Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

MAYIS 2011

Çizgi-yorum – Semih Poroy 2 Sayfa:2
İyi ki Doğdun Kapalıçarşı – Melike Belkıs Aydın Sayfa:3
Gülersoy 1979’da yayımladığı yapıtında ileride Kapalıçarşı’nın gerçek romanını kendisinden çok daha kapsamlı biçimde yazılacağından emin olduğunu belirtiyor. Sözünü ettiği “ileri” çoktan geldi bile, ama Kapalıçarşı ile ilgili çok fazla kitap yok bugün. Hatta Gülersoy’un kitabının yeni baskısı da yok. Dosyamız, Çarşı tarihine ilişkin bir yaş günü hediyesi.
Şiirin Kapalıçarşısı, Kapalıçarşı’nın Şiiri – İskender Pala Sayfa:6
İstanbul bedesteninde, –nâm-ı diğer Kapalıçarşı’da– sayısız iş kollarının faaliyet yürüttüğü bir gerçektir. Bu durumda çarşıda çalışan esnaftan şiirle ilgilenenlerin olduğunu ve arasta yahut sokaklarında, dükkân veya gediklerinde şiirin de kıymetlendirildiğini söylemek mümkündür. Mustafa İsen tarafından topyekûn divan şairleri içinde 117 adedinin (genel sayının % 3,7’si) esnaf ve serbest meslek sahibi oldukları tespit edilmiştir. Bunları beş yüzyıla böldüğümüzde her çağ için 23, her nesil (25 yıl) için de 5-6 şairin esnaftan olduğu ortaya çıkar.
Edebiyatımıza Yansıyan Kapalıçarşı – Sennur Sezer Sayfa:9
Kapalıçarşı değişen, dönüşen ama içinde geçmişinden hep bir çekirdek saklayan bir mekândır. Onun değişim ve karmaşası ya Ece Ayhan’ın Çapalı Karşı şiirindedir ya Behçet Necatigil’in Kapalıçarşı adlı kitabında.
Kapalıçarşı’da Bir Dükkân – Adnan Özyalçıner Sayfa Sayfa:14
Kapalıçarşı Türkiye’nin en eski, en büyük alışveriş merkezi olmasının yanı sıra, yirmi iki giriş kapısıyla önemli bir geçittir de. Bir yandan Çarşıkapı’ya, Nuruosmaniye’ye, Çemberlitaş ile Cağaloğlu’na, Sirkeci’ye beri yandan Kalpakçılar yoluyla Eminönü’ne, Unkapanı’na, Kuyumcular yoluyla Mahmutpaşa’ya giden kestirme bir yoldur.
Zamanın Eşiğindeki Mekânlar: Hanlar, Kapalıçarşılar, Pasajlar – Feridun Andaç Sayfa:18
İstanbul’da 1660’da kurulan Mısır Çarşısı’ndan başlayıp Mahmutpaşa hanlar güzergâhından geçerek Kapalıçarşı’ya ulaştığımızda; birbirine bu denli yakın/iç içe duran han-kapalıçarşı gerçeğinin bir kentin ticaretinin kalbini nasıl/neden oluşturduğunu gözlersiniz. Kapalıçarşı’nın tarihçesine baktığımızda, İstanbul’un öteden beri neden dünyanın önemli bir ticaret merkezi olduğuna dair de ipuçlarını da gözleriz.
Şiirler – Sait Maden Sayfa:20
Kendi İçin Özlemek – Hasan Bülent Kahraman Sayfa:22
Henüz sınırlarını, boyutlarını, ölçülerini bilmediğimiz Osmanlı mutfağı. Ama şunu kesinlikle söyleyebilirim. Fransız mutfağı da dahil dünyanın gerçekten en müthiş mutfaklarından biri, belki birincisi. Evet, zaafları malûm. Deniz mahsülü neredeyse hiç yok. Fakat o beni ilgilendirmiyor. Üstünde durulması gereken şey pişirme teknikleri. Bu konuda kimse ellerine su dökemez. Pişirmeye dayalı bir anlayış bu. Çiğden kaçınıyor. Bunu kültürün çok yüksek bir seviyesi olarak görüyorum.
Kültür Gündemi: “Rıfat Ilgaz 100 Yaşında!” – Mustafa Şerif Onaran, Mehmet Saydur, Yılmaz Gruda Sayfa:30
Şair, öykücü, romancı, çocuk kitapları yazarı Rıfat Ilgaz’ı (1911-1993) anıyoruz.
100. Doğum Yılında Rıfat Ilgaz’ın Ozan Kişiliği – Mustafa Şerif Onaran Sayfa:30
Gülmece yazarı olarak üne ulaşmış bir edebiyatçıyı ozan kimliğiyle anımsamak yadırganabilir. Hele o gülmece yazarı olan Rıfat Ilgaz’ın adı, Hababam Sınıfı’yla özdeşleşmişse, ozan kimliğini anımsayan bile olmaz. Aziz Nesin için aynı düşünce paylaşılamaz. Aziz Nesin de şiirler yazdı ama o şiirlerin çağdaş edebiyatımızda pek de önemi yoktur. Rıfat Ilgaz için, “o önce ozandı” demek gerekir.
Yüz Yaşındaki Rıfat Ilgaz’dan Dizeleriyle Günümüze Yorum – Mehmet Saydur Sayfa:34
Rıfat Ilgaz’ın kişiliği böylesine direnme ve karşı koyuş ortamında oluştu; Kurtuluş Savaşı kültürüyle mayalandı. 1929’da Nâzım’ın 835 Satır’ını okuduğunda henüz 18 yaşında Kastamonu Muallim Mektebi son sınıf öğrencisiydi. Baştaki devrimci kadro, yapılan devrimler coşku vericiydi ve Cumhuriyet düşününe göre yeni bir kuşak yetişiyordu. Bir iki denemeden sonra Ilgaz, sanatının çizgisini, kendi sesini bulmuştu. Kalemiyle halkının, kısaca ezenin değil ezilenin yanındaydı.
1940 Kovgunları: Rıfat Ilgaz (Şiir) – Yılmaz Gruda Sayfa:36
Bir Yalnız Şövalyenin Ardından – Remzi İnanç Sayfa:38
Şiar Yalçın, babası gibi entelektüel yanı yoğun, ‘zapta rapta’ gelmeyen, özgürlük tutkunu, gözüpek bir kişi idi. Birkaç yabancı dil biliyordu; ayrıca çok sıkı bir eğitim almıştı. Dönemin muhalif gazetesi Akşam’daki sol ağırlıklı yazıları nedeniyle, beklendiği gibi, dönemin iktidarınca mesleğinden uzaklaştırıldı. Sanki böylelikle rahat bir soluk aldı. Bir süre TRT’de çeviri servisinde çalıştı. Çok geçmedi, gelen 12 Mart yönetimi onu buradan hemen alıverdi. Belki de çok sevdiği için değil ama, edindiği dostlarının çoğunlukla bulunduğu kent diye Ankara’ya yerleşti. Kendisini yazmaya ve çeviriye verdi. Genel kültür ve siyaset bilimi ağırlıklı birçok kaynak kitapla değerli edebiyat ürünlerini dilimize kazandırdı.
Artan Sevinçsizliğim Üzerine (Şiir) – Enis Akın Sayfa:40
Haydar Ergülen ile Söyleşi – Yusuf Çopur Sayfa:42
Tren bizi dolaştırır, gezdirir, ama menzile ulaştırmaz. İnsanın dünyayı gezmesi, dünyada gezmesi de bir bakıma bir çocuğun lunapark gezmesi gibi bir şeydir, hep hayal içinde, hep gözleri kamaşmış olarak, gönlü kamaşmış olarak gezeriz, hayretimizi ve şaşkınlığımızı gezdiririz aslında, ‘içimdeki çocuk’ klişesinin doğru karşılığı da sanki buymuş gibi gelir bana.
Osman Kahraman: Mehmet Erte’nin Anlatıcıları – Mehmet Rifat Sayfa:46
Varlık dergisinin Haziran 2010 sayısındaki “Bakış Açısı”nı şu satır¬larla bitirmiştim: “Önümüzdeki sayıların birinde de Anlatı Ustalığına doğru uzanan süreçte dikkatimizi hem Bakışın Kirlettiği Ayna (YKY) adlı kitabıyla hem de “Tasma” (Temmuz-Ağustos, 2009) ve “Kaşıntı” (Şubat, 2010) öyküleriyle çeken Mehmet Erte’nin anlatı tekniğindeki kimi özellikleri ele alacağım.” Bu saptamayı yaptıktan bir süre sonra, Mehmet Erte’nin anlatılarından, araştırmalarını Fransa’da sürdüren ve birkaç günlüğüne İstanbul’a gelmiş olan Osman Kahraman’a söz ettim: Konu onun da ilgisini çekti ve böylece Mehmet Erte okumalarımız ayrı uzamlarda ama aynı zamanlarda uzun telefon konuşmalarımızdaki görüş alışverişi eşliğinde sürdü. Mart 2011 ortalarındaysa Osman Kahraman bu sayımızda okuyacağınız yazısını gönderdi. Bu onun “Bakış Açısı”na ikinci katkısı: Daha önce “‘Kürk Manto’nun Astarı ve Yüzü” başlıklı yazısıyla Sabahattin Ali’nin romanını çözümlemiş ve yorumlamıştı (Varlık, Ekim 2009, s. 58-61).
Eskatalogyanın Ehemmiyetsiz Birkaç Sayfası (Öykü) – Elvan Çubukçu Sayfa:51
Bir Ayşe Çengi Çingene (Şiir) – Ali Özgür Özkarcı Sayfa:56
Alevi-Bektaşi Şiirinde Hacı Bektaş Veli ve Hoşgörüsü – Haydar Ergülen Sayfa:58
“Dört Kapı-Kırk Makam” öğretisinde Hakikat Kapısı’nın birinci makamı “Toprak Olmak”tır: Toprak olmanın manası alçakgönüllü olmaktır. Çünkü Bektaşi olmak şefkatte güneş gibi, cömertlikte su gibi, alçakgönüllülükte toprak gibi, teslimiyette ölü gibi, örtücülükte gece gibi olmaktır... Bektaşi önce kendini toprak etmeli, o toprağa marifet tohumu ekmeli, tevhid suyu vermeli, gerçek orağı ile biçmeli, rıza harmanında dövmeli, şevk yeli ile savurmalı, muhabbet ölçeği ile ölçmeli, takva değirmeninde öğütmeli, edeple yoğurmalı, sabır fırınında pişirip yemelidir.
Kültür Gündemi: Şiir Yıllıkları II – Bâki Asiltürk, Şeref Bilsel, Cenk Gündoğdu Sayfa:66
Son yıllarda şiir yıllıklarıyla ilgili gerek dergilerde, gerekse internet ortamında kıyasıya tartışmalar yapılmaya başladı. Seçkileri bir kenara bırakacak olursak, bu tartışmalar Bâki Asiltük’ün “YKY Şiir Yıllığı”, Veysel Çolak’ın “Şiir Denilen Cehennem”, Şeref Bilsel - Cenk Gündoğdu’nun “Şiir ve Hayat”, Mustafa Aydoğan’ın “Edebiyat Ortamı Şiir Yıllığı” adlı çalışmaları üzerinden yapılıyor. Bunun son örneği, Bâki Asiltürk’ün hazırladığı “YKY Şiir Yıllığı” nedeniyle 12 şairin ortak yayımladığı bildiri oldu. Varlık dergisi olarak, şiir yıllıklarını, hazırlayanlar ve şairler açısından değerlendirmek amacıyla geçen sayımızda ilk bölümüne yer verdiğimiz “Kültür Gündemi”nin II. bölümünü yayımlıyoruz. Şiir yıllıklarına yöneltilen eleştirilerde, birçok neden sıralansa da sonuç olarak hazırlayıcılarının nesnel olmadığı görüşü öne çıkıyor. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Yıllığı hazırlarken nesnellik ölçütünüz ve temel ilkeleriniz nelerdir?
Not Defteri – Hüseyin Yurttaş Sayfa:82
Ey sahtekârlar! Şiire soyunmayınız. Giyindikleriniz onca kusurunuzu örtüyorken, bu aptallıktır. Şiire, benliğinizin bütün çıplaklığıyla girmeniz gerektiğini bilmiyorsanız, yazdıklarınız zaten şiire benzer sahte metinler olacaktır; şiir değil! Sözün de sırı dökülür çünkü.
Eksen Kaydırma Ustası Türkiye – Pepe Escobar Sayfa:86
Bazı kaşların kalkmasına şaşmamalı. Batı’nın yüzyıllardır sırtında taşıdığı tarihsel yükün baskısıyla oluşan yanlış kavrayışında, AKP lideri Erdoğan’ın bir yeni Osmanlı sultanı ve halifelik heveslisi olarak, Doğu Akdeniz’den Batı Çin’e, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya uzanan gayrı resmi bir imparatorluğun liderliğine (ve Tanrı korusun Kudüs’ün yeniden fethine bile…) soyunduğundan korkuluyor. 2011 Arap isyanından bile önce, ABD Dışişleri’ndeki kaşlar da kalkmış olmalı. WikiLeaks’in ifşaatlarından birinde, inançlı bir Müslüman olan ve İran ile ciddi siyasal ilişkiler kuran, üstelik Irak’tan Orta Asya’ya tüm bölgesel konularda Washington’dan fazla bağımsız davranan Erdoğan’ın güvenilmez ve hatta “ABD karşıtı” olduğu yer alıyordu.
Onlar da Çevirdiler – Tozan Alkan Sayfa:90
Yaşama Uğraşı’nda çevirmen Pavese’nin İngilizce tutkusuna da tanık oluruz. Sayfalar arasında dolaşırken “allpervading”, “afterthought”, “sayings” gibi İngilizce deyimlere, İtalyanca deyimlerin parantez içinde verdiği İngilizce karşılıklarına rastladığımız gibi, bazen İtalyanca veya Fransızca cümlelerin yanında bir de İngilizcelerini görmemiz olasıdır. Bu tutkusunu İngilizce şiir yazacak kadar ileri götürür.
Marco Syrayama de Pinto ile Söyleşi – Tozan Alkan Sayfa:93
Bir çevirinin iyi olduğunu kesin ifadelerle anlatmak zordur; bir çevirinin iyi olduğu hissedilir.
Şiirde Yeni İmzalar – Enver Ercan Sayfa:95
Şiirin garip bir seyri var ülkemizde. Hemen her yöreden, her ilden şiir gönderiliyor. Harıl harıl şiir yazıyor insanlar. Bu sevindirici elbette. Ne var ki, bu ne dergi, ne de kitap satışlarına yansıyor. Yayınevleri, konu şiir kitabı olunca 500 adet baskıdan da vazgeçmeye başladı. Şiir dergileri derseniz, 1000 adet bile satamıyor. Oysa işlerim nedeniyle Anadolu’nun birçok yerine gidiyorum, her yerde onlarca şair var. Neredeyse herkes cebinde bir tomar şiirle çıkageliyor. Hani derler ya, “Yalnızca şairler alsa dergiler, kitaplar binlerce satar.”
Kuşçu Akif ’in Kanatları (Öykü) – Türker Ayyıldız Sayfa:96
Yapboz Dünya (Şiir) – Özgün Ergen Sayfa:98
Gıcır Karınca (Şiir) – Serkan Gezmen Sayfa:100
Varlık Kitaplığı Sayfa:101
Sadık Yalsızuçanlar ile Söyleşi – M. Said Aydın Sayfa:101
Katı ve soğuk bir dünyada aşk mektupları yazan bir siyasetçi...
Gündüz Vassaf ile Söyleşi – Özge Ercan Sayfa:104
Atomu parçalamak kendimizi tanımaktan kolay. Yüz metreyi her sene daha hızlı koşuyoruz ama Sokrat’ın diyaloglarında, Delfi tapınaklarında yazılı “Kendini tanı” öğüdünü, doğaya egemen oldukça o denli bir yana atıp unuttuk ki, kendimizi tanımak bilişsel psikologların uzmanlık alanlarıyla sınırlı kaldı. Aitliklerimizin peşinde kalıplaşıp taraflaşmanın da bunda payı var.
Kate Quinn ile Söyleşi – Meliha Akay Sayfa:106
Erkek erkektir, kadın da kadındır, hangi yüzyılda olursa olsun. Şundan eminim ki, antik Roma’da da olsa erkek, doğum gününü unuttuğunda kadının neden üzüldüğünü merak ediyordu; kadınsa, kirli çamaşırlarını orta yerde bırakan kocasından şikâyet ediyordu. Bazı şeyler hiç değişmez!
“Kuş da Öldü” / Lütfi Özgünaydın – Nursem Banu Özyürek Sayfa:108
Özgünaydın’ın kullandığı dilden de bahsetmek gerek. Yazar öykülerini, onların nahifliğine denk, yalın bir dil ile aktarıyor. Zaten simgelerin, metaforların araya girip rol çalmasına ihtiyaç yok burada. Dağ, taş, insanlar kendi usullerince konuşuyorlar. Özgünaydın dili ile de sahiplenmiş anlattığı gerçekliğin dünyasını. Ağırdan sakince akan bir derenin ritmini duyuyorsunuz öykülerin ardından.
Şiir Günlüğü – Gültekin Emre Sayfa:109
Nermi Uygur’un denemeleri şiir tadında. Anlatımı sıkıcı ve alıntılara boğulmuş değil. Felsefi düşüncelerini çok yalın bir dille ele alır, günlük yaşama yedirir. Onun kitapları arasında beni en çok İçi Dışıyla Batı’nın Kültür Dünyası (1998) etkiledi yıllardır Berlin’de yaşadığım için. Batı’yı genişçe kültür boyutunda ele alıyor Nermi Uygur bu kitabında. Her denemeden önce konuya ilişkin ipuçları veren şiirlerin yer alması, kitabı farklı kılmaya yetiyor.
Yeni Yayınlar – Reyhan Koçyiğit Sayfa:111
Ayın Haberleri Sayfa:112
MAYIS 2011 - KİTAP EKİ
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI