|
|
NİSAN 2011
|
|
|
Çizgi-yorum – Semih Poroy |
Sayfa:2 |
|
|
|
İstanbul Film Festivali: Dünyaya Açılan Pencere – Mehmet Öztürk |
Sayfa:3 |
İstanbul Film Festivali’nin bir diğer özelliği sinema dersleri ve atölyelerine yer vermesidir. Önceki senelerde sinemanın yeni ressamı Aleksander Sokurov’un verdiği, bu sene ise sinemanın yeni “büyü”sü, G. Mahler ile A. Tarkovski’nin yarattıkları pathos’un yeni bir sine-şairi olan Bela Tarr’ın sinema dersleri verecek olması, öğrenmek isteyen herkes için büyük bir şans. Bunun yanında Fransa-Türkiye, Türk-Alman ortak yapımları, Ermenistan-Türkiye sinema platformu ve herkes için yaşamsal olan “İnsan Hakları” yarışmalı bölümü, festivalin değerini ve işlevini artırıyor. |
|
|
Azize Tan ile Söyleşi |
Sayfa:6 |
İstanbul Film Festivali’nin ilk kuruluş yılları ile bugünü arasında öncelikle koşullar da değiştiği için farklar var tabii. Eskiden Sinematek’te kapandığı için retrospektiflere ve yönetmenleri tanıtan Ustalara Saygı gibi bölümlere daha fazla yer veriliyordu. Şimdi ise daha çok yeni filmlere, yeni yönetmenlere yer vermeye çalışılıyoruz. Yine bugün tematik bölümlerimiz daha ağırlıkta. Farklı kişilerle çalışarak onlara belli programlar yaptırıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirdiğimiz Cemal Kafadar’ın hazırladığı “Asiler Azizler Âşıklar”, Roll dergisinin hazırladığı “68 Kuşağı”, Rasha Salti’nin hazırladığı “Büyüleyici İsyancılar: Ortadoğu Sineması” ve bu yıl İstanbul Bienali Küratörü Jens Hoffman’ın hazırladığı “İsimsiz (Film)” bölümleri gibi. Yani sadece retrospektif çalışmalar değil, belli bir bağlamda tematik çalışmalar yapmayı ve farklı disiplinlerle işbirliğine gitmeyi de tercih ediyoruz. |
|
|
Küresel Kent, Küresel Nüfus, Küresel Festival – Göksel Aymaz |
Sayfa:9 |
Festival komitesi bu yıl gençleri sinema sanatı ve festival ile buluşturma etkinliği yapmak üzere bazı okullar belirlemiş. Tercihler şöyle: Üniversiteler; Bilgi, Galatasaray, Kadir Has, Sabancı ve (ayıp olmasın diye de, mecburiyetten –zira şehrin en büyük ve eski üniversitesi–) İstanbul; liseler ise, İstanbul Üsküdar Amerikan, Robert Kolej. Adını aldığı kentin yüzölçümünün yüzde 95’i içinden hiçbir okul, potansiyel izleyici nüfusunun yüzde 90’ından hiçbir genç!
Nice otuz yıllara!
|
|
|
Vecdi Sayar ile Söyleşi |
Sayfa:12 |
Festivalin düzenli biçimde büyüyüp gelişmesinde, bilgili ve bilinçli bir ekibin sürekliliğinin büyük payı olduğunu düşünüyorum. Ülkemizdeki diğer festivallerle karşılaştırdığınızda, fark görülecektir. Program Yönetmeni ve Danışmanı olarak 12 yıl çalıştığım festivalde Yönetmen olan Hülya Uçansu’nun (Danışma Kurulu ile birlikte) benim rolümü de üstlenerek uzun yıllar devam etmesi; Onat Kutlar’ın son günlerine kadar Vakfın Yönetim Kurulu’ndaki görevinin yanı sıra bize aktif destek vermesi, festivalin önemli bir avantajıydı. Tıpkı bizler gibi, Şakir Eczacıbaşı’nın da bir sinema tutkunu olması ve Sinematek yıllarından başlayarak Onat’la birlikte çalışmış olması, sürekliliğin güvencesiydi. Şimdiki Yönetmen Azize Tan da, Hülya’nın asistanlığından geliyor. Yani, başarının ardındaki en önemli faktör ekibin sürekliliği bence. |
|
|
Şiirler – Sait Maden |
Sayfa:16 |
|
|
|
Varuj (Öykü) – Feyza Hepçilingirler |
Sayfa:18 |
|
|
|
5-7-5’ler (Şiir) – İsmail Uyaroğlu |
Sayfa:20 |
|
|
|
Gülmek ve Tragedya – Hasan Bülent Kahraman |
Sayfa:22 |
Herkesin her yerde olmak istemesi Tanrılaşmak isteğidir. Öte yandan yaptığı her şeyi medyaya yüklemek, herkese duyurmak hem pornografiktir hem de alabildiğine büyük bir bencilliğin işaretidir. ‘Ben yapıyorum’ kaygısıdır bu dürtünün altında yatan. Kendini öne itme tutkusu. |
|
|
Nahid Ulvi Akgün’ü Anımsamak – Mustafa Şerif Onaran |
Sayfa:30 |
Yaşadığımız zamanı yorumlayarak, kentin gizlerine vararak, kendimizi sevi ilişkisinde sınayarak şiire alışmak istiyorsak Nahid Ulvi Akgün’ü anlamaya çalışmalıyız.
Bir kent ozanıydı ama kendinden yola çıkarak anlatırdı kenti. O yangın yeri olan eski İzmir’i artık anımsayan yoktur. O yıkıntılar arasında nasıl bir yaşama düzeni vardı? Düşkün durumlarına karşın bahçe merakı, cinsel seviler mi kurtarırdı onları?
|
|
|
Eleştiri Defterinden – Mehmet Rifat |
Sayfa:34 |
“Dilbilimsel Edebiyat Eleştirisi” Süheylâ Bavrav’ın değişik dönemlerde kaleme aldığı yazılarını içeriyor. Kitabın “Öndeyiş”ini eski öğrencilerinden biri üstlenmiş. Öncelikle kitapta saymakla bitiremeyeceğim kadar dizgi yanlışının bulunduğunu belirteyim. Kişi adları, Fransızca kitap ve dergi adları, terimler dizgi yanlışlarıyla dolu. |
|
|
Tanpınar’da Ezgi ve Zaman / Tınıdan Metine... – Tahir Abacı |
Sayfa:38 |
Tanpınar’ın ilk üç romanında müzik, bir yandan kendi gök kubbemizin en önemli ayaklarından biri olurken, öte yandan bu ebediyet umudunun imkânsızlığına karşı bir teselli, bir sığınak gibi de işlemiştir. Müziğin bile bu ebedi yarayı tam olarak örtemediğini “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” ve “Aydaki Kadın” romanlarıyla anlarız. |
|
|
Hat’tı Zatında ‘Şair’ – Haydar Ergülen |
Sayfa:42 |
HAT diyoruz, M. Temizyürek’in bu hakikaten şahane kısıltmasını kullanarak Hasan Ali Toptaş’a, evet, onun şairliği zaten bilinmeyen bir şey değil, roman kılığındaki toplu şiirlerinden geçtim, bir de incecik Yalnızlıklar’ı var, yok mu? Fakat ben biraz Mesut Varlık’ın tezlerini ve sözlerini desteklemek, biraz da HAT’taki şiiri en çok nerelerde yakalıyoruz, onu da yine bu tezlerden yola çıkarak paylaşmak üzere bu yazıyı yazıyorum. İkinci bölümde de, HAT üzerine bir toplantıda konuşulanlar da dahil olmak üzere, Efendime Söyleyeyim kitabındaki başka yazılara değinerek, yine HAT’ın HAT’tı zatında ‘şair’ olduğuna getiriyorum lafı. |
|
|
Vedat Günyol’un Çağdaş Türkiye Özlemi – Yusuf Çotuksöken |
Sayfa:50 |
Vedat Günyol’un çağdaş Türkiyesi, siyasal, toplumsal, kültürel yönden gelişmiş, uygarlığın basamaklarını güvenli adımlarla çıkan insanların kurduğu, yaşadığı/yaşatacağı, çağdaş bir devlettir. Çağdaş Türkiye, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olarak, bütün yurttaşlarını kucaklar, korur, kendilerini özgürce geliştirmelerinin önündeki her tür engeli ortadan kaldırır; bütün yurttaşları da yurt ve devlet sevgisini gönül ve kafa birlikteliği olarak algılar. |
|
|
İbrahim Yıldırım’da Politik Durum, Aydın Tavrı ve Postmodern Deneyim – Celal Gür |
Sayfa:55 |
Bir diğer önemli ayrıntı ise, ülke üzerine kafa yoran bir yazar olarak İbrahim Yıldırım’ın toplumsal dünyanın altında yatan derin yapıyla metin bağlamında kurduğu ilişkidir. Bu tutum İbrahim Yıldırım’ın metinlerini, –gerek roman kişilerinin toplumsal dünyanın görünen yüzeyine karşı eleştirel bakışları, gerekse nedenselliğe ve akılcılığa karşı mesafeli duruşlarıyla– postmodern anlatıya yaklaştıran başat unsurlardan biridir. |
|
|
Kültür Gündemi: Şiir Yıllıkları – Veysel Çolak, Mustafa Aydoğan, Sennur Sezer, Tuğrul Tanyol, Haydar Ergülen, Abdülkadir Budak, Hilmi Haşal, Nilay Özer, Hüseyin Alemdar |
Sayfa:62 |
Son yıllarda şiir yıllıklarıyla ilgili gerek dergilerde, gerekse internet ortamında kıyasıya tartışmalar yapılmaya başladı. Seçkileri bir kenara bırakacak olursak, bu tartışmalar Bâki Asiltük’ün “YKY Şiir Yıllığı”, Veysel Çolak’ın “Şiir Denilen Cehennem”, Şeref Bilsel - Cenk Gündoğdu’nun “Şiir ve Hayat”, Mustafa Aydoğan’ın “Edebiyat Ortamı Şiir Yıllığı” adlı çalışmaları üzerinden yapılıyor.
Bunun son örneği, Bâki Asiltürk’ün hazırladığı “YKY Şiir Yıllığı” nedeniyle 12 şairin ortak yayımladığı bildiri oldu.
Varlık dergisi olarak, şiir yıllıklarını, hazırlayanlar ve şairler açısından değerlendirmek istedik.
Yıllık hazırlayıcılarına ve şairlere şu soruları yönelttik:
Şiir yıllıklarına yöneltilen eleştirilerde, birçok neden sıralansa da sonuç olarak hazırlayıcılarının nesnel olmadığı görüşü öne çıkıyor. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yıllığı hazırlarken nesnellik ölçütünüz ve temel ilkeleriniz nelerdir?
Şiir yıllıklarına yöneltilen eleştirilerde birçok neden sıralansa da sonuç olarak hazırlayıcıların nesnel olmadığı görüşü öne çıkıyor. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şiir yıllığı hazırlayacak olsanız nesnellik ölçütünüz ve temel ilkeleriniz neler olurdu?
Şiir seçiminde bilgi ve birikimin yanı sıra beğeninin de önemli rol oynadığı düşünülürse, “herkesi memnun edecek” bir şiir yıllığı hazırlanabilir mi?
|
|
|
Bir Saksılık Toprakta (Şiir) – Hüseyin Peker |
Sayfa:67 |
|
|
|
“Bahçevan Geldi!” (Şiir) – Adil İzci |
Sayfa:76 |
|
|
|
Yıllık Tartışması Bitti – Metin Cengiz |
Sayfa:77 |
Gazeteler, dergiler yıllıkları abartıyla tanıtır oldular. Özellikle internet ortamında. Abartılı, övgü düzücü yazılar, yıllıklar üstüne tartışmalar aylarca sürmeye başladı. Daha yıllıklar çıkmadan duyum üzerine yorumlar, kavgalar tefrika halinde yazılır oldu. “Kan çıkacak” diyenler bile oldu. Şurası kesin ki yıllık olayı şiirin en önemli olgusu haline geldi. |
|
|
Murat Gülsoy’un “Hayatım Yalan” Hikâyesinde Üstkurmaca Düzlemi – Aslı Yerlikaya |
Sayfa:82 |
Üstkurmaca düzleminin metin içerisindeki boyutlarından biri yazarın okurla olan diyaloglarıdır. Postmodern edebiyatın özelliklerinden biri de okurun bu edebiyat sayesinde aktif hale gelmesidir. |
|
|
Toprağın İffeti (Şiir) – Yavuz Özdem |
Sayfa:86 |
|
|
|
Semih Kaplanoğlu ile Söyleşi – M. Said Aydın |
Sayfa:87 |
Merkez, birörnekleştiren ve eriten bir şey. Taşrada ise fazlalıkları, eksiklikleri yahut derinlikleri daha fazla görebilirsin. |
|
|
Çevirmenin El Kitabı – Tozan Alkan |
Sayfa:92 |
İkidillilik oldum olası ilgimi çekmiştir. Bireysel ikidillilik (individual bilingualism) ve toplumsal ikidillilik (societal bilingualism) olarak ikiye ayırıyor uzmanlar. Bireysel ikidillilik, iki ayrı dili iletişim amaçlı kullanmayı ruhsal açıdan kabullenmiş, bu durumu içselleştirmiş bireylerin durumunu açıklarken, toplumsal ikidillilik iki ayrı dilin kullanıldığı bir toplum ve bu iki dili kullanabilen çok sayıda bireyi içeriyor. |
|
|
Hiç Gelme Kalmayacaksan (Şiir) – Jryki Ihalainen |
Sayfa:94 |
|
|
|
Cumhur Orancı ile Söyleşi – Tozan Alkan |
Sayfa:95 |
Chicago’dan baktığımda ben Babıali’de editör diye birini göremiyorum. Türkiye’de yayınevlerinin çek-senetle ticaret yapabilmeleri için her ay belli sayıda kitap yayımlamaları ve bunları dağıtıma vermeleri gerekiyor; bu da son yıllarda niteliksiz birçok yazarın ortaya çıkmasına neden oldu. Çevirmenliğe gelince, Türkiye’deki kitap çevirmenlerinin dünyanın en kaliteli çevirmenleri olduklarını düşünüyorum. |
|
|
Paris’te İsyan (Şiir) – Onur Caymaz |
Sayfa:97 |
|
|
|
Şiirde Yeni İmzalar – Enver Ercan |
Sayfa:98 |
Sizlerden gelen iletilerde ge¬nellikle tek tek değerlendirme yapılması isteniyor. Her ay onlarca şairden bazen yüzlerce şiir geldiği için her zaman kolay olmuyor bu. Yine de elden geldiğince isteğinizi yerine getirmeye çalışacağım. Söz!
Bildiğiniz gibi, gönderilen şiirleri değerlendirirken ille de belli bir şiir anlayışıyla yazılmış olmasına bakmıyorum. Hangi anlayışla yazarsanız yazın, belli bir düzeyi tutturmuş olmanız yeterli benim için. Ha, belli bir düzeyin üstünde şiirlerle karşılaşırsam çok da keyif alırım tabii!
|
|
|
On Dakika Düş Molası (Öykü) – Engin Barış Kalkan |
Sayfa:99 |
|
|
|
Requiem (Şiir) – Yıldırım Vural |
Sayfa:100 |
|
|
|
Hırpani Apt. (Şiir) – Murat Çelik |
Sayfa:102 |
|
|
|
Varlık Kitaplığı |
Sayfa:103 |
|
|
|
Murat Tuncel ile Söyleşi Gülce Başer |
Sayfa:103 |
Öykülerimle okuyucuma bir yapboz sundum. İsterim ki okuyucularım bu yapbozu, kendi kendilerine bozup yapsınlar. |
|
|
“Eğitim Felsefesi” / Ahmet Cevizci – Mustafa Yıldırım |
Sayfa:105 |
Eğitim felsefesinin bağımsız bir disiplin olarak ortaya çıkışı yeni bir olgudur. Özellikle 20. yüzyılda eğitim fakültelerinin üniversitelerin kapsamı içinde kendine yer bulması ile başlayan süreçte eğitim felsefelerine yer açılması bu alanın önemini gün geçtikçe artırmıştır. Artan ihtiyacı karşılamak üzere yapılan çalışmaların ülkemizde sınırlı sayıda ve dar kapsamlı olması, bu alana yönelik yapılacak çalışmaların değerini her geçen gün daha da önemli hale getirmiştir. İşte Prof. Dr. Ahmet Cevizci’nin Eğitim Felsefesi kitabı bu alandaki açığı kapatmaya yönelik dikkat çekici bir örnek. |
|
|
“Şiirin Ortak Paydası I-II’” / Mehmet Yalçın – Sinan Oruçoğlu |
Sayfa:106 |
İkaros Yayınları tarafından basılan Şiirin Ortak Paydası iki cilt halinde okurlara sunuldu. Birinci cilt daha önce basımları yapılan ve hızla tükenen “Şiirbilime Giriş” alt başlığını taşıyor. Bu baskıyı öncekilerden ayıran özellik, dizgi yanlışlarının neredeyse bütünüyle ortadan kaldırılması. Kitapları yayına hazırlayan Nihat Bayat özenli bir çalışma yapmış. İkinci cildi ayrıksı kılan ise, hem ilk kez okurla buluşması hem de çok geniş bir zamana yayılan ama aynı noktaya odaklanan dergi yazılarının bir araya getirilmiş olması. |
|
|
“Atanmış Erkek” / Moris Farhi – küçük İskender |
Sayfa:108 |
Atanmış Erkek, kuvvetli bir aşk romanı olmasının yanında politik safrasından vazgeçip arzulara yükselmiyor. Saptamalarıyla, fantastik kurgusuyla içten içe Akdeniz’e uzanan Ortadoğu kültürünün eleştirisini de yapıyor. |
|
|
Yeni Yayınlar – Reyhan Koçyiğit |
Sayfa:109 |
|
|
|
|
|
|
|
|