|
|
AĞUSTOS 2010
|
|
|
Çizgi-yorum – Semih Poroy |
Sayfa:2 |
|
|
|
Güzellik Suyu’nun Cadısı... – Ömer Faruk |
Sayfa:3 |
Dosyamızın ilk yazısında Özcan Yurdalan, yolcuların sınır ötesi kişiliğe sahip, dünya vatandaşı olma eğiliminde oldukları için ulus devletin (burada T.C.) yolculuğu özendirmediğini söylüyor. Ve “koklayarak tanımak” gibi az bulunur tespitlerde bulunuyor. Haklı: Fotoğraf, film, yazı gibi aktarıcıların kendi damgasını vurdukları aktarımlar, yorumdur. Koku ise yoruma en az imkân veren bir hissetme halidir. İnsanın en dolaysız, en hayvan haline tekabül eder. Kokuda yorum yoktur, koku dolaysız gerçektir. Bu anlamda sahicidir. “Koklayarak tanımak” ise bütün turistik cilalara boş vererek, kiriyle pasıyla, bokuyla püsürüyle sahici bir tanıma isteğine işaret eder. İkinci yazıda Hande Öğüt seyahatin eril karakterine değinirken sömürgeleşen kadın bedeninin Batılı ve Doğulu erkeğin şehvetinin ve şiddetinin edilgen hedefi olduğuna dikkat çekiyor. Üçüncü yazıda Ömer Faruk Nepal yolculuğunun şaşkınlıklarını, algısındaki tahribatları bizimle paylaşıyor. Söyleşi konuğumuz Elif Köksal ise gittiği yerde kalan bir yolcu. Nepal’de geçirdiği 11 yılın hikâyesi geçenlerde yayımlandı: Katmandu’da Ev Hali. 11 gün kalanla 11 yıl kalan arasındaki algı farklılığı Ömer Faruk’un sorularıyla ortaya çıkıyor… [Dikkat: Hem Hande Öğüt hem de Ömer Faruk “örtük şarkiyatçılık”ın bilinçdışını zaptederek geri dönülmez bir hükümranlık alanı oluşturmasının tehlikelerine işaret ediyor.] |
|
|
Dün Gece Uzun Bir Riya Gördüm (Şiir) – Orhan Alkaya |
Sayfa:6 |
|
|
|
Mahallenin Sınırına Seyahat – Özcan Yurdalan |
Sayfa:7 |
Devletten geçinenlerin seyahatleri hâlâ sürüyor olsa bile yazı çizi işleri daha sivil vatandaşlara kaymış durumdadır demek yanlış olmaz. Ancak metinlerin içeriğinde de böyle sivil bir çizgi izleniyor mu, yoksa misakı milli dışına çıkan her vatandaş kendisini öncelikle milli devletin yaban ellerdeki temsilcisi sayarak ve her sabah olmasa bile günaşırı ilkokul andını içerek mi sokağa çıkıyor. Bu ruh hali bakıp gördüklerini nasıl etkiliyor? |
|
|
Arzunun, Şehvetin ve Korkunun Bilinçdışı Alanı: Doğu ve Doğulu Kadın – Hande Öğüt |
Sayfa:14 |
Büyülü, mistik ama ulaşılamaz bir imge olarak kurulan Doğulu kadını aramaya giden Flaubert, Mısır’ın genelevlerinde koşmaktan vazgeçmez; Nerval ise Edward William Lane’in Modern Egyptian kitabını okuduktan sonra Doğulu kadının erişilmez olduğuna karar vererek çaresiz arayışını sonlandırır. Tunus seyahatinde eşcinsel olduğunu duyumsayan André Gide, bu keşfi, kendisi için “kurtuluşun başlangıcı” olarak tanımlar. |
|
|
Gün Kurudu (Şiir) – İlkiz Kucur Taşdelen |
Sayfa:18 |
|
|
|
Namaste! – Ömer Faruk |
Sayfa:19 |
Gördüklerim, yazdıklarımdan ibaret değil! Kimi durumlar için sözcük bulamadım! Birçok şeyin “göründüğü gibi olmadığını” bilecek yaşı çoktan geçtim. “Haddini bilmek” gibi bir deyimden de haberdarım. Hele yanına “oryantalizmin tuzağına düşmek” gibi başka bir kaygı da eklenince susmak belki daha iyi. |
|
|
Ters Lâle Uçurumu (Şiir) – Arife Kalender |
Sayfa:27 |
|
|
|
Elif Köksal ile Söyleşi – Ömer Faruk |
Sayfa:28 |
İnsan nereye gitse kendini de götürür demelerine inanmayın, gitmek iyi gelir. |
|
|
‘Öteki’ İnsanların Paris’i, Paris’in İnsan Ötesi – Hasan Bülent Kahraman |
Sayfa:30 |
Türkiye felsefeyi hiçbir zaman kendisine yakın bulmadı. Bizim edebiyatımızda bile düşünceye dayalı metin, çalışma çok azdır. Yazınsal metinlerde düşünce kırıntıları bile bulunmaz. Bunu getirip İslami dünya görüşüne, Osmanlı toplumunda felsefenin olmamasına bağlamak doğru değil. Felsefe dünyanın hiçbir yerinde halkın olmadı. Daima belirli bir azınlık onunla uğraştı. Onları destekleyenler oldu, olmadı, o başka bir sorun. Fakat felsefe hayatın bir parçası olarak algılanmadı. Felsefecisi olmayan bir toplum Türkiye. Edebiyatçılardan felsefeci çıkarmaya çalışıyoruz. Yanlış değildir bu; felsefeci olmadığında, hatte felsefeci varken de iyi edebiyat felsefedir. |
|
|
Oya Baydar ile Söyleşi – Nalan Barbarosoğlu |
Sayfa:36 |
“Savaş Çağı Umut Çağı”nı 47 yıl sonra okuduğumda, sosyal ve psikolojik atmosferin benzerliği beni de şaşırttı. |
|
|
Uçurum (Şiir) – Tozan Alkan |
Sayfa:39 |
|
|
|
Düşünce Temrinleri III – Sabit Kemal Bayıldıran |
Sayfa:40 |
Çakmakçı’nın ‘Halk’ şiiri dediği de Reaya sınıfının şiiridir. Bu sınıf da bugün yok artık. ‘Halkçı bir şiir’ sözüyle ne anlatılmak isteniyor? ‘Halkçılık’ın Latincesi ‘popülizm”, Rusçası ‘naradonizm’. Türkiye solunda Altı Ok’un ‘halkçılık’ ilkesi hiç tartışılmadan kabul edilmiştir. ‘Halkçı şiir’le Mehmet Emin’in, Faruk Nafiz’in, Orhan Seyfi Orhon’un heceyle ve dörtlüklerle yazdıkları şiir mi anlatılmak isteniyor? |
|
|
Bana Gidelim (Şiir) – M. Mazhar Alphan |
Sayfa:43 |
|
|
|
Gizler (Şiir) – Fergun Özelli |
Sayfa:44 |
|
|
|
Edebiyatımızın Hanımefendisi: Füsun Akatlı – Mustafa Şerif Onaran |
Sayfa:45 |
Edebiyata felsefe gözlüğüyle bakan Füsun Akatlı gibi bir yazar, şiirden romana uzanan değişik alanları belli bir sıkıdüzen içinde eleştirmeyi bilir. Yaptığı söyleşilerde bile gizli bir eleştiri payı olduğunu anımsamak gerekir. Belli bir alanda daha başarılı olsa da, önemli olan bakış açısı getirmektir. Kaldı ki Füsun Akatlı tanıtımcı değil, eleştirici bir yazardır. |
|
|
Sıra (Şiir) – Ali Hikmet Yavuz |
Sayfa:48 |
|
|
|
Zamanın Ertelediği – Feridun Andaç |
Sayfa:49 |
Çağına kavrayıcı bir bakışla bakan denemecinin kaleminin ucu başka bir yöne kolay kolay evrilmez. Gördüğünü, kavradığını, hissettiğini yazmak düşünsel tözünü oluşturur. İşte bunun için Füsun Akatlı’da başat öğedir felsefe, felsefenin ucuyla edebiyata/kültürel ortama bakmak… |
|
|
Benan (Şiir) – A. Barış Ağır |
Sayfa:51 |
|
|
|
–Otobiyografik Bir Portre Denemesi– Füsun Altıok’tan Füsun Akatlı’ya – Yücel Kayıran |
Sayfa:52 |
Bahro, bir ronindi. Füsun Akatlı da bir ronindi; Füsun Altıok, onun samuray dönemini dile getirir. Kuşkusuz Akatlı’nın durumu, Bahro’nunkinden daha farklıydı. Bahro, teorik olarak söyleyeceklerini tamamlamıştı; Füsun Altıok ise henüz yolun başındaydı. |
|
|
Siğil (Şiir) – Nilay Özer |
Sayfa:57 |
|
|
|
Halit Ziya – Mehmet Vecihi – İskender Pala – İbrahim Yıldırım |
Sayfa:58 |
Belirttiğim gibi 68 Kuşağı’nın dünyadan çekip gitmesi dileği dışında İskender Pala, doğru saptamalarda bulunup sağ’dan sağ’ın da eleştirisini yapmış. Ben ise kültür ve sanatın sağ-sol diye ayrıştırılmasından hoşlanmadığım için, bu sözcüklerin yerine conservatism’i yeğliyorum. Çünkü, conservatistler hem sağda, hem solda bulunur... ve onlar kendi anlaşıyları, kendi beğenileri dışında hiçbir sanat uğraşını benimsemezler, üstelik her şeye el atar, her şey olmak isterler. |
|
|
Ödül Konuşmalarım – Haydar Ergülen |
Sayfa:61 |
Ödüller, ödül kurumu ve ödül mekanizmaları üstüne yeni bir şey söylemek istemiyorum. Hepimizin az çok bildiği, tahmin ettiği bir işleyiş üstüne konuşmak gereksiz. Yıllar önce bir vesileyle şunu söylemiştim ödüller üstüne, bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Katılmayalım kazanırız. Kazanmayalım kaybederiz. |
|
|
...“Ay Değirmi Bir Bıçak”... (Şiir) – Naime Erlaçin |
Sayfa:67 |
|
|
|
Not Defteri – Hüseyin Yurttaş |
Sayfa:68 |
Yazarın ölümünden sonra zaman geçtikçe vâris sayısı artıyor. Torunlar, torunların çocukları derken, onları toparlamak başlı başına bir sorun oluyor. Aile içi çekişmeler de devreye girince –bazen de sırf bu yüzden!– yazar, vârislerinin kurbanı oluyor, yapıtları basılamıyor. |
|
|
Dergiler... Dergiler... “Toz ve Töz Yuvaları” VI – Sina Akyol |
Sayfa:72 |
İşin şakası bir yana, 60’lı yılların sonlarında yazılan şiirlerin çoğu uzundu. Bir tür ‘moda’ydı belki de uzun yazmak. Tuhaftır söylemesi, ben dahi uzun yazardım; Salim Şengil’in Dost, Tekin Sönmez’in Yansıma dergilerinde yayımlanan uzun şiirlerim kimi zaman tam sayfayı iki sütunda doldurur, kimi zaman ise üç, hatta dört sayfaya yayılırdı. |
|
|
Karoça Gündüzü (Şiir) – Duygu Ergun |
Sayfa:77 |
|
|
|
Çevirdim Dilim Yandı – Tozan Alkan |
Sayfa:78 |
Orhan Kemal heyecanla bavulundan çıkarıp bir çırpıda yazdığı şiirleri okumaya başlar Nâzım’a. Hece vezniyle yazılmış şiirlerdir bunlar. Nâzım, şiirlerin bitmesini bile beklemeden belli eder düşüncelerini yüzünü buruşturarak. Nâzım, hissetmediklerini yazıp kendini komikleştirmek yerine, samimiyetle yazması nasihatlerinde bulunur Orhan Kemal’e. Orhan Kemal Nâzım’ın nasihatlerini göz önüne alarak şiirler yazmayı sürdürürken, birgün Orhan Kemal’in bir roman başlangıcı Nâzım’ın eline geçer. Nâzım’ın bu metni okuması, Orhan Kemal’in şairlik hayatının sonu olur. |
|
|
Sarhoş Şarkı (Şiir) – William Butler Yeats |
Sayfa:80 |
|
|
|
Butler Yeats’in Bir Şiirini Okurken Ben Sana, Kayboldum Kuytularında (Şiir) – Seyhan Erözçelik |
Sayfa:80 |
|
|
|
Rimbaud’larla Dörtnala – küçük İskender |
Sayfa:81 |
Kelimelerin üç boyutlu olması anlatıyı-betimi gerçeğe tıpatıp benzetirken okuru rahatsız ediyor, endişelendiriyor, hatta onun “ben de tam bunu düşünüyordum” dediği noktada huzurunu kaçırıyor. Çünkü okurun içine giriyorsunuz; okurun içinde, okurun içi olma ihtimaliyle amaca ulaşırken okuru deşifre gücünü kazanmanız onu ürkütmeye de başlıyor açıkçası. |
|
|
Yeni İmzalı Öyküler Arasında – Nalan Barbarosoğlu |
Sayfa:82 |
Öykü yollarının sonsuzluğunu bir kez daha görmek açısından yeni imzalı öyküleri okumak, benim için büyük bir heyecan ve keyif... Ama sizden özel bir ricam olacak: Lütfen öykü dosyalarınızı yollamayın. Öykü dosyası değerlendirmek, bir derginin sorumluluğunu aşan bir eylem. (Ayrıca, öykü dosyası değerlendirmekle, öykü değerlendirmek arasında da epeyce fark var.) Eğer dosyanız varsa, lütfen içinden seçiminizi kendiniz yapın ve bu bölüme iki öyküden fazla öykü yollamayın. |
|
|
Can Sıcaklığı (Öykü) – Gülşen Mutlu |
Sayfa:84 |
|
|
|
İnsanlık (Şiir) – Murat Çelik |
Sayfa:85 |
|
|
|
Kul Homeros ve Düşen Tanrılar (Öykü) – Güzide Ertürk |
Sayfa:86 |
|
|
|
Fransız Öpücükler Durağı (Şiir) – Ksenia Ada Tanyeli |
Sayfa:88 |
|
|
|
|
|
AĞUSTOS 2010 - KİTAP EKİ
Nurullah Can ile Söyleşi GÜLCE BAŞER 1
Solmaz Kâmuran ile Söyleşi SAİME AKAT 4
Mektuplar ve Kriton NURİYE BİLİCİ 5
Hayatın En Mutlu An’ı NURİYE YILDIRIM 8
Kapitalizmde Korku İSMAİL MERT BAŞAT 10
Su Yarası KÜÇÜK İSKENDER 11
Mehtap Meral ile Söyleşi EZGİ CEYLAN 12 |
|
|
|
|
|