|
|
AĞUSTOS 2011
|
|
|
Çizgi-yorum – Semih Poroy |
Sayfa:2 |
|
|
|
Kanondan Dışlanma ve Popüler Edebiyatta Çoğulculuk – Veli Uğur |
Sayfa:3 |
Kanon deyince aklımıza kurumsal yapılar geliyor. Kimi kurumların ya da devletlerin seçtikleri eserleri topluma okutma, öğretme çabası olarak adlandırabileceğimiz bir çalışmanın adı. Edebiyat kanonu İskenderiye Kütüphanesi’nde ilk oluşturulduğu günden bugüne sürekli değişmiş olan bir yapıdır. |
|
|
Peyami Safa ve Toplumsal Cinsiyet: “Yalnızız” Romanındaki Kadın Karakterler – Gülin Enüst |
Sayfa:6 |
Peyami Safa eserlerinde Doğu-Batı meselelerini, 20. yüzyılın modernizmle beraberinde getirdiği toplumsal sorunları, bireyin ve toplumun yozlaşmışlığını, maddiyatın maneviyattan üstün tutulmasıyla bireylerin içinde bulunduğu ahlaki çöküntüyü anlatmıştır. |
|
|
Osmanlı-Türk Romanının Öteki Metinleri – Servet Erdem |
Sayfa:9 |
Türk roman kanonlarının3 kimi metinleri, sözgelişi Ermeni harfli Türkçe romanları, azınlık yazarlarınca kaleme alınmış romanları, kadın yazarların metinlerini görmezden gelmesi kadar tehlikeli karakteri, sadece belli metin¬lerin okunmak üzerine kurulmuş olması değil; bu metinlerin nasıl okunması gerektiğini dayatmasıdır. Bu “kanon taslakları” bireysel referansları anonim göndermelere ve giderek yazınsal yasalara-gerçeklere dönüştürürken yerleştirdiği okumalar pratiği sayesinde en ka¬nonik metinleri bile kendi kendisinin ötekisi haline getirebilir ya da metnin anlam üretme stratejilerini susturmak, çoğul karakterini tör¬pülemek amacıyla sorgulanamaz bir okumaya-yorumlamaya sıkıştırıp tüm olası okuma-yorumları öteleyebilir. Yaklaşık yüz yıl boyunca “tipik bir alafranga züppe eleştirisi” olarak okunan Araba Sevdası bu mekanizmanın nasıl işlediğine bir örnektir. |
|
|
Mehmed Uzun’un Geç Dönem Edebiyatına Dair – Alparslan Nas |
Sayfa:12 |
Yaşamını yazarlıkla ve yazarlığını Kürt dilinden modern roman dili yaratmakla geçiren Uzun, sürgün yılları boyunca çağdaş edebiyatın en önemli “sürgün” anlatılarından bazılarını yarattı. Ülkesinden, kültüründen ve dolayısıyla dilinden uzak bir yazar, bellek’in gücüne ve “seslere” yönelerek, henüz kurumsallaşmamış ve standart bir roman diline sahip olmayan Kürt diliyle bir külliyat ortaya koydu. |
|
|
3-7-5’ler (Şiir) – İsmail Uyaroğlu |
Sayfa:15 |
|
|
|
Türkçe Edebiyatta Haçın Gölgesi – Laurent Mignon |
Sayfa:16 |
Hıristiyanlığın temel metinleriyle, hatta bazen de Hıristiyan ilahiyatıyla kurulan metinlerarası ilişkiler, dolayısıyla edebi metinlerde Hıristiyan sayılabilecek motiflerin ve imgelemin varlığı, edebiyat araştırmacısı için dikkate değer bir sorunsal oluştururken, Türkçe edebiyat öğretimine çoğulcu bir yaklaşım geliştirmeye çalışan öğretim üyeleri için de üzerinde düşünülmesi gereken bir imkân olarak değerlendirilmelidir. |
|
|
Azınlık Edebiyatından ‘Minör Edebiyata’ Geçiş Üzerine Birkaç Düşünce – Katerina Pavlopoulou |
Sayfa:19 |
‘Millet’ bir anahtar kelimedir. Türkiye’nin ulus inşası için tarihsel kaygısına rağmen toplumu hâlâ bir mozaiktir. Dolayısıyla, azınlık edebiyatı Türkiye’nin geçmiş ve modern kimliğini iyi incelenmesi için en etkili yollarından biridir. Yakın zamana kadar Rum Ortodoks Toplumu İstanbul’un en önemli azınlıklarından biriydi ve bu sebeple özellikle İstanbul ve Anadolu ile ilgili Yunancada yayımlanan çok çeşitli kitaplar vardır. Edebiyatın Deleuze tarafından tanımlandığı şekliyle, çoğulculun önemini belirtmeyi ve minör edebiyatın –başka bir ülke, başka bir majör dilde üretilmiş olsa bile– Türkiye(li) edebiyatına bağlı olduğunu açıklamayı deneyeceğim. |
|
|
Karanlığın Dördüydü (Şiir) – Mehmet Mümtaz Tuzcu |
Sayfa:21 |
|
|
|
Osmanlı’nın Son Döneminde Kadın Hareketine “İstikamet Verme” Çabasına Bir Örnek: “Türk Kadını” Dergisi – Birsen Talay Keşoğlu |
Sayfa:22 |
Milliyetçiliğin temel direği sayabileceğimiz “ötekileştirme”, saf dışı bırakma da kadınlar aracılığıyla, yani toplumsal cinsiyet ilişkileri mevzu edilerek yapıldı. Batılı kadına, Batılılaşmış kadına, levanten kadına ilişkin olumsuz örnekler dergilerde, romanlarda yerini aldı. Modernleşme yanlısı istisnasız herkesin fikirbirliğine vardığı nokta, kadınların eğitilmesi olmuştur. Kısacası “terbiyecilik” görevi kadına uygun bulunmuştur, çünkü kültür taşıyıcılığı görevi de kadına verilmiştir. |
|
|
Şiirler – Tuğrul Tanyol |
Sayfa:24 |
|
|
|
Moskova, Kadınlar ve Nâzım Hikmet – Hasan Bülent Kahraman |
Sayfa:25 |
19. yüzyılda Moskova yok. Petersburg var. Devrim bile orada patladı. Fakat öncesinde Moskova saf, katıksız bir Hıristiyanlık. İkonalar. Dolayısıyla Rusya Bizans demek. Bir başka Bizans. Bizim bilmediğimiz tarih bu. Konstantinopol’ü biz aldık, İstanbul yaptık. Peki Moskova? Petersburg? Bizans ilişkisi? |
|
|
Atların Uykusu (Şiir) – Salih Bolat |
Sayfa:34 |
|
|
|
Kültür Gündemi: “Sır Kâtibi”: Hulki Aktunç |
Sayfa:35 |
|
|
|
Görgülü Gözün Hayatı – Nalan Barbarosoğlu |
Sayfa:35 |
Ajansta, kullanmadığımız, sadece bir masa ve sandalyenin olduğu küçük bir oda vardı. Sabahları erkenden ajansa gelir, kendini o küçük odaya kapatır ve yazardı. (Kapının önünde, daktilosunun sesini müzik gibi dinlediğim anlar, zaman zaman gözümün önüne geliyor.) Hulki Aktunç’u o odada kimse rahatsız etmez, telefon bağlanmazdı. Ne zaman ki, o odadan konseptlerle ve küçük metin uygulamalarıyla çıkar, kreatif tartışmalara girerdik. Kendi odasının dağınık düzeni içinde daha çok tartışma ve görüşmeler yapardı. Yazılarını daha çok o boş odada yazardı. |
|
|
Sonsuz Tasarılar Kuyumcusu – Selim İleri |
Sayfa:37 |
O zamanlar Teşvikiye’de oturuyordum; Hulki de, söyledim, Kadıköyü’nde. Beni bir gün evine davet etmişti: Kitaplarla dolu odası. Türk edebiyatını, dünya edebiyatını benden çok daha özlü bildiği için kıskanırdım. Hiç de varlıklı imkânlarla örülmemiş bu evde, on sekizindeki Hulki’nin odası tek başına bir kütüphane. Yumuk gözlü anneciğini artık daha açık seçik hatırlıyorum. Bardak bardak çay içtiğimizi de. |
|
|
Hulki Aktunç Ardından – Ümit Ünal |
Sayfa:39 |
Hulki Aktunç’u öykülerinden tanırdım. Bir de çeşitli dergilerde gördüğüm şiirlerinden. Her yerde çok eskiden kalma incecik bir resmini kullanırdı. Nedense ince uzun boylu biriyle karşılaşacağımı düşünmüştüm. Gerçek Hulki Aktunç benimle yaklaşık aynı boyda, kilolu bir adamdı. Bir de nedense çok ciddi, içe kapanık biri olacak sanmıştım. Oysa dün aramızdan ayrılan Hulki Aktunç çok sohbetli ve şakacı bir adamdı. |
|
|
Semprun’a Veda – Feridun Andaç |
Sayfa:42 |
XX. yüzyıl Avrupası’nda savaşa tanık bir kuşağın yazgısını belirleyen düşünce iklimi, kurulan edebiyatın da ivmesi olur.
Jorge Semprun, hem bu sürüklenişin kahramanı hem de roman dünyasının anlatıcı sesi olarak dönem romanına ışığını düşürmüş biridir.
|
|
|
Nurullah Ataç’tan Sonra – Mustafa Şerif Onaran |
Sayfa:46 |
Türk Dil Kurumu’nun Cihan Sokağı’ndaki yerinde Ataç’ı görmeye giderdim. Üst kattaki toplantı salonunda çalışırdı.
Geniş masanın üzerine yayılmış dergiler, kitaplar vardır. Ataç, büyük masanın bir ucunda, daktilosunun başında, arada bir pencereden “Sıhhiye Meydanı”na doğru dalar, birkaç dergi kurcalar, çenesini kaşır gibi düşünür, daktilosunu takırdatarak yazısını yazmaya girişirdi…
|
|
|
Bana Hayatı Dışımda Bırakmayı Öğretebilir misin? (Öykü) – Reyhan Yıldırım |
Sayfa:51 |
|
|
|
Nasıl Şiir Yazıyorum? (ya da Yazamıyorum?) – Haydar Ergülen |
Sayfa:54 |
Acaba diyorum ben de ‘yazlık’ bir kitap mı yazsam, baksanıza bu yıl pek moda oldu! Ne olacak, toplarsın sulu, serin, mavi, güneşli, umutlu, bulutlu, şenlikli, bağlı bahçeli, rakılı şaraplı, sazlı sözlü yazılarını al sana “Akdeniiiiz akşamlarıııııı” adlı bir deneme kitabı. |
|
|
Hvala Split! (Teşekkürler Split) – Müge İplikçi |
Sayfa:60 |
Kurs, iki yıllık bir program çerçevesinde 12 ülkeden 19 yazarı farklı ülkelere göndermiş, bir kısmını da Split’te ağırlamış. Bunlardan bazıları: Arnavutluk’tan Milena Selimi, Sırbistan’dan Vladislava Vojnovic, Bosna Hersek’ten Faruk Sehic, Makedonya’dan Alex Bukarski, Almanya’dan Nicol Ljubic, Bulgaristan’dan Alex Popov… Bu yıl ise iki Hırvat yazarı İstanbul’a göndermişler: Olja Savicevic-Ivancevic ve Branko Cegec. Avusturyalı Kulturvermittlung Steiermark’ın desteğiyle yazarlara ek olarak fotoğrafçıları da işin içine katmaya başlamışlar. Sonrasında Belçika ve Romanya’yı da bu ağın içine katmayı planlıyorlar. |
|
|
Hanımefendi Kızıl (Şiir) – Gülce Başer |
Sayfa:62 |
|
|
|
Akıp Giden Sohbet (Öykü) – Edi Matić |
Sayfa:63 |
|
|
|
“Muinar”: Hayatına Anlam Arayanların Titremesi – Zeynep Uzunbay |
Sayfa:66 |
Latife Tekin “Muinar”da, kahramanlarını beynin bir zamanlar taze olan, ama kullanılmaya kullanılmaya gerilemiş merkezinden konuşturmaya çalışır. Dilinin şiire yaklaşmasının bir nedeni de budur. Kaostan çıkmanın, toparlanmanın, yeniden üretmenin ve adını koymanın başka bir yolu yoktur. |
|
|
Edebiyatta Yanlışlar ve Doğrular – Tahir Abacı |
Sayfa:74 |
Dizgi yanlışları ve atlamalar, yayın tarihinin belalı bir konusudur ve ‘matbuat hatıratı’ kitaplarında bazen gülünç sonuçlarıyla sıkça dile getirilir. Ciddi miydi, mizah mı yapıyordu bilmiyorum, Aziz Nesin çıkardığı Zübük gazetesinin ilk sayısında bir “düzeltme” yayımlamıştı. On beş yıl önce çıkardığı bir gazetenin son sayısındaki yazı “Biz gözümüzü budaktan sakınmayız” diye bitiyormuş, ama dizgide bir yanlış olmuş, “z”nin yerine “t” geçivermiş! |
|
|
İyi ki Varsınız (Şiir) – Marco Lucchesi |
Sayfa:79 |
|
|
|
Cemal Süreya’nın Çevirmenliğine Dair Notlar – Tozan Alkan |
Sayfa:80 |
Bu kadar çok çeviriye imza atan Cemal Süreya şiir çevirisi hakkında ne düşünüyor? Cemal Süreya’ya göre “Şiir çeviren iki tür şair vardır: Birincisi çevirdiği şiirden kendi yapıtına şiir değerleri katar; öbürü, kendi kullanılabilir söz değerlerini çevirdiği şiirde harcar.” “Benim başıma hep bu ikincisi geldi,” diyor Cemal Süreya. Ayrıca, söz konusu şiir olunca, çeviri de bir yere kadardır. “Şiir bütün özüyle başka dillere aktarılabilseydi, çevrilmedik şiir mi bırakırlardı dünyaya!” dedikten sonra Ece Ayhan’ın bir şiirinin çeviride başına gelenleri hatırlatır. Bir Fotoğrafın Arabı şiirini Bir Fotoğraftaki Zenci diye çevirmiştir bir çevirmen. |
|
|
Ceyl’an için Romance (Şiir) – Harun Atak |
Sayfa:85 |
|
|
|
Ustura (Öykü) – Şiga Naoya |
Sayfa:86 |
|
|
|
Şiirde Yeni İmzalar – Enver Ercan |
Sayfa:91 |
Şiir gönderen epeyce arkadaş, kitap yayımlamanın olanaklarını soruyor. Bence, şimdilik erken. Şiirde biraz daha yol aldıkça, kendi sesinizi yakalamaya başladıkça o günler kendiliğinden gelir. Hem zaten, şu anda kitabınızı yayımlayacak yayınevi bulmanız güç, hatta imkânsız. Geriye kitabınızı kendi olanaklarınızla yayımlamak kalıyor ki, bunu da önermem. Kendimden biliyorum; her ay bu şekilde basılmış 10-15 kitap geliyor ve ne yazık ki çoğu değil dikkat çekmek, sayfalarını karıştırmak isteği bile uyandırmıyor insanda. İşin kötüsü, şiire böyle bir başlangıç yapan şair adayı olumsuz bir izlenim bıraktığı için, daha sonra atacağı olumlu adımlar da kaale alınmayabiliyor. Daha da kötüsü, belli bir şiirsel donanım edinmeden kitap yayımlamış şairlerin büyük bir bölümü, böyle bir sürecin külfetine katlanmak istemiyor artık, “nasıl olsa kitap yayımlamış bir şairim” duygusuyla. En iyisi işi oluruna bırakmak biraz, şimdilik iyi şeyler yazmaya çalışın. |
|
|
Kesik Eller Ülkesi (Öykü) – Meriç Renkver |
Sayfa:92 |
|
|
|
11 ve 12 (Şiir) – Onurcan Çakır |
Sayfa:93 |
|
|
|
Curcuna Perspektifi (Şiir) – Mert Öztürk |
Sayfa:94 |
|
|
|
Düşünce (Şiir) – İlayda Vurdum |
Sayfa:96 |
|
|
|
Varlık Kitaplığı |
Sayfa:97 |
|
|
|
Hıfzı Topuz ile Söyleşi – Öner Ciravoğlu |
Sayfa:97 |
Nâzım bir fırtına gibi bu dünyadan gelip geçti. Onun anısını yaşatmak için ne yapsak azdır. “Hava Kurşun Gibi Ağır”da bu amaca yöneldim. |
|
|
Âlim Kahraman ile Söyleşi – Nursel Duruel |
Sayfa:99 |
“Geçit”teki öyküler, içerdiği metinlerarası ilişkiler açısından da okunabilir. Bu boyut okuyucuya yeni algı alanları açabilir. |
|
|
“Kitapla Direniş” / Tomris Uyar – Habil Sağlam |
Sayfa:101 |
Tomris Uyar’ın 1966 ile 2003 yılları arasında çeşitli gazete ve dergilerde yayımladığı ancak kitaplarının dışında kalmış düzyazılarını, anket/soruşturmalara verdiği cevapları ve kendisiyle yapılmış söyleşileri bir araya getiren Kitapla Direniş adlı derleme yayımlandı. Yaşam tarzı, halkı değerlendirme biçimi, ideolojik duruşu bir yana sadece yazdıklarını tetikleyen “dünyayı güzelleştirme” tutkusunun bile onu okuyan herkese katacağı çok şey vardır. Öykülerinde billûrlaşan eşyayı, tabiatı, gündelik yaşayışı ve insanlık hallerini farklı ve can alıcı bir bakış açısıyla görme/gösterme yetisi, denemelerinde ince bir algılayış ve anlatış şeklinde karşımıza çıkıyor. |
|
|
“Hareket İblisi” / Stefan Grabinski – Pelin Buzluk |
Sayfa:104 |
Grabinski kurgu bileşenlerini öykü gerçekliğinde rasyonel gerekçelerle temellendiriyor. Bu yanıyla Edgar Allan Poe’yu bir nebze anımsatsa da kendisine ‘Polonyalı Poe’ denmesi yine de onu azımsamak olur. Grabinski’nin kurgu, karakter ve öykü atmosferi oluştururken oldukça özgün olduğunu düşünüyorum. |
|
|
“Küçük Taşlar İklimi” / Halim Yazıcı – Ersan Erçelik |
Sayfa:105 |
Küçük Taşlar İklimi boyunca Yazıcı’nın şiiri sesini yükseltmek şöyle dursun, hüzünlerini, can yakan ölümleri bile şiir yatağında yıkayan, onlara fısıldayarak ses veren bir yapıda. Bu yalınlık, sakinlik aldatıcı olmamalı; çünkü haylazlığı, içtenliği, savrukluğu, ıslık çalar hali, kısaca coşkusu yaşamı kucaklamasındandır. |
|
|
“Jerusalem” / Markar Esayan – Serkan Kara |
Sayfa:107 |
Markar Esayan, Şimdinin Dar Odası (2005) ve Karşılaşma’nın (2007) ardından üçüncü romanı Jerusalem’i de okurun beğenisine sundu.
Yeni kitabında annesi Çerkes (Müslüman), babası Ermeni (Hıristiyan) olan ve babası tarafından ‘babadilini/dinini’ öğrenebilmesi için Kudüs’e gönderilen bir çocuğun ruhsal değişimini anlatan yazar, hikâyesini Ortadoğu’nun değişmeyen yazgısıyla örüyor.
|
|
|
Şiir Günlüğü – Gültekin Emre |
Sayfa:109 |
Somut Şiir (1996) kitabının sonunda yer alan “Bu Kitap Üzerine” yazısında Yüksel Pazarkaya, kendinden yola çıkarak içinde yer aldığı deneysel şiirin serüvenine uzanıyor. Günümüzde deneysel şiirin boyutları, iyice genişledi, genişliyor. Yeni şiir yollarının arandığı çabaların ürünleri dergilerde sıkça boy gösteriyor, kitaplar yayımlanıyor ülkemizde. |
|
|
Yeni Yayınlar – Reyhan Koçyiğit |
Sayfa:111 |
|
|
|
|
|
|
|
|