|
|
ŞUBAT 2007
|
|
|
Çizgi-yorum – Semih Poroy |
Sayfa:2 |
|
|
|
Parrhesiastes: Hrant Dink – Ferda Keskin |
Sayfa:3 |
Parrhesia pratiğinde konuşmanın özgürlüğü kullanmak ve göz boyama yerine dürüstlüğü, yalan veya sessizlik yerine doğruluğu, yaşam ve güvenlik yerine ölüm riskini, yalakalık yerine eleştiriyi, menfaat ve ahlaki duyarsızlık yerine ahlaki görevi seçmek anlamına geldiğini söylüyor kısaca Foucault. Garip gelse de binlerce yıl sonra Hrant Dink’in kendine kurduğu yaşamı ve ölümünü harfiyen tarif ediyor bu sözler. Belki de hem bu değerlerin, hem de Hrant’ın ölümsüzlüğünü... |
|
|
Parrhesiastes Olarak Hrant Dink, Parrhesia ve Yazın – Süreyyya Evren |
Sayfa:5 |
‘Parrhesia’ daha güçsüz konumda olanın risk alarak konuşması edimidir. İşlevi bir başkasına hakikati ispat etmek değil, eleştiri sunmaktır. Bir filozof bir tiranı eleştirdiğinde, bir vatandaş çoğunluğu eleştirdiğinde veya bir öğrenci bir öğretmeni eleştirdiğinde ‘parrhesia’ kullanabilir. Türkiye’de bir Ermeni, hem de sosyalist bir Ermeni eleştiri sunduğunda, risk alarak gerçeği dile getirdiğinde, işte Hrant Dink, hakikat anlatıcısı, riskin en ağırını alıyor ve despotluğun en ağırıyla karşılanıyor. |
|
|
“Parrhesias”: Foucault’nun Son Semineri Üzerine Düşünceler – Mahmut Mutman |
Sayfa:10 |
Foucault, “parrhesia” ile kartezyen kanıt kavramını karşılaştırarak, antik Yunanlılar için modern anlamda bir kanıtlama sürecinin söz konusu olamayacağını gösterir. Örneğin antik Yunanlıların, “parrhesiastes”in (yani doğruyu söyleyenin) gerçekten doğru olanı mı söylediği, yoksa doğru olduğunu düşündüğü şeyi mi söylediği biçiminde bir sorunu yoktur. Foucault’ya göre, “parrhesiastes doğruyu söyler çünkü söylediğinin doğru olduğunu bilir, ve söylediğinin doğru olduğunu bilir çünkü söylediği gerçekten doğrudur.” |
|
|
Sevdalılar (Şiir) – Arif Damar |
Sayfa:15 |
Parrhesia’nın Çifte Eleştirisi “İlerici Bir (Sanat) Kurumu Nedir?” |
|
|
Sorusunu Yanıtlamak – Gerald Raunig |
Sayfa:16 |
Yunanca’da parrhesia, kabaca, “her şeyi söyleyen” kişinin, retorik ve anlam belirsizliği olmaksızın, tehlikeli olduğunda bile ve özellikle öyleyken, doğruyu söyleyen kişinin (parrhesiastes’in) etkinliği anlamına gelir. Parrhesiastes, belli bir durumda kamuya mal ettiği doğrunun sahibi olduğu için değil, bir tehlikeyi göze aldığı için, doğruyu söyler. |
|
|
Bir Eğitim Uygulaması Olarak |
Sayfa:20 |
Foucault, klasik edebiyattaki çeşitli kaynaklardan, bir paleontoloğun fırçasının hafifliğiyle, eğitim ile felsefe arasında doğruyu söyleme aracılığıyla bağlantı kuran bir dizi kavramsal, tarihsel ve pratik ilişkiyi kazıp gün yüzüne çıkarır. Belki de, daha önemlisi, Foucault eğitime özgü bu parrhesia biçimi ile demokrasi arasında –tarihsel idealleri yaşayan pratiklere dönüştürecek şekilde– bağlantı kurar. |
|
|
Aktif Siyaset (Şiir) – Necmi Zekâ |
Sayfa:29 |
|
|
|
İbrahim Yıldırım ile Söyleşi – Erdem Öztop |
Sayfa:30 |
Edebiyatı, edebi olanı çok önemseyen bir romancıyım, ama ülkem üzerine düşünmek, kavramaya çalışmak da bir o kadar önemli benim için. |
|
|
Vatan Gri, Roman Sümbüli – Hande Öğüt |
Sayfa:33 |
İbrahim Yıldırım Köy Enstitüleri’ni “dert” edinerek eskimiş yazınsal uzlaşımların olumsuz değerleri olarak gördüğü ne varsa bunları yapıcı toplumsal eleştiriye dönüştürür. Romanlarında bilinçli olarak parodiyi kullanan Yıldırım, romanın kendisi üzerine kuram üretmek ve bunu da romansal hakikat içinde vermek için yönelmiştir kurmacasa arayışına. |
|
|
Zoilosun Düşü (Şiir) – Cengiz Bektaş |
Sayfa:37 |
|
|
|
Bu Dünyadan Cevdet Kudret de Geçti... – Ayşe Kudret |
Sayfa:38 |
Cevdet Kudret’in doğumunun 100. yılı dolayısıyla Evrensel Yayıncılık bir ‘saygı’ kitabı yayımladı. Kitabı hazırlayan Adnan Özyalçıner benden de bir yazı istedi. Edebiyatçı olmadığıma göre, yazınsal değer taşımayacak böyle bir yazı hazırlamaktan, mükemmeliyetçi bir babanın, Cevdet Kudret’in kızı olarak çok çekindim. Üstelik, babamın hastalığı ve ölümü benim için hâlâ çok derin ve keskin bir sızı. Anıları deşmeyi, babamla ilgili duygularımı dile getirmeyi de göze alamıyordum. Ama görev duygusu ağır bastı, bir yazı yazdım. Önce, güvendiğim birkaç kişiye okuttum, icazet aldım. Hele Nezihe Meriç’in beğenisinden de geçince, demek ki olmuş deyip, yazıyı gönderdim. |
|
|
Yeğlerdi Düş (Şiir) – Mehmet Zaman Saçlıoğlu |
Sayfa:40 |
|
|
|
Cevdet Bey’le – Adnan Binyazar |
Sayfa:41 |
Cevdet Kudret’i topluca değerlendirmek gibi, bir yönüyle ele almak da geniş çalışmaları gerektirir. Denemeci, romancı, öykücü, tiyatro yazarı, eleştirmen, ders kitabı yazarı, araştırmacı olarak, bütün çalışmalarında aynı yöntemi uyguladığı sanılır. Oysa her türde geliştirdiği kendine özgü bir yol yordam, bir üslup vardır. Bir konuyu ele alırken her türün hakkını verir. Bu yapısından dolayı, onun eserleri üzerine genellemelerde bulunmak olanaksızdır. |
|
|
Deneme Mektupları – Feridun Andaç |
Sayfa:44 |
Orhan Pamuk’un Nobel konuşmasını dinlerken altını çizdiğim satırlar/kavramlar şunlar oldu: Edebiyatın anlamı, edebi hayatın zorlukları, yazı için zorluk çekmek, yazar olmak, yazı, kendi içine dönmek, yazı yazmak, yazarlık: İnat ve sabır, anlatma gücü, hayat ve yazarlık deneyimi, huzursuzluk, bir dünya kurmak, gelenek, edebiyat, kütüphane, “eksik hayat”, merkez(de olmak), okumak-yazmak, yazarlık, taşrada yaşamak, eksik yaşam endişesi, Batı/ dünya edebiyatı, yerel dünyamız, kıskançlık, kaçış/huzursuzluk, yazarın sesi, hakiki olmama korkusu, taşrada olma duygusu, hakiki olabilme endişesi, yazar olmak demek, Çehov’cu taşra duygusu, yoksulluk, dünyanın merkezi, İstanbul, neden yazıyorsunuz?, eksiklik-mutluluk-mutsuzluk, edebiyatın asıl anlatması-araştırması gereken, Batı dünyası, kenarda olma-dışarda kalma. |
|
|
Telif Hakkı ve Telif Hakkı Karşıtlığı – Anna Nimus |
Sayfa:49 |
Dijital devrimin belki de en önemli etkisi, fikrî mülkiyetin geleneksel yararlanıcılarını tehdit etmesidir, çünkü sıradan insanlar üretim araçlarını ve dağıtımı ele geçirdikçe, kitap yayımcılarının, plak şirketlerinin ve film sanayisinin tekelci denetimi artık gerekli olmaktan çıkar. |
|
|
Sanat Yapıtları ile Ağ Yapıları Arasında: |
Sayfa:56 |
Geniş bir açıdan bakıldığında, dosya paylaşım ağlarına karşı halen sürdürülmekte olan savaş, telif yapıtları izinsiz çoğaltmaya karşı değil; daha çok, öngörülebilirliği, piyasa eşgüdümünü ve denetimini sağlamaya yöneliktir. |
|
|
Btl (Şiir) – Can Bahadır Yüce |
Sayfa:60 |
|
|
|
Soruşturma: Adnan Özer, Ahmet Ümit, Alpay Kabacalı Ataol Behramoğlu, Güven Turan, Metin Celâl, Tarık Günersel |
Sayfa:61 |
Türkiye’de yıllardır entelektüel mülkiyet haklarının yeterince korunamadığı ve telif sahiplerinin mağdur olduğu tartışılıyor. Fikrî mülkiyet haklarıyla ilgili gündelik problemler, hâlâ korsan kitabın yaygın biçimde dolaşıma sokulduğu Türkiye’de önceliği alıyor ve yazarın zincirin en kolay sömürülen halkası olduğu söyleniyor. Ayrıca, yayıncılık ve yazın çevrelerinde, ölümünden sonra yazarın telif haklarını mirasçıların sahiplenmesinin doğurduğu hukuki sorunların yanı sıra edebi/etik sorunlar da zaman zaman gündeme geliyor ve yetkinin kanbağı nedeniyle mirasçıların ellerinde bulunmasında bir terslik olduğu dile getiriliyor. Son günlerde fikrî mülkiyet hakları çerçevesinde internet yayıncılığının da denetlendiği gözleniyor. Örneğin, geçtiğimiz günlerde www.siir.gen.tr sitesine girip de Nâzım Hikmet’in şiirlerinden örnekler okumak isteyenler, ilgilendikleri şiirin ismine tıkladıklarında açılan sayfada Yapı Kredi Kültür Sanat ve Yayıncılık A.Ş.’nin isteğiyle okur erişimine kapatılmıştır. (05 Ocak 2007) ibaresiyle karşılaştılar ve “şiirin mülkiyeti nereye kadar?” biçiminde itirazlar yükseldi. Biz konuyu hem mülkiyet hakkı, hem de “yaratıcı deha” kategorisi çerçevesinde irdelemek istedik:
• (Yalnızca edebiyatı ilgilendiren bir konu değilse de, daha çok yazın dünyasına etkisini düşünecek olursak) günümüz Türkiyesi’nde fikrî mülkiyet haklarının işleyiş biçimini; olumlu-olumsuz yönleriyle nasıl değerlendiriyorsunuz? • Fikrî mülkiyet haklarının doğasına baktığımızda; telif hakkının 300 yıldan az bir geçmişe sahip olduğunu ve tarihin belirli bir aşamasında ortaya çıkan –ancak bugün hâlâ ezeli ve ebedi bir kategoriymiş gibi kullanılabilen– “yaratıcı deha” mitinin icadıyla birlikte okunması gerektiğini görüyoruz. Bugün, piyasa mekanizmaları “yaratıcı deha”, “büyük yazar” yaratmak için yatırım yapıyor, okurun ilgisini “metin”den çok, bu mit çerçevesinde biçimlendirmek için çalışıyor. “Yaratıcı deha”nın icadı ve kullanımını bugünkü koşullarda nasıl yorumluyorsunuz? |
|
|
Kış Gecesi ve Silah (Öykü) – Zeynep Avcı |
Sayfa:67 |
|
|
|
Kedi Jpg (Şiir) – Oğuzhan Akay |
Sayfa:68 |
|
|
|
Şiirden Anlamak – Mustafa Şerif Onaran |
Sayfa:69 |
“Şiir, sözcüklerle yeni biçimler kurmak sanatıdır” tanımı belirsiz bir çerçeve çizmektedir. Şiiri, “bilinen sözcüklerle bilinmeyen sözler kurmak sanatı” olarak benimseyenler, biçimle örtüşen daha derin bir anlama varabilir. |
|
|
Duvar Kenarı (Şiir) – Altay Öktem |
Sayfa:72 |
|
|
|
Şair Sezai Karakoç – Erdoğan Alkan |
Sayfa:73 |
Cemal Süreya ile söyleşilerimizde sık sık adı geçerdi Sezai Karakoç’un. Bir olay son vermiş ikisinin dostluğuna. Cemal’den dinlediğim: Diyarbakır Belediye Başkanlığının, adının ve soyadının baş harfleri S. K. olan adayı, seçime bir gün kala, rüyasına Saidi Nursi’nin girdiğini ve ona adaylıktan çekilmesini söylediğini ileri sürerek adaylıktan vazgeçer. Partinin yeni bir aday göstermesine artık ne yasal, ne de pratikte olanak var. Seçimi böylece karşı partinin güçsüz adayı kazanır. Bunu Cemal Süreya S. K. baş harflerini kullanarak yazı konusu yapar. Böylece ipler kopar iki dost arasında. Sezai Karakoç’a göre, aslında S. K.’nin kim olduğu belli, bir astsubay emeklisi. Onun adını açıkça yazmak varken Cemal’in S. K. baş harflerini kullanması kendisine karşı düzenlenen bir komplodan başka şey değil. |
|
|
Yere Düşen Gül Sesi (Şiir) – Olcay Özmen |
Sayfa:77 |
|
|
|
Eleştiri Tarihinden – Mehmet Rifat |
Sayfa:78 |
Düzyazı metinler, meslekten yazarlar tarafından değil de meslekten çevirmenler tarafından bir başka dile aktarılırsa, işte o zaman bu meslekten çevirmenler de, dolaylı olarak bir yazar kabul edilirler. Meslekten yazar olmasalar da onlar meslekten çevirmen olarak yazardırlar. |
|
|
Şaraptan Önceki Üzüm – Abdülkadir Budak |
Sayfa:82 |
O sıralar daha canlı, edebiyatın nabzını tutan, daha etkin görünen birkaç dergi vardı ama bu derginin yeri, edebiyatımızdaki ağırlığı bir başkaydı bizim için. Varlık’tı bu. En başta Yaşar Nabi engelini aşabilmek vardı. Memet Fuat’tan geçebilmek kadar önemliydi. |
|
|
Esna (Şiir) – Seyyidhan Kömürcü |
Sayfa:86 |
|
|
|
Jean-Paul Sartre Nobel’i Niye Reddetti? – Mahmut Temizyürek |
Sayfa:87 |
1901’den bu yana verilen ve yüze yakın ülkeye ve yazara maddi ve manevi bir güç sunan Nobel Ödülü’ne karşı tutumlar, ülkeye, döneme, yazara göre değişti. Bunlar arasında birkaç örnek var ki, hatırlamak, kaosu biraz durultabilir. Örneğin, Jean Paul Sartre; verilen Nobel’i reddetti, ama pek bilmeyiz neden reddettiğini? |
|
|
Ezra Pound ve “Kantolar”daki Felsefe – Abdullah |
Sayfa:89 |
Pound’a göre, genel olarak dinin özü “şimdiki zaman”dır. Pound, Batı uygarlığının temelini oluşturan Yunan düşüncesinin, halkı duyumsama ve bireysel sorumluluk konularında fikri olmadığı görüşündedir. Şaire göre, Yunan düşüncesi tüm halkı kucaklayan bir duyguya hiçbir zaman sahip olmamıştır. Hıristiyan dini de artık Batı için bir işleve sahip olamaz. Çünkü, baskının ve haksızlığın sloganı haline gelmiştir. |
|
|
Yeni İmzalar – Enver Ercan |
Sayfa:92 |
İnternette birbirlerinize vızır vızır şiir gönderebilirsiniz, gönlünüzce muhabbet ortamı kurabilirsiniz, ama Varlık’a göndereceğiniz zaman kim olduğunuzu, iletişim kurabileceğimiz telefon numaranızı belirtmeniz şart. Dergide ürünlerine yer vereceğim arkadaşların hiç değilse sesini duyabileyim!.. Eğer sanal maskelerin ardında kalıp birilerini tongaya düşürmek, kandırmak gibi bir niyetiniz yoksa, bir şair, bir öykücü kimliğiyle bu inceliğe sahip olmalısınız zaten… |
|
|
Tuz (Şiir) – Emel Nişlioğlu |
Sayfa:94 |
|
|
|
Heyula (Şiir) – Mustafa Altun |
Sayfa:94 |
|
|
|
Annemin Elleri (Öykü) – Fatma Bilge Narin |
Sayfa:95 |
|
|
|
Hal-i Pür Melâl (Şiir) – Zeynel Çok |
Sayfa:96 |
|
|
|
|
|
ŞUBAT 2007 - KİTAP EKİ
Orhan Duru ile Söyleşi NESLİHAN GÜREL 1
Belleğin Kış Uykusu ÇİĞDEM ÜLKER 4
küçük İskender ile Söyleşi MELİKE AYDIN 6
Yedi İklim Dört Mevsim – Türkiye Destanı NURDURAN DUMAN 8
Ortodoks Oğlanlar İçin Fücur ŞEREF BİLSEL 10
Rüya Arızaları GÜLTEKİN EMRE 12
İlk Kitaplardan AHMET GÜNBAŞ 14
Baba İnönü’den Ömer İnönü’ye Mektuplar MAVİSEL YENER 18
Afrika Defteri, Norveç Defteri, Balkanlar Defteri BURCU IŞIKSAÇAR YAYALAR 20
Yaratıcı Yazarlık ve Deneysel Düşünme KEMAL GÜNDÜZALP 22
Leyla Serpil ile Söyleşi NİSAN SERAP MURATOĞLU 24
Gizli Güç İPEK KUTLU 25
Tozlu Raf DENİZ DURUKAN 26
Şiir Taşı MUSTAFA KÖZ 27
Yeryüzü Kitaplığı GÜLCE BAŞER 29
Yeni Yayınlar REYHAN KOÇYİĞİT 30
|
|
|
|
|
|