irmak Zileli ile Söyleşi – Melisa Ceren Hasmaden Sayfa:98
Eşik’i 2 yılda yazdım. Ama bu 2 yıl, doğrudan romanı kaleme aldığım bir zaman dilimini tanımlıyor. Bence, bu 2 yılın öncesinden başlayarak, okuduğum ve üzerine yazdığım tüm romanların Eşik’e çok büyük bir katkısı oldu. Bana eleştirel bir göz kazandırdılar. Okuduğum ve bana ait olmayan her metne karşı edindiğim bu eleştirel göz, kendi metnim söz konusu olduğunda kaybolup gitmedi. Neyse ki gitmedi. Bence bir romancı için en büyük tuzak kendine karşı duyduğu aşırı güvendir. En büyük yarar ise, yazdıklarına keskin bir eleştirel gözle bakabilmesidir.
“Varlığın Öteki Yüzü” /Şeyhmus Dağtekin – Filiz Bingölçe Sayfa:100
Romanın anlatıcısı, yaşını başını almış bir “alfabe ustası”: Dağtekin’in ta kendisi… Adıyaman’ın Harun köyünde doğmuş, ilk nefesi orada almış, ilk yudumu orada içmiş, taşla toprağı ilk orada tanımış… Minicik yüreği ne denli geceye, vara yoğa, büyüklerin büyük büyük laflarına, ortancaların tehditkâr tavırlarına ürke korka yaklaşsa da bir dış dünyayla çevrili ve o küçük aklına onca şeyi sığdırmaya çalıştığı için olacak, durmadan sorup duruyor.
“Sarı Şey” / küçük İskender – Didem Balta Sayfa:102
Ruhlarımız, algı eşiğimizin de altında bir hızla çürüyüp sararmaktayken, kendimize dair, anlık bir farkındalığa kavuşmamızın sarsıntısı… İşte tam da bu duyarlılıkla karşılıyor bizi Sarı Şey. Kendi içinde astral bir seyahate çıkan şair, “sarı ve lacivertin hüküm sürdüğü topraklardan, insanlardan, patolojiden aldığı aşk ve şiddetle Akdenizli bir ağıt yakıyor” arka kapaktaki tabirle. Eski kitaplarına göre durgunlaşmış görünüyor İskender. Açılışta bizi karşılayan not da bunun bir habercisi sanki: “benim cinlerim tanrının liginde oynamıyor”. Bu durum şairin orta yaş aşamasına bağlanabilir, ancak bunun bir sıradanlaşma anlamına gelmediğinin altını çizmek gerekiyor. Yine herkesin aktığı mecraya akmamakta direniyor onun kelimeleri.
“Myndos Geçişi” / Emirhan Oğuz – Cemil Okyay Sayfa:104
Simya, şamanlığa değin uzanır, şamanın sözü de, şairin şiiri de söylemiyle “dürüstlükle sınanır; büyüsüyle, şarkısıyla değiştirmesi beklenir. O dille değiştirir.” Dil ki bu şiirlerde Emirhan Oğuz’un sorunsalıdır; “ferhadi bir gürz”, bir itkidir.
Şiir Günlüğü – Gültekin Emre Sayfa:109
Hayatın söylettiklerine yer vermiş yeni şiir kitabı İmgeler Benim Yurdum’da (Şiirden) Metin Cengiz. “Rüzgârın Uğuldadığı Şarkılar” bölümünde “Sonsuzluğun, Çınar Ağacının, Kestane Ağacının, Talihin, Nilüferlerin, Ölümün, Yakarışın, Bir Damla Işığın, Ayın, Aşkın, Hayatın, Uzaklığın, Açılan Yaranın, Umutsuzluğun, Zamanın, Ayrılığın” söylettiklerini şiirleştiriyor yalın bir biçimde. Hayatın ortasında yer alan bir şair Metin Cengiz. Her şair kendini hayatın ortasında sanır ama bunu gösteremez. Metin Cengiz bunu, bu kitaptaki şiirleriyle gösteriyor ustaca. “Hayat anılara doğru serin bir yol”sa, o bu yolda “Sondan başa doğru/ Tersine çevirerek” derisini kendini “yeniden” yazıyor. “dağlara mı olur uçurumlara mı/ Asıp” ömrünü “şaha” kaldırıyor. “Onların şarkıları memleket olsun./ Daha doğacak güneşler var”.
Yeni Yayınlar – Reyhan Koçyiğit Sayfa:111
EYLÜL 2011 - KİTAP EKİ
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI