|
|
EKİM 2008
|
|
|
Çizgi-yorum – Semih Poroy |
Sayfa:2 |
|
|
|
Türk Romanında Korkunun İzlerini Sürerken – Emine Tuğcu |
Sayfa:3 |
Türk romanında korku türü, Batı edebiyatında olduğu gibi köklü bir geleneğe sahip değildir. Tanzimat döneminde hız kazanan edebiyatın yenileştirilmesi çabası, türünün gelişmesinde bir engel olarak belirmiştir. Bilindiği üzere Tanzimat dönemiyle roman, tiyatro, gazete gibi yeni türlerin Türk edebiyatının alanına girmesiyle, ele alınan konular da farklılaşır. |
|
|
Hurafenin Ardındaki Aydınlık: “Yatır” – Tuğba Özok |
Sayfa:8 |
Sadık Yemni’nin Yatır kitabında, özellikle Türk kültüründe yer alan korku öğelerinden yararlandığı dikkati çekmektedir. Romanda korku öğelerinin yanı sıra, fantastik ve bilimkurgu türleri de iç içe geçmektedir. Yazar kendi söylemiyle bu türün adını ‘tirildeme’ koymuştur. Aslında yazar, romanında aklı ön plana çıkararak hurafeleri ince bir alayla yermekte, bilimin, boş inanışlara karşı her daim yol gösterici olacağı düşüncesini merkeze koymaktadır. |
|
|
Yaşam ve Ölüm Arasında: “Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz Misafir” – Hatice Acar |
Sayfa:11 |
Sezgin Kaymaz Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz Misafir’de toplumun intihara karşı genel olumsuz tavrının, bu kurguyla felsefi yönden değerlendirilebilir olduğunu da göstermeyi amaçlamış gibidir. Zira toplum tarafından kötü ve acınılacak bir eylem olarak nitelendirilen intihara, romanda farklı bir açıdan yaklaşılmıştır. Toplum tarafından oluşmuş genel kabullerin aksine “intihar” olgusu, “yaşamın değeri” ile ele alınmış olmasının yanı sıra, bu olguya romanda kesin bir sınırlama da getirilmemiştir. “Yaşamın değeri”, intihar gibi karşıt bir durumla romanda sürekli ifade edilmeye çalışılmıştır. |
|
|
“Kar Kuyusu” Romanında Anne-Çocuk İlişkisi – Işıl Emir |
Sayfa:14 |
Bu yazıda, Hikmet Hükümenoğlu’nun kaleme aldığı ve eleştirmenler tarafından korku türü içerisinde değerlendirilen Kar Kuyusu’ndaki anne-oğul ilişkisini psikanalitik açıdan tartışarak, annenin kişilik bozukluğunun ne türde olduğunu ve bu bozukluğun çocuğu nasıl etkilediğini açıklamaya çalışacağız. |
|
|
Nasıl mıyım? (Şiir) – Sennur Sezer |
Sayfa:17 |
|
|
|
Hissizleşen Yaşamlardan Bir Kesit: “Hissizleşme” – Didem Kocaoğlu |
Sayfa:18 |
“Hissizleşme”, kimsenin hayal edemeyeceği sıra dışı ve bir o kadar da hayatın içinden bir ‘kötülükler’ hikâyesidir. Roman kişilerinden Eren’in olağandışı hayatı ile romanda ismi verilmeyen kızın hayatı adeta resmedilir. İyilik ve kötülük gibi birbiriyle çeliştiği düşünülen iki kavramın irdelenebileceği bu romanda, ‘iyilik’ ve ‘kötülük’ hayatımızın bir parçası olarak iç içe geçmiş bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. |
|
|
Şiirler – Murathan Mungan |
Sayfa:22 |
|
|
|
İlhan Berk’i Anlamak – Mustafa Şerif Onaran |
Sayfa:24 |
Kalıp haline gelmiş “hazır anlam”larda insanı kuşkuya düşüren bir yalan vardır. Bu durum “gerçek”ten kuşkulanmaya benzer. Çünkü sözcüklerin değişmeceli anlamları bizi öyle bir bilmediğimiz anlama götürür ki alıştığımız gerçek, yalana dönüştüğü için anlamdan koparız. |
|
|
Ay Gazeli (Şiir) – Ahmet Necdet |
Sayfa:27 |
|
|
|
Keşke “İlhan Berk” Diye Bir Ders Olsaydı! – Haydar Ergülen |
Sayfa:28 |
Doğrusu ‘genç ve büyük’ bir şair olarak, bir anlamda şiirin şiire bakarak yazılabileceğini de ilk gösterenlerdendir İlhan Berk. Bu yalnızca şiirleriyle değil, şair tutumuyla da örnek alınması, ders alınması, hiç olmazsa etkilenilmesi gereken bir tutumdur. Bir başka açıdansa, pek üstünde durmasa, o konuda pek yazmasa da, şiir geleneğinin bu tür bir süreklilik içinde algılanması gerektiğini ima eden bir tutumdur İlhan Berk’in etkilenmeye her zaman ve şimdi de açık olduğunu ‘açıkça’ belirtmesi. Buysa İlhan Berk şiirinin neden büyük bir şiir olduğunu gösteren pek çok nedenden yalnızca biridir kanımca. |
|
|
Ayla Kutlu ve Kadınlığın Tarihçesi – Erendiz Atasü |
Sayfa:33 |
Ayla Kutlu, anlatıcı söylemiyle okura seslenirken, benim yürük semai diye nitelendirdiğim, küçük ama seri adımlarla uçuşan bir dansa benzettiğim, grameri hafif, anlamı derin, sıra dışı cümleler kurar. Bu cümlelerde arı Türkçeyi yeğler. Zaman da Eskir ve romanlarının kimi bölümleri böyle yazılmıştır, örneğin. Sıra, atmosfer yaratmaya gelince, iş değişir: Görsel ve işitsel çağrılımlar uyandıran imgesel söylemlere başvurur yazarımız. |
|
|
Peki Gugil Kim? (Şiir) – Mehmet Mümtaz Tuzcu |
Sayfa:35 |
|
|
|
Şiirin Arkadaşı Mustafa Şerif Onaran – Enver Ercan |
Sayfa:36 |
Benim için Mustafa Şerif Onaran “köprü” kişilerden. Hem bize aktaracağı çok şeyi olan, hem de geçmişte yaşamayıp bugünü de hep merak eden biri. 80 yaşında olmasına rağmen. Mustafa Şerif Onaran da tıpkı Nurullah Ataç ve Cevdet Kudret gibi, edebiyata şiirle adım atmış. Bence tıpkı onlar gibi, şiir yazmayı sürdürmemiş ama şair bakışını hep korumuş. Mustafa Şerif Onaran’ın şiirlerine baktığımızda, kendi dönemi içinde hiç de yabana atılacak ürünler olmadığını görürüz. Sanırım, o da daha iyi şairlerin ve şiirlerin varlığını sezdiği için kendini geriye çekmiş. Bence bu da şiirle olan ilişkisinin düzeyini gösterir. |
|
|
Bir Başka Mevsim (Şiir) – Mustafa Şerif Onaran |
Sayfa:37 |
|
|
|
Edebiyat ve Barış – Nilüfer Açıkalın |
Sayfa:38 |
Bülbül gibi şakıdığıma bakmayın, cikcikcik, o kuşlar kim bilir belki de, cinayet, cinayet, diyorlar cikcikcik, ölüm kokusu, siyanür gazları, kara yosunu okyanusun dibini yedi, Akdeniz’e ulaştı, cikcikcik, radyasyon, kene, suni döllenme, klonlanmış insanlar, gen biliminde devrim, cikcikcik, ormanlar yanıyor, edinsel bağışıklık eksikliği sendromu Afrikayı sardı, açlık diz boyu, yalnızlık, depresyon, dejenerasyon, panik atak, anksiyete, cikcikcikcik, bor madeni, petrol, işsizlik, şiddet, pedofili, nekrofili, kültür erezyonu, şekilcilik, put kıyafetine bürünüp, tas kafalarıyla partizanlık yapıp hâlâ tek tanrılı sananlar var kendilerini, güce tapanlar var ve çoklar, cikcikcik cehenneeem. |
|
|
Hiç Ayılmadan İki Regl Arası (Öykü) – Süreyyya Evren |
Sayfa:41 |
|
|
|
“Ölümü Yaşamak” – Hasan Bülent Kahraman |
Sayfa:46 |
İnsan kendi ölümünü yaşar. Tersine çevirmek gerekir o meşhur, ‘insan kendi ölümünü yaşayamaz’ düşüncesini. İnsan belki de en fazla kendi ölümünü yaşıyor. Asıl yaşayamadığı başkasının ölümüdür. Bu nedenle korkutucudur ölüm, ölümden bu nedenle korkarız. Kendimiz olarak öleceğimiz için; yaşanan başkasının ölümü olsaydı kimse umursamazdı ölümü. |
|
|
Cumhuriyet’in 85. Yılında “Alaturka Müzik” Tartışmaları ve “Fatih-Harbiye” Örneği – Tamer Kütükçü |
Sayfa:51 |
Alternatif düşünce üretimleri ve fikir münakaşalarına çok fazla olanak tanımayan II. Abdülhamid dönemi ile bu tür tartışmaların –takdir edileceği üzere– bir nebze “lüks” kaçtığı Balkan, I. Dünya ve Kurtuluş Savaşı yılları, üst siyasal iradenin müzik politikaları üzerine yorum ve değerlendirmelerin nispeten cılız kaldığı dönemlere işaret edecekse de, tartışmalar 1924’te Ziya Gökalp’in bir yazısı üzerine alevlenecekti. |
|
|
Sandviçlerden Sakının (Şiir) – Enis Akın |
Sayfa:56 |
|
|
|
Üstümüzdeki Gül Yaprağı – Feridun Andaç |
Sayfa:57 |
Hatırlanan zamanda yaşamanın avuncuna tutunan göçmenlerin gelip soluklandıkları yerdeki hallerini görmek yürek burkan bir şey. Ama, gene de, onların belleğinin yazıda kayda geçmesi önemli. |
|
|
Osmanlı’da İki Aşk Cinayeti – Selçuk Aylar-Savaş Kılıç |
Sayfa:62 |
Okur için Osmanlı, eşcinsel, aşk, cinayet dizimi tam bir şaşkınlığa yol açabilir; haksız sayılmaz, çünkü Osmanlı eşcinselliği kimileri için hâlâ bir tabu, kimileri içinse ya inkâr ya da hasıraltı edilmesi gereken bir olgu. Aşağıda okuyacağınız iki metnin cımbızla seçilip sunulmuş iki öykü olduğu sanılmasın: Osmanlı kaynakları (mesneviler, şuara tezkireleri) kurmaca veya biyografik eşcinsel aşk hikâyeleri, fıkralar, nasihat amaçlı kıssalar, fetvalarla dolu. |
|
|
Müge Sökmen ile Söyleşi – Deniz Yalvaç |
Sayfa:66 |
Frankfurt Kitap Fuarı, devletler ve hükümetler arası bir organizasyon değil, yayın dünyasının bir organizasyonu, dünya yayıncılığının bir platformudur. Dünya edebiyatlarının ve kamusal düşünce üretiminin, yayıncılık deneyimleri ve piyasası aracılığıyla buluşturulduğu bir zemindir. Yazarların, edebiyatların, kitapların bu büyük buluşması, kesinlikle bir hükümet girişimine indirgenemez. Tam tersine, kültür dünyamızın sansürsüz, siyaset ötesi temsili için elde edilmiş bir hak, bir platformdur. |
|
|
Frankfurt Kitap Fuarı’nda “Boy Gösterip de Ne Olacak?” – Mavisel Yener |
Sayfa:70 |
Frankfurt Kitap Fuarı organizasyonuyla ilgilenen herkes orada çok heyecanlı ve hummalı bir çalışma içinde. Her şeyin güzel olacağını öngörmek hayalperestlik değil. Fuar sonrasında da bu etkinliklerin sürmesi ve Türk edebiyatının tanıtılması için oluşturulmuş Ulusal Yürütme Komitesi’nin dağılmaması ve göreve devam etmesi, gibi bir istek var oradaki sivil toplum örgütlerinde. Yüzakımız, aydınlık yüzümüz, yazarlarımızı heyecanla bekliyor Frankfurt. Kitapların, yazarların, masalların sesine güvenenlere, renklere saygı duyanlara selam olsun! |
|
|
Göz İzi (Şiir) – Hayriye Ünal |
Sayfa:71 |
|
|
|
Telarc: Kayıtlar, Soundlar Estetize Edilebilir mi? – Orhan Kâhyaoğlu |
Sayfa:72 |
Müzik türleri değişse, farklılaşsa da, Telarc’ın yayın ve kayıt zihniyetinde değişen hiçbir şey yok. Ticari başarıya kayıttaki özenleriyle ulaşıyorlar. Müzisyen, grup veya orkestranın en başta “ruhu” kayıtlara siniyor. Dijital dünyanın ulaştığı en gelişkin noktaya ilk varanlar arasındayken, teknik abartıya hiç hapsolmuyor bu firma. Ama, sanırız, “popüler olan her şey kötüdür” önyargısıyla da hiçbir ilişkileri yok. |
|
|
Erh (Şiir) – Emrah Pelvanoğlu |
Sayfa:78 |
|
|
|
Rubailer (Şiir) – Mahmut Derviş |
Sayfa:79 |
|
|
|
Major Tom! (Şiir) – Alphan Akgül |
Sayfa:84 |
|
|
|
Rimbaud’nun Seyir Defteri – küçük İskender |
Sayfa:85 |
Neden yazıyor ve dergilere yolluyorsunuz? Bu soruya içtenlikle vereceğiniz yanıt, eğer küresel göndermeler de taşıyorsa, önemli. Yahut, “Sevgilimin bana çektirdiklerini bütün gezegen bilmeli,” diyorsanız, işimiz var demektir. Sizi taş ocaklarında en iri kayayı kuma dönüştürene kadar çalıştırmalı o vakit. Bu arkadaşlara önerim şu: Kimi yayınevleri masrafı karşıladınız mı kitabınızı basıyor. Bastırın kitabınızı, dağıtın eşe dosta; bitsin gitsin. Yok, “Ben edebiyatı yol seçtim,” diyorsanız, hoşgeldiniz. |
|
|
Unutmak (Şiir) – Meriç Sobutay |
Sayfa:86 |
|
|
|
Şiirler – Elif Ağaçayak |
Sayfa:86 |
|
|
|
Mışıltı (Şiir) – Erbil Çare |
Sayfa:86 |
|
|
|
Kılçık (Öykü) – Mustafa Bilgücü |
Sayfa:87 |
|
|
|
|
|
|
|
|