|
|
MART 2010
|
|
|
Çizgi-yorum – Semih Poroy |
Sayfa:2 |
|
|
|
Mizah Dergileri ve Edebiyat – Altay Öktem |
Sayfa:3 |
Elbette mizah edebiyatının yerini mizah yazılarının almış olmasında, genel anlamda edebiyat okurunda kısmi bir azalma olmasının ve uzun soluklu kitaplar yerine kısa ve vurucu metinlerin daha çabuk tüketilmeye başlamasının da büyük payı var. |
|
|
Met Üst ile Söyleşi – Neslihan Gürel |
Sayfa:8 |
Mizah dergisi geleneği, bu ülkede en istikrarlı birkaç gelenekten belki de ilki, biriciği. Usta-çırak ilişkisi içinde gelişerek sürüyor. Bu gelenekte tüm ustalar ve hatta okur başta olmak üzere, herkesin harcı var. Muhalif olmak, bağımsız olmak, kendi yağıyla kavrulmak, dünyaya, hayata, iktidara horozlanmak bu nedenle samimi durabiliyor. Reklamcıların ağzının suyunu akıtan bir mecradır mizah dergileri mesela, ama reklam alınmaz. Hakikiliğini yitirir, nefes alanını daraltır diye. |
|
|
Yazacakları da Olan Bir Çizer: Umut Sarıkaya – Melike Belkıs Aydın |
Sayfa:11 |
Toplumsal geçmişi reddetmeye çalışmak kaygan zeminde inşaat yapmaya benzer, önünde sonunda çökecektir yaptığınız ev, dikkat edin de geri dönecek başka bir eviniz olsun. Reddi miras yaptıysanız işiniz zor, toplumun ördüğü simgesel duvarlara kat çıkarak da kurtulamazsınız. |
|
|
Erdil Yaşaroğlu ile Söyleşi – Özge Ercan |
Sayfa:14 |
En hazıra konmadığın, okurunun hayal gücünü zorlayan sanat dalı edebiyat. Zeki insanların hayallerini, kendi hayallerimle karıştırmayı çok seviyorum. Karıştırdıkça, ben de akıllanıyorum. |
|
|
Fırat Budacı ile Söyleşi – Melike Belkıs Aydın |
Sayfa:16 |
Benim anlatmaya çalıştığım, huzursuz ruhların hayatın içinde, dış dünyanın istediği anlamda ya da şıklıkta var olamamaları ve bu eksik varoluşun onları kendine bile yabancılaştırması. |
|
|
Şiirler – Yücelay Sal |
Sayfa:18 |
|
|
|
‘Hey Gidi Eski Günler’den Bir Çocuk: Fırat – Neslihan Gürel |
Sayfa:19 |
Fırat için en büyük engel “Tı Allah cezanı versin, Allam yarappim” diyip duran annesidir. Geldiği yeri reddederek yeniden var olma gibi derin çabalarla yaşanan anne - yetişkin çocuk çatışması yaşı icabı Fırat’ın pek umurunda değildir. Kin tutmayı öğrenmemiş, geçmişle hesaplaşmamıştır. Annesi, arada kurulabilecek freudyen ilişkiye sürekli terlik fırlatır. Terlik bir tutku nesnesi midir? Kim bilir? Tokatla kızaran yüzün, gözünün kenarında düşmeyi bekleyen damlanın ömrü uzun olmaz. |
|
|
Semra Can ile Söyleşi – Özge Ercan |
Sayfa:22 |
Yıllardır çizdiğim halde hâlâ cinsiyetim üstünden tepkiler alıyorum. “Kadından da karikatürist olurmuş” vb. diye yorumlarla karşılaşıyorum. Oysa bizim mizah dergiciliği tarihinde çok eskiden beri kadın karikatüristler var. |
|
|
“227 Sayfa”dan Notlar – Murathan Mungan |
Sayfa:24 |
Kâğıt benim için bir nimet, bir değerdir. İster el yazısıyla yazayım, ister bilgisayardan çıktı almış olayım; işi biten her kâğıdın arka yüzünü müsveddelerim için kullanırım; ikiye böler, dörde böler, kâğıt maşasına takar, üzerinde boş yer kalmayana kadar her sayfayı değerlendiririm. |
|
|
Benim Klasiklerim / 7 – Ahmet Önel |
Sayfa:29 |
Bu yeni liman, yeni bir aldanış yeni bir yenilgi sunmuştu kendisine. Belki artık yeni bir şarkı da yoktur, kim bilir! İlk rastladığı aşevine girdi, ellerini kirli bir bezle kurulayarak yanına yaklaşan çocuğa seslendi: Aynısından! Aşevinin her şeyi olan çocuk bu yanıtı bekliyordu sanki. Ocağa doğru yöneldi. |
|
|
Düş Kapanı... (Öykü) – Sezer Ateş Ayvaz |
Sayfa:32 |
|
|
|
Karanfil Vakfi (Şiir) – Hüseyin Alemdar |
Sayfa:34 |
|
|
|
100. Doğum Yılında Ziya Osman Saba’yı Anımsamak – Mustafa Şerif Onaran |
Sayfa:35 |
“Yedi Meşaleciler” kendilerine özgü bir şiir dili kuramadılar ama, Ziya Osman Saba, Ahmet Haşim’den gelen şiir yoğunluğunu kendince yorumlamaya çalıştı. Kısakürek ile Dağlarca arasında kendine özgü bir gizem anlayışına vardı. Behçet Necatigil’e “ev zamanı” diye bir şiir olabileceğini anımsattı. |
|
|
“Son Şaman” Yoksa Bir Romantik midir? – Ali Özgür Özkarcı |
Sayfa:38 |
Hüseyin Ferhad şiiri, 80 öncesinde, toplum içinde yer tutan, bir anlamı olan “devrimci” karakterin kahramanlıkla eşitlendiği bir anlamı ifade ederken, 80 sonrasındaki rotasında, bu ruhun (buna atmosfer de diyebiliriz), yani yitik kahramanı aramanın şiiri olarak belirginleşir. Bu iki dünya arasındaki uçurum Ferhad şiirinin bu iki kesit arasında gelgit yapmasını sağlar. Ferhad şiirinde insanlığın kurtuluşundan kopmanın verdiği boşluğu mitolojiden karakterlerle karşılama yoluna başvurulur. |
|
|
Şiirler (Şiir) – Hüseyin Yurttaş |
Sayfa:41 |
|
|
|
Şark’ım Acı Cinas Garb’ım Nakarat’ – Mustafa Koç |
Sayfa:42 |
“Alevi dedesi” Haydar Ergülen’in şiirlerine Alevi-Bektaşi kültürünün etkisinin sinmiş olduğunu inkâr edemeyiz. Ergülen’in bilgeliği eskiye ait çağrışımlardan esinlense beslense de “Cemi cümle bir sofrada” deyişi, Şeyh Bedrettin’i işaret ettiği kadar, 68’lilere ve 78’lilere de göndermede bulunur. |
|
|
Benim İçin (Şiir) – Cengiz Bektaş |
Sayfa:46 |
|
|
|
Roland Barthes: Romanın Hazırlanışı II – Mehmet Rifat |
Sayfa:47 |
Yapıt bir değerdir, bir etik nesnedir; demek ki yapıta yönelik çalışma başarıya değil de bir Soylu Yaşam diye adlandırılabilecek şeye ulaşmak için yapılan inisiyasyon türünde bir davranıştır. |
|
|
Hiç (Şiir) – Eren Aysan |
Sayfa:53 |
|
|
|
Türkçede Jerome David Salinger Üzerine “Deneme” – Tunç Tayanç |
Sayfa:54 |
Burada sunulan çalışma, J. D. Salinger’in ölümü üzerine yapılmıştır; Salinger’in yaşamı boyunca ürettiklerini ve Türkçeye çevrilmiş olanları topluca sergilemenin ötesinde bir amacı da, iddiası da bulunmamaktadır. Üstelik özellikle süreli yayınlarda, antoloji, seçki vb. adlar altında yapılan derlemelerde yer alan çevirilere de, kitap eleştirilerine de, Salinger üzerine yazılanlara da –rastlantı dışında– “sistematik” biçimde ulaşmak söz konusu ol(a)madığından, belki ilerde yapılabilecek daha kapsamlı bir “Türkçede Salinger”e “giriş”, “deneme” olmaktan öteye geç(e)mediği de bilinmektedir. Bu sınırlamaya karşın yayımlanmaya kalkışılması “cüret”ten değil, bu konuda bildiği ve/ya elinde malzeme olanların katkılarını çekmek, böylece olabildiğince “eksiksiz” bir “Türkçede Salinger”e ulaşabilmek kaygısından kaynaklanmaktadır. |
|
|
Yaşar Nabi Sonrasında “Varlık” Dergisi – Rıza Oylum |
Sayfa:59 |
Kemal Özer döneminin içinde bulunduğu koşullarla bağlantılı olarak toplumsal gerçekçi çizgiye yakın bir kültür dergiciliğini; Enver Ercan dönemi için ise daha edebiyat merkezli daha kapsamlı bir yayın çizgisi sürdürdüğünü söyleyebiliriz. |
|
|
Neşr (Şiir) – Osman Hakan A. |
Sayfa:63 |
|
|
|
Dergiler... Dergiler... “Toz ve Töz Yuvaları” – Sina Akyol |
Sayfa:64 |
Hüseyin Peker’in deyişiyle, şairde kriz olmadığı için, şiir de yayımlayan edebiyat dergilerinde ve ‘münhasıran’ şiir yayımlayan dergilerde hiç kriz yok! Öyleyse nerede bu kriz? Veysel Çolak’a soracak olsak, “Bizatihi şiirde!” diyecek elbet, ama gelin, konumuz itibariyle Peker’i dinleyelim yine; ona göre kriz, şiir kitabı yayımlamaktan artık tümüyle vazgeçen ya da yayımladıkları şiir kitaplarının sayısını iyiden iyiye azaltan yayınevlerinde… |
|
|
... (Şiir) – Oğuz Özdem |
Sayfa:67 |
|
|
|
Çeviri Kitaplar – Kitaplarda Çeviri – Tozan Alkan |
Sayfa:68 |
Cevat Çapan çevirisiyle Fernando Pessoa’nın “uzaklıklar, eski denizler” adıyla bir kitabı çıktı. Pessoa’nın çok ilginç bir yazarlık öyküsü var. Şair, kendi adının dışında Alberto Caeiro, Alvaro de Campos ve Ricardo Reis gibi üç değişik adla da şiirler yazmış ve her bir kişi için farklı bir biçem (üslup) geliştirmeyi de başarmış. “Pessoa” sözcüğünün Portekizcede “kimse”, Latincede ise “maske” anlamlarına gelmesi ise son derece manidar. |
|
|
Yeni İmzalar – Enver Ercan |
Sayfa:72 |
İşe alıntılarla başlamak, biraz da göz boyamaya çalışmak gibi gelir bana. Eminim, böyle niyetiniz yoktur ama –bu niyetle davranan pek çok örnekle karşılaştığımdan olsa gerek– yine de tereddüt yaratıyor bende. Çünkü her okur gibi ben de “sizin” yazdıklarınızı merak ediyorum. |
|
|
Yeni İmzalı Öyküler Arasında – Nalan Barbarosoğlu |
Sayfa:73 |
Dünya, yine içinde soluk alıp verdiğimiz, üç aşağı beş yukarı bilinen dünya, hayat yine içinde kıpırdadığımız, bilinen hayattır. Ama okuyan ya da yazan olarak biz farklılaşırız bir öykünün içine girip çıktığımızda. Evet, her şey bildiğimiz, tanıdığımız dünyaya ve hayata dairdir dair olmasına da bize bir şey olmuştur. İşte bulduğumuz / yitirdiğimiz, kazandığımız / kaybettiğimiz, fark ettiğimiz / es geçtiğimiz ya da oralı olmadığımız o “şey” bir aura bırakır bizde. Dünyaya ve hayata dair bir aura. Okuduğumuz / yazdığımız her öyküyle o auranın rengi, sesi, kokusu, dokusu değişir. Ve farkında olsak da, olmasak da taşıdığımız aurayla dünyamız değişir, hayatımız değişir. |
|
|
Nisyan Bul (Şiir) – Karatuğ Ozan Bircan |
Sayfa:75 |
|
|
|
Lennon Ağıdı (Şiir) – B. Demiryakan |
Sayfa:76 |
|
|
|
89 Kuşağı (Şiir) – Can Görtan |
Sayfa:77 |
|
|
|
Bay Karaböcek (Öykü) – Vefa Akın Aktansel |
Sayfa:78 |
|
|
|
|
|
MART 2010 - KİTAP EKİ
Başkalaşımlar XXI-XXX VURAL UZUNDAĞ 1
Dört Kırıtık Opera SEDA ERİŞ 4
Cüneyt Ülsever ile Söyleşi RANA IŞIKER KÜÇÜKKANCABAŞ 6
Tanrının Kuraltanımaz Kulları RIZA OYLUM 10
Gargantua MUSTAFA HAZIM BAYKA 16
Hakan Günday ile Söyleşi ÖZGE ERCAN 18
Şiir Günlüğü GÜLTEKİN EMRE 19
Yeni Yayınlar REYHAN KOÇYİĞİT 22 |
|
|
|
|
|