|
|
MART 2009
|
|
|
Çizgi-yorum – Semih Poroy |
Sayfa:2 |
|
|
|
Direnişten Estetiğe, Darbe Almış Sanatın Halleri – Tahir Abacı |
Sayfa:3 |
1973 seçimlerinin alanı genişletmesinin ardından daha yoğun bir 12 Mart edebiyatı sökün etti. Sadece edebiyat mı, Ruhi Su türküleri, Zülfü Livaneli’nin ilk albümündeki ezgiler, Uğur Mumcu’nun oyunlaştırılan Sakıncalı Piyade’si, Güney’in Arkadaş filmi dönemin simgesel ürünleri olmuştu. Roman ve hikâye alanında, Sevgi Soysal gibi, Erdal Öz gibi, “en içerden” yaşamış olanların yazdıkları başta olmak üzere, konuyu hem yaşanmışlık, hem estetik düzleminde işleyen eserler yaygın bir ilgiyle karşılandı. Her iki açıdan yetersiz metinlerle “furya” ya katılmaya koşanlar da görüldü. İşi bir büyük gücün “provokasyon”una bağlayan safdil metinler, eylemcilere melodram yakıştıran sulu göz metinler, Paris’ten gelmiş Troçkistlere harekette büyük işlev yükleyen cahilane metinler de furyaya yetiştirildi. Darbe, sadece toplumun değil, edebiyatın da dengesini altüst etmişti bir bakıma. |
|
|
Akla Karşı Birleşik Darbe – Göksel Aymaz |
Sayfa:9 |
Kitle kültürü, belki de her şeye rağmen kısmi serbestlikleri bulunan düzenli bir “akıl tutulması”dır. Ama darbeyle birlikte aklın yasalarını sürekli olarak çiğneyen bir yaşam başlar. Öncesinde toplumu askerî bir darbenin totalitarizmine zihinsel olarak hazırlayan kitle kültürü, sonrasında da aklın yasalarının sürekli çiğnenişine, kendi alanının genişliği içinde istikrar kazandırmaya çalışır. |
|
|
En “Uzak” Yakın Tarihimiz: “Yine de Şahlanıyor Aman!..” – Altay Ömer Erdoğan |
Sayfa:11 |
Türkiye toplumu, yaşanan süreçlerle hesaplaşmadığı gibi, hesaba günümüze kadar yeni hesaplar da eklendi. 12 Eylül’ün kimi etkileri bugün de söz konusu. Kaldı ki hâlâ darbeden medet uman ve kendini “solcu” diye adlandıranların varlığı ise şaşırtıcı! Yakın tarihimizi bellek çemberimizden bu denli uzaklaştırdığımız günümüzde, demokrasiye ve hukuka en uzak seçeneği dillendirmek, kendini “aydınım” diye adlandıranın işi olmasa gerek! |
|
|
Yankı (Şiir) – Nihat Ziyalan |
Sayfa:13 |
|
|
|
Darbeler Tarihimizde Şiir – Cenk Gündoğdu |
Sayfa:14 |
70’lerin politik atmosferi neredeyse her şeyi beliriyordu. 1969’da Ant dergisinde dönemin dört ‘genç’ şairinin bir manifestoyla II. Yeni’ye karşı savaş açmalarıyla başlayan itiraz, 70’li yıllarda Halkın Dostları oluşumuna dönüştü. Halkın Dostları dönemin toplumsal yapısı içinde yaşanan devrimci coşku kadar etkili bir dergiydi. |
|
|
İnsan Sevgisi Kadar (Şiir) – Türkân Yeşilyurt |
Sayfa:18 |
|
|
|
Ordunun Dereleri, Aksa Yukarı Aksa... – Şeref Bilsel |
Sayfa:19 |
1960’lardan sonra, geniş halk kitlelerini arkasına alarak iktidar gelen (ANAP, AKP örneklerinde görüldüğü gibi) partiler, Menderes’in mirasına kucak açanlar içinden çıkmıştır. Yani halk, ölülerin iktidarda devamlılığından yanadır. Kısa vadede iktidardan uzaklaştırılmak istenenlerin geride bıraktığı trajediye sarılanlar; başka bir iktidar tarafından ölümleri mübah görülenler, aramızda olmasa da söyleve devam etmektedir. Hastalıklarda ve ölümlerde birbirini görmeye alışkın geniş akrabaların oluşturduğu halkın içinden konuşuyorsak, bu durumu görmek zorundayız. |
|
|
Darbeler ve Unutmayan Edebiyat – Betül Dünder |
Sayfa:22 |
Karma örgütlerin içinde “bacı”laşanlar sonrasında “kadın” olarak sokağa çıktıklarında –bir başlangıçtı ki bu– aralarından bazıları şiire de çıkacaktı. (60 darbesi öykücü kadınları aynı koğuşta toplamıştı, 80 darbesi dışarıda birleştirdi kadınları!) Daha çok politik tavrı belirgin olan dergilerin çatısı altında ürünler verdiler. |
|
|
“Umut”tan 12 Eylül’e, Darbelerin Darpları ve İç Yapılarına Bir Bakış – Sabri Kuşkonmaz |
Sayfa:24 |
“Umut”un çekildiği bir sosyo-politik, tarihsel dönemim sonrasında 12 Mart darbesi gerçekleşmiştir. Ancak, 12 Mart “Umut”u yenememiştir! Kısa sürede sivil yönetime geçilmesi de bu yenilmemenin göstergesidir. |
|
|
Darbeler Döneminde Muhalif ve Protest Müziğin Serüvenine Genel Bir Bakış – Mehmet Akif Ertaş |
Sayfa:27 |
12 Mart ve 12 Eylül sürecinde varlıklarını hissettiren ve daha çok Türkiye İşçi Partisi’nin saflarında yer alarak sol söylemi merkezden taşraya taşıyan erkek sanatçılarda Ruhi Su, kadın sanatçılarda ise Sümeyra Çakır’ın etkisi olduğu için çalışmaları bir dönem muhalefetle yoğrulmuştur. Ancak Türkiye’de hâlâ fay hattındaki yerini koruyan muhalefetin ruhuna uygun olarak bu isimlerin bazıları sonraki yıllarda; sosyal demokrat, lümpen, olabildiğince asosyal ve bürokrat bir müziğin yörüngesine dahil olarak; nasıl ve niçin muhalefet ettiklerini bile neredeyse unutur hale gelmişlerdir. |
|
|
Tanka Karşı Çizgi: Darbeler ve Karikatür – Turgut Çeviker |
Sayfa:30 |
İktidarı destekleyen karikatürcüler, çok eskiden beri vardır. Onlar, iktidara değil muhalefete yöneltir oklarını. 12 Mart’a gelirken ve sonrası karanlık günlerde, bazı gazeteler “ihbar karikatürleri” yayımlamıştır. Bu çizerler, bununla yetinmemiş darbecileri alkışlayan, o kara eylemleri onaylayan karikatürler çizmişlerdir. Kuşkusuz o çizerler, düşünce ve yaratma özgürlüklerini kullanmışlardır! Ancak karikatür, “muhalif” bir sanattır ya da bir iletişim dilidir. İktidarda kim olursa olsun eleştirmek amacıyla var olmuştur. |
|
|
Yokoluşçuluk (Şiir) – Mete Özel |
Sayfa:33 |
|
|
|
Bay Fobi’nin Maceraları (Öykü) – Tarık Günersel |
Sayfa:34 |
|
|
|
Buket Uzuner ile Söyleşi – Sedat Demir |
Sayfa:36 |
Ben hepimizin uzun ve ince bir yolda kendi yolculuğumuza çıktığımıza inanıyorum. Yol tek yönlü, bu yüzden dönüşün mümkün olmadığına da samimiyetle inananlardanım. Dönülmüyor. Döndüğünü sanan yanılıyor, ben öyle sandığım zamanlarda hep yanıldım. Artık geri ve geçmişin dönülmez olduğunu öğrendim. |
|
|
‘1950 Kuşağı’nın İçinden Orhan Duru Öykücülüğüne Bakmak – Feridun Andaç |
Sayfa:39 |
Orhan Duru, öykücülüğünün başat öğesi olan fantastik gerçeklik; toplumsal yaşama bakış, bireyin yaşamla alışverişindeki trajik durumunu sergileyiş üzerine kuruludur. Çelişkiler, çatışmalar ağındaki insanın insanla, çevreyle ilişkilerini humorist bir bakışla sergiler. |
|
|
Dünyanın Halleri (Şiir) – Gürhan Tümer |
Sayfa:44 |
|
|
|
Sessizliğin ve Erotizmin Edebiyatı – Hasan Bülent Kahraman |
Sayfa:45 |
Türkçede roman bir sosyoloji olgusu. İnsanlar Türkiye’de kendilerini içsel sorgulamalarla ele almak, tanımak çabasında değildir. Bu toplumda insanlar kendilerine sosyolojik, tarihsel pozisyonları açısından yaklaşır. Kendisini sınıfsal, siyasal bir bağlamda tanımlayan metinle karşılaşmak ister. Öykü bunlara dışsal değildir. Ama gene de öykünün önceliği bir kesit almak ve onun üstünde çalışmak, derinleşmektir. |
|
|
Aspava’da İçmek (Şiir) – Serdar Koçak |
Sayfa:51 |
|
|
|
Ahmet Ümit ile Söyleşi – Tülin Er |
Sayfa:52 |
1244’te Konya’ya, Selçukluların başkentine bir adam geliyor. Şems-i Tebrizi, bir Kalenderi dervişi. Yani bir sosyalist ayaklanma oluyor, sonra bir Bolşevik geliyor. Ve bu şehrin en etkili adamını etkiliyor, duygusal-düşünsel olarak esir alıyor. Ve devlet bundan inanılmaz rahatsız, çünkü bu adam dört yıl önce ayaklananlardan bir tanesi. Bu yüzden, Şems’in öldürülmesi tümüyle Selçuklu derin devletinin işidir. |
|
|
Çoğullar (Şiir) – Bâki Ayhan T. |
Sayfa:56 |
|
|
|
Uzun Bir Cümle Kurmak... – Haydar Ergülen |
Sayfa:57 |
Artık adını bile bilmediğimiz, bilsek de gitmediğimiz ilçeler, beldeler var, oralarda neredeyse hiç İstanbullu yok ama, büyüklük sıralamasında ilk üçe giriyorlar! Gerek Bağcılar’da, gerek benzeri özelliklere sahip ilçelerde bu hızlı nüfus artışı ve süren göçle birlikte, iş alanları ve imkânları olmayınca yoksulluk da gözle görülür, hissedilir bir çıplaklığa ve sertliğe bürünüyor. |
|
|
Bir İmla Bir Ünlem Olarak Metin ve Cengiz – Mahmut Temizyürek |
Sayfa:62 |
Metin Cengiz’in ilk kitabının adı Bir Tufan Sonrası, az önce betimlemesini yapmayı denediğim 12 Eylül sonrası yazılan şiire iyi bir örnektir. Çoğu mahpuslukta yazılmış olan şiirde hem “ben” hem de “biz”, hem şahsiyet arayışı hem de şahsiliği küçük burjuvalara yakıştırıp “anonim” olma alçakgönüllülüğü, hem kurtarıcılık hem mazlumluk hali iç içe girmiştir. |
|
|
Sayıklamalar (Şiir) – Deniz Durukan |
Sayfa:66 |
|
|
|
Bakış Açısı Üstüne Fragmanlar – Mehmet Rifat |
Sayfa:67 |
Anlatıcı, kişileri yaratan, onlara tepeden bakıp hükmeden, onlar hakkında her şeyi bilen, onlarla birlikte her yerde var olan, onların düşünce, duygu ve izlenimlerini okuyan, kişileri hakkındaki bu bilgileri nasıl edindiği konusunda roman içinde bir açıklama yapmayan bir anlatıcıysa, o zaman, ortada “tanrısal” (‘demiurgos’a, yani ‘yaratıcı’ya özgü) bir bakış açısı var demektir. Bu tür romanlarda anlatı kişileri konuşsalar da, kendileri hakkında bildiklerinden çok daha fazlasını bu yaratıcı-anlatıcı bilir ve kişilerin bilmedikleri, farkında olmadıkları izlenimleri, duyguları, düşünceleri dile getirir. |
|
|
Honoré de Balzac – A. Mümtaz İdil |
Sayfa:69 |
Tüm gün sokaklarda dolaşan ve Concourt kardeşlerin edebiyat dünyasına armağan ettiği “not tutma” işini fazlasıyla benimseyen Balzac, Le Peau de Chagrin’de, daha sonra romanlarına malzeme oluşturan ve abartmalı bir üslupla aktaracağı “yoksul” odasına akşamüstü yorgun argın döner ve hafif bir yemek yedikten sonra hemen yatar. Yatmadan önce bir arkadaşından kedisini gece yarısı uyandırmasını rica eder. Gecenin belli bir saatinde uyanır, yün ceketini giyer, masanın önüne oturur. Karga tüyünden yapılmış kalemiyle, mum ışığında ya da eğer parası yetip de yağ alabildiyse kandil lambasının ışığında sabaha kadar çalışır. |
|
|
Dünyasal Edebiyat – Martin Puchner |
Sayfa:71 |
Bir kavram olarak dünyasal edebiyat, laiklik ve laikleştirme projesinin aksine, dinsel olana karşıt değildir. Tam tersine, “dünyasal,” bu dünyaya işaret ederek, öteki dünyanın olanaklı olduğunu teslim eder; bu terim, bu dünyayla ilgileneceğini dile getirir yalnızca. Aynı şekilde, dünyasal edebiyat, dinî edebiyatı laikleştirmeye çalışmaz; tek söylediği, kendi kavrayışı çerçevesinde, edebiyata dünyasal bir yaklaşımla bakılacağıdır. |
|
|
Akdenizli Şehirler - Nice / Cannes Günlükleri – Çiğdem Ülker |
Sayfa:77 |
Cannes’da, Nice’de, Antibes’te ve Monaco’da onun kente yumuşak dokunuşunu ve tutkulu bir Fransız öpücüğü ile sarılışını seyrediyorum. Otelin ferforjeli minik Fransız balkonundan eğilip Cot d’Azur’ün bu kıvrımlı, dantelli, dişi kentlerine bakıyorum. En az üç yüz yıldır zengin, bakımlı ve korunmuş kentler. |
|
|
Rimbaud’nun Seyir Defteri – küçük İskender |
Sayfa:80 |
Edebiyatçı, farkında olmadan ‘zamana karşı büyüyen bir nefret’le üretir alt metinde; ortadaki nefret, çekememezlikten çok kendini ifadenin çarpıtılma ihtimalinin bulunmasınadır. Şüphesiz, bir paranoyanın semptomudur hissedilen; ancak bunca çarpıtılmanın rutinleşmesinin reflekse dönüşmesinden de edebiyatçıyı sorumlu tutamayız. Kısaca, ağır tahrik vardır. |
|
|
Ses (Öykü) – Suzan Yılmaz |
Sayfa:81 |
|
|
|
Erotika (Şiir) – Ozan Durmaz |
Sayfa:82 |
|
|
|
Zeytin (Şiir) – Cem Özaydın |
Sayfa:83 |
|
|
|
Cılız Dualar (Şiir) – Çağdaş Çetinkaya |
Sayfa:84 |
|
|
|
Bir Güncenin Kayıp Sayfaları (Şiir) – Serhat Çelikel |
Sayfa:85 |
|
|
|
Edebiyat Komiseri – Krimonolog Dr. Kemal Şahingözlü |
Sayfa:86 |
İhsan Oktay Anar da Elif Şafak gibi her romanını okuduğum, yeni kitabını heyecanla beklediğim bir yazar. 2007’de yayımlanan Suskunlar’ı da çıkar çıkmaz edinip coşkuyla, severek okudum. Ancak iki yıldır zihnimi işgal eden bir soru var. O da şu: Mevlevihane’nin neyzen şeyhi İbrahim Dede, romanın 124. sayfasında niçin iki kez İsmail oluveriyor? |
|
|
|
|
MART 2009 - KİTAP EKİ
Temmuz İçin Yaralı Semah ALİ MERT 1
Behçet Çelik ile Söyleşi NALAN BARBAROSOĞLU 4
“Kayıtlara Geçilsin Kadın Var!”
Sıkıştırılmış Alanlardan Yaratıcı Yaşamlara Kadın GAMZE GÜRSES 8
Kıbrıslılık SONGÜL ŞEDUH ÇELEBİ 9
Andrej Blatnik ile Söyleşi MELİHA AKAY-MURAT İLHAN 10
Enis Akın ile Söyleşi BÜLENT USTA 12
Kaybolan SANEM SİRER 14
İçimde Kirli Kuşlar NURİ DEMİRCİ 15
Dâhiler ve Aşkları HALİM ŞAFAK 16
Şiirimizde Milenyum Kuşağı YASEMİN ÇEKER 17
101 Gemi SAİME AKAT 18
Türk Kitap Medeniyeti MUHAMMED AYDIN 18
Günü Gününe Şiir Günlüğü GÜLTEKİN EMRE 19
Tozlu Raf DENİZ DURUKAN 22
Yeni Yayınlar REYHAN KOÇYİĞİT 23
|
|
|
|
|
|