|
|
KASIM 2009
|
|
|
Çizgi-yorum – Semih Poroy |
Sayfa:2 |
|
|
|
Tekno Dünyada Hayat ve Sanat – Tahir Abacı |
Sayfa:3 |
Bilgisayarı daktilo makinesi olarak kullanan yazarlar bir ömür boyu dolduramayacakları büyüklükte disklere, hiçbir zaman oynamayacakları oyunlar için geliştirilmiş ekran kartlarına, vb. para ödemek zorundalar, çünkü piyasada ‘aşağı’sı yok. Hoş, ‘aşağı’ya razı olan da kalmadı artık; “Vista’yı çalıştıramadığı” gerekçesiyle bilgisayarını kapı önüne koyan çok. |
|
|
Bireyin Teknoloji Algısı, Modernlik ve Edebiyat – Altay Ömer Erdoğan |
Sayfa:9 |
Teknolojik gelişmenin önemli bir etkisi de, farklı ve yabancı kültürler arasındaki yakınlaşma adına ortaya çıkıyor. Günümüz sanatçısı, edebiyatçısı, yazarı, farklı ve yabancı kültürlerden pek çok yapıtla, eskisine oranla daha sık ve daha kolay buluşabiliyor. Eskiden yalnızca yurtdışı ile bağlantısı olan ve dil bilen entelektüellere ait bir ayrıcalık olan bu buluşma, giderek daha çok bireyi kapsar hale gelebiliyor. |
|
|
Fütürizmin 100. Yılı Bağlamında Teknoloji-Edebiyat İlişkisi – İbrahim Berksoy |
Sayfa:13 |
Bugün artık kokunun bile kataloglanıp, dijitalleştirildiği bir teknolojik aşamadayız. Leylak nasıl kokardı, elmanın kokusu nasıldı diye hafıza güçlüğü yaşamayacağız artık. Bu demektir ki şairler artık eskisi gibi şiirler yaz(a)mayacak… |
|
|
Nehir Akıp Giderken (Şiir) – Tuğrul Keskin |
Sayfa:18 |
|
|
|
İnsanın Makineyle İmtihanı – Tayfun Atay |
Sayfa:19 |
İnsanın bir sonraki aşkı makinenin içerisinde yuvalandığı şehirler, önceki aşkı toprağa ihanetinin, ondan kopmasının da “ana rahmi” oldu. Bu ihanet, toprağın sıcaklık ve şefkatinden “demir”in soğukluk ve sertliğine geçişi reddeden ve sanayi kapitalizmine kaygıyla bakan muhafazakâr zihinlerce ciddi şekilde sorunsallaştırılmış ve sorgulanmıştır. |
|
|
Yolcu (Şiir) – Erdoğan Alkan |
Sayfa:21 |
|
|
|
Kitaplarınız Artık Sadece Sizin mi? – Mete Gürkan |
Sayfa:22 |
Hızlı, doğru, güvenilir ve tabii ki ucuz içerik sağlanabilirse yazının daha geniş kitlelere erişimi açısından teknoloji edebiyat için büyük bir fırsat olacak mutlaka. Teknoloji ile buluşan yazı, evrimindeki 3. büyük dönüşümünden geçiyor demek için biraz erken ama bir gün bunu rahatlıkla söylemememiz için de bir neden yok. Şu anda olan iletişim ve bilişim teknolojileri sayesinde, kültür-sanat-eğitim ürünlerinin ve bu ürünlerin dağıtım biçimlerinin şekil değiştirmesi ama bunun ötesinde dönüşümler de yaşanması mümkün gözüküyor. |
|
|
Uçak (Şiir) – Engin Turgut |
Sayfa:24 |
|
|
|
Şiirler (Şiir) – Murathan Mungan |
Sayfa:26 |
|
|
|
İnci Aral’ın “Yeni Yalan Zamanlar” Üçlemesinde “Eklektik” ve “Yansıtmacı” Temsil – Tamer Kütükçü |
Sayfa:28 |
Hiç kuşku yok, Aral’ın tekniği –hem yaşamı tüm detaylarıyla metinsel alana taşıyabilmesi, hem de sanatın övgüsünü taşıması bakımından– kayda değerdir. Çünkü sanat, bu anlatılamamış ve muhtemelen anlatılamadığı için yadsınmış köşelerimizin hayat bulabildiği belki de tek mecradır. |
|
|
Hain (Öykü) – Mehmet Erte |
Sayfa:33 |
|
|
|
Ufka Doğru Ahmet Haşim Bakışı (Şiir) – Osman Olmuş |
Sayfa:35 |
|
|
|
Benim Klasiklerim / 4 – Ahmet Önel |
Sayfa:36 |
Yazının ilk ve yalın halinde bir yalnız bırakılmışlık vardır. Son nokta ise tek başınalığın soğukkanlı bir kabulü olmalı. Gemi batar, iskeleler yanar; insanın yeni bir cümleyle buluştuğu o kayıp adadaki sessiz isyanına kim kulak verecektir peki? “Cuma’ya gidiyorum, ihtimal dönmeyeceğim!” |
|
|
Mallarmé, Degas, Valéry – Mehmet Rifat |
Sayfa:39 |
Çağdaş şiirin sözcüğe dayandığı görüşüne ister katılalım, ister katılmayalım, bu “sözcük” kavramının anlamını belirginleştirmemiz gerekir, bence. Nedir sözcük? Tanımlanabilir, sınırları belirlenebilir bir kavram mı? Her dilin yapısında aynı özellikler mi sunar bu kavram? Sözgelimi yalınlayan (ya da ayrıştıran) bir dil ile bağlantılı (ya da bitiştiren) bir dilde, “sözcük” terimiyle belirtebileceğimiz gerçekleşmiş birimler (bir söylem içinde kullanıma girmiş birimler) aynı yapı ve nitelikte midir? |
|
|
2009 Nobel Edebiyat Ödülü: Herta Müller – Gülce Başer |
Sayfa:42 |
Soğuk Savaş’ın 20. yüzyılın sonunda bitmesinin ardından dağılan İkinci Dünya Bloku’nun deneyimleri, yazınsal yapıtlarla art arda ortaya dökülüyor. Bunların en ilginç örneklerinden biri Romanya’daki Çavuşesku diktatörlüğüydü. Belgesel kanallarında zaman zaman ekrana gelen Çavuşesku Romanya’sının hatıratı, edebiyatta en tanınmış dilini Herta Müller’in yapıtlarında buldu: Parçalı bellek, diktatörün bedeninde cisimlenen sınırsız korku, pırıl pırılken bile en fazla kırları cansızca aydınlatarak mezbahaların kokusunu keskinleştiren güneş, yeterince kar yağmazsa temizlenemeyen mezbaha atıkları… |
|
|
Sus Payı (Şiir) – Emrah P. |
Sayfa:44 |
|
|
|
Dikkat Okul Var! – Önder Devrim Aksakal |
Sayfa:45 |
Edebiyat dersinde de durum aynıdır. Özgürlüğün rehin alındığı mekânlarda (okul, sınıf) metin, belirlenmiş anlamı insanın içinde yankılatmak için sesli okutulur. Metnin sesli okuması sürecinde öğrenci, sesin gücüyle düşünemez hale gelir. “Hiçbir şey bilmediği” için okula gelen öğrenciye metinlerin, söylemlerin ve kavramların değiştirilmiş, bulanıklaştırılmış, çarpıtılmış anlamları yüklenir. Edebiyat eğitimi (genelde bütün eğitim uygulamaları) yüksek sesle güle lahana dedirtme eğitimidir. Sesli okuma, metni gürültüye dönüştürerek anlamı, söylemi çarpıtmak, bu biçimiyle yasallaştırıp dikte etmektir. |
|
|
Houdini’nin En Büyük Hilesi (Şiir) – Süreyyya Evren |
Sayfa:47 |
|
|
|
Ünsal Oskay Hoca’ya Güle Güle Derken – Yusuf Çotuksöken |
Sayfa:48 |
Sunucu, Ünsal Oskay Hoca’yı tanıtıp sahneye davet etti. Hoca masasına oturup şöyle bir bakındı etrafına, sonra da “Bakın,” dedi, “her yıl ilk derste söylediğim sözleri tekrarlayacağım burada: Benim dersim herkese açıktır; herkes gelebilir, sevinirim beni dinlerseniz; gelmeyebilirsiniz de, kızmam gelmediğinize. Derste beni dinlerken sıkıldınız mı, hemen yavaşça kapıya yönelip çıkabilirsiniz de. Buna da kızmam... Çünkü burası üniversite. Şimdi burada da sıkılırsanız beni dinlemeyi bırakıp salondan çıkabilirsiniz.” |
|
|
Fethi Naci’ye Dilin İçinden Eleştirel Bakış – Mustafa Şerif Onaran |
Sayfa:50 |
Fethi Naci yapısalcı yöntemle değil, izlenimci yöntemle bakıyor Yaşar Kemal’in romanlarına. Olguların bütün içindeki öğeleri, ilişkilerin ayrıntıları ele alınarak bir romanın yapısına nasıl varılır? İnsanın davranışları nasıl bir gerçek izlenimi verir? Bu durumları, bu izlenimleri yorumlamak belli bir anlayışla romana bakmayı gerektirmez mi? |
|
|
Asıl Bizim Aramızda Güzeldir Hasret – Halûk Sunat |
Sayfa:55 |
“Peki ama, Türkler de şöyledir yollu toptancı kötülemeler olduğunda hoş gelir mi size?” diye üstelememle, “Asıl ben size söyleyeyim mi, Türk-Kürt meselesi de değil, bizi bölen, bize düşman olan Ermenilerdir, başka bir şey değil!” diye kükremesin mi! Usulünce helalleşip tatlı canımızı Türk-Kürt ittifakı Hamidiye Alayı cipinden gecenin karanlığına hoplatışımız karımın böğrümü dürtmesi marifetiyledir, Sevgili Berna. Hopladığımız yerde, dedim, bağı-bahçeyi viran eden antropolojik tür (“Vanlıyam, şanlıyam, kılıcı kanlıyam”) bu olmalı. |
|
|
Can Ilgınından Geçerken – Feridun Andaç |
Sayfa:57 |
Okumak bir arayıştır. Bulmak için değil, bilip öğrenmek adına yola çıkarız. Her okuma çabası bir zaman sonra uğraşa dönüşür, başka okumalara yöneltir bizi. Bir tür kapılardan geçer, havuzlara girip çıkarız. |
|
|
Öcünü Almış Bir Yazarın İç Rahatlığı – Melike Belkıs Aydın |
Sayfa:62 |
Öç bir bireysel cezalandırma biçimi. Suçu belirleyip cezayı kararlaştırmak bireyin yetkiyi kendinde gördüğü bir süreç. Cezalandırmayı toplumsal vicdanı simgeleyen yargıya bırakmak yerine kendi yasalarıyla harekete geçen birey, adaleti de kendisi sağladığına inanır. Adalet nesnel olduğu ölçüde tutarlılık kazanmasına karşın öcün biçimlendirdiği adalet kavramının tek ölçütü öznelliktir. Toplumsal tek bir adalet kavramındansa her bireyin kendine ait suç ile ceza tanımlarını içerir öç. Bacon öç almanın yasaların kökten söküp atması gereken vahşi bir adalet biçimi olduğunu ileri sürüyor. Öç, yasaları çiğneyen haksızlığı hedeflese de kendisi de yasaların yadsınmasıdır. Başından bir haklılık önkabulüyle yola çıkıldığından öç için ayrıca bir yasal dayanağa gerek yok. |
|
|
Gidene (Şiir) – Metin Fındıkçı |
Sayfa:65 |
|
|
|
Toplumsal Belleğimizin İzdüşümleri – Remzi İnanç |
Sayfa:66 |
Günümüz fotoğraf sanatçısı belli bir aşamadan sonra ereğinin artık “resme” ulaşmak olduğunu düşünüyor sanki. Çevresinde her şeyi, akılla duygunun desteğinde, “makineye inat, makineyle birlikte” fotoğrafın nesnesi olarak algılıyor. |
|
|
Genç Şairin Dili – Zeynep Uzunbay |
Sayfa:69 |
Dil, durmayan, yaşamla birlikte değişen, gelişen, tökezleyen, olanakları olan bir şey. Genç şiirin diline de buradan bakmak gerekiyor. Hepsini bir torbaya doldurup sallamamak için, bütün yönleriyle ele almak pek mümkün görünmese de, farklarını, benzerliklerini işaret etmek için birkaç ad seçtim: Burak Acar, Ateş Akvaryumu,Mehmet Öztek, Ben Google Değilim, Aslı Serin, bu benim.zip, Şakir Özüdoğru, Garipsemeler, Veysi Erdoğan, Şimdi Terk Edin Çadırımı. |
|
|
Akademik Tahrifat – Mehmet Moralı |
Sayfa:73 |
Bir arkadaşımla Kadıköy’deki bir kitabevinde kitaplara bakıyorduk, arkadaşım oradaki kitaplardan birini gösterdi ve “Bak bu bizim son yayımladığımız kitap, içinde senden söz ediliyor,” dedi. Bu da beni derhal tedirgin etti, çünkü bu bir çevirmenin hiçbir zaman görmek istemeyeceği bir durumdur, zira herhangi bir yerde bir çevirmenden söz ediliyorsa, anlayın ki eleştiriliyordur, bir çevirmenin yazı yoluyla methedilmesi 30 yılda bir filan olur, ben de bu hakkımı maalesef(!) evvelce kullanmıştım. Neyse, lafı uzatmayalım, aldım kitabı elime, bakalım gene nerede ne hatamızı bulmuşlar diye açtım. |
|
|
Yağmur Sonrası (Şiir) – Yasin Erol |
Sayfa:76 |
|
|
|
Çevirdim Dilim Yandı – Tozan Alkan |
Sayfa:77 |
Çocuk edebiyatı konusunda ilk önemli girişimlerde bulunan ülkeler, İngiltere başta olmak üzere, Fransa, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve İskandinav ülkeleridir. İngiltere’de daha 15. ve 16. yüzyıllarda “Robin Hood”, “Tom Thumb” gibi halk kahramanlarından esinlenilerek kitaplar yazılıyordu. Ayrıca Aisopos’un (Ezop) hayvan hikâyeleri de çocuklar tarafından beğeniyle okunuyordu. Ancak tam anlamıyla bir çocuk edebiyatının oluşması 17. yüzyıla rastlar. |
|
|
Bekle Beni (Şiir) – Konstantin Simonov |
Sayfa:81 |
|
|
|
“Bekle Beni” (Şiir) – Ahmet Telli |
Sayfa:81 |
|
|
|
Yarışma Adaylıkları, Etik ve İlke Sorunu Üzerine – Necdet Neydim |
Sayfa:82 |
Yazarların, kendi tarihsel süreçlerinde temel anlayışlarını değiştirmeleri elbette söz konusu olabilir. Edebiyat tarihi bunun önekleriyle doludur. Ancak temel anlayış değişikliği çizgisel olarak saptanmamış yazarların öyleymiş gibi gösterilmesinin de örneği yoktur. |
|
|
Yeni İmzalar – Enver Ercan |
Sayfa:85 |
Şairler dünyanın her yerinde daha çok iç dünyalarından yola çıkıyorlar. Bu da ister istemez lirik bir ton getiriyor yazdıklarına. Eğer işin erbabı değilseniz, –zaten erbab dediğiniz kaç kişidir ki– kantarın topuzunu kaçırdığınızda hezeyana kadar varıyor bütün yollar. Bu da çok sıkıcı sonuçlar veriyor. İsterse en hızlısından politik şiir olsun. Açıkçası en çok da görsel şiircilerden, geleneğimizin anakarakteri “beyaz şiir”den tam bir kopuş bekliyordum. Şiirin afacan çocukları olmakla yetindiler şu ana kadar. Daha yırtıcı olabilirlerdi. Hâlâ ümidim var tabii. |
|
|
Yağmurda Robert (Şiir) – Serdar Seren |
Sayfa:86 |
|
|
|
Cüce Kalemler (Öykü) – Asuman Portakal |
Sayfa:87 |
|
|
|
Düş Tren (Şiir) – Necati Eker |
Sayfa:87 |
|
|
|
Yok (Şiir) – Deniz Etili |
Sayfa:88 |
|
|
|
|
|
KASIM 2009 - KİTAP EKİ
Tasmalı Güvercin FADİME USLU 1
Bana Modern Türkün Tarifini Yapabilir misin Kaan? HATİCE MERYEM 4
Gladyatör ALİ AYDEMİR 6
Efnan Dervişoğlu ile Söyleşi TUNCAY BİLECEN 8
Açlığın Şarkısı MÜGE KARAHAN 9
Senem Dere ile Söyleşi NURDURAN DUMAN 9
Bilimler ve Sanatlar Üzerine Söylev MUSTAFA HAZIM BAYKA 10
Küçük Deniz – Toplu Şiirler BETÜL TARIMAN 12
Beş Taş CENGİZ KILÇER 12
Hiç DUYGU ARIKÖK 14
Yeni Yayınlar REYHAN KOÇYİĞİT 16 |
|
|
|
|
|