Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

NİSAN 2025



Varlık Online Satış
Çizgiyorum – Özge Ekmekçioğlu Sayfa:2
Ölümde Bile Eşitlenememek: Nekropolitik Zayiat Rejimi ya da Seyirlik Bir İmha Biçimi Olarak Öteki’nin Bedeni – Hüseyin Köse Sayfa:4
Hüseyin Köse, “Ölümde Bile Eşitlenememek: Nekropolitik Zayiat Rejimi ya da Seyirlik Bir İmha Biçimi Olarak Öteki’nin Bedeni” başlıklı yazısında öteki’nin bedenine yönelik ölüm siyaseti kurgusunu maduniyet terminolojisi açısından okuyor. Achille Mbembe’nin nekropolitika kavramının tarihsel kaynaklarını ortaya koyuyor. Ölüm siyasetinin kuramsal çerçevesi içinde önemli yer tutan Giorgio Agamben’in “çıplak hayat” (homo sacer) kavramından hareketle etno-merkezci iktidar uygulamalarının ve şiddetin izini sürüyor. Mülteci, sığınmacı, yabancı, göçmen ve diğer politik azınlık gruplar aleyhine üretilen yanlı temsil örneklerinin nekrofil medyatik söylemde aldığı ürkütücü biçimleri ele alıyor. Güney Afrika apartheid rejiminden İsrail-Filistin husumetine, Ortadoğu mezhep çatışmalarından Avrupa’daki neo-ırkçı dalgaya kadar ötekinin bedensel varlığında gözlenen statü kaybının günümüzde ölüm kavrayışında bir tür kötülük etiği yarattığına işaret ediyor.
Ölümü Yönetmek: Nekropolitikanın Psikolojik Dinamikleri – Uğur Özdemir Sayfa:12
Uğur Özdemir, “Ölümü Yönetmek: Nekropolitikanın Psikolojik Dinamikleri” başlığından da anlaşılacağı gibi yazısında meselenin büyük ölçüde ihmal edilen bir yönünü inceliyor; ölüm kaygısı, insanlıktan çıkarma süreçleri ve otoriteye itaat gibi psikolojik mekanizmaların nekropolitik düzenlerin meşrulaştırılmasındaki rolünü vurguluyor. Ernest Becker, Sigmund Freud, Elias Canetti ve Hannah Arendt gibi figürleri merkeze alarak, toplumsal korkuların ve varoluşsal kaygıların nasıl siyasi şiddeti beslediğini çözümlüyor. Gazze, göç krizleri ve pandemi gibi güncel örnekler üzerinden yaşamın değerinin nasıl siyasi tercihlerle belirlendiğini gösteriyor. Özdemir’e göre karşılıklılık ve özen etiğine dayalı bir direniş biçimi geliştirmek önemli.
Bir Nekropolitika Estetizmi – Josef Kılçıksız Sayfa:18
“Bir Nekropolitika Estetizmi” başlıklı yazısında Josef Kılçıksız, “Faşizm ve türevlerinin kitlede bir uyuşturucu kadar bağımlılık yaratmasının nedenlerini faşizmin toplumsal kaygının ütopyaya dönüşmesini sağlama gücünde aramak gerekiyor,” diyor. Faşist pratiklerin kapitalizmin esenliğini tehdit etmediği sürece görmezden gelindiğini vurguluyor. Faşizmin sosyal-Darwinist niteliğini, mitleri ne adına sekülerleştirdiğini, kimlik ile ‘yaşam alanı’ arasında nasıl bir bağ kurup ötekini dışarıda bıraktığını, terörün siyasetin gerekli bir bileşeni haline getirilme sürecini, soykırımın “kurallara tâbi bir karşılaşma olarak lanse edilişini”, cinselliğin milliyetçi bir hale büründürülmesini sorguluyor.
Nâzım Hikmet’i Yahya Kemal Üzerinden Okumak – Sabit Kemal Bayıldıran Sayfa:27
“Nâzım’ın kulağı bütün dünyaya açık olduğu halde, Yahya Kemal’in kulağı Fransa dönüşünden sonra dünya şiirindeki yeni bakışlara sağır kalmıştır. Sözgelimi Birinci Dünya Savaşı’nda burjuvazinin aklıyla alay eden dadaizmden haberi yoktur Yahya Kemal’in. Dadaizm’in dönüşümü olan gerçeküstücülükten, André Breton’un ‘Sürrealizm Manifastosu’ndan da haberi yoktur.”
Memet Fuat’ın Gizli Şairi Cevat Çapan – Lütfi Özgünaydın Sayfa:34
“Yazımın başlığı yıllar önce duyduğum bir anekdot. Ancak Cevat Çapan için ilk sözüm ‘Toprağım’dır. O Kemah’ın Pekeriç köyünden, ben Kemaliye’nin Toybelen köyündenim. Köyüyle ilgili dizeler şiirinde geçince etkilenmiş, ilgilenmiştim, sonra dizelerini, yaşamını konuşmuştuk. ‘Her yazarın etkilendiği biri vardır,’ diyerek sözü babasına getirmişti. Çünkü babasının çok ilginç bir yaşamı var.”
Türk Öykücülüğünün Parlak Yıldızı: Füruzan – Semiramis Yağcıoğlu Sayfa:38
“Sabahları ‘aşağıda’ yaşayan kız çocukları ‘yukarıya’ akın akın çıkarlar ve orada yuvalanmış zenginlikten kendilerine küçücük bir pay almanın tek yolunu, el yordamıyla, sinema localarında keşfederler. ‘Kuşatma’nın Nazan’ı kendinden önce Nigar Ablası’nın yaptığı gibi sinema localarında bedenini yaşlı erkeklere sunarken, ‘Benim Sinemalarım’ öyküsünün Nesibe’si pazar günleri plaj kabinlerinde annesine alınan dikiş makinesinin taksitlerini ödeyecek parayı bulmanın yollarını arar.”
David Punter’ın Sorunlu “Metafor”u – Nizamettin Uğur Sayfa:42
“Metafor kavramı uzunca bir zamandır dilbilim (lisaniyat, philology, linguistic, bir yanıyla retorik ve poetika) dışında edebiyat, psikiyatri, sosyoloji, antropoloji, nöroloji başta olmak üzere pek çok alanda özerklik kazanmış, hatta neredeyse geleneğini de yaratmış görünüyor. (Bu durum elbette her disiplinde tümel boyutta değil.) Özerkleşme sürecinden önce bu bilimlerin yerini –yirminci yüzyılın ortalarına kadar en az dört beş yüzyıl– felsefe tutmuştu. Dilbilimle diğer disiplinler arasındaki bu çelişkinin günümüzde artık sorunsallara yol açtığını görüyoruz.”
Fotoğraf Sanatı: Ebru Ceylan ile Söyleşi – Fatma Berber Sayfa:50
“Fotoğraf yalnızca bir sanat formu değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal bir pratiktir.”
Ülke (Şiir) – Tuğrul Tanyol Sayfa:57
Rüzgâr Odası – Yavuz Özdem Sayfa:58
“Bir dil ve edebiyat dergisi, kendisini Türkçenin söz varlığının bilimsel anlamda derleyicisi, sınıflandırıcısı, hatta yönlendiricisi olarak görebilir. Bu yüzden yeni kelimeler türetmek, aramak bulmak, yoksa uydurmak ve bunları önermek gibi bir yayın politikasına sahip olabilir. Bu sorun değildir ve söz varlığına katkı bağlamında yararlıdır da. Ancak Oğuz Atay’ın ‘Demiryolu Hikâyecileri - Bir Rüya’ adlı öyküsünün başına gelenler çok farklı. Burada yapılan şey, öyküye özgü tüm gerçekliği öldürmek anlamına gelir.”
Sıradan Bir Sıra Dışı (Öykü) – Senem Gezeroğlu Sayfa:60
Ba-ba (Şiir) – Cenk Gündoğdu Sayfa:62
Farklı Bir Perspektiften Köy Enstitüleri – Nevnihal Erdoğan Sayfa:63
“17 Nisan, Köy Enstitülerinin 84. kuruluş yıldönümü. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin coşku dolu kalkınma çabaları içinde çok ayrıcalıklı bir yer tutan Köy Enstitüleri hakkında bugüne kadar çoğunluğu fevkalade olumlu olmak üzere pek çok sayıda ve türde yazı kaleme alındı. Bugünse konu daha ziyade modernleşme çabaları ile muhafazakârlaşmaya dönük çekişmenin bir tür tezahürü olarak ele alınıyor. Meseleyi herkes kendi ideolojik perspektifinden değerlendiriyor. Oysa işin bizzat Köy Enstitülü eğitimcilerin aileleri, Köy Enstitüleri çevresi ve o çevreden neşet ederek toplumda yer bulmuş bir nesille ilgili insani bir yanı var.”
Dünyayı Beş Algoritma Yönetiyor (Şiir) – Medine Mayıs Akın Sayfa:69
Resim Sanatı: Mustafa Cemal Yıldırım Taşizmi – Ümit Yaşar Gözüm Sayfa:70
“Mustafa Cemal Yıldırım resmine baktığımızda sanatçının misyon yüklediği figürlerin dünyasında buluruz kendimizi. Her figür, konunun bütünlüğüne bağlı olarak sanatçının ona kendi skalasından seçtiği renk tonlamaları ile duygular yüklemesiyle anlam kazanıyor. Çünkü pentür onun işidir.”
Leh Dili ve Edebiyatı Nasıl Anlatılır: Seda Köycü ile Söyleşi – Mine Bican Sayfa:74
“Bir ulusun kültürünü layıkıyla öğretmenin/ öğrenmenin yolu onun dilini öğretmekten/öğrenmekten geçiyor kuşkusuz.”
Knut Hamsun’un Açlığı ve Yazarlığı – Tahir M. Ceylan Sayfa:78
“‘Açlık’, Kristiania gibi büyük bir şehirde geçer belki ama konu fazlasıyla yazarın kafasının içinde akar. Yazar, açlık ve barınma zorluklarını gerçek hayatta olduğu şeklinden değil, onlarla baş etmeye çalışırken daha derin dünyalara dalan zihninden soyutlar. Üstelik bunları birer duygudan çok, yabansı gerçeklikler, mesela bir grup küçük hayvanın beden üzerinde yapabilecekleri üzerinden okuruz. Dolayısıyla her şey ağır bir gerçeklik olarak kanlı canlı anlatılır ama anlatılanların içine sokulduğu kalıp gerçeküstüdür. Okur ağır gerçeği kitabın içinden çıkarıp kendi yaşar adeta, o kadar ki, okumayı bırakıp koşa koşa yazara para gönderenler olmuştur.”
Erendiz Atasü’nün “Bir Başka Fahriye Abla” Öyküsünde Bir Başka Büyükanne – Dilek Direnç Sayfa:83
“Aynı kuşak, üç kadın ve farklı hayatlar. Bu buluşmada anneanne ve Fahriye toplumsal konumları ve tenlerinin rengiyle birbirlerinin zıddı gibi görünürken, yerleşik düzen içinde kalan hayatları ve sonraki kuşaklara beraberce verdikleri emekle yaşam deneyimleri birbirine yaklaşır.”
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel Sayfa:92
Evden Çok Uzakta (Şiir) – Onur Berkan Bozkaya Sayfa:95
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak Sayfa:96
Peki Savaşta? (Şiir) – Irmak Yücelten Sayfa:97
Gölge (Öykü) – Ayşe Begüm Çelik Sayfa:98
Lethe (Şiir) – Senem Bulut Sayfa:100
Kitaplar Arasında Sayfa:101
Taçlı Yazıcıoğlu ile “İncirlik Yazı” Üzerine Söyleşi – Nesrin Çoruh Sayfa:101
“Seneler süren bir suçortaklığını, ‘miş gibi’ yapanları anlatan bir roman bu.”
“Y” / Cem Akaş – Hulusi Çakmak Sayfa:104
“Kadınerkil yeni düzen de faşizan bir bakış açısıyla ‘öteki’ olarak kabul ettiği herkese savaş açar. Roman bu politik atmosferi başarılı bir şekilde okura verir. Böylece cinsel kimliğin nasıl bir inşa sürecine girdiğine tanık oluruz: ‘Erkek ve kadın doğal birer olgu değil, siyasi birer kategoridir.’” (Monique Wittig)
Ahmet Özer ile “Damara Dokunmak” Üzerine Söyleşi – Bahri Karaduman Sayfa:106
“Tarihe not düşmek için durmadan yazmak gerekiyor. Onun defterinin sayfaları boş olmamalı.”
“Korkunç İyi” / Emre Söylemez – Ertuğrul Rast Sayfa:108
“İkinci Yeni ile başlayan şiirin ‘imge kurma sanatı’na doğru yaşadığı değişimin izlerini Korkunç İyi’deki gerilimli ve yadırgatıcı tonda görürüz: Örneğin, Söylemez bir şiirinde şöyle der: “–ölülerden ne çıkartabiliriz? / –biraz toz biraz sessizlik”. Burada gerilimi oluşturan ‘sessizlik’tir, çünkü sessizlik hem huzur hem de bir tehdit içerir: Ölümün nihai dinginlik olduğu kadar bir kaybolma hali olduğuna da işaret eder.’
“Varşova’da Bir Yabancı” / Gülseren Engin – Emine Şimşek Emiral Sayfa:110
“Gülseren Engin tarihin belleğini aktarmanın bir yolu olarak gezilerini kullanıyor. İlkçağdan günümüze o topraklardan kimler gelmiş kimler geçmiş, geriye neler bırakmışlar. Taht kavgalarından kadınların yaşadığı ayrımcılıklara… On altı çocuk doğurup kırk yıl ülke yöneten Maria Teresa’dan giyotine giden Marie Antoinette’e… Cadı avlarından aldatan kadınların hapsedildiği demir kafeslere… Avrupa’yı altüst eden mezhep savaşlarından entrikalara kitapta neler yok ki!”
Kaan Eminoğlu ile “Yalnızım Türkiye Kadar” Üzerine Söyleşi – Ozan Öner Sayfa:111
“Öyle sanıyorum ki bizi bu topraklara bağlayan da, bu topraklardan ayıran da yaşanmışlıklarımızdır. Bu yaşanmışlıklara yüklediğimiz anlam evrenidir. O evren içinde kendimizi huzursuz hissettiğimiz zaman bir çıkış noktası ararız. Belki de Tevfik Fikret gibi ‘Yaşamak istediğiniz yer?’ ve ‘Ölmek istediğiniz yer?’ sorularına aynı cevabı verip ‘Burası değil!’ deriz ancak halk tarafından taşlansak da alkışlansak da bu toprağa yüzümüzü dönmeye müebbet mahkûm olduğumuzu biliriz.”
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI