|
|
EKİM 2010
|
|
|
Çizgi-yorum – Semih Poroy |
Sayfa:2 |
|
|
|
Yeni Anayasa, Eski Düzen... – Tahir Abacı |
Sayfa:3 |
Eylül sayımızın “Kültür Gündemi” bölümünde otuz yazar ve şaire “Yeni Anayasaya ‘Evet’ mi, ‘Hayır’ mı?” sorusunu sormuş, yanıtları okurlarımızla paylaşmıştık. Anayasa referandumu yapıldı ve oy verenlerin % 42’si ‘Hayır’, % 58’i ‘Evet’ dedi.
Bu referandumla yapılan değişikliklerle yetinilmeyip çok daha özgürlükçü yeni bir anayasa hazırlıklarına başlanacağının konuşulduğu bugünlerde, tartışmalara katkı sağlamak için, bu kez hukukçu yazar ve şairlerimizin düşüncelerini sizlerle paylaşıyoruz.
|
|
|
Yeni “Anayasal Dönem” İçin Erken Notlar – Sabri Kuşkonmaz |
Sayfa:9 |
82 Anayasası, her şeyden öte anti-demokratiktir, katıdır, uzundur, karmaşıktır. Bunların da ötesinde 61 Anayasası temelinde bir “tepki metni”dir. Ne demek bu? Hukuk terminolojisinde, eleştirilen geçmiş dönemin maddi ve hukuki verilerine tepki ile oluşturulan metinlerde bir “tepki” içeriği/ruhu ve sözü/söylemi bulunur. 12 Eylülcüler özgürlükleri topluma bol gelen bir elbise olarak tanımlayıp, bir “Tepki Anayasası” oluşturmuştur. Bu tepki metnine yapılan modüler ekleme, ana gövdeyi değiştirmez, ona uyar. |
|
|
Referandum Sonrası Türkiye’ye Dair Notlar – Behçet Çelik |
Sayfa:12 |
2010 referandumunun belki de en önemli sonucu, 1982 Anayasası’nın artık dikiş tutmayacağının, sivil ve demokratik yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğunun anlaşılması oldu. Güneydoğu’daki boykot oranının yüksekliği, boykotu tercih edenlerin dışta tutulacağı bir anayasanın baştan sorunlu olacağını gösteriyor. Şuna da dikkat çekmek isterim: Referandum sürecinde gerilimi artıran, toplumsal barışa zarar verecek söylemlerle yapılan milliyetçi propagandaların beklenen sonucu vermemiş olmasını, Türkiye halkının eşitlikle birlikte barış içinde birlikte yaşamayı talep ettiği biçiminde yorumlayabileceğimizi düşünüyorum. |
|
|
Yağmur Yağmurdur (Şiir) – Bâki Ayhan T. |
Sayfa:15 |
|
|
|
“Üç Anayasa Ortasında Büyüdün Biri Akasya, Biri Gül, Biri Zakkum” – Akif Kurtuluş |
Sayfa:16 |
Bu anayasa değişiklikleri yeni bir anayasa koymuyor önümüze. Ama halkın, üstelik de çok boktan seçim yasalarıyla seçtikleri mi bizi kesecek, yoksa devletin halka zulmetmek için eline aldığı maşalar mı? Evet yargı ve askerdir sözünü ettiğim. |
|
|
Bize 12 Eylül Kuşağı Dendi, Onlara da 12 Eylül Kuşağı Denecek! – Emel Güz |
Sayfa:17 |
Bölünme tehlikesi varmış! Bölünmeye kendi aramızdan başlayalım! Cesareti olan herkes göstersin hayata baktığı pencereyi. Sanatın sağı solu yoktur safsatasından kurtulalım artık! Hiç mi payı yok, “ben evet diyeceğim” deme gereğini duymuş Orhan Pamuk’un? Hiç mi payı yok, edebiyatçı arkadaşların yazılar yayımladıkları sağcı basının? Hiç mi payı yok, sayın başbakanın yemeğine katılmış bütün edebiyatçıların? Onları bir de ben yemeğe davet ediyorum! |
|
|
Şebnem İşigüzel, Hakan Günday, Kötülük, Disiplin – Hasan Bülent Kahraman |
Sayfa:19 |
Her şeyden önce mutlaka somut bir ‘kötülükle’ bütünleşmeyecek bir konu kötülük. İyiliğin t/ürettiği kötülük de olabilir, ki Hıristiyan metafiziğinin köklü kavramlarından biri olan kötülüğün özü budur. İslami bir bilinçle tümleşmiş insan ve toplumlarda kötülük olabilir mi? |
|
|
Quentin Compson - Rasih Güran - Zebercet – İbrahim Yıldırım |
Sayfa:26 |
Anayurt Oteli’nin, Güran’ın intiharından iki yıl sonra (1973) yayımlandığı düşünülürse, Enis Batur’un Quentin-Güran ikilisine Zebercet’i de eklemesi haklı gibi görünüyor… Peki Atılgan, Batur’ a göre Quentin bölümüne benzeş bir metin kotarırken, çevirmen Rasih Güran’ın intiharını da aklına getirmiş miydi, bilmiyorum! |
|
|
Bahçe (Öykü) – Yıldırım Keskin |
Sayfa:31 |
|
|
|
Bisiklet Anı (Şiir) – Ali Fil |
Sayfa:33 |
|
|
|
Değişen Şiir (Şiir) – Mustafa Şerif Onaran |
Sayfa:34 |
“Kırk Kuşağı” yaşanmış duyarlıkla topluma açılırken “İkinci Yeni” derin anlamlarla şiiri yeniden yapılandırdı. Bu oluşumların yinelenip durması yeterli sayılır mı? Alışılmış şiire benzemeyen yeni bir şiir oluşturulamaz mı? Artık ne sevi ilişkisinde, ne toplumcu başkaldırıda, ne de yeni bir inançla kendimizi iyileştirmede eski alışkanlıklarımızın yeri var. Artık yeni insanı anlatacak değişik bir dili işlemek gerekecek. |
|
|
Rüya Saati (Şiir) – Zeynep Köylü |
Sayfa:37 |
|
|
|
Bir Karakter’in Kurmaca Ustası’na Mektubu – Jülide Ergin |
Sayfa:38 |
Sevgili Murat Gülsoy,‘Karanlığın Aynasında’ dünyasında sizin yarattığınız bir karakter ama gerçek olduğuna inandığımız dünyada sıradan bir okurum. Her okurun kendi görüş ve beğeni sınırları içerisinde yazarın yarattığı kurmacanın içine düştüğü, o kurmacanın kahramanlarından biri olduğu yazarlar vardır. Bu yazarlar alışılmış kalıpların dışına çıkan, şimdilik lise edebiyat derslerinde okunması tavsiye edilen yazarlar listesinde olmayanlardır. Onlar bir nevi ‘ezber bozanlar’dır. Siz de bir ezber bozansınız. |
|
|
35 Kocamustafapaşa (Şiir) – Halil İbrahim Polat |
Sayfa:40 |
|
|
|
Kültür Gündemi: Kitlesel Medyada Entelektüel Performans – Göksel Aymaz - Mehmet Öztürk |
Sayfa:41 |
Medyatik entelektüel, dezenfekte edilmiş özel yaşamını alçakgönüllü, iddiasız ve gürültüsüz biçimde sürdürmek yerine, renkli dergilerde tantanayla teşhir eder, ama tanıklık ettiği çağın onurundan da ister bir parça. Bu yüzden arada bir ‘tehlikeli yazar’ olarak sağda solda isminin anılmasında hiçbir sakınca görmez, aksine, itibar ve şöhret sezer. |
|
|
Sezai Karakoç, İkinci Yeni ve “Taha’nın Kitabı” – Haydar Ergülen |
Sayfa:48 |
Benim galiba ‘İslami duyarlılık’la yazan ve İkinci Yeni şairi olmayı bu duyarlıkla bağdaştıramayan şairlerde, yazarlarda anlamadığım şey bu. İkinci Yeni ‘sol’ bir şiir anlayışı değil, toplumcu gerçekçi hiç değil, zamanında İsmet Özel başta olmak üzere ‘devrimci’ şairlerin tu kaka ettikleri, yerden yere vurdukları, hatta ‘tanrı mezarlarını ısıtsın’ diye yazılar yazdıkları bir şiir. Ne temelinde siyasi bir çıkış var ne de sonradan yöneldiği siyasi bir oluşum. En çok şu söylenebilir, o zamanlarda da pek çok şair ve yazar gibi, Ahmet Oktay’ın da vurguladığı gibi, Sezai Karakoç dışındaki İkinci Yeni şairleri sol, sosyalizm sempatizanı kişiler, ama siyasi ya da ideolojik bilinç düzeyinde bunu tartışmaya kalkarsanız, hemen hiçbirinin de bu hususta donanımlı olmadığını, hepsinin de ‘naif’ solcular olduğunu görürsünüz. Yalnızca Cemal Süreya sonradan yaptığı marksist klasiklerden çevirilerle, sol, daha doğrusu sol da demeyelim, bir zamanlar denildiği gibi, sol Kemalist bir düşünceyi benimsemiştir. |
|
|
İncire Sorsanız (Şiir) – Onur Caymaz |
Sayfa:57 |
|
|
|
Fildişi Kuledeki Öykünmeci – Erendiz Atasü |
Sayfa:58 |
Serencam adlı bu dev yapıtı, Tahsin Yücel, insanlığı çağlar boyu etkilemiş, en azından adından herkesin haberdar olduğu efsanevi kitaplara nazire olarak, onların hem bir simgesi, hem bir parodisi olarak yaratmıştır. Böylesi kitapları başından sonuna kadar okumuş pek az kimse vardır aslında, ama herkes üzerlerinden ahkâm kesme hakkını kendinde bulur, nedense. |
|
|
Jakobson ve Marx’ın Buluştuğu Yer: Hilmi Yavuz’un Okuma Biçimleri Adlı Kitabı – Gökhan Tunç |
Sayfa:61 |
Yavuz’un Marksist teoriyi yazınsallaştıran okuma modelini ortaya koyarken başvurduğu iki temel kavram, metafor ve metonimidir; çünkü metafor ve metonimiyle Marksist teorinin tarih anlayışı dilsel ve dolayısıyla yazınsal boyuta taşınma olanağı bulacaktır. Bu amaçla Yavuz, ilk olarak Ferdinand de Saussure’den yola çıkarak dilin metafor ve metonimilere dayandığını söyler. Daha sonra ise Yavuz, Claude Lévi-Strauss ve Roland Barthes’ın kültürün dil gibi yapılandığını gösteren çalışmalarını hatırlatır. Kültür dil gibi yapılanmıştır, bir başka ifadeyle kültür bu iki araştırmacıya göre metafor ve metonimilere dayanır. |
|
|
Güvercin Sevdasından (Şiir) – Can Sinanoğlu |
Sayfa:64 |
|
|
|
Türk Sinemasının Edebiyatla İmtihanı – Rıza Oylum |
Sayfa:65 |
Türk sineması kuruluş dönemindeki tiyatronun tahakkümünden kurtulduktan sonra edebi metinlerle ilk “flörtlerini” yaşamaya başladığı görülüyor. Türk sineması daha otuzlu yıllarda, yani daha emekleme devrindeyken edebiyatla ve edebiyatçılarla ilişkilerini kurmaya başlamış. Nâzım Hikmet bu yıllarda Türk sineması için senaryolar yazıyor. |
|
|
Çevirdim Dilim Yandı – Tozan Alkan |
Sayfa:67 |
1997 yazıydı galiba. Atina’da Şivan Perwer konserine denk geldim. Şivan ayağımıza kadar gelmişken göreyim bari diye düşündüm. PKK gecesiymiş meğer. Kapıda bizim Kürtlerden bir görevli var. Kürtçe nereli olduğumuzu sordu. Türküz dedik. Biraz uzaklaşıp arkadaşıyla Türkçe bir şeyler konuştu. Duyuyorum, ‘Türkmüşler” falan diyor. Sonra gelip benimle domuzluğuna Kürtçe konuşuyor. Ben de ona çat pat Yunanca, çoğu İngilizce olmak üzere cevaplar vermeye çalışıyorum. Be adam, ben Kürtçe bilmiyorum ama sen Türkçe biliyorsun. Konuş da gâvur eziyeti çekmeyelim yaban ellerde. Adam “bana mısın“ deyip Türkçe konuşmuyor. Zor bela girdik içeri. |
|
|
Tıraş (Şiir) – Mehmet Rayman |
Sayfa:69 |
|
|
|
Riitta Cankoçak ile Söyleşi – Tozan Alkan |
Sayfa:70 |
Hem Finlandiya’da, hem Türkiye’de olduğu gibi, edebiyat dünyası tuhaf bir şekilde “biz bize” dünyasına dönüşme eğilimindedir, ki bu haksızlıktır; çünkü halk karmakarışık bir insan denizidir ve edebiyatın bu pedagojik yaklaşımı insanları küçümsemek anlamına gelir. |
|
|
Rimbaud’larla Dörtnala – küçük İskender |
Sayfa:73 |
Bizim şairlerin güneş gözlükleri ve top sakalları meşhurdur; bir de Attilâ İlhan’dan sirayet eden uzun kaşkolları. Kasket dönemini çabuk atlattık. Oduncu gömlekleri de. Ton olarak lacivert, siyah ve kahverengi renkler hâkimdir nedense. Yaşı ve hormonları tutan hemen bıyık bırakır. Kısa saç daima revaçtadır. Spor ayakkabı giyen parmakla gösterilecek kadar azdır. Resmi zihniyet ve devlet ekolü ya da ruha otağ kurmuş memuriyet şiirimizi de kuşatmış, içine sızmış, gasp ve darp etmiştir. Oysa şöyle dönüp Doğan Hızlan’a bir bakabilsek, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak. Papyonun yeryüzünde en fazla yakıştığı insan. |
|
|
Yeni İmzalı Öyküler Arasında – Nalan Barbarosoğlu |
Sayfa:74 |
Zamanın ruhuyla biçimlenen bir kader. Bireyler ve toplumlarüstü. Zamanın ruhu, yuvarlana yuvarlana geçerken kaderimizi biçimlendiriyor ve rüzgârlarından hangi tortuları serpilirse toprağa, doğanların ve yaşayanların payına da o düşüyor. İnsan dünyanın kaderine, dünyanın kaderiyle doğuyor; boyun eğerken de, değiştirirken de dünyanın kaderi oluyor… Hem yaşarken, hem öykü yazarken.
Yeni imzalı öyküleri okurken dünyanın kaderine kader olan öyküleri keşfetme amacıyla çevirdim sayfaları... Okuduklarımı sizinle de paylaşıyorum.
|
|
|
Acı (Şiir) – Yusuf Bal |
Sayfa:75 |
|
|
|
Çakırkeyf (Şiir) – Ozan Kaçar |
Sayfa:76 |
|
|
|
Huzur Apartmanı (Şiir) – Ayça Erkol |
Sayfa:77 |
|
|
|
Dağ Kurusu (Öykü) – Aydan Yalçın |
Sayfa:78 |
|
|
|
Re-Play (Öykü) – İrem Ertuğrul |
Sayfa:79 |
|
|
|
|
|
EKİM 2010 - KİTAP EKİ
Asi... Asi MEHMET ATİLLA 1
Ahmet Ümit ile Söyleşi YUSUF ÇOPUR 4
Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın BEGÜM BAŞOĞLU 6
Kadın ve Bedeni MELİKE BELKIS AYDIN 8
Sonsuz Sıkıntı ASLI AKARSAKARYA 10
Ölümü Gözlerinden Gördüm DİDEM ATAYURT 16
Virginia Woolf’tan Yazarlık Dersleri ÖZGE ERCAN 18
Mustafa Ergin Kılıç ile Söyleşi VOLKAN ODABAŞ 20
Şiir Günlüğü GÜLTEKİN EMRE 21
Yeni Yayınlar REYHAN KOÇYİĞİT 23 |
|
|
|
|
|