Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

OCAK 2025



Varlık Online Satış
Çizgiyorum – Özge Ekmekçioğlu Sayfa:2
Bilmek Nedir? – Selçuk Orhan Sayfa:4
Dosyamızda “ev dekorasyonundan çocuk bakımına, İstanbul surlarının tarihinden cinsel yönelimlere kadar” her alanda karşılaştığımız “bilgi aktörleri”ni tartışmaya geçmeden önce sormamız gereken soruyu Selçuk Orhan ortaya koyuyor: “Bilmek Nedir?” Ve bilincin mekanik süreçlere indirgenemeyeceğini savunan Thomas Nagel’ın fikirlerini ele alıyor. “Uygarlığı inşa etmek için başvurduğumuz soyut bilgiyi bizden hızlı biçimde işleyebilen” yapay zekâ “insanın ‘bilme’ haliyle ilgili bütün yanılgılarımızın bir özetini sunuyor,” diyor, teknolojinin müdahalesiyle değişen ‘bilme’ tutumumuzu sorguluyor.
Enformasyonun Gölgesinde Hakikatin Yitimi ve Bilginin Peygamberleri – Merve Zeynep Sarıbek Sayfa:9
Merve Zeynep Sarıbek, “Enformasyonun Gölgesinde Hakikatin Yitimi ve Bilginin Peygamberleri” başlıklı yazısında “Nasıl ki dil, tarih, kültür ve ahlak dijital kapitalizmin satılabilir verisine dönüştüyse bilgi de bundan payını aldı,” diyor. Sözlü kültürden yazılı kültüre, ardından “internet devrimi”ne bilgiyle ilişkimizin büyük bir değişim geçirdiğini, görselin, videoların egemen olduğu çağımızda bilginin “tamamen teknolojiyle ilişkilendirildiğini”, “kişiye özel, içsel boyutundan uzaklaştırıldığını” savunuyor. Sarıbek’e göre, “onaylanmak ve fikirlerini paraya çevirmek isteyen” insanlar haliyle zorlu bir yolculuk gerektiren bilgiye değil, medyada görünürlük kazanan isimler aracılığıyla en kısa yoldan ulaşabilecekleri enformasyona başvuruyorlar.
Bilgiden Dolguya Kanaat Endüstrisi ya da Bir "Ready-Made" Sanatı Olarak Düşünce – Hüseyin Köse Sayfa:16
Hüseyin Köse, “Bilgiden Dolguya Kanaat Endüstrisi ya da Bir ‘Ready-Made’ Sanatı Olarak Düşünce” başlıklı yazısında Platon, Feyerabend, Lippmann, Deleuze, Postman, Eagleton, Olivier Roy, Bourdieu, Besim Dellaloğlu gibi isimlerin görüşlerine yer vererek geniş bir çerçevede bilgiyle, düşünceyle, kültürle ilişkimizi inceliyor. “Genellemelere meyilli, kalıp yargılar ve tiplemelerle düşünmeye alışkın zihnin altın çağında olabiliriz,” diyor. Özne olmaktan, sorumluluktan ve özgürlükten kaçılan, “kararların tek başına verilmediği”, kariyerin hedefe konduğu, “duyuların, duygusal sapmaların, kanı ve inançların hâkim olduğu” “bir uyum dünyasında” “hiç eskimeyen yüzleri, yanılmazlık abidesi argümanları, üsttenci tavırları ve malûmatfuruşluklarıyla her konuda ahkâm kesebilme yetileri sayesinde izler-kitlenin gönlünde taht kuran ‘heteronom entelektüel’ler”in, “gösteriye çıkan aydınlar”ın rolünü tartışıyor.
Yazmasanız Ölür müsünüz? – Evren Kuçlu Sayfa:24
Okur ve yazarların edebiyatın iyileştirici olduğuna yönelik incelikli söylentiyi kolayca benimsemeleri basit bir çıkar ilişkisine dayanıyor. Öyle ki hem okur hem de yazar en temelde aşağı yukarı aynı duygusal kaçamağın peşindedir. Burada sorun tam olarak, duygusal kaçamağa başvurmaları değil, bunun her durumda yararlı olduğuna inanmalarıdır. Tabii, söz konusu yanılgının doğuşunda psikoloji ekollerinin rolünü yadsımamak gerekir. Keza birçok disiplin gibi psikoloji de edebiyatın uçsuz bucaksız arazisine bir yerden sızdı ve orayı işgal etti.
Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler Sayfa:31
Yeni başlayan ve 1990’ların canlandırıldığı bir dizide ‘Biz sizin için en uygun fiyatları çıkarıyor olacağız,’ diyor banka görevlisi. Ah be canım, yoktu öyle ‘yapıyor olmak, çıkarıyor olmak’ gibi özenti kullanımlar o zaman!
Çağdaş Sanat: Shirin Neshat ile Söyleşi – Fatma Berber Sayfa:34
“İran hükümeti ‘Allah’ın Kadınları’ ile onları eleştirdiğimi düşündü. Hükümete karşı olanlar ise benim hükümeti desteklediğimi.”
Rüzgâr Odası – Yavuz Özdem Sayfa:42
Kanon, son tahlilde egemen ideolojilerin ürünüdür; ancak –Jan Assmann’dan mülhem– toplumun ‘gönüllü bellek’ini de işaret eder. Başka bir ifadeyle kültürün bağlayıcı yapısını zamana dayanıklılık bakımından hesaba katar.
Öyküler – Yelin Bilgin Sayfa:46
Bağımsızlık (Şiir) – Sabri Gürses Sayfa:50
Hayatı İdrak Teşebbüsleri: Yaralar ve Yamalar (16) – Murat Batmankaya Sayfa:51
İki sevgili, bir ağabey... Kızın ağabeyi çifti ayıramayacağını anlayınca çocuğun kafasını kesiyor. Kelleyi bir ağacın altına gömüyor. Kız da, kafayı topraktan çıkarıp bir saksıya ekiyor. Alıp odasına yerleştiriyor. Devamını merak ettiniz mi? Anadolu’nun ücra bir kasabasında yaşanan ‘gerçek’ bir olay değil bu. Sadece bir masal! Çocuklara tavsiye edilen ve ‘klasik’ sayılan bir masal…
Kendi Yolunun Yalağuzu: Kenan Sarıalioğlu Şiirine Kısa Bir Bakış – Zeki Z. Kırmızı Sayfa:56
Kenan Sarıalioğlu bir buluşçu, yeni imge avcısı olmak, okurunu arka arkaya imge ataklarıyla serseme çevirmek gibi bir yaklaşımla değil, iyi anlaşılmak ve asal imgeler(iy)le, kendini doğru, eksiksiz, nasılsa öyle tanımlamak, tanıtmak ister. Kendisiyle ilgilidir, bir özne duruşunun önermesidir şiiri, dayatması değil.
Sinema Nasıl Anlatılır: Zehra Yiğit ile Söyleşi – Mine Bican Sayfa:61
Kendi adıma sinema dersleri verirken, film çekerken, festivallerde film izlerken, filmler hakkında yazarken büyük bir aşkla sinemanın farklı kulvarlarında dolaşıyorum. İster yazayım, ister anlatayım, istersem film çekeyim, temel motivasyonum hep hayatı, kendimi ve insanları anlama çabam oluyor. Bu zevkli oyun hiç bitmeyecek bir heyecan sunuyor bana.
Şiirler – Onur Sakarya Sayfa:65
Edebî Kahramanlar ve İnsanın İçinden Dışına İktidarlar – Tahir M. Ceylan Sayfa:66
Savaşlar tarihsel olarak insan ilerlemesinin tıkandığı yıllarda ortaya çıkar, birinci savaşta mesela, on dokuzuncu yüzyılın sonu ve yirminci yüzyılın ilk yıllarına denk gelen dönemde bilimdeki daha önce görülmemiş ilerleme gerçek yaşamda bir türlü sindirilemeyince iktidardaki insan, gerçekliğin dışına çıkarak, topyekûn bir distopik savaşa başladı. Yalnız savaşla değil savaş sonrası dönemde sanatla da gerçeküstü bir alana doğru yol aldı.
Sen Öldün (Şiir) – Alperen Yeşil Sayfa:72
“İki Hayal Arasında” Sergisi Üzerine Hazal Aksoy, Ercan Vural, Halil Petük, Samed Arda Selim ve Yunus Çermik ile Söyleşi – Hıdır Eligüzel Sayfa:73
Kent ve doğa arasındaki gerilimi, insanın yıkıcı ve kurucu niteliklerini tartışan “İki Hayal Arasında” sergisini küratörü Hazal Aksoy ve sanatçıları Ercan Vural, Halil Petük, Samed Arda Selim, Yunus Çermik ile konuştuk.
Sakalımda Rövaşata (Şiir) – A. Şafak Kanca Sayfa:77
Dublin’in Sesini Duyarak, İnsanını Görerek, Dilini Bilerek – Çiğdem Ülker Sayfa:78
Joyce, İrlanda’nın değişmeyen özünü yazmak istediğini metinlerinde sık sık dile getirir ama nasıl bir ironidir ki o metinlerde ‘İngilizcenin bütün zenginliğinin resmigeçit yaptığı’ da söylenir. Üstelik onun yazdığı İngiltere’nin öyküsü değildir, kendi şehri Dublin ve Dublin’e olan büyük sevdasıdır.
“Ulysses”te Şehrin Varlık Yükü ve Mekânın Kimlik Üzerindeki Etkileri – Josef Kılçıksız Sayfa:81
Ulysses, politik ya da kültürel bir sembol olarak ‘özgür’ İrlanda’nın başkenti Dublin’i değil de daha çok güzergâhlardan ve duraklardan oluşan, tesadüfi olup olmadıklarına bakmaksızın tüm karşılaşmaların ve karılaşamamaların mekânı olarak Dublin’i, Brown’cu devingenliğin şehrini, kesişen, üst üste gelen, kavga eden, tepki veren seslerin ve dillerin Babel’i olarak Dublin’i merkezine alıyor.
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel Sayfa:88
Ölüm Eskisi (Şiir) – Seher Özkök Sayfa:89
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak Sayfa:89
Duraklar (Öykü) – Bahar Uysal Karakuş Sayfa:92
Saklambaç (Öykü) – Sudenaz Kahraman Sayfa:94
Merhaba Diyecektim (Şiir) – Kaplan Sayfa:95
Sis (Öykü) – Merve Dağköylüoğlu Sayfa:96
Baki Ayhan ile “Hasta Sevgili Kış” Üzerine Söyleşi – Ebru Özden Sayfa:97
“Muhalif olduğum anlatımcı dil gelip beni buldu!”
"Matmazel Julie" / August Strindberg – Şerif Mehmet Uğurlu Sayfa:100
Strindberg, hep tartışılan bir yazar. Çalkantılı bir hayatı var. Onun hakkındaki olumsuz eleştirilerden biri kadınlara amansız bir düşmanlık beslediği yönünde. Bunu yapıtlarına da yansıtıyor… Elbette on dokuzuncu yüzyılın son demlerinden başlayarak yazılmış metinlerin cinsiyetçi dili o günün değer yargıları içinde değerlendirilmeli. Ancak bugün bile aşkın bir kafa rahatlığına sahip olduğumuz –en azından bizim ülkemizde– söylenemez. Bu noktada o dönem içinde bile farklı duran bir ikiliği hatırlatmakta fayda var. Yine realist tiyatronun önde gelen temsilcilerinden Henrik Ibsen’in kaleme aldığı ‘Nora - Bir Bebek Evi’ ile ondan dokuz yıl sonra Strindberg tarafından yazılan Matmazel Julie benim için bakışımlı ama zıt kutupları temsil eden metinler. Bunu iki büyük yazarın karakterlerine reva gördüğü sonlardan rahatlıkla anlayabiliriz.
Zehra Betül ile “Ateş Bahsi” Üzerine Söyleşi – Halide Yıldırım Sayfa:102
“Okurun şiiri dizelerden dışarı çıkarmasını ve sokağa doğru, kendisine doğru uzatmasını istedim.”
“Geç Kalanlar Kümesi” / Ezgi Tanergeç – Haluk Öner Sayfa:106
Bence romanlarda doğru nesneleri seçmek romanın önemli parçalarından biridir. Çünkü seçilen nesneler (şeyler) bir anlamda romanın kurgusunu ve alt metnini besleyen roman aygıtlarına dönüşebilir. ‘Geç kalanlar Kümesi’nde nesneler iki açıdan önemli yer tutuyor. Birincisi kahramanların bütüncül yaşamlarının uyumlu tamamlayıcısı olmaları. Örneğin komşusunun bir türlü unutamadığı aşkının kırılgan tarafı hep sakladığı porselenlerle uyumludur. Diğer taraftan kahramanların ilkgençlik yıllarıyla yetişkinlik dönemleri arasındaki farkı, dolayısıyla değişimi gösteren ayrıntı olmaları.
Ahmet Önel ile “Mahşer ile Mensur” Üzerine Söyleşi – Salih Korkmaz Sayfa:108
“Sanatçı, kendisini gözetleyen, yargılayan bir kimlik olarak iş başında.”
“İmdat Dünya” / Levent Karataş – Volkan Hacıoğlu Sayfa:110
Levent Karataş’ın Aralık 2023’te yayımlanan onuncu şiir kitabı ‘İmdat Dünya’ mânâ ile maddeyi zaman boyutunda poetik füzyona uğratan bir toplamdan oluşuyor. Şair kendini birinci tekil şahıs personasında tanımlasa da her zaman bir başkalaşım içerisinde anlatının ötesine geçen bir özgünlük ve özgürlük peşinde olduğu görülüyor. Bugünü kabullenmek, geçmişi kabullenmekten daha kolay değildir. Çünkü geçmiş de tıpkı gelecek gibi ancak ‘tahmin’ edilebilir.
“Vazgeçmek Üzerine” / Adam Phillips – Ali Bulunmaz Sayfa:112
Phillips, incelemesinde vazgeçmenin ‘vermek’ ve insanın kendinden geçmesi gibi bir mana barındırdığını da ortaya koyarken hepimize sesleniyor: ‘Neden vazgeçtiğimizi, vazgeçip bunu kimin eline geçirdiğimizi ve ne için geçirdiğimizi merak etmemiz gerek.’
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI