|
|
EKİM 2009
|
|
|
Çizgi-yorum – Semih Poroy |
Sayfa:2 |
|
|
|
Niksar’dan “Tokat’a Doğru” Folklorun Modernizasyonu – Yücel Kayıran |
Sayfa:3 |
Külebi’nin, Faruk Nafiz Çamlıbel, Kamâlettin Kamu ve Ahmet Kutsi Tecer’in şiirinde ortaya çıkan ideolojik ve kitabi Anadolu imgesine ve tasarımına başkaldırdığını savunacağım. Külebi’nin şiiri, Çamlıbel, Kamu ve Tecer’in şiir evrenindeki Anadolu tasarımıyla karşıtlık oluşturur; ve diyebiliriz ki, Külebi, şiirini bu imgeye karşı kurmuştur. |
|
|
Tokat’a Doğru (Şiir) – Cahit Külebi |
Sayfa:7 |
|
|
|
Cahit Külebi’nin “Tokat’a Doğru” Şiiri Üzerine Bir Çözümleme Denemesi – Vecihi Timuroğlu |
Sayfa:9 |
Cahit Külebi, şiirselliği yadsıyan, şiirin resimsel değerlerini (betimleme) ve müziksel öğelerini dışlayan Garip şiirine, şiir anlayışındaki ayrım yüzünden uzak durdu. Onun şiiri, adsız halk şiiriyle halk şiirinin sözle yapılan biçimlendirilmiş (plastik) gösterimine saygılıdır. |
|
|
Cahit Külebi Şiiri’ne Kır-Kent İkilemi Dışında Nasıl Bakılabilir? – Ali Galip Yener |
Sayfa:13 |
Külebi’nin teorik planda savunduğu ve toplumculuğun sınıfsal kökeninden uzaklaştırmayı yeğlediği, şiirinde derin etki yaratmış olan halkçılığı Kemalist politik yönelimlere dayalıdır. Burada, folklordan beslenirken taşralaşan ve köken aldığı kaynağa mesafesinde melankolisi somutlaşan bir tutumdan söz ediyoruz. Bu, şiirde yerlilik problemini önümüze çıkarır. |
|
|
Boşver (Şiir) – Cahit Tanyol |
Sayfa:14 |
|
|
|
Külebi ve “Tokat’a Doğru” Üzerine – Ataol Behramoğlu |
Sayfa:15 |
Külebi’nin kişisel ya da toplumsal temalı birçok şiirinde, şairin iç sesinin tınılarında, anlatılan şey ne olursa olsun, bu yumuşak, avuntusuz, kederle karışık özlemin titreşimlerini duyumsarım… |
|
|
Yalnızlık Yazıtları (Şiir) – Mustafa Köz |
Sayfa:16 |
|
|
|
Tokat’a Doğru Irmağı Görürsen... – Oğuz Demiralp |
Sayfa:17 |
Tokat’a Doğru’nun gizemli bir güzelliği vardır. Bu güzellik ses uyumundan, imgelerden, sözcük ve imge düzeninden, şiirin doğurduğu yanıtsız sorulardan, toplam olarak yarattığı umarsız hüzün havasından doğar. Şiirde yalnızca tikel bir deneyim değil, her insanın duyumsayabileceği, yaşamın kendisinden doğan nerdeyse ontolojik bir serüven dile gelmiş gibidir. |
|
|
Cahit Külebi ve “Tokat’a Doğru” – İsmail Mert Başat |
Sayfa:20 |
Nelere yabancılaşmıştır Cahit Külebi? Doğduğu yerlere yaklaşırken kendini ilk duyuran, çocukluğunu geçirdiği dünyaya, doğasıyla, insanlarıyla, yaşamıyla “o dünyaya” yabancılaşmadır. Bunu asıl besleyen ikinci yabancılaşma, “aydınlık bir ülke” yaratılmasında, geçen zamana karşın, uğranılan düş kırıklığı nedeniyledir; daha doğrusu tutumunun, edimlerinin amacıyla, bunların sonuçları arasındaki mesafeden kaynaklanmaktadır. |
|
|
Cahit Külebi Şiiri’ne Kır-Kent İkilemi Dışında Nasıl Bakılabilir? – Ali Galip Yener |
Sayfa:23 |
Külebi’nin teorik planda savunduğu ve toplumculuğun sınıfsal kökeninden uzaklaştırmayı yeğlediği, şiirinde derin etki yaratmış olan halkçılığı Kemalist politik yönelimlere dayalıdır. Burada, folklordan beslenirken taşralaşan ve köken aldığı kaynağa mesafesinde melankolisi somutlaşan bir tutumdan söz ediyoruz. Bu, şiirde yerlilik problemini önümüze çıkarır. |
|
|
Külebi Hâlâ “O Vadi”de mi? – Tahir Abacı |
Sayfa:26 |
Cahit Külebi, “Tokat’a Doğru”yu yazdı, “Tokat’a Girerken”i yazdı, ama “Tokat” şiiri yazmadı. Acaba neden? Yoksa, “o vadi”de mi kaldı? |
|
|
Giderken İçimden Geçeceksin (Şiir) – Veysel Çolak |
Sayfa:28 |
|
|
|
Niksar ve Çemişkezek: Külebi’nin İki Yurdu – Roni Margulies |
Sayfa:29 |
Kendine özgü bir şiiri, kendine özgü bir şiir dili olmasına rağmen, iyi şiirlerinin hepsinde başkasının olduğu bir an için bile zannedilmesi mümkün olmayan bir Külebi sesi olmasına rağmen; en sıradan, en yeteneksiz şairin yazacağı kadar ezbere, Behçet Kemal Çağlar şiiri kadar beylik ve pespaye şiirleri de vardır. |
|
|
Nezim – Mustafa Şerif Onaran |
Sayfa:31 |
Nezihe Meriç’in sabahları yaşamanın eşiğidir. O eşikten geçilir insan ilişkilerindeki ayrıntılara. Onun anlatısında konuşma dilinin kolaylığı, şiirli bir dilin inceliğine bürünür. “Nezim Dili” diyebileceğimiz bir incelik kazanır. Çocuğun gözüyle bakılır sabahlara. |
|
|
Yas Kederin Dilinde – Feridun Andaç |
Sayfa:34 |
Yaşsızdı gözümde o. Bilgece durur, söz eder, güler, bilmediğiniz sözcükleri taşır, evirir çevirir yeniler bazılarını, meraklarını anlatır, insanlarla iletişim biçimlerini ve öykülerini, gezinirken gördüklerini, konuşurken tanıdıklarını ve sürdüğü izleri… Meraklı bir iz sürcüydü Nezihe Meriç. |
|
|
“Yüzünde Bir Yer” (Öykü) – Sema Kaygusuz |
Sayfa:36 |
|
|
|
Benim Klasiklerim / 3 – Ahmet Önel |
Sayfa:38 |
Yaratının durmak bilmez yolculuğu bambaşka bir dünyaya kamp kuran kişiyi an gelir yerinden eder. Küçük çadırınızın toprağa bağlı olmadığını anlar, ne ki fizik kurallarıyla alay eden bu akıl ötesi konumu da yapıtınıza dahi edersiniz. Tehlike yapıtla gövdenin yer değiştirmesindedir oysa. |
|
|
Fotoğraf (Şiir) – Metin Demirtaş |
Sayfa:40 |
|
|
|
Kültür Gündemi: Cumartesi Anneleri – Erendiz Atasü, Zeynep Aliye, Gülseli İnal,Oya Uysal, Nalan Barbarosoğlu,Deniz Durukan, Müge İplikçi, Şebnem İşigüzel, Betül Dünder |
Sayfa:41 |
“Cumartesi Anneleri”, 170 hafta her cumartesi Galatasaray’da oturdular.15 Ağustos 1998’de polis yine müdahale etti. 30 hafta boyunca günlerce gözaltında tutuldular, biber gazına maruz kaldılar.Bu şiddet, yaşlı ve bitkin olan annelerin sağlıklarını iyice bozdu. 200. haftanın sonunda 13 Mart 1999 tarihinde eylemlerine ara verdiler. Tam 4 yıl Galatasaray’da oturmuşlardı.
Eylemlerin yapılmadığı dönemde AİHM’de pek çok kayıp davası sonuçlandı ve Türkiye yurttaşlarını kaybetmekten mahkûm oldu.
10 yıl aradan sonra 31 Ocak 2009’da Galatasaray’da yeniden oturmaya başladılar. İHD’nin kayıtlarına göre kayıp sayısı 1251’di. Tüm baskıcı rejimler, toplumun belleksizliğine güvenirler. “Cumartesi Anneleri”, çocuklarını asit kuyularına atan, toplu mezarlara gömen, askeri helikopterlerden uçurumlara atanları hatırlatmak; toplumsal belleği tazelemek istiyorlardı. |
|
|
Yaz/ardı – Hasan Bülent Kahraman |
Sayfa:48 |
Nedir gazete yazarlığı? Çok düşündüm bu sorunun üstünde. Cevaplarım hazır. Gazete yazısı polemiktir. Gazete yazısını yazarken ondan başka bir şeyin hesabını yapmak yanlıştır. Ona bütünüyle teslim olmadan iyi gazete yazıcısı olmak imkânsızdır. Kadim ‘muharrirler-edipler’ meselesini daha fazla tartışarak bir yere varamayız. |
|
|
Şair Dökümü – Haydar Ergülen |
Sayfa:55 |
İki şiir yıllığı: İlki Bâki Asiltürk’ün hazırladığı “YKY Şiir Yıllığı 2008”, ikincisi Şeref Bilsel-Cenk Gündoğdu ortak yapımı “Şiir Defteri - Şiir ve Hayat 2009”. (Bu arada sanırım ilki doğru, çünkü geçen yılın verimi değerlendiriliyor, dökümü yapılıyor; 2008 olmalı.) Biri 1986, diğeri 1989 doğumlu şairlerle bitiyor. Yani 20 yaşında bir şairle bitiyor ki, eh bu daha baştan sevindirici bir şey. Biz büyüklerden başlayalım. Gelecek yıl da böyle bir yazı yazarsam, söz, küçüklerden başlayacağım. |
|
|
Osman Kahraman: “Kürk Manto”nun Astarı ve Yüzü – Mehmet Rifat |
Sayfa:58 |
“Bakış Açısı” genç araştırmacıların yazılarını yayımlamayı sürdürüyor. İsteğimiz üzerine bu ayki yazıyı kaleme alan ve eleştirel görüş açısını Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sına yönlendirerek bu yapıtın anlatı kurgusundaki yaratıcı karşıtlığı ortaya koymaya çalışan Osman Kahraman, Galatasaray Lisesi’ni ve Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nü bitirdi. Aynı üniversitede Modern Fransız Edebiyatı derslerini izledi. Halen Paris VI Üniversitesi’nde fizik yüksek lisansını hazırlamakta. Uzmanlık alanı olan fizik dışında edebiyatla (özellikle eleştiri sorunlarıyla) ve felsefeyle yakından ilgileniyor. Bizim Eleştirmenlerimiz adlı kitapta (İş Kültür, 2008) yazıları var. |
|
|
Kendini Oynayan Bir Yabancı: Necati Tosuner – Melike Aydın |
Sayfa:62 |
Düşüncenin biçimlenmesini yanıtların rehavetinden çok soruların tekinsizliği başlatır, bir tamamlanmaysa asla soru işaretlerinin asıl hedefleri değildir. Çünkü başı boş her soru işareti soranın yazgısının biricikliği, kimliğin ayrıcalığıdır, nasıl isterseniz öyle kullanırsınız. Umursamayanı çöpe döker onları, korkağı eşleyecek yanıtlar arar, kendini oynayan bir yabancıysa sahneye çevirdiği metinlerini onların üzerine kuruverir, okurlarına onlarca yeni soru işareti armağan etmenin memnuniyetiyle... Sizce de görüntü gittikçe bulanıklaşmıyor mu? |
|
|
Apologia (Şiir) – Yücel Kayıran |
Sayfa:65 |
|
|
|
Geçmişten Çağımıza Yağan Beddualar: George Orwell – Burcu Başar |
Sayfa:66 |
Bir üniversite kampüsünde 1984’ü neredeyse kutsal kitabı kabul eden ve Orwell’in dehasını size saatlerce anlatacak profesörleri bulabilirsiniz. Hemen yan departmanda kitabın adını telaffuz ettiğinizde ise sinirden ağzı köpürerek Orwell’in fanatik bir propaganda yazarı olduğunu ve 1984’ün değeri en çok abartılmış romanlardan biri olduğunu haykıracak başka bir profesörle kafa kafaya gelirsiniz. Hakkında yapılan yorumlar o kadar çeşitli ve zıttır ki bu laf kalabalığında kaybolmak an meselesidir. |
|
|
Not Defteri – Hüseyin Yurttaş |
Sayfa:70 |
Karakuş’un, –elbette rastlantısal olarak– kurtulanları arasında bulunduğu 2 Temmuz 1993, Sivas Olayı’nı anlattığı romanını okuyorum. Dikkatimi çeken ilk şey, yazarın denediği gelenekten yararlanma biçimi, bir başka deyişle romanın tekniği. Bir anlatıcının gözünden görüyoruz günü ve geçmişi önce. Sonra gide gele, roman kişilerinin dünyasını tanıyoruz ve yanık acılarını, kavrulmuşluğu, insanın içini kurutan umarsızlığı, toplumun çabucak unutmak istediği o derin travmayı yaşamaya başlıyoruz. |
|
|
Davet (Şiir) – Gülce Başer |
Sayfa:72 |
|
|
|
Çevirdim Dilim Yandı – Tozan Alkan |
Sayfa:73 |
Mecmua-i-Fünun dergisi1865’te patlak veren kolera salgınıyla yayın hayatına kısa bir ara verse de 1867’ye kadar 47 sayı çıktı. 1883 yılında tekrar yayımlanmaya başladı. Ancak ilk sayıda yer alan “Bir yıldız böceği ile bir yolcu” başlıklı yazı II. Abdülhamit’in sansürüne takılıp toplatılarak yayımına son verildi. Dergicilikte ilk sansür vakası da böylelikle yaşanmış oldu. Yazıda II. Abdülhamit’in öfkesini çekecek ne mi vardı? Başlıktaki “yıldız” sözcüğünden başka hiçbir şey. II. Abdülhamit Yıldız Sarayı’nda yaşadığı için yazıyı üstüne alınmıştı. |
|
|
Adına (Şiir) – Paul Eluard |
Sayfa:76 |
|
|
|
Gecikme (Şiir) – Şükrü Erbaş |
Sayfa:76 |
|
|
|
Yeni İmzalar – Enver Ercan |
Sayfa:77 |
Cemal Süreya yıllar önce ,”Şiirin bir aşırılığa ihtiyacı var” demişti ya, bana kalırsa o yıllardan bugüne, sağ olsaydı onu bile şaşırtacak “aşırılıklar” yapıldı yapılmasına ama bu çıkışlar, dediğimiz anlamda şiirin önünü açamadı. |
|
|
Delirmeden Yazmak (Öykü) – Aslı Özpolat |
Sayfa:78 |
|
|
|
Bir Yol, Yolda Bir Yolcu (Şiir) – Bilge Ulusman |
Sayfa:80 |
|
|
|
|
|
EKİM 2009 - KİTAP EKİ
Hasan Bülent Kahraman ile Söyleşi MUHAMMED AYDIN 1
Jardin’lerin Romanı BEGÜM BAŞOĞLU 4
Burhan Günel ile Söyleşi SAİME AKAT 6
Serkan Işın ile Söyleşi BARIŞ ÇETİNKOL 7
Hiçlik MÜGE KARAHAN 10
Spinoza ve Psikanaliz ve Hayat MUHAMMED AYDIN 12
Ersun Çıplak ile Söyleşi CUMA DUYMAZ 14
Doğan Erdem ile Söyleşi İSMAİL KUMSAL 16
Jartiyer, Kırbaç ve Baby-Doll’ün Ötesindekiler AYDOĞAN YAVAŞLI 18
Günü Gününe Şiir Günlüğü GÜLTEKİN EMRE 20
Tozlu Raf DENİZ DURUKAN 22
Yeni Yayınlar REYHAN KOÇYİĞİT 23 |
|
|
|
|
|