Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

ARALIK 2010

Çizgi-yorum – Semih Poroy Sayfa:2
Bir Şair Olarak Cahit Sıtkı ve Şiir Anlayışı – Abdullah Uçman Sayfa:3
Cahit Sıtkı, Fransız sembolist şairlerinden başta Baudelaire olmak üzere, Verlaine, Rimbaud, Valéry ve Paul Éluard’ın etkisinde kaldığı ilk şiirlerinde vezne ve şekle ayrı bir önem verdiği gibi, şiirde ses, anlam ve biçim bütünlüğünü de adeta vazgeçilmez bir şart olarak görür. Yetişme çağlarında, belki biraz da devre hâkim olan milliyetçi ve memleketçi hava dolayısıyla halk şiirinden de tesirler alan Cahit Sıtkı’nın, 1953’ten sonra yazdığı şiirlerinde ise “yalnızlık” ve “ölüm” temaları üzerinde yoğunlaştığı dikkati çeker.
Cahit Sıtkı Tarancı: Hayatı “Ateş”le Yaşayan... – Bâki Asiltürk Sayfa:8
Cahit Sıtkı’nın hayatında ve şiirinde “ateş” en çok dikkat çeken unsurlar arasında yer alır. Aslında imgeci veya simgeci (sembolist) şairlerin pek çoğunda buna tanık oluruz; çünkü onlar hayata ve hayale ilişkin verileri belli imgeler ve simgeler ardından şiire taşımayı gereksinmişlerdir. Sadece “ateş”i değil, onu tamamlayan öteki üç elementi de dikkat çekecek oranda kullanırlar. Eskilerin “anâsır-ı erbaa” (dört element) diye tanımladığı bu dört madde, çeşitli duyguların veya hayallerin karşılığı, taşıyıcısı, simgesi durumundadır.
Renkler (Şiir) – Cahit Sıtkı Sayfa:11
Cahit Sıtkı Yaşama Direnci Verir – Sennur Sezer Sayfa:12
Cahit Sıtkı nedense karamsar bir şair diye anımsanır. Onun ölümü anlatışı, kendini çirkin sayışı , “bu kaçıncı bahçe gördüm tarümar” dizesi midir ölümden söz ederken bile yaşamayı övüşünü gözden kaçıran neden?
Hatıralar (Şiir) – Cahit Sıtkı Sayfa:13
Örnek Şair – Yaşar Nabi Sayfa:14
Aldanmayın biçimi inkâr eden sürrealistlere. Neymiş, içten gelen sesler, kafanın süzgecinden geçirilmeden, olduğu gibi verilmedikçe gerçek şiire ulaşılamazmış. Bu çocukça teoriye kendilerini kaptırmış olanlardan elde ne kaldı? Kalanlar da sözde inanmış görünenlerin, hileye başvurup, içten-kopmuş duygusunu vermek için üzerinde aylarca, yıllarca çalıştıktıkları şiirlerden ibaret değil mi?
(...) – Bedri Rahmi Eyuboğlu Sayfa:15
Cahit Sıtkı bu gümbürtüye hiçbir zaman özenmedi. O şiirin kardeş sanatlardan, hele hele müzikten hiç faydalanmadan var olabileceğine inanmış en usta şairlerimizden biri idi.
Ağabeyimin Ardından – Yıldız Köksal Sayfa:16
Ziya Osman Beyefendi’nin “Cahit’le Günlerimiz” başlıklı, Galatasaray’daki müşterek talebelik hatıraları da bunlar arasındadır. Bizim için çok değerli olan bu hatıraların bir yerinde sevgili ağabeyimin biyografisini de yapıyorlar ve: “İki kız (Nihâl’le Hilâl), iki erkek (Halit’le Yılmaz) kardeşi vardı,” diyorlar. Nihal’le Hilâl arasında Yıldız ismindeki kız kardeşini, yani beni unutuyorlar. Böyle şeyler olabilir; yalnız çok, pek çok üzgün olduğum bu günlerde, çok sevdiğim ve tarafından da o kadar sevilmiş olduğum ağabeyimin kardeş grubu dışında kalmama içim razı olmadı; böylece size bu mektubu yazmaya koyuldum.
(...) – Yakup Kadri Karaosmanoğlu Sayfa:17
Son yıllarda Orhan Veli’nin, Sait Faik’in ve akıbet Cahit Sıtkı’nın aramızdan ayrılıp gidişleri dünyamızda işte böyle bir karanlık boşluk bırakmıştır. Kaldı ki, bunlar henüz genç iken, ve yaratış güçleri henüz tükenmeden öldüler. Son nefeslerini verdikleri güne kadar, kafalarının içinde, kimbilir “düşten de güzel” ne sihirli âlemlerin semaları çizgilenmekteydi. Zira, her üçü de olgunluk çağlarının en verimli devirlerinde son sözlerini tamamlayamadan göçüp gitmişlerdir.
Belirsizlikler (Şiir) – Salih Bolat Sayfa:18
Çemberini Tamamlamak Hayatın – Hasan Bülent Kahraman Sayfa:20
Üniversitelerin Türkiye’de ne kadar köklü ve derin sorunları var. Bu bir yöntem meselesi. Her şey gibi üniversite teknolojileri, bilgi politikaları değişiyor. Türkiye bugüne kadar üretim-yatırım ekseninde hep üretimi seçti. Doğaldı; insanların ekmeğe, işe, giyinip örtünmeye ihtiyacı vardı. Şimdi sermayesi biraz artınca yatırıma yöneliyor. Üniversite bu bünyede çok önemli bir işlev taşıyacaktır.
Ahmet Hamdi Tanpınar - Rauf Mutluay – İbrahim Yıldırım Sayfa:27
Türkiye 48 yıl sonra Tanpınar’ı 4 gün süren festival adı verilen bir tazimle andı. Hiç kuşkusuz bu etkinliğin en önemli girişimi, daha doğrusu her şeyi derleyip toparlayan, anlamlandıran olayı Uluslararası Ahmet Hamdi Tanpınar Sempozyumu’ydu. Çok istememe karşın bu çalışmayı izleyemedim, ancak görsel ve yazılı basında yansımalarını takip etmeye özen gösterdim. En çok ilgimi çeken de “Zaman” gazetesinde yayımlanan “Sükûtun yerini alkış aldı” başlıklı haberdi.
Dağlarca İçin Yedi Çocuk Cümle – Haydar Ergülen Sayfa:33
Dağlarca şiirindeki çocuk, bir nevi Çocuk-Tanrı bile sayılabilir. Bu şiirin pek çok kutsalı yanında, en kutsalı hiç kuşku yok ki ‘çocuk’tur. Belki yalnızca bu nedenle, tıpkı ‘en büyük çocuk’ dediğimiz gibi ‘en büyük çocuk şair’ Dağlarca da diyebiliriz. Ve onun şiirinde çocuğun adeta Tanrılaştırıldığını söyleyebiliriz.
Kumru Kumruya – Adil İzci Sayfa:37
Diyelim aynı türden olan güvercinler sürü halinde bulunurken, kumrular birbirine pek bağlı, pek âşık birer çift olarak… Her çiftin ömür boyu ayrılmadığı, biri ölecek olursa öbürünün bu yalnızlığı kabullendiği ve hayatını bu yalnızlıkla tamamladığı… Bunlar da en bilinen özelliklerinden. Doğrusu, yenileyin usuma geldi: O zamanlar da arada bir görürdüm; bugün de görürüm: Yerde kanatlar, tüyler… Yine acımasız bir kedinin pençesine düşmüş demek bir kumrucuk… O kadarla kalırdı üzüntüm. Oysa eşinin ömrünü artık yalnızlıkla sürdüreceği de usuma gelmeliydi. Görmek ister miydim o halini? İstemezdim sanırım: Derdine kim derman olabilirdi ki ben de olabileydim?
Kültür Gündemi: Avrupa Kültür Başkenti İstanbul Sayfa:41
İstanbul, 2010 yılı Avrupa Kültür Başkentiydi. Bu kapsamda yıl boyunca 600’ün üzerinde kültür ve sanat etkinliği gerçekleştirildi. Bir bölümü 2011 yılı içinde de devam edecek olan bu etkinlikleri ve kentin birçok yerinde karşılaştığımız, “Avrupa Kültür Başkenti” olgusuna vurgu yapan görsel düzenlemeleri, İstanbul’da yaşayan bir yazar olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? sorusunu Önay Sözer, Necmiye Alpay, Ayla Çınaroğlu, Egemen Berköz, Ataol Behramoğlu,Sennur Sezer, Yalvaç Ural, Gülseli İnal, Selçuk Altun,Feridun Andaç, Turgay Kantürk, Tarık Günersel, Oğuzhan Akay, Metin Celâl, Ömer Erdem, Hande Öğüt yanıtlıyorlar.
“Akışı Olmayan Sular”a Pierre Bourdieu Perspektifinden Bir Bakış – Hülya Bulut Sayfa:49
İlk eseri olan ve çok ses getiren Yarın Yarın adlı romanının 1976 yılında yayımlanmasıyla edebiyat dünyasına katılan Pınar Kür, 1970’li yıllardan bugüne öykü ve romanlarıyla anlatı dünyamızın öncü kadın yazarları arasındaki yerini almıştır. Küçük Oyuncu, Asılacak Kadın, Bir Cinayet Romanı, Bitmeyen Aşk… gibi nitelikli romanlarının yanında 1983 yılında yayımlanan ve kendisine 1984 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazandıran Akışı Olmayan Sular adlı öykü kitabı da yazarın baş yapıtları arasında yer alır. “Biraz Daha Ölmek”, “Kısa Yol Yolcusu” “Leylâ İçin Şiir” “Son Çizgi” ve “Bitmiş Zamana Dair” adlı beş öyküden oluşan bu eserde yazar, çoğunlukla geriye dönüşlerle, yarattığı kimliklerin çocukluk yıllarını ve bu yılların yetişkinlik dönemlerinde onları nasıl etkilediğiyle ilgili önemli ve ilginç değerlendirmelerde bulunur.
“Kent ve Bellek” – Mustafa Şerif Onaran Sayfa:55
Samim Kocagöz, Ferzan Gürel, Halil Kocagöz… Onlar edebiyatı kendilerine dert edinen üç kardeştiler. Şimdi Akçakoca’daki aile gömütlüğünde yatıyorlar. Söke’de edebiyat günleri olur da onlar anımsanmaz mı? Hele Ferzan Hanım’ın oğlu ressam Ziya Gürel, aynı zamanda bir kültür insanı olarak onların anısını yaşatınca, kentin belleğine onlar yeniden işlenmiş oluyor.
Hakikî Anlam, Gerçek Anlam ve Düzanlam – Nizamettin Uğur Sayfa:58
Dil, kuşkusuz tümüyle bağlam üzerine kurulu; bağlamsız hiçbir “söz” yok. Ama “dil”in kendisi inceleme malzemesi olunca, yani dil ötesi ya da üst dil işlevinde kullanılmaya başlandığında dil, bağlam dışında, daha doğrusu farklı bir bağlamda işler algılama eylemi. Bilim yöntemi bunu gerektirir çünkü.
O. Fırat Baş ile Söyleşi – Tozan Alkan Sayfa:66
Dil öğrenmek isteyen çeviriyle boğuşmalıdır. Filoloğun işi metinlerdir.
Tokmak (Şiir) – Zbigniew Herbert Sayfa:68
Rimbaud’larla Dörtnala – küçük İskender Sayfa:69
Temposu yüksek hüzünler yüzünden bunların hepsi: Kalbimizle törpülüyoruz acıların sivri kenarlarını çoğu kere. Ne ideolojik sığınmalar, ne huzurlu bir yuva, ne de çırılçıplak bir aşk kurtarıyor ruhumuzu. Bunalmanın yorgunluğuyla gerçek evrilmeler, devrilmeler yaşıyor, direnmenin keyfini savrulmanın sersemleten serseriliğine veriyoruz. En güzeli!
Yeni İmzalı Öyküler Arasında – Nalan Barbarosoğlu Sayfa:70
Biçim, içerik ve öykü bağlamı tutarlıysa hayat içinde kurduğumuzda yanlış olan cümleler öyküde bir doğrunun göstergesine dönüşebilir. Yeter ki, “ben yaptım, oldu”nun konforlu dünyasına çekilmeyelim ve öyküdeki her hareketin öykü gerçekliğini besleyen ve destekleyen bir yapı kazanmasına özen gösterelim.
Adam ve Taş (Şiir) – Negihan Çakır Sayfa:73
İnce Çizgi (Öykü) – Ülkü Doğan Sayfa:74
Şehir Masalı (Şiir) – Ahmet Cora Sayfa:76
Çünkü Uçmayı Biliyor (Öykü) – Serpil Başak Sayfa:77
Metafor (Şiir) – Tayfun Gerz Sayfa:79
ARALIK 2010 - KİTAP EKİ
Sırsayar BAHRİ KARADUMAN 1
Berduş Kediler Kırnavalı / Bir İmge Sarmalı BERAT ALANYALI 3
Kuş Oltası İNAN ÇETİN 6
Eğitim Sözlüğü NURİYE BİLİCİ 7
Kumaş ERKAN IRMAK 8
Bedenim Tetikte HANDAN GÖKÇEK 10
Nükhet Eren ile Söyleşi EMRE DALKIRAN 16
Yeryüzü Haberleri ASUDE YARDIMCI 18
Şimdi O Güzel Bahçede... Mehmet H. Doğan Kitabı ATALAY SARAÇ 20
Şiir Günlüğü GÜLTEKİN EMRE 21
Yeni Yayınlar REYHAN KOÇYİĞİT 23
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI